Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
famız kanşıyor ve tabii lci bu yazıya da yansıyor. Hikâyelenniz tematik olarak bir süreklıltk duygusu veriyorlar. Üsluba baktı fcımızda da böyle bir süreklilik var Ama tlgıtıç olan neredcyse her hikâyedefarklı dcnemelerc girmeniz. Yoksa, bu kitaba topladtğtnız hikâyelerde mi höyle bir e$ilim çtktyor? Her hikâyede yeni bir şeyler olması benim için çok önemli. Yeni ofaylar vc yeni insanların dışında bir şeyler. Yazıya dair, hikâyeye dair, hikâyc anlatmaya dair yeni bir şeylerin peşinde koşmak benim için yazının gerilimini oluşturan, güdüleycn bir şey. Tabii yeni derken benim için yeni olandan söz edebilirim. Denenmemiş üslup ve kurgudan bahsetmek zor tabii. Ama aramak yine de zevkli. Örneğin înternct ortamı yeni ufuklar açıyor. Şu anda kâğıda basılı dergi sayısından çok înternet ortamında yayımlanan dergi var. Bu ortamın hızı, sınır tanımaz yaygınlığı ve elektronik ortamın sağladığı yeni yaratma biçimleri beni de birçoldarı gibi heyecanlandırıyor. Orada da (altzine) farklı işler üzcrinde çalışıyorum. Kâğıda basılamayacak ancak hilgisayar yardımı ile okunabilcn kurgular. Örneğin her gün değişen bir öykü yazmak miimkün. Okur her açtığında aynı öykünün birazcık değişik bir sürümü ile karşılaşıyor. Her yeni günün bir öncc yaşadığımız günün bir ölçüde tekrarı olması gibi öykü de değişerek kendini yineliyor. Yazdıklanmzın çok büyük bir bölümürtde öykü birincı tekil kişıntn ağzından anlatılıyor. Bu da, bir metni öne sürerken kendisinimetnin arkaaına saklayan biryazar figürünü çıkarıyur karşımtza. Kahramanlanntzın kendtlerini dıyaloglardan çok mektuplaryoluyla ifadc etmelerine yine okuru metne ve yazıya çağıran bir tavır oldugunu söylemek çok ilcri gitmek mi olur? Evet, en azından benim için olabilir. Çünkü yazarların kendi yazdıklan üzerine söz söylemeye başladıkları anda hep bir kırılma oluyor. Bazen bu kırıima anın dan çok samimi, çok yararlı sonuçlar da çıkıyor fakat çoğunlukla okuyanları hayal kırıklığına uğratan değerlendirmeler oluyor. Ben dc, tabii ki, nerkes gibi yazdıklarım üzerine düşünüyorum. Fakat bunlar rüyalarımı düşünmek gibi. Bclirli bir amaca yönelik bir çözümlemeden çok başka hîkayelere kaynaklık edecek yeni diişünceler için araştırmak. Söylediklerinizi bir hikâyenin içinde düşünmeyi yeğlerdinı. Beni, mektup üzerine düşünmeye iten şey mektubun iki insan arasında yazı yoluyla kurulan bir iletişim olması. Bir öykü ya da romanda olduğu gibi. Belki tüm yazarlar hiç tanımadıkları birilerine mektup yazıyorlardır. Bazen böylc hisscttiğim de oluyor. Yazının tuhaflıldarından biri de bu: Siz belli bir zaman diliminde bir cümlcyi yazıyorsunuz, o anda bir şeyler düşünüyorsunuz, bir şeyler hissediyorsunuz ve bambaşka bir zaman diliminde hiç tanımadığınız biri o cümleleri okuyor, okurken bir şeyler düşünüyor, zihnindc bir dünya kuruluyor. Bu beni büyülemeye yetiyor. üü Hüzünler va da ilahiler FAİ2E OZDEMİRCİLER azı şaiıler "dalları" seçerler, bazılan "kökleri"! Dalları seçenler, sözgelimi gül'le ilgiliyken, kökleri seçenler gül'ün kcndisinden önce, kök saldığı toprakla, köklerinin nereye uzandığıyla ilgilidirler ve bu farklı yaldaşımlar sonucunda ortaya çıkan şiirler toplamı Bütün'ün ayrılmaz parçalannı oluşturur. Buradaki Bütün, Türk Şiiri'dir. Adnan Ozer kökleri yani derinliklere dalmayı seçenlerden. Böyle zorlu dalma süreçlerinden sonra ulaşılan yer her zaman aydınlık olmuyor. Vcda Şiirleri aydınlık bir toplam olmayı başarmış özel kitaplardan biri. On şiir mi? Hayır! Benim okumalarıma göre Dİrtekijiir! Sonsözünden yola çıkarak Şair'in yaşamında 2 Temmuz 1993 / Sivas'ın bir milâd, bir tlönüm noktası oldufiunu söyleyebiliriz. Dalışın bir bölümü de buradan, bu noktadan gerçekleşiyor. Sivas'ta heba edilen, eski zamanların güzelliklerini dile getirmek suretiyle işaret ediliyor. Bunu yakalamayı zorlaştıran koyu demli dil, derinlemesinc okumayı gerektirirken, ona duruluk kazandıran bir başka dili de içinde barındırıyor. Aşk geleneğine baglı bir şair, Adnan özerden "Veda Şiirleri" Yeniyaratmablçlmlerl B ve vaazlar" (s. 37) dediği yerdc, Yahya Kemal'in "Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı / kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı" dizelerine taşınıyorsam, bundan "Şiir ve gelenek üzerine ycniden düşün" mesajını aldığım anlamı çıkarılmalıdır, Düşünce ortamının günlük politikaların etkisinden bir türlü kurtulamadığını, kültürel deöcrlcri siyasi yelpaze içindeki kutuplara dağıtmak eğiliminin hâlâ yaygın olduğunu biliyoruz. Bir dönem nangi otorite tarafından belirlendiği belli olmasa da bazı şairlcri ki Yahya Kemal bunlardan biridir okumanın solculuğa aykırı sayıldığını, bazı şairlerin ısrana Sağ'a, bazılarının da Sol'a mal edildiğini yaşadık, halen de yaşıyoruz. Bu deneyimlcri ve günümüz koşullarında yaşananları hesaba katarsak bir şairin Türklüğünü kucaklayıp Müslümanlığını telaffuz etmesi yanlış algılamalara yol açabilir ama bu bir risk sayılıyorsa, birileri bu riski göze alacaktı. Cinselliğin, erotizmin şiirdeki enflasyon oranını düşürmesi de önemli sayılabilecek bir başka saptama. Bunu, "erotik şiir" diye bir kavram varsa ki vardır onu karalamak anlamında dcğil, sadece "erotik olmayan" bir başka şiirin de olabilcceğini, Veda Şiirleri'nin ten'i aştığını, aşarken de unutulmuş anlamlarını aşka yeniden yüklediğini vurgulamak için söylüyorum. Onca vedadan sonra ilahi aşka ulaşabilene aşkolsun diyeceğim ama zaten birtakım vedalardan sonra ulaşılacak bir yerdir O! Beklenen bir vuslat yok mu peki? Tabii ki var! Veda Şiirleri'ni oluşturan şairin deyimiyle dualann bana göre ilahilerin her biri bir sonu işaret ediyor, doğru! Ama ağaçlara, ötcki kalbin ışığına, kırlara, ırmaklara, bahçelere, ikinci doğuşa, nihayctteyalnızbğa veda ederken her şiirin içinden bir kara ütopya geçiyor ve unutmamalıyiz ki, her sonun bir başIangıcı olduğu gibi, nerden bakarsak bakalım her kara ütopya da biraz pembe içerir. Korkunç kopuşlar yaşayan insanın artık yeni başlangıçlara ihtiyacı vardır ve aynı insan üzerinde yaşadığı coğrafyayı hak edemeyecek kadar çirkin ve nain bir figüre dönüşse de ondan başkası değildir kendini dönüştürüp, bu yeni başlangıçları gerçekleştirecck olan. Bunda şiirin payı olmayacağını söyleyebilir miyiz? liyoruz ki, tam da zamanı böyle bir barıVEDA şıklığın. Bu barışıklık ŞİİRLERİ olmasaydı bireysel acılarla toplumsal acıların sentezi kurulamazdı herhalde. Bu sentez dokunaklıdır, tarihten bu yana böyledir isyancıdır, insani yönü güçlü, mcrhamettcn yana zengindir, ninayette hüzünlüdür ama kcsinlikle melâle daha yakındır. Melâle yakın olmak, hiizne uzak durmak anlamına gelemeycceğinc göre bir sakıncası olabilir mi? (Umarım yoktur!) Veda Şiirleıi'nde, Şehzade Seyfettin Efendi'nin kızı Gevherîn Sultan'a adanmış "Dene mızrabını mutrib çal elin var olsun" sözleriyle başlayan, tsmail Baba Sürelsan'ın Evcara şarkısının hissettirdiklerini buluyorsam dil'in içerdiği musiki'dendir elbet! Makamı üzerine karar vermek zor, Evcara desem, Saba kırılacak! Kim ne derse desin, şiirin musikiyle kopardığı bağı, uzun bir zamandan sonra yeniden kurma çabası içinde olan şiirlerle karşılaşmak, en az caz esintileri taşıyan şiirlerle karşılaşmak kadar heyecan verici olabiliyor. Eskiyeni demeden dilinin ona bağışladığı sözcükleri kullanırken, şiirinin göbeğine asrıevvel hüzünlcri'ni, bu hüzünlerin temeline de muamma'yı yerleştiriyor, dizeyi hak ettiği yere oturtup, kafiyesini bir güzel kuruyor ve bunu yaparken bir kere daha yalnızlaşıyor. Kimin ve neyin karşıstnda yalnızlaştığı ayrıca tartışılabilir ama, o hâlâ bu ülkenin gidilemeyen ycrlerinde yayıncdık yapma hayalleri kurduğuna göre bu yalnızlaşma umurunda mı diye sormakta da yarar var sanırım. Şiirin dizeve, imgeye indirgenemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak, mistik yanını, toplumcu ve kendi deyimiyle merhamctli devrimci yanıyla bcsleyen Adnan Ozer'de de dizelerin, imgelerin bir Bütün'ü oluşturmak üzere bir araya gcldiğini, dokunduğunuz anda şiirlerin eksilecek gibi baktıklarını vurgulamakta yarar var. Bu bağlamda, on şiir değil, bir Bütün olarak tanımlanabilecek Veda Şiirleri'nin başka bir "şey"e indirgenmeye gelemeyeceğini söylemeye gcrek yok. Bu indirgemeciliğin bir yanında şiirlerden yapılan alıntüarın dozunu kaçırmak da var tabii ama alıntıların dozunu kaçırmak kadar masum olmayan başka bir şey var; birkaç dizelik alıntılarla, şiir üzerine yazılan bir yazının günlük ve yüzeyscl politikaların etkisiyle fanatik politikacı ağzı nasihatlere dönüşmesi... Bu yüzden bu yazının kısa bir baluş denemesi olarak yorumlanmasını isterim. • Cazesfcıtflarl "Erotfcşlr" Yurdundaki merhametsizliöi dert edinen şair; uzun, içsel ve büyük olasılıkla yorucu bir yolculuk yaşamış! Sivas kıyımı nasıl bir dönüm noktasıysa tkind Do&uşa Vcda şiiri de şairin kendi deyimiyle bu dualar kitabını içerden etkileyen vc o ilâhi sesin kaynagı olan bir başka noktayı vurguluyor. Bireysel acılarla, toplumsal acılar, böylece birbirinc dönüştürülüyor. Veda Şiirleri yayımlanana kadar geçen sürece sabır, dua ve içli isyan damgasını vururken, başkalarının utancı şairin utancına dönüşmüş, bclli! Bu yüzden uzun süre şiir yayımlatamadığını söylüyor Adnan Ozer! Bir tepki olarak tanımlanabilecek bu scssizliği, geri çekilme gibi değil de içe dönme anlamında, hem kendi içinc, hcm kültürünün dcrinliklerine doğru bir yolculuk olarak algdamak gcrckir. Bir başka deyimle, önce içsel bir yolculuk, sonra o yoıculuğun dışavurumu, bunun sonucunda da psikotcrapik bilinçaltı haileriyle, şiirin lirik vc epik halleri, eski zamanların insan ama insan hallcrinin bir araya gelmesi, bir iç içe geçiş. (Kızıl toprak ve iri saman yani Allan'ın harcı / gözyaşlarının gücüyle cskiden / serin eviçlerine sarı bir mahremlik sunardı / yağmur bir dua gibi geçerdi penccrelerden / yetim insan toprağın vicdanıyla doyardı.) Derinliklerde Sivas'ın külleri savrulurken insanı insana tanıştıran, insanı zamana alıştıran keder'in kucakladığı yitik değerler, her veda'nın son dizesinde yumuşak bir ses tonuyla ulaşıyor bize. Bir şarkının nakaratlarını andıran bu vcda söz tlk kitabım yayımlayan bir yazara so cükleri içsel bütünlüğe yapısal bütünlüğü rulan o klasik soruyu ibtnal etmeyelım • Et de katıyor. Veda edilen e maddi anlamda aşkı da dahil ederken, bu eeçişi ya da gökilendıginız ve sevditiinizyazarlar kimler? çü, içinin kanından olma bir atfa yaşıyor Bircok isim sayabilirim. Her birinde şair, bensc buradaki sesi yıluntılar arasınbulduklarım öylesinc farklı ki. Fakat bunda yuva yapmış bülbül kuşundan duymak lardan hangileri yazdıldarıma ne ölçüde eğilimindeyim çünkü" Aşklardan da göçkatkıda bulunuyor kestirmem güc. Tüm tüm / içimin kanından olma bir atla / Geedebiyatın büyük bir labirent gıbi birbirniş, geniş bir avludur yeryüzü / derin yalerine bağlandığını, tüm metinlerin insataklarda terli tutkulardan kaçana" (s.37) nı başka metinlere, o başka metinlerin de dizelerinin söylendiği yerde dünyanın koinsanın kendi yazmakta olduğu metine ca bir hana dönüştüğünü fısıldayan Sefegötürdüğünü, tüm metinlerin kendi içleris'i anmak, 'ulusu, dıni neolursa olsun şarinde bir dünya oluşturduklarını fark etirler akrabadır'ı vureulamak istiyorum. tikten sonra isimlerle sınırlı bir liste verÖte yandan, Adnan Ozer'in, "Hep göçün mek zor geliyor. • diliyle konuşurduk / Asya, Anadolu, Balkanlar ve Trakya / geniş bir coğraryaya Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul /Muyayılamayan mezarlar, dövüşler, sevdalar rat Gülsoy / Can Yayınlart /l 75 s. SAYI 498 İÇ8 domra Adnan Ozer, çirkin bir figüre dönüşen ve çirkinlikler yaratan insan yüzünden kültürüne küsmek yanılgısına düşmeyen, Veda Şiirleri / Adnan Özer / Gendas / mirasını omuzlarında taşımaktan huzur45 s. suz olmayanlardan. "Geçin bunlan" diyor ve "geçin bunlan" dedirten "AUah" şairi olgun, hoşgörülü ve insani bir yere, şiirini de fark lı bir mecraya taşıdığına göre adına zikrettiği Allah'la ateistlerin putları ya da Tannlıların Tanrıları arasında iliski kurmak olsa olsa günlük siyasi entrikalara b/ulaştınr bizi. Bu da Veua Şiirleri'ne bakmak için en yanlış pencerelerden biri olsa gerek. Diniyle, kültüriiyle banşık genç bir bilge demek geözer kökleri yani derinliklere dalmayı seçenierden. liyor içimden ve bi Adnan süreçlerinden sonra ulaşılan yer her zaman aydınlıkBöyle zoriu dalma olmuyor. SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP