Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
diği, bilen insanların yaşamlarında yıllarca sert rüzgârlar estiren r>ir dönemin sayfalarını, dünya edebiyatına damgasını basan pek çok yazar aralamış ve o araladıklan noktalardan gördükleri geçmişin karmakanşık yapısının gizlerini çözmek ere ğiyle ilcriyc atılmışlardır. Eşsiz, parmak ısırtacak, alkışlanacak bir atılıştır bu. Çünkii geçmişi bütünüyle, en küçük bir aynntısını bile gözardı etmeden canlandırma, o günkubireyleri bııgünkü bireyler gibi yaşatma savaşımıdır bu. Işlcrliği olan, geçerliği olan ve tepkileri hırnalanmamış duvguları son güçlerinc kadar çalıştırma, algılananlarla kanları tazelenen varlıkların, zamanın saldırılanna dayanıklığını ölçme savaşımıdır bu. Madam Bo vari'nin ünlü yazarı Gustav Flâubert, Romalılarca dünyadan gölgeleri bile kazınan Kartacalıların trajik yazgılarına ışık tutmayı, hiç olmazsa Kartacalılan roma nında soluk aldırmayı tasarlarken şöyle demıştirgirişiminin güçlüğünü anlatmak için. "Kartacayı yeniden canlandırabilmek için ne kadar çok hüzne katlanmak gercktiğini pek az kimse kestirebilir." Gün Zileli de bu geçmişi kurcalama işe soyunmadan önce nasıl kocaman bir sorumluluğu üstlenmesi, ne kadar çok acı çekmesi gerektiğini tepeden tırnağa diişünmemiş olsaydı (Banar ve Tipi) çapında bir romanı yazamazdı. Korkular, kaygılar, hayal lurıkiıklan, hainlikler, ihanetler ve sosyalist bir toplum oluşturma çabalan; umutlar, umutsuzluklar, tutuklamalar, işkenceler, öldiirmeler hcr bölümden fışkırıyor. Gün Zileli, (Bahar vc Tıpi)de, Osmanlı yönetimindcn Türkive Cumhuriyeti'ne miras kalan çetrefil ve nepimizi etkileyen, hepimizin canını sıkan ilkelliklerden, çağdışı durumlardan başlayarak insanlanmımızın geçirdiği cvreîeri hem ciddi, hem de alaycı bir dille abartmalara da sıcak bakarak sergilemiştir. "Böyle başa böyle tıraş" demeye getirmiştir. Ki saptaması doğrudur. Çünkü, daha uygar, daha ileri, dana özgür, daha demokrat ve insana, insanın haldarına önem veren bir toplumun yaratılması, kurulması için çaba gösteren lcrin özel yaşamlarındaki her şey acınacak haldedir. Hiçbir şeylcri düzgün değildir, tutarlı değildır; umutsuzdurlar, umutsuzdurlar ve asıl kurtanlması gerekenler ken dileridir. Ve zaten onlar da bu gerçeğin farkında oldııklan için yani toplunıla birliktc ycni insanı da yaratmak ereğiyle eyleme geçmişlerdir. Gün Zileli (Bahar ve Tipikıe, nazı bölümlerde, monologlarda, itiraflarda bilinç akımı tekniğini denemiştir. Bence bu teknik (Bahar ve Tipi) gibi gerçeğin göbeğine otuttulmuş bir yapıta gitmemiştir, yana gibi durmuştur. Gün Zileli, okura iletmek istediği mesajları taşıyacak nitelikteki kişilere görevlerini tamamlattıktan sonra onları romanın dışına atıyor, bir daha göstermiyor okura. Bu yüzdcn, sekiz bölümden oluşan (Bahar ve Tipi)de birbirinden bağımsız kimileri zayıı da olsa alttan alta bağlarını sürdürüyor birbirine eklenen onbeş yirmi öykü vardır. Yani parçalardan oluşmuş bir bütündür (Bahar ve Tipi). Ama içten liğini, anlatımındaki canlılığa, renkliliğc yedirerek yapıtlarıru yaratmayı sürdüren usta bir yazarın, olaylann çoğunu iliklerinde dııyarak yaşayan devrimcilerin ilginç bir romanıdır. (Bahar ve Tipi). 1 Ierkes, aklı eren, sorunların üzerinde düşünen herkes, özellikle 'muhalifler' okumalı bu romanı veTürkiye Cumhııriyeti'ninkuruluşuyla 'açılan perde'nin henüz kapanma dığını anlamalıdır. Çünkü hiçbir vakit baharı bize yaşatmayan Tipi dinmemiştir, her an, her yerde soluklarımızı kesmeye devam etmekte dir. tşte 'Kanlı Pazar'lar, işte 'Madımak yangını' ve şeriatın otuzbeş kişiyi yakarak yüreğinde ve kafasında besleyen canavarın ortaya koyması... • Bahar ve Tipi/Roman/Gün Zileli/Telos Yayınalık/S 2S3 CUMHURİYET KİTAP S A YI 'Metal Ayinler' ve Şanabî Hayat'lar arasında: siir! Metin Cengiz ycni kitabı 'Gençlik Çağı'nda, yaşadığı çağın, bu toprakta yaşananların bir panoramasını sunuyor bize, şiirin olanaklarını geliştirerek. Umuda yakın durup, umarsız gerçeği görerek ve göstererek. TURGAY KANTURK etin Cengiz'in son şiir kitabı Gençlik Çağı'nda (1), şiirin temel ikileminin daha da belirginleştiğini söylemek yanlış olmaz kanımca. Birincisi; yaşamı estetize ederck elde cdilmeye çalışılan şiir, ikincisi; estetize edilmis bir yapı olan şiirden elde edilmeye çalışılan yasamsal katkı. Modernizmin başlangıcınclan bugüne, birçok sanatçıda (yaratıcı sanatçıda) görülen bu iki eğilim, Pavese'yi izleyerek söylersek; Mallarme ve Withman örneklerinde kişileştirebileccgimiz bu iki eğilim, Metin Cengiz şiirinin de temelini oluşturur. Biri şiirsel yazının değiştirilmesi yolunda, görselişitscl hazzı ve estetize edilmiş mutlak şiiri ara yarak sürdürülen çaba (tekilci), diğeriyse yaşamın değiştirilmesi yolunda, dünyasal nazların, yani sıra eşitlikçi ve kardeşçe bir yaşamın şiirini arayarak sürdürülen çaba (çoğulcu). Modernizm sonrası şiirin bu iki uç egilimi, özellikle doğu şiirindc yan yana görülür. Yaşadıkları ülkelerin dünya üstündeki konumlarını da sorgular çünkü şa irler. Onları toprağa bağlayan, şeyler, gündelik hayat ve soluduklan dildir. Biroirlerine tutsak bu ikizlerin varlık sorunları, birlıkteliğin karşıtlıâından da güç alır kimi zaman. İşte bu bağlamda Metin Cengiz şiiri sözünü ettiğimiz iki eğilime birden (zorunlu olarak) kucak açarak, yeni bir dil arayışına yönelir; ya cia şiiri bu çelişkinin (izünde arar. diyen şair, 'saatlerin iksir' olduğu bir dönemi yaşar gibidir; zaman azalmaktadır ve sıkışma başlamıştır. Azraille karşılaşma anını tasarlamakla sonlandmr şiiri. Kuşkusuz, nerdeyse bi r Ronssard tadı içeren bitişikteki üç dize, şiirin ilk dörtlüğünde yer alan 'zincire vurulmuş şarluların filizi' dizesinin zayıflığını örtmez. Bu dize Metin Cengiz şiirinin taşıdığı ternel ikilemin, denetimsiz bir anından arta kalan tortuyu anımsatır ve iki eğilim içermenin riskine tipik bir örnek oluşturur. Bıına karşın sözünü ettiğim şiir şairin geldiği noktayı açık biçimde ortaya koyar ve varacağı, varmak istediği noktayı da işaret eder. Bu iki eğilime bir başka kanıt, şairin kullandığı sözlük, söz dizileri ve imgelerden oluşan dilden gelir. Şiirsel yazının değiştirilmesi yolunda, görselişitsel ha/zı ve estetize edilmiş mutlak şiiri arayarak sürdürülen çabayı (tekilci) imleyen kimi sözcük seçimleri; şiir, imge, zaman, ayna, şarap, aşk nergis, ruh, mürekkep, sır, çocuk, kitap, gök gibi. Yaşamın değiştirilmesi yolunda, dünyasal nazların, yani sıra eşitlikçi ve kardeşçe bir yaşamın şiirini arayarak sürdürülen çabayı (çoğulcu) imleycn kimi sözcük seçimleri; nalk, bayrak, anarşist, Kürt, sabotaj, ordu, zindan, sivas, isyan, menzil, asker, slogan hapishane, faili meçhul gibi. Yaşadığı toprağa ve dile kökten bağlı şair tavrına iyi bir ör nektır Metin Cengiz; birçok çeviri çauşması buıunan şair, dünya yazınını iz lemeye gayret eden, şiir kuramına yakın duran bir yazar kimliği de oluşturmuştıır, vcrimleriyle. Ki, iki uçlu bu eğilimin bir ucunıı destekleyen bu çabalandır. Sözün davası ile yaşamın davasına adanmışlığın izleri sürülür şiirinde. Metin Cengiz'den "Gençlik Çağı" M Heplnıbl etldieyan MtelHkler Kardeşçe bir yaşamm şilri na örnektir. Zaman zaman aşk, şarap, anne vebaba sözcüklerinin izinden giden ve sonuçta oluşan temalar, şair kişinin geçmiş ve şimdiyle hesaplaşmasını, şiirsel sözde eritüğini gösterir. İlk bölümde yer alan şiirlerin, nemen herrıen tümüude.sozcükleri takılarından arındırmaya çalışarak, onları yalın halleriyle kullaıı maya özen gösteren, bütünde yaratılacak ctkiyi göz ardı etmedcn, dizede yoğunlaşan şair, dize işçiliğine önem veren bir ta vır sergilcr. Kitabın ikinci bölümünü oluşturan 24 şiir, Meseller başbğı altında topıanmış ve şairin yine sözünü etmeye çalıştığımız eğilimlerini belgeleyen başlıklar taşırlar: Yalnızlık Meseli (s. 61), Yurtseverîik Meseü (s. 63), Oyun Meseli (s. 66), Umut Meseli (s. 71) örneklerinde olduğu gibi. Meseller başlığı altında toplanan bu şiirlerin temel özelliği, şairin birebir yaşamdan ürettiği şiirler olmasının dışında, kimi bir anın, kimi bir göıüntünün, kimi de bir sözün izinden giderek, o durum yorumlanarak, yani şairce bir anlama dönüştürülerekoluştumlması. Kimi bir minibüsyazısından, kimi bir şairin dizelerinden, ıdmi kez de ihtiyar bir bilgenin söylediklerinden yola çıkarak oluşturur şiirini. Me tin Cengiz'in bu bölümde konuşma diline daha bir yakınlaştığıru, parçadan da ha çok bütüne önem verdiğini de söylemek gerek. Nerdeyse başlı başına bir ki tap özelliğini taşıyan bu şiirler, betimleyici özelliklerinin yani sıra, hayattan süzü len imgeye de iyi bir örnek oluşturuyorlar. Gerçeklik uuygusunun daha bir duyumsandığını, hayatın ve şiirin daha bir elle tutulur, elegelir bir hal aldığı şiirler bunlar. GerçekJe imgenin uyumlu birliği de diyebiliriz bu durııma. Metin Cengiz yeni kitabı Gençlik Ça ğı'nda, yaşadığı çağın, bu toprakta yaşananların bir panoramasını sunuyor bize, şiirin olanaklarını geliştirerek. Umuda yakın durup, umarsız gerçeği görerek ve göstererek. Şöyle demiyor muydu Pavese, çağımızdan sözederken: 'Yaşadığımı zın bir akşam alacası mı, yoksa yeni bir sabah mı olduğunu bile bilemiyoruz.' 'Metal ayinler' ve 'Şarabî hayatlar' arasında sıkışıp kalan şiir gibi. Biz de öyle! • (1) Gençlik Çağı, Yön Yaymcılık,H4s 1998. (2) Şarkılar Kitabı, Papirüs Yayınları, 1995. Daha önce lcitaplarında da izlenen bu durum, bir önceki yapıtı ijarkılar Kitabı'ndan (2) başlayarak beLli bir dcngeye oturur ve arayışını biraz daha yoğunlaş tırarak sürdürür. Betimleme ve imgenin kolkola yürüyüşü görülür onun şiirinde. Modernizmin eleştirel gözlüğıinü takındığını ve sözünü (şiir içre bir damıtmayla) sakınmadan süylemeye çalıştığını da eklemek gerekir. îçrek bir şiir değildir. Metin Cengiz'in şiiri, birilerine (çoğu kez bir topluluğa) bir şeyler söyleyen, öneren, zaman zaman da öğreten bir tonlama takuıır. Son şiir kitabı Gençlik Çağı'nda, aynı adı taşıyan ilk bölümde yer alan 46 şiirde bunun örneklerini görmek olasıdır: Kııytu Zamanlar (s. 18), Yazgısını Yazmak... (s. 20), Şeytan (s. 32) Günümüze Ağıt (s. 38) vs. Gençlik Çağı başlığı altında toplanan bu şiirlerde, adının iınlediği şeyin tam tersi bir durumla da karşılasırız. Gençlik çağı bitmiştir artık; ihtiyarlığın başladığı çağa doğru akmaktadır zaman. Gövdem Toprağa Dua (s. 25) adlı şiirle daha bir belirginleşen bu durum, gençlik çağının çoktan bittiğini göstermektedir. 'Vaşadım, yaşayacağımı' 485 t Kişisel yaşamdeneyimlerini crittiği bir söz de ça lışmaktadır Metin Ceniz. Kitabın k bölümünde yer alan ki Metin Cengiz venl kitabı Cençllk Çağında. vasadığı cağın, bu toprakta ya$ami şiirler bu naniann bir panoramasını sunuyor bize. SAYFA 9