29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VECİHİ TİMUROĞLU Muzaffer Buyrukçu nun günlükleri Kültür Bakanlığı Yayınlan arasmda S anatla yaşantı arasındaki ilişki, hcr anlatı ustası için, son derece kişisel bir somndıır. Bu bakımdan, yaşam ile sanat iliskisi, bilinenin dışında, çok voğun, anlaşılması güç bir konudur. Bir bakıma, yaşam ile saat ilişkisinden daha yakın olan 'yaşantı ile sanat ilişkisi"dir, söz konıısu edilen ilişki. Bııgüne değin, iki köklü vc karşıt yaklaşım tartışdmıştır. Birinci yaklaşıma göre, anlatı, insanın kendi içscl yapısuna göre yaratılan, salt, sanatçının imgesel gücüne bağlı olan, kendi varlığının dışında bir amaç gütmeyen, kendi kcndine yeten, tutarlı, biçimsel bir bileşimdir. Özellikle şiir için söylcncn birönerme, bu yaklaşımı daha açık biçimde ifade eder: "Şiir, bir anlam taşımaktan daha çok, şiir olmalıdır." Ikinci yaklaşım ise, sanatın, özellikle anlatı sanaünın, yaşamın eleştirisi biçiminde algılanmasını ısteyen yaklaşımdır. Bu savın, bana abartdı gelen yanı, yaşam ın eleştirisi"dir. Yaşantının, o yaşantıyı bcsleyen toplumsal yapının, bu toplumsal yapıyı oluşturan tarihsel gelişimin, ekinsel birikimin eleştirileri yapılabilir, doğrusu incelemesi, yorumu olmalı oysa, yaşamın, ancak, çözümlemesine girişilebilir. Yaşamı, sonuna değin çözümlemek de olanaklı dc^ildir, ama böyle bir çaba, insana yapdacak en önemli katkıdır. Yaşamı saygıyla karşdamaktan başka yolumuz yok sanırım. Sanatı, yaşantının eleştirisi olarak benimsersek, "ınsan deneyimi"ni değerlendirmek gibi, yöntem ne olursa olsun bir sorumlıuuk üstleniriz. Sanatı, salt imge gücüne dayalı bir yaratma olarak algdarsak, onu, amacını kendi içinde taşıyan bir yaratma eylcmi biçiminde düşünüyoruz demektir. Ne ki, sanat, ekin (kültür) içinde bir güçtür. Yasantıdan cıkan sanat Muzaffcr Buyrukçu, yasantıdan yola çıkarak yazarlarımızın evrensel ve toplumsal konulardaki düşüncelerini önemsiyor. Bu da, onun bulunduğu masalarda, neleri tartıştığını gösteriyor. Anlatı ile gerçek arasında üç ilişkiden söz ederler. Bir anlatı, beljrli ve sınırlı bir yaşamı saptar ya da belirli ve sınırlı bir yaşama benzeyen bir yaşamı yaratır. Üçüncü tür anlatı, gerçek nakkında genellemelere yönelir. Buyrukçu, sanatçı dostlarının belirli ve sınırlı bir anını ele aliyor, o anın görüntüsünde, yazınımızın sorunlarına yöneliyor. Günlüklerin önemi gittikçe anlaşılacak sanırım. "Rastignac'ı seviyor ama." diyor. Buyrukçu, Rastignac'ı bir görev olarak sevdiği kanısındadır. Onu, kendisiİIİŞKİIIR ARASIHDA BİK CtZİNJİ ni, kızına ulastıracak bir arac olarak kullanıyor. özkınmlı, Balzac'ın romanlanndaki kişilcri, aşın egilimler taşıyan karakterler olarak görüyor. Kralcı Balzac, Goriot Baba'nın kisUifiinde, burjuvaziyi eleştiriyor. Goriot Baba, kızları için her türfü özveriyc razı olduğu halde, kızları, babalanna karsı akıl almayacak bir sevgisizlik içindedirler. Varlıklı olsalar da, ruhlan yoksuldur onların. Bizim burjuvalanmız gibi.(5) Burukçu, Balzac'ın böyle davranmak zorunda olduğunu belirterek yanıdıyor. Böyle temelsiz, crdemsiz bir sınıfın yönetimine, her şeye damgasmı vurmasına dayanamıyor. Balzac, her şeyi yaratan, destanlaştıran, tarihi yapan kahramanların, soylu sınıfın üyeleri olduğuna inanır. O, büriin romanlannda, iki kavramın ilişkilerini yansıtır: lyikötü. îyi soylular, kötü burjuvalardır. Rötüye, hayatları değiştirici diye sarılanlann, gerçektc nasıl saılantılı bir zemine bastıklarını gösteriyor. Özkırımlı, Vautrin karaktcrinin çok güçlü olduğunu belirtiyor. Buyrukçu da aynı kanıdadır. Burjuvazinin gözüpek kişisidir o. Böyle tartışa tartışa, Papirüs'e girerler. Asım Bezirci de oradadır. Goriot Baba, yeni yayımlanmış olmalı ki, Buyrukçu ile Özkırımlı içeri gircr girmez, Cemal, Buyrukçu'ya, "Goriot Baba'yı bitirdin mi?" diye soruyor. Muzaffer, bitirdiöini ve Goriot Baba'yı cılız bir karakter bulduğunu söylüyor. Tartışma, bu konuda, yukarıda belirttiğimiz yaklaşımlar çerçevesinde gelişiyor. Buvrukçu, yasantıdan yola çıkarak "böyle bir babanın olamayacağı"nı savlıyor. Cemal, birçok örnekler vcrerek, toplumda böyle babaların da olduğunu ileri sürüyor. Tartışmayı, bir anda, temel soruna kaydırıyor: "Sevinç, bir uçtan sevgiye bağlı değil midir? Bence sevgisiz insan, sevinç duyamaz." Burada, yaşamdan harckct cderek romanın yapısında bir çözümlemeye girişmcnin, bizi yanLş sonuçlara götüreceği üzerinde duruyor.(6) Romana, yaşamın bir yansıtıcısı olarak baka caksak, o zaman, karşı çıkacağımız hiçbir şcy kalmaz. "Romanda olamaz, olmaması gerekir." dediğimiz tipler, romanda olması gereken tiplerdir. Cemal, uçta tipler arıyor. Ancak onlann dram yaratabilmeleri olanaklıdır. Buyrukçu, romanda birtakım garip kişilerin çekici olduğunu, ama bunlann yüzde yüzü temsil etmediğini ileri sürüyor. "Ben, yüzde yüzü temsil edecek insanlann peşindeyim." diyor. (7) Demek, Buyrukçu, anlatıda yaşamın eleştirisini yeğlivor. Bir yapıtın ardamının, yazarca yaratılmış roman dünyası ile gerçek dünyanın iliskisi olduğunu benimsemiyor. Buyrukçu, romanı okuyup bitiren okurun, "Bu, benim serüvenim."demesini istiyor. Cemal, bu kanıda değildir. Dosto yevski'nin Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'unun yüzde yüzü temsil etmediğini vurguluyor. Asım Bezirci de, tartışmaya bir ucundan katıüyor. Cemal'e göre hiçbir yazanmızın hasta tipleri işlemediğini Burada, Cemal'in bir kanısı üzerinde birkaç söz sövlemek isterim. Cemal, Goriot Baba'nın sevgisi üzerinde tartışırken, sevincin bir uçtan sevgiye bağlı olduğunu söylüyor. Sanırım, tartışma sırasında, kavramları iyi düşünmeden söylemiş bu sözü. Sevinçle sevgi arasında büyük bir fark vardır. Sevinç ()oy), hoşnut edici durumların ortaya çıkardığı, türlü dıs belirtileri olan, anlık ve doyurucu coşkudur. Sevinci yaratan yaşantısal durum ortadan kalkınca, kişinin DU ruh dıırumu da ortadan kalkar. Oysa, sevgi, insanlara ve nesnelere, kişiye verdikleri ya da vcrmeyi vaatettikleri hoşnutluktan dolayı değil, bir bakıma körü körünc, niçinini ve nedenini bilmeden, çoğu kez karşılıksız, karşılık beklcmcksizin duyulan eğılimdir. Sevginin bir türü "aşk" (love, amour), bir türü de dosduktur (friendship, amitie). Sevgi, acı sonla bitse de, yaşama damgasını vuran, yaşantımızda de rin izler bırakan mhsal bir olaydır. Sağhklı ya da sayrılı olması, sevginin niteliksel durumlarıdır. Sırası gelmişken, (Goriot Baba hakkında, kendi düşüncelerimi de söyleyeyim. Balzac, yaşamda gözlcmlcnebilen toplumsal görüngüleri (tenomen) önemsemiştir. "La recherce de l'absolu" (Saltık'm araştırılması) adb felsefı yazısında, romanriklere köklü biçimde saldınr. Çünkü, soylular sınıfına karşı güçlü cepheyi, onlar kurmuştur. Romantikler Rousseau'nun "dojal hukuk kuramı"na dayanarak özgürük, kardeşlik, eşitlik kavramlarını yaşama gcçirmişlerdi. Ön sckizinci yüzyılın felseFı düşüncesinin ekinsel (kültürcl) arka planında, ağırlıklı olarak romantizm vardır. Romantizm, başlangıçta, ahlaksal ve estetik ölçüdere karşı bir başkaldırı olarak ortaya çıktı, ama Rousseau ile siyasal bir nitelik kazandı. Rousseau, duyarlık (sensibilite) kavramına başvurarak, yoksullardan yana bir tavır almıştı. Giderek, bu kavrama dcrinlik ve genislik kazandırmıştır. Ama Balzac, bunlan cahil ve hırslı" kişiler olarak görüyordu. Romantikleri, atılan tohum olmaksızın çiçek olnıasını isteyen budalalar sayıyordu. Ona göre "sanat doğadan güçlü olamazdı. (8) O, kişiselyada kamusal olsun, insan yaşamındaki olayların örgensel bütünlüğü olduğunu savunuyordu. Nereden bakılırsa bakılsın, her şeyin birbirine bağlı olduğunu, iç içc girdiğini görürsünüz. "Nedenler, etkileri sezinlememizi, etkiler de, nedenleri izlememizi sağlar." (9) Kuşkusuz, Balzac çok yanlış bir nedcnscllik ilkesini öne çıkarıyor. Görüldüğü gibi olayların mekanik biçimde, ardı ardına geldığini, oluşumların her halkasının bif sonrakine sımsıkı bağlı bir zincirini oluşturduğunu sanıyor. Birincil özelliklerle.jkincil özellikleri birbirine kanştınyor. "Ozel olan"ın "genel olan"ı örtmcsine yol açacak biçimde ele alınması, yüzeyde görülenin kökendc yatan yaşam güçlerinin görünmesini engelliyor. Gerçekçiliğin bir fotoğrafını çekiyor. Zaten, Balzac da "Halk, bizden güzel resimler istiyor" diye yazıyor. "Ama" diye ekliyor: "çirkin giysileriniz, durmadan konu' CUMHURİYET KİTAP SAYI 485 Bunları, Muzaffer Buyrukçu'nun günlüklerini okurken düşündüm. O günlükler, bu görüsler içinde ele alındığında, çok ilginç sonuçlara vannz. Buyrukçu, bu günluklerde, yazın dünyasında tanıdığı, ilişkiler kurduğu sanatçı dostlarının, salt kişisel davranışlannı, insan doğalarını değil, yaşanan toplumsal olayların, o kişilerce nasıl yorumlandığını, siyasal sorumıuluklarını nasıl kullandıklarını da yansıtıyor. Bu açıdan, günlükler, yazınsal dcğcrlennin yanında, toplumsal ve tarihsel önem dc kazanıyor. 8.2.1969 günlii günlük, buna bir örnektir.(l) Buyrukçu, Bülent I Iabora'ya uğruyor. Atilla Özkırımlı da oradadır. Bülent Habora, "Ercüment Uçarı, Gürültülü Birkaç Saat'ten otuz sayfa okumuş. Oradaki yazarı sana benzetmiş. Kendisini çok övüyor, diyor." demiş.(2) Buyçukçu, Oradaki yazar, kendini övüyor. Oyle bir karakter." diye yanıtlıyor. Atillâ Özkınmlı, "Bütün yazarlar, kendilerini överler." diye araya giriyor. Buyrukçu, Atillâ'nın bu yumuşatıcı yanıtını duymazlıktan gelerek Ercüment Uçarı'nın kişdiği üzerine birtakım sözlcr söylüyor. Cimriliğini, Beykozluluğunu vb. kişiliğinin ipuçlarını ele veren birtakım andarını anlatıyor. Atillâ Özkınmlı 'yk çıkıp Papirüs'e gidiyorlar. Yolda, Muzaffer, Goriot Baba'yı okuduğunu söylüyor. Buyrukçu'ya göre, Balzac, "Goriot Baba'nın kişiliğinde yeni bir Kral Lear yaratmış. Yalnız, tüccar bir Lear. Turgenyev de, bu konuyu işlemiş. Onun Lear'i çok romantik.O) Goriot Baba'nın kişilcrinden Vaquer, Rastignac, Vautrin, romanın yapısını ayakta tutan sağlam direklerdir. Onların yaşantdarına bir çok yönlülük verilmescydi, Goriot Baba, aşırı sevgisiyle cılız kalacaktı. Goriot Baba'nın dışındaki karakterler, on dokuzuncu yüzyıldaki toplumsal ve ekonomik olaylarla çalkalanıp duran Fransız burjuva yaşantısını eksiksiz yansıtmak görevini yüklenmişler. Goriot Baba, bu kişiler arasmda aksıyor ona göre. Buyrukçu, Goriot Baba için, "Sevgiyi seven adam" diyor. Sevginin iki kişi arasına sıkıstınlamayacak bir kavram olduğu üzerinde duruyor.(4) Özkırımlı, bu duşüncelere katılmamış olmalı ki, SAYFA 14 Buyrukçu'nun günluldapi Romantiklero saknrt GaripktylerinçeMclHI söylüyor. Oysa, ilk romanlarımızdan olan, Recaizade Ekrem Bey'in (18471914) Bihruz'u, hasta bir tiptir. Mchmet Rauf'un (18751931) Necip'i de sağhklı değildir. Hüseyin Rahmi'nin (18641944) Avnussalah'ı, Cîulyabani'si saynh dcğil midirler? Pcyami Safa'nın (18991961), Yalnızız adlı romanındaki tüm tipler ruh hastasıdırlar. Ne ki, yazarlanmızın köklü ruhbüimsel birikimlerinin yeterli olmaması, eksik tipler çizmelerine yol açmıştır. Ruhbilim üzerine düşünmüs, bu konuda sağlam bir eğitim görmüş Fahri Celalettin (18951975), o küçücük öykülerinde, öyle hasta tipler çizmiştir ki, onlarda gerçekten uçtaki insanın dramını derinliğinc görürüz. Cemal, bu tartışrnada, çok önemli bir soruna değiniyor. Bunca trajik olayın yaşandığı ülkenin romanlannda, serüven diyebileceğimiz bir olay yok, çatışma yok. Romanua sapmalann anlatılması gerektiğini düşünüyor. Romanlanmızda ve öyküIerimizde, kımse kimseyi öldürmüyormuş. Doğrusu, çok paldır küldür bir tartışma yapdmış o gün. Cemal, böyle dememeli, Atilla da susmamalı. En akla gelen örnekleriyle Ince Memct, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Rahmet Yollan Kesti unutulmamalıydı. Kaldı ki, Namık Kemal'in romanlannda bile cinayetler vardır. Hançerli Kadın'da, bu halk hikâyesinde bile öldürüm vardır. Işte, küçük bir günlükte, Buyrukçu'nun yazın tarinimize, yazınsal değerlerimizin insan doğalanyla birlikte, tartıştıkları sorunlara, toplumun değişme sürecine yaklaşımlannı sergilcmesi. Yazın tarihçueri, bu günlükleri okuduklannda, yazarlarımızla, yaşantısal deneyimlerinin ilişkilerini, kolaylıkla değerlendirebilirler. Tepkisel tonlan çözümleyerek birçok yazann 1960 sonrası dönemdeki çizgilerini saptayabilirler. Anlatı dünyasıyla gerçek aünya arasındaki ilişkiyi kurabıımemiz açısından önemli görüntüler var bu günlüklerdc. Anlatı dünyası ve gerçek dünya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle