25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• tır? Hayvanlara rastlanıyor mu, rastlanıyorsa ne türden?.." Sıradan gibi görünen olaylar yazarın kaleminde asıl işlevine ulaşır. Gerçekler, yapıtlarda göründüğü an en ilei çekıci biçimini alıyor, eylemde değil, "Kendi kendini yitirmedir, yol." Beilekte imgelemi çoğaltmak, imgeler dünya.sı kurmaktır tlnan Berk'in işi. Düşsel bir yaşama götiirürbizi, köleliğe değil! Zaten, kim kanıtlayabilir ki 'iistiin insan'ın 'sıradan insan'dan daha insanca davrandığını. Gerçckodurki Nictzschc'nin 'sürü insan'dan daha insanca davrandığını. Gerçek odur ki Nietzsche'nin 'siirii insan', 'sıradan insan', 'cılız insan' diye nitelendirdiği çoğunltık üzerinc kurulmuş dünyada bu çoğunluğun çıkarı için devinmez tlhan Berk. Bir noktanın iyice açıklığa kavuşması gerekir. Bir edebiyatçının işinin, her şeyden önce edebiyat yapmak olduğıınu iyi bilir yazar dcrsck cksik bir belirieme yapmış olmayız saıurını. Mayaların sıfır ile birliktc bulduğu virgül, yazı imleri içinde en çok sevdiğidir ama yinc dc "clli sayfalık tek bir tümce yazmak, virgülsüz, noktasız; ne zamandir bunu kuruyorum." demekten kendini alamaz. "Yazmak eylemi doğası gereği bir öldürme girişimi olduğu değin, bir aşk eylemidir dc. Zaten ikisi de aynıdır." llhan Berk'e görc. Şiiri 'sözcülderin kurban cdilmcsi' olarak gören Georges Bataıllc geldi aklıma. Tüm zıtlıklar gibi, her kurban etme eylemi dc bi rleşti ricidir, siz sözcükleri kime kurban ediyorsunuz sevgili tlhan Berk? "Gecc Platon'a armağandır. tdeaları başka türlü anlayamayız. Idea ve şiir. îç içe iki lıaşık gibidir." gibidir llhan Bcrk'te. Hlozof olan edebiyarçının bilinç ve duyarlığına sahiptir. Selâhattin Hilav'ın dediği gıbi: "filozof, hayatın anlamını bulmaya vc bu anlama uygun yaşamaya çalışan kimsedir." (lOOSorııda FelsefeEl Kitabı, s.5) "Bir ilkokul dili bulmak...Bir ilkokul diliyle dolaşmak, yaşamak..." istemesi boşuna değildir. "Bir çocuk gibi baktım ben şiire. (...) Bunun için bitmez tükenmez olanaklar birimidir benim için şiir." der. Kendini bu alanın çocuğu sayar. Sayar ki çocuk o alanda büyüsün, kendi çıkış yoflarını bulsun, çiinkii çocuğun dehasına hiçbir deha ulaşamaz, bunu iyi bilir tlhan Berk. Yuvasından tek başına çıkıp, bir tasın üstünde güneşlenen karıncayı gözlemler şair ve düşünür: "Kanncalar bir başlanna yaşamazlar, yalnızlığı bilmezler diye düşünürdüm hcp. Değilmis! Bir karınca da tek başına yaşamaya özlem duyabiliyor." diyerek 'Bireyci Bir Karınca'yı taşır imgclcmimizc. Elindeki malzemclcrle laboratuvar çalışması yapıp, Crnst Fischer'in deyimiyle 'yaşantıyı yeniden kurmak' üzere, düşüncc ve yasama biçimi birliğinİ, aksamayan bir ilişki boyutuna ulaştırır Berk... " Ağaçlar gökyüzünü sorıı yağmuruna tutuyorlar"dır ona göre... "Kanaryalara (neden yalnız onlara,l>ilmiyorum) ayn bir eğilimim var. Onlar üstünc hiçbir şey bilmiyorum." der bir ycrde. Yaznta eytemi kunçlıık bunda!" "Yaralanmız aynı yaralar, ama benzemiyorlar birbirlerine." diyorsunuz ya, evct, sevgili îlhan Berk, han gi yaramızı sarmışsa, çöllerdc kum bırakmayan zaman, siz de biliyorsunuz ki yalan! Yaralı birgüverciniz artık adımız Eylül! Ne demişti bir karınca "Yürü, diinya bizdcn sorulur," "Sular bizdcn akıllıdır, uyumaz," dizsini Dağlarca'dan, okuyucusuna hatırlattıktan sayfalar sonra "Su Hcrakleitos'undur." diyerek yolumuzu aydınlatır." Sözcüklcr kendi cog'raryaları nı tanımak, algılamak için çokanlamlılığa açdırlar. Sürckli yolculuKİarının amacı budur. Bunun için demir alırlar," llhan Berk'e göre. Bu yüzdcn olsa gcrck, 'suyu uyurken görür'. Yine de "Seni seviyorum, scni seviyorum, diyor, su." Kiilt Kitap'ın duvarı, bir su damlasının peşisıra gelen su damlaları gibi durmadan birikmenin ve sonunda taşmanın mayasını kuşaktan kuşağa ileten vazılardan, dizelerden örülmüştür. Hiçbir kilit başa çıkamamıştır tlhan Berk'le, engin bir duvarlığm imbiğinden damıtmıştır yazdıklarını. "Kitap gizlilikten tiksinir." tlhan Berk, Kiilt Kitap'ta, yüreğinin en gizli köşelerini ardına kadar açarken, kendi cehenneminin kapılarını aralık bırakır. Bilinçaltının bahcclcrindc dolaşabilmcmiz için bazı kapuarı nıaymuncukla zorlamamızı ister gibidir yine de... "Kuşlar uçtuklan yeri hep aynı sanırlar." Uçtuğunu bile bilmeyen yağmurkuşjarı ne yapsın sevgili llhan Berk? "Yalnızcaozanlığınöğretmenivoktur." diyen llhan Berk, bir yandan da narıl harıl 'sözün haritasını' çıkarmaya uğraşır. Kült Kitap'la ve inatla... Çünkü: 'Sanatçı denen o üstün büyücii gereklidir topluma.' (F.rnst Fischer, Sanatm Gerekliligi). Içinde yüzdüğü suya bile güvenmeyen kcfali; En meraklı balığın levrek olduğunu; Çocuklann, geceyi kcndilerinin buldu^una inandıklarını; Sonsuzluğun, şairlerin buluşu olduğunu; Ağaçların, gökyüzünü soru yağmuruna tuttuklarını; Eğretilemenin, sonsuzluk sarmalı olduğunu; Kedilerin, her şeyi yuvarlak gördüklerini; Şemsiyenin lirik olduğunu, kullananı şiirle donattığını; Usun, topal olduğunu ama bunu bilmediğini; Susamurunun gürültüyle seviştiğini; Suyun da yaşlandığını; bütün bunları Kiilt Kitap'tan öğrendim. "Düşümde, bir tümce benim kılığıma kuşanmış çıkageldi." diyor ya llhan Berk; ben de günlerdir hcp aynı düşü görüyorum: 'Kült Kitap, llhan Berk kılığına kuşanmış çıkageliyor,' Ne demişti Mahler: "Benim de günüm gelecek!" O gün geldi, düşlerimiz gerçek oldu Kült Kitap'la!... • Gerceküstünün tatları "Türkiye Tatları"na gelince, kökcnindcki çıkış noktasına uygun bütünüyle gerçeküstücü sayılabilecek öykülerle karşı karşıyayız. Oyküler bu topraklarua, gizemli sayılabilecek bir ortamda, naremlerde, padişah saraylarında, çeşitli ulusların ve toplulukların kaynadığı îstanDul'ıın karanlık, büyülü çarşı ile sokaklarında geçiyor. ORHAN DURU ençliğimde Beyoğlu sokaklarında sürterken, cebimizdeki sınırlı pa rayla Balıkpazan meyhanelerinde a da Baylan'da buluşup yazınsal söyleşier yanarken duyardık Roditi'nin adını. 1950'li 6O'lı yıllar. Rcxliti ile tanışıp taruşmadığımı anımsamıyorum. Bunu çıkaramıyorum ve hiç gözümün önüne gelmiyor. Yalnız ondan söz edildiğini çok duydum. C) sıralar "Comte dc Phallus" diye imza atan Yüksel Arslan'la arkadaş olduklarını, onun Paris'e gidişinde etken olduğunu biliyordum. Anlatılanlarabakılırsa Balat kökenli olup sonradan Amerika'ya göçmüş Yahudi bir ailedcn gcliyordu. Miitniş bilgüiydi, gerçeküstü akımıy la ilgili herşeyi hiliyordu, resimle de ilgisi vardı. Yedi dıli anadili gibi konuşuyordu, bu diller arasında eşzamanlı çevin yapabiliyordu. Bu yeteneğiyle Birleşmiş Millctlcr'de çcvirmcnler arasında önernli bir yeri vardı. Kısacası Fransızların "erudit" dcdiklcri türden her alanda dcrin bilgili, değişik görüşleri olan bir insandı. Daha sonraki yıllarda da Paris'ten ya da dünyanın başka yerlerinden onunla ilgili bilgi KJrıntılannın geldiği olurdu Istanbul'a. Ne de olsa Roditi'nin de tutkunu olduğu Istanbul, bir bakıma tüm dünya dedİKodulannın buluştuğu gizemli odak sayılabilir. Buradan yola çıkarak tıpkı Roditi'nin yaptığı gibi uçuk bir öykü bile yazabilir insan. Daha sonra 1992 yılında öldüğünü duyduk. rem yaşamının gizlerini öğrenmek için kadın giysisine bürünen bir Fransız ozan sonuçta iğdiş edilerek harem yaşamına katılmak zorunda kalıyor ve bu yaşamdan çok hoşlanıyor. Buna benzeyen başka örnekler sık sık çıkıyor karşımı za bu öykülerde. Saraya düşmiiş bir Ortaasyab prensesin altınla dokuduğu halının esrar dolu öyküsü şaşırtıyor bizi. Başka bir öyküde bir insandan ötekine kurtulma isteğiyle gcçen basur hastalığının en sonunda padişaha kadar ulaşması ve bir Yahudi nckimin gizli formülüyle ilk başlangıç noktasına dönüşü anlatıîıyor ki anlatım az bulunur nitelikte. Başka bir öyküde Avrııpa'da yaşamış eski diplomat Murat Bey'in ünlü ressamlara yaptırdığı popo tabloları kolek siyonuna göz atıyoruz. Bu koleksiyona arada bir girip sonra yiten görkemli bir poponun Tstanbullu bir oğlanın olduğu gerçeğine ulaşıyoruz ve Murat Bey gibi biz de şaşırıyoruz. Biz Murat Bey gibi bayılmasak da işin içinde gizli bir büyü bulunduğunu da anlıyoruz. Araya 80 yaşında bir iyiliksever zengin Yahudi hanımın Kudüs'e gidip kutsal toprakları görmck istemesini ve nunu gerçekleştiremeyişini konu alan bir öykü Lize ayrıntılarıyla eski tstanbul Yahudilerinin yaşamından kimi zaman inandıncı, kimi zaman alaycı örnekler veriyor. Sırada yer alan başka bir öykü ise babasının isteğiyle bir komşu kralla evlenmek istemeyen, Büyükada'da bir kuleye hapsedildiğinde bir balıkçıya aşık olan bir Bizans prensesi ile ilgili. Sonu masallarda olduğu gibi bitiyor. Uzak Anadolu'nun güçlü erkekleriyle ünlü bir köyünün öykülerini kapsayan bir bölümde ise padişahın hareminaeki kadınlann neden dingınleştiği, Napolyon'un neden Paris'e bir dikilitaş diktiği gibi önemL sorunlara yanıt buluyoruz. Başka olağanüstü bir öyküde ise babası fosıl insan dışkılan peşinde koşarken hareme düşen bir tngiliz kızının bir istihbarat servisi yaratarak devlete yaptığı hizmeder anlatılırken, Piyer Loti'ninlbile düzenli aylık alarak bu örgütün hizmetinde olduğu ortaya çıkıyor ki, bu da şaşkınlık verici bir nokta olarak beliriyor. Doğal olarak bu öyküler içinde genel olarak aynı çerçeve icinde Yahudilerle ilgili öyküler de var. örneğin onulmaz bir nastalığa tutulan bir çocuğun Viyana'da doğuya özgü yöntem lerle bir hanam tarafından kurtarılışı öyküsü var ki, bir Karayim yahudisinin kızını hareme sokarak imparatorluk içinde kendi soydaşlarına ayncalıklar kazandır ması öyküsü kadar ilginç ve okunmaya değer. Tüm bunlann yanında Roditi'nin öykülerine üstün kara mizah anlayışı ayn bir nitelik katıyor. Bu da bu öykülcre duyduğumuz ilgiyi yoğunlaştırıyor. Bu konuda örnekler verme yerinc dıkkatli ve özenli bir okumayı öğütlüyoruz. 1 ler okıır ken dine göre bir ilginç nokta yakalayabilir. Sevin Okyay'ın çevirisine gelince, biraz üsmanlıcaya kaçan bir hava seziyorum. Bunu Roditi'nin öyküler ortamına uygun bir biçimde ve bilerek yaptıysa bu konuda birşey söyleyemeyeceğim. Ama "mev duat", "mustarip", "mümtaz", "muvasalat" gibi fosil sözcükleri kullanmanm bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Büyülü Doğıı dünyasının havasını çevirıde dc yansıtmak gerekiyorsa bunun başka yolları olduğuna inanıyonım. • Türkiye Tatlan / Edouard Roditi / Çevircn: Sevin ükycıy / Yapı Krcdi Yayınlan /12üa. SAYFA 7 Edouard Roditi'den nefis öyküler G l Içinde uzun sözcüğünün sesleri olduğu için Zonguldak sözcüğünü sevdığinizi biliyoruiTi 11 han Berk. Kskidcn grizu sızıntılarmı anlamak için maden ocaklannın derinliklerine kanaryaların asıldığını anlatırmış dedcm. Kanaryalar ölmeye başladığında maden ocağını hızlaboşaltırlarmış. "Kanaryalaı nasıl mutlu olur?" Olen arkadaşları için ağıt yakarkcn!... "Hcm diinya çoktan şa şırtıcıliğ'ım yirirdi. Kor llhan Berk. Culsell Inal ve diğer dostlarıyla Rodos'ta, 1996 CUMHURİYET KİTAP SAYI 483 Onu çok iyi tanıyanlar ararruzda olabilir. Ben ise adı çevresinde oluşturulan söylencelerden başkasını anımsamıyorum. Ama "Türkiye Tatlan" adıyla öyküleri Sevin Okyav eüyle Türkçeye çevrilip yayımlanınca doğrusu hayıflandım, düş gücünü böylesine doruk noktalarda kullanabi lcn bir insanı tanımak fırsatını kaçırdığım için. Neyse ki şimdi elimizde bu öykü kitabı var hiç olmazsa, belki ilcrdc başka yapıtlarını, şiirlerini de okuyabileceğiz. "Türkiye Tatlan"na gelince, kökenindeki çıkış noktasına uygun bütünüyle gerçeküstücü sayılabilecek öykülerle karşı karşıyayız. üyküler bu topraklarda, gizemli sayılabilecek bir ortamda, haremlerde, padisah saraylarında, çeşitli ulusların ve toplulukların kaynadığı Istanbul'un karanlık, büyülü çarşı ile sokaklarında geçiyor. Roditi ningerçeküstücülüğündekimi zaman başka uzantılar buluyoruz. Roditi sadecc büyüye gizeme, garip tutkıılara bağlı kalmıyor, onda cinsel sorunların Frcud'çu, ya da daha ileri boyutlannı da yakalıyoru/. Bilinçaltımızı uğraştıran sapıklıklar vc tutkular oynaşıyor bu öykülcrdc. Roditi Istanbul'u çcvrcleyen cski dünyamı/ı çok scviyor, onu çıkarıyoruz yazuıklanndan. Bu dünyayı çoğu kez yaııiış yorumlayan vc orada başka alçaltıcı ögclcr bulmayı bcklcycn burnu büyük Batılı gezginlerın şapşallığını.sık sık yiiz lcrinc vuruyor acımasızca. Orncğin ha GırçakntDcu oytolar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle