18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K UR L A R A "Dünyaya yazmak, dünyaya bir onun için bakmak. Yani dünyada olmayt, bu dünyada yasamayı biryana atıp salt onu yazmak için yaşamak! Yazmakla yasamayı birleştirmek, birbirine kanştırmak; bu ikiayrt eylemi, tek bir eylemmiş gibi görtnek. Cehennem bu. Kişi yeryüzünde böylesine somut, acımasız bir durumu yüklenmeye görsün, mutsuzluğun dikalasını taşıyor demektir. Bu yerküreyi, bu yerküredeki anakaraları, denizleri, insanlan, bitkileri, hayyanlan görmemek; nehirlere nehir, gökyüzüne gökyüzü, ormanlara orman, kuşlara kuş, bir sokağa sokak, bir eve ev, bir ağaca ağaç, çocuklara çocuk, sevilere sevi olarak bakmamak; salt yazmak için bakmak! Yasamaksa yazmak adına yaşamak; hep bir ak kâğıdı görmek, oraya bütün bunlart dökmek vekurtulmak... Ne zamana değin kurtulmak? Arpa boyu, yalnız arpa boyu bir süre için. Yerküre durmuyordur çünkü: Güneüer yanılmamışlar, gök, boşanır dediğimiz gök, boşanmamışi suyun, toprahn ısısal ö'ıümü ters aonmüştür. Dahası, şimdiye değin gördüğümüz nice şey yeni devinimlere, değişimlere dönüşmüştür. Oylcyse yeryüzü, bu en büyük kitap, hep yaztlmalıdtr. Sözcükler, sevgili sözcükler yerterinden oynatılmalıdır, yeni bir yaşam adına. (...) Başkatannı bilmem, yazmak benim için bir cehennemdir." diyen llhan Berk'in yazma cehenneminden bir kesit sunuyoruz sizlere. Bol kitaplı günler!... FETHINACI Denizin Caöırısı 3 nlatıcı, "Ölüm çenbcri artıkgevşiyordu. Marultarlası'ndan beri ben, eslci benden kurtuluyordum." (s. 104) diyor. "Ölümü tanıyanlar, onun dehşetinden kurtuldukları zaman büyuk ınsan olurlar." diycn edebiyat hocasını anımsıyor ve yaşama sevinciyle "seyyar çiçekçiden bir demet karanfil satın" alıyor. "Sokaktan yeni kıyafetimle ve her zaman çılgın bir sevinçle geçerken, çocııklar parmakları ağzında, bana yol verdiler. Kafes arkasındaki fısıltılar heyecanlıydı." Zehra'ya çiçekleri verirken, "ahmak gurııru" gene araya girer, "Yoluma çıkan bir çiçekçi aç kaldığını söylediği için, bunları satın aldım..." der. "Zehra'nın gözlerindeki parlaklık" bulutlanır: "Neden sonra, bu elbisenin bana pek yaraşmadığmı, bunun icinde şımank zenginlcre benzediğimi, eski elbisenin bir öğretmene daha ziyade yakıştıgını söyledi." (s. 105) Anlatıcı, hem Zehra'yı ıncıtir, hem de Zehra'lıhayallerkurmayısiirdürür: "thtimalyatağımı düzeltirken orada benim rahat edip etmediğimi anlamak için karyolaya bile uzanmıstı. Belki de yas>tıkları koklamış ve bu yatak içinde bazı çapkın hulyalar ktırmuştu." (s. 106) Gene Zehra: "Zehrayakarşı beslediğim duyguların asaletinden içim gururla doluyordu. Evet onu çok eskiden tanıyor ve seviyordum. Kitaplarımın içinde günlük koKuları vc sar'a nöbetleri «rtasında kendısini kovaladığım meçhulmahlukoidi. (s. 107) Şimdi de "sar'a nöbetleri" ! Ne var ki anlatıcı, 112. sayfada, aynı söz cügu Zehra için kullanıyor: "Defterimdeki satır (an da şehvetli ve sar'alı değil miydi?" Gene "sar'a": "O salonun karanlıfiından gelen sar'alı bir dii bana, orada bir delilik yaparak bütün insanlar önünde gülünç olacağım ihtimallerinden bahsediyordu."(s. 115)Behçet Necatigil, "Dostoyevski etkisi"nden söz ederken belki de bu ayrıntıların etkisindc kalmıştır... XX. yüzyıMan kalanlar: A "Bu oyun ilk hakikat yumruğunu (...) parmaklarımıza geçirdiöimiz halkadan yedi. (s. 110) Nişanlanan anlatıcıda kaygılar, huzursuzluklar başlar: "...bir halka içinde hapsedilmişolmak ruhuma rahatsızlıkveriyordu." (s. 111) Anlatıcı, birden önemli bir farkı algtlar: "Aramızda birdenbire bir uçurum daha belirdi. Ben maddî hazların hiçbirisiyle ürpermediğim halde, onun dudaldarında dessas ve çapkın arzularla kızaran titrenıeler bulunduöunu hatırladım." Anlatıcı, kendi kcndisiyle bir süre tartıştıktan sonra kendini Zehra'nın kapısında buluyor: "Sıcak bir yalvarışla kapıyı tıkırdatmadan önce Zehra kapıyı açtı. Vüzü arzudan ve heyecandan sapsarı idi. Dağınık saçlarının örtemedigi yuvarlak omuzları, üşümüş gibi, titriyordu. Gözlerinin halkaları büyümüş, burıın kanatları açılmıştı./ Dakikalarca kapının e^iğinı aşamadım. Ben bir şey istemeğe değil vermeğe geldiğim halde bu kapı bana bir şey sunmak için açılnuştı. Damarlarımdaki o sıcaklığı kaybetmiştim. Her tarafım buz gibiydi. Geldiğime bin kerre pişmandım." (s. 112) Bir akşam, ailecek, sinemaya eiderler; "karanlık" gene ctkisini gösterir anlatıcı üzerinde; nişanlısıyla yan yana oturan anlatıcı... annesini anımsar! "Çocukluğumun yağmurlu, fırtınalı gecelerinde, annemin göğsüne emniyetle sığındığımı ve mışıl mışJ uyuduğumu niçin hatırlıyorum?" (s. 117) Filmde, inanetin lcurbanı olan" bir doktor, "kadınlardan nefret ederek kendini akıl hastalanna vakfeder", derken birliktc çalıştığı "fevkalâde cazip sarışın bir kadına karşı ölmüş kalbinde hisler yeniden uyanır". "Sarışın kadın", epeyce bir aradan sonra, anlatıcının "çoktan beri unuttuğu, kaybettiği duyguları uyandırıyor." (s. 118) "Anlıyordumlci Zehraya karşı gösterdiğim çılgın lık bir vehimden ibaretti." / Zehranın kalbimde açmağa çalıştığı pencere tamamen kapanmıştı. Onun ölümüne mukabil sarışın kadına ait olan yer bütün hasretiylc yanmaktaydı." Bu bekıenmeyen değişim, koşulları oluşmamış bir değişim! Anlatıcıda yeniden "sarışın kadın" saplantısı başlamıştır. Bunun olağan bir ruhsal gelişme olduöunu söylcmek olanaksız; buna karşılık anlatıcının ruhsal durumlarının ne zaman olagan oldu^u ileri sürülebilir. Kemal Bilbasar, "Acaba binbir divanelik ya pan ve hiçbir şeyi tabiî gözle görmiyen ben debirzırdeliueğilmiydim?" (s. 118) dedirterek kahramanını istediği yöne sürüklüyor, ama bu konuda inandırıcı olamıyor. Anlatıcı, Bahri baba parkına gider, orada "Büyük mor burnundaki ahmaklıkla gözlerindeki pişkinlik ve hilekârlık tezat halin de" olan Hasan'la tanışır. Hasan kız kardeşini över: "Kadınların en iyisi idi. (...) Sarı şın bir melekti o." (s. 120) / "O ağlasa ncyse neydi. Fakat bana ne oluyordu? Elbisemi satsam bir iki ay içki içebilirdim. Beş kâğıdı gösterdim mi istediğim karıyı alabiliruim. Bana ne oluyor?" / " Arabacının kızıl bıyıklannı memnunluk ve iştiha ile sıvazladığını görmek", anlatıcının içindeki sıkıntıyı artırmıştır. Derkcn, "bir mucize oldu: Sesimi duymuş gibi, bu şehirde ilk defa gürdüğüm, avucuma bir yirmi beşlik büyüklüğünde bir yara açarak kaybolan Kadın, (...) bize doğru geliyordu. Semavî bir yoldan iner gibiydi. (...) ...sarı birgüle benziyordu." (s. 123) Anlatıcının ilk izlenimleri: "(3nu gördiiğüm zaman nefesim tıkandı. / Beni en bedbin zamanımda arayan bu kadın hakikî bir mclck değildi de neydi? Ben onun kölesi olanilirdim." (s. 123) "Rlini tuttum ve dilim çözüldü." / "Küçüklü ğümdcn beri hasretini çektiğim dünyayı onun sıcak göğsünde bulacaktım." Anlatıcı, durmadan sevgisinden söz edıyor, "Mavi göklerin ve ılık denizlerin isteğiyle beni kendine rameuen, guneşten sıcak vc ışıktan aydınlık kanın duveti ondan gelmemiş miydi? (...) Bana anlamıyarak bakıyordu ve dudakları itıraz etmek için açılmak istiyordu. Ağzını parmağım la kapadım." (s. 124) "Parkın üst tarafında denıze hukmeden bir tepeye yaslanmış bulunan yeni pansiyonumda, Adalet'ın dizleri dibinde bir haftamı çılgın gibi harcadım." (s. 125) Anlatıcı Adalet'in ve arabacının neyin nesı olduğunu anlayıncaya kadar bin dokuz yüz" lirasını Adalct'le arabacı yağmalar. Ama 126. sayfada anlatıcı nln önemli bircümlesi var: "Bütün günü aşk oyunlarıyla geçirdik." Ve müthış bir iyimserlik: "Artık gurup, boğazlanan bir hayya nı andırmıyordu. Servilerin karanlık yeşili, yağmur görmüşbıryaprak yeşılı ile içime aydmlıklar doiduı uDcvamı 23. sayfada. * " SAYFA 3 Adalerii günler TVR1IANGÜNAY Imtiyaz Sahlbl: Berfn Nadl 0 Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber AJansı Basın ve Yayıncılık A.ş o Cenel Yayın Yönetmenl: Ortian Erinçc Cenel Yayın Koordlnatörü: Hikmet çetinkaya Yazıiçlerl Müdürü: Ibrahlm Yıldız • > Sorumlu Müdur: Fikret llkız • Yayın : > Yönetmeni: Turhan Günay Craflk Yönetmen: Dllekllkorur Reklam: Medya c KtT/MP Anlatıcı "Defter"ine ^öyle yazıyor Zehra için: "Bütün varlığımla onunum. Beni ölümün cazibesinden kurtaran sevginin kölesiyim." (s. 108) Anlatıcı, "Defter dışında Zehra ile tek kelime konuşmuyor."; her aün eve çıçeklerle, meyvelerle dönüyor. "Mahalle halkı mücadeleyı bırakmışlar dı. Maplup bir sükut içinde, kaleilerin arkaMndan benı sadecc seyredıyorlardı." Nı^anlanıyorlar. "Bir rüya oyunu içindeyken". SAYI 483 T CUMHURlYtl KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle