Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vıtnndekıle Süveyş Kanalı Malta Adası Çelebi'nin Bonbonl a r ı / Yarık Mtnkarı/ Doğan Kıtap/ 2İ7 s "Dünyanın en biiyük, en zengin ve en verimli deltasından geçtim. Port Said'dcn, îskenderiye'de indim. Iskenderiye'de şehrin kurıı cusıı Biiyük îskender'in kabrini aradım, bulamadım. Adama iki kanş toprağı çok görmüşler. Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Iskenderiye Feneri'ni sordıım. 'Yıkılalı bin yıl oldu' dediler. 'Olsun siz onun yerini bana gösterin, ben onıı yeniden dikerim' dedim. Gösterdiler. Meğer yerine Kayıtbay'ın kalesini yapmışlar. Faros Adası'nın ııcuna gittim, kaleyi yıktım yerine feneri diktim. Tam 135 m tırmandım, tepesine vardım. üdunlan yıödım, iiresi yakrım. Uzaldara baktım. Gece denizde yolıınu kaybetıniş, gemicilere, çölde kalmış devecilere işaret verdim, yol gösterdim. Süveyş'e gittim, kâh firavun oldum kâh kolc." Günümüz Evliya Çelebisi Tarık Minkari ile Akdeniz'in güneyinde muhşetem bir seyahat. Khah Nil'in gizemi içinde bir yolculuk, kâh St. Jean (John) Hospitalier Tarikatı ile tarihin derinliklerindc ycni keşifler. Akıcı üslubuyla Minkari'nin gezi notları ve sonbet anılarını çok seveceksiniz. Olümden Sonra Yaşam/ Carol Neirnan Emily Gnldman/ Çevıren Gülden Şen/ Doğan Kıtap/ 224 f Filler ölülerinin üzerine calı çırpı örter, ardından yas tutarlar. Ba ÖUIMDFN linalar ve yunııslar yakınları öldüğünde özel şarkılar söylerler. Anıa, gerçek anlamda ölümün bilincinde olan tek canlıdır insanoğlu. Olümün doğal olduğunıı kabul ediyoruz ya öldükten sonra neler oluyor? Bir biçimde yaşamaya devam ediyor muyuz? Hayattayken yaptıklanmızın karşılığını ödül ya da ceza olarak görecek miyiz? Gelecek yaşamımız bir başka boyutta mı, yoksa dünyadaki bir başka bedene yeniden mi doğuyoruz? Caroj Neiman ve Emily Goldman tarafından yazılan ülümden Sonra Yaşam yukandaki sorulara yanıt bulma arayışını geniş ve kapsamlı bir biçimde ele alıyorlar. Konuya ilgi duyanların ve resim meraklılarırun kaçırmaması gereken bir kitap. Pera Paras PorosAtelier interdisciplinaire avec et autour de Jacqucs Derrida ile Birlikte Disiplinlerarası Çalışma/ Yayına Hazırlayanlar: Ferda Keskin Önay Sözer/ Yapı Kredi Yayınlart/ 202 s. Disiplinlerarası bir çalışma ortamında Jacques Derrida, Bernhard Waldenfels, Gabriella Baptist, Onay Sözer, Stefanos Yerasimos . ve Doğan Kuban'ın katılımıyla ortaya çıkan Pera Paras Poros, bir sınırlar ve geçitler kenti olan lstanbul'dan hareketle, kendi evinde olmayı, yabancıhğı ve konukseverliği bir bakıma yeniden tanımlamayı deniyori. Elektronik Prangalı Kadın: Fügen Gülertekin/ Haluk Şahın/ Doğan Kıtap/ 191 s. ı i "Parmağımı ağzının içine sokup o bulamaç gibi katısıvı maddeyi çıkartnıaya çalıştım. Çıkarttıktan sonra suni tenerfüs yaptım. Bebeklerde suni teneffüs için iki parmağınızı tam kabıırgaların ortasına, biraz ilerisine koyuyorsunuz, bastırıyorsıınuz. îki sefer nefes veriyorsunuz.." Sonrası polisler, ilk yardım ekiplerive... Uzun bir öykünün ilk aünü olan 12 1 laziran 1997'den beş ay kadar sonra. "Biz iüri üyeleri, ettiğimiz yemin, kanunlar ve bu davadaki deliller muvacehesinde sanık Fügen Gülertekin'i ağır saldın iddiasından... SUÇLU buluyoruz." Iki çocuk, bir torun sahibi, Robert Kolej'i ve Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirmiş Fügen Gülertekin, boğazına bir şey kaçtığı için nefes C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 5 1 4 alamayan bir çocuöun yaşamını kıırtardı. Fakat onu hirpaladığı ve yaraladığı iddiasıyla 8 yıla mahkum oluu. Bunun bir bölümünü evinde "elektronik pranga" ile geciren Gülertekin halen Marysville Kadınlar Cezaevi nde yatıyor. GazeteciyazarHaluk !jahin Amerika'ya gitti. F'iigen Gülertekin'i bııldıı. Onceleri karşılıklı yazışmalarla başlayan arastırmalarını orada uaha ua derinleştirdi. însan haklan konusunda öncü olduğunıı savunan ABD'de böylesine bir haksızlık ve insan onuruna saygısızca davra1 nış nasıl oldu. * Kimler Türk çocuk bakıcısına karşı böylesine bir "cadı avı" başlattılar? Böylesine ağır ve haksız bir ceza nasıl verilebildi? Fügen Gülertekin tüm insanlık dışı koşullara nasıl direniyor? Yoksul Akrabalar/ Lıyııdmila Ulıtskaya/ Çeviren: Mchmct özgül/ Doian Kitap/ 133 s. ı S ^ ^ B B B "Moskova'nın sokaklan iç içe geçmiş eski kenar manallelerinde aile gizi diye bir şey yoktu. üdun ambarlarının önleri ile kıYorsuı AKHABAL/VR şın bıız tutan çeşme başları, insanların en çok toplandıkları verlerdi. Aslına bakılırsa bu manallelerde insanların özel yaşamı da olmazdı. Neden derseniz, ortak kullanılan çamaşır iplerine asılı pantolonların kıçındaki yamadan, pantolonun kime ait olduğunıı herkes bilirdi. Kenar nıahallelerde oturanlann burun buruna yaşamalan, birbirlerinin ne yaptığını her an görüp işitmeleri kaçınılmaz bir olguydu. Ardı arkası kesilmeyen kavgaların yanında, sarhoş kahkahaları ile nejjeli akordeon sesleri de olmasa buralarda yaşamak bayağı zorlaşırdı." öykülerinde, 11. Dünya Savaşı sonrası Moskovasının sokaklarından ve mahallelerinden sıradışı bir tabloyu sergiliyor Liyudmilla Ulitskaya... Soneçka ve Medeya ve Çocukları ile tanıdığımız Ulitskaya, bu kez altı ayrı öyküyle çıluyor Türk okıınınun karşısına. Berta, Anna Markovna, Galya Natalya Andreyevna ve diğerleri... Onun kişilerinin sorunları bizlere çok yabancı da olsa, umutları ve amaçlarıyla adeta elle tutuian bir gerçekçilikle yüreğimize isliyor bu insanlar. Aydınlık ve eğlenceli öyküleri bamlbaşka bir evrene götürüyor okurunu. Babamdan Boşanıyorum/Süleyman Ekim/Kora Yayın/ 128 s. Dergimiz okurları, Süleyman Ekim adını anımsayacaldardır. Süleyman Ekim Cumhuriyet Kitap Eki'nin başlangıç yıllannda kitaba ilişkin kîsa ve vurucu aforizmalarıyla yer alıyordıı sayfalarımızda. Ekim elimizdeki bu ikinci kitabında gene carpıcı bir dille ve mizahi bir yaklaşımla ülkemizin son yıllardaki vahim durumuna parmak basıyor. Tuna Nehri Akmam Diyor/ Rupert Furneaux/ Çeviren: Şeniz Türkömer, Derin Türkömer/ Doğan Kıtap/ 18cJs. "Her iki gazeteci barut dumanı arasından karşı sırtta alev alev yanan tabyayı seyrediyorlardı. Forbes, meslektaşı Villiers'ye, TUNANEHK) ARMAM DSYOH "Bu gidişje akşam yemeğine Plevne'deyiz galiba" diyordu. Boz dalgalar halinde Türk istihkâmları üzerinden akan Rusların haykırışlarını sabah rüzgârı dört bir yana taşımaktaydı. Çeliğin çeliğe vururken çıkardığı sesler, zafer ya da ölüm adına çarpışanların naralan, tüfek takırtıları, meımi vınlamaları ve derinden gelen top gümbürtüleri bırbirine karışıyor, kalın bir örtüyü andıran dumanın arasından göğü tutan biiyük bir gürültü halinde yükseliyordu. Meslektaşları arasında " Yanılmaz Archibald" adıyla tanınan ünlü harp muhabiri Forbes, gazetecilik nayatında belki ilk defa yanılıyordu; çünkü kendisini ve diğer gazetecileri meşhur ederek adını düııyaya yazacakları ufak bir kasaba olan Plevne sokaklarında Rus cizmesinin dolaşmasına daha yüz kırk gün vardı." Plevne bir zamanlar sakin, rııhsuz ve niçbir önemi olmayan küçük bir Bulgar kasabasıydı. Ancak bu kasaba tarihin akışı için kısa bir süre Haç veHilal arasındaki son biiyük savasın odak noktasını oluşturdu. Plevne'nin Türkler tarafından kahramanca savunulması ve sonıında da kahramanca yenilgisi Batı dünyasının gazete okurlarını biiyük ölçüde etkilemişti. Olayların görgü tanığı olan harp muhabirleri de bu saldırı ve Kiışatmada yaşananları okurlarına günü gününe aktarmışlardır. Kitap bu gazetecilerin notlannın kurgulanmasından oluşmuş. Simone/ Christine Haydar/ Çeviren: Lale Ak/ Do( ğan Kıtap/ İ8 ) s. Yıllar önce Türkiye'de "Haydar Paşa'nın Gelini" olarak lanse edilen ve erotik filmleri, çıplak pozları ile üne kavuşan Chiristine Haydar'ın yazdığı bir roman elimizdeki. 1950'lerin Paris'inde, Pigalle ve Blanche sokakları arasında çocukluğunu terk eden Simone'un öyküsii. Kadın peşinde kosan müzisyen baba, üzüntüsünü kristal kiireye bakarak gidermeye çalışan falcı anne. Italyan cüeesi Kurt, Cezayirliler ve de Amerikan askerleri arasında geçen ergenlik giinleri. Biiyük Bagarozy/ Helmut Krausser/ Çeviren: tlknur llgan/ Doğan Kitap/ 187 s. O oradaydı. Karanlığın içinden yükseldı ve karşımua durdu, aramızda on adım bile yoktu, üzerinde beyaz bir giysi vardı, akıl almaz ölçüde beyaz. Saçları omuzlanndaydı, dudaklan hafifce boyanmıştı... Şarkı söylemiyorJu, du dakları bile kıpırdamıyordu, orada öylece duruyordu. Belki onun adını önceden duymuştum, belki bir yerlerde bir fotoğrahnı görmüştüm. Bana göründüğü an kim olduğunu tam olarak anladım. Aclı beynimden dilimin ucuna ulaştı. Fısıldadım: Maria! Psikiyatr Cora'nın karşısında oturan yeni hastası, Stanislaus Nagy adında ilginç genç bir adamdır. Cora'ya ünlü soprano Maria Caüas'ın kendisine göründüğü gecelerden bahseder. Bir âşık gibi coşkuludur ve erişilmez "diva"ya çaresiz bir aşkla bağlanmıştır. Bir süre sonra kendisinin "Şdytan" olduğunu iddia eden Nagy, Maria Callas'ın kaderini tayin etmiştir. Hastasının son derece garip tutumları ve gizemli yaşamı Cora'yı şiddetle çekmeye başlar. FarkU boyuttaki bir iliskinin risklerini göze aldığı anda ise Nagy ortadan kaybolur ve Büyük Bagarozy görünür. ilginç bir roman Krausser'in kitabı. Buruk Anılar/ Danielle SteeU tnktlâp Kitabevi/ 391 s. India Taylor, kendi çocuklarına ve kocası Doug'a adamış bir kadındır. Bir zamanlar ödül alacak kadar başarılı bir haber muhabiriyken, böyle bir seçim yaptığı için de asla pişmanhk duymaz. Ancak bir gün ofaylar onu pişman olmaya sürükler. Birden yapmış olduğu fedakârlığın kendisine çok pahalıya mal olduğunu anlar. Tam o sırada Paul Ward'la tanışır. Buruk Anılar India'nın; daha doğrusu özgürlüğün, hayallerin ve bu hayalleri gerçekleştirmek için yapılan seçimlerin hikâyesi. Danielle Steel, her zamanki cesur yaklaşımıyla yeni maceralara doğru yolcııluğa çıkmaktan korkmayan kadıtun ve bu macerada ona yol gösteren erkeğin portresini çiziyor. India'nın bazen nüzünlü, bazen coşkulu gecen BU yolculuğunu nefes nefese okuyacaksınız. Buruk Anılar, cesaret isteyen seçimlerin ve yeni başlangıçların romanı. Eşeğin Gölgesi Davası/ "Abderalılar" Dahi ile Dar Kafalılar Üzerine Bir Felsefe Romanı/ Christoph Martın Wieland/ Çeviren: Prof. Dr. Vural Ülkü/ înkılâp Kitabevi/ 349 s. Tarihteki Abdera, Trakya'da Gümülcine dolayla rında, bııgün Yunanistan'ın Avdhira kentinin bulunduğu yerde, MÖ 6. yy'da Batı Anadolu'dan gelen Teos nalkının kurduğu bir şehir devletidir. Abderalılar, Eski Çağın yergi ve taşlama yazarlarına sık sık konu olmuş, günümüzde ülkemizdeki Karadenizli fıkraları ve hikâyeleri benzeri pek çok fıkra ve hikâye, o dönemlerde Abderalılar hakkında üretilmiş. Eserin ^ SAYFA 21