06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aysel Yıldınm'la "Stradan Şiddet" üzerine... iddet. vatak odasında' te maruz kalan tüm kadıniarla (112 kadın) görüştüm. Bu kadıniarla, çucuklukları, kendi anne baba ve çocuk ilişkilcri, evlilik önciisü genç kızlıkları, cvliJik süreç leri, evlilik öncesi, evlilik sırası ve sonrasındaki şiddet yasantıları, buna karşı çıkış biçimlcri, duygulanım durumları, kendi çocuklanyla olan ilişkilcri, sığınağa ulaşma biçimleri, sığınaktaki yasantıları ve sığınak sonrası yaşamlanna ilişkin düşünce plan ve beklentilerini konuştum. Bir de depresyon ve intihar durumlarını... Her birini ayrı bir başlık balinde irdeledim. Ve bu araştırma ortaya çıktı. Tüm bu sözünü ettiğim başlıkların birbiriyle ilişkilerine, istatistik analizine baktım. Her biri, ayrı bir araştırma konıısu olan bu başlıkları ben, bütüncül bir bakış açısıyla ele aldım. Çünkü, her biri birbirini etkiliyor ve biri dışarda kalınca sanki konu tamamlanmamış oluyordu. Bu kitabın baskıya hazırlandığı sıralarda, bu yılın başında, Ailenin Korunmasına Dair Kanıın gündeme geldi. Bu hukuksal gelişmeye de eleştirel bir bakışla yer verdim kitabımda. lnanıyorum ki bu kitap, kadın ve şiddet konusuyla ilgilenen kişilerin, kurumların başvurabilecekleri bir temel kitap olacak. Hem literatür bağlamında hem de bilimsel bulgular, sonuçlar vc yorumlar ile de ğerlendirmeler açısından söylüyorum bu Bu araştırmanızla, vardığımz sonuç ne oldu? En önemli şey, şiddet denen olgunun her yerdc ve her biçimde görüldüğüdür. Tüm şiddet biçimlerinin meşru olmadığı, nu. Kadınlara yönelik şiddetin, enflasyon ve terör kadar temel sorunlardan olduğunu söyleyen Ayscl Yıldırım, dayak gibi doğrudan şiddetin ortada olmasına karşın, sözel ve duygusal şiddctin farkına da varıîmadığını belirtiyor. Bu nedenle, şiddet konusunda bilinçlendirme programları uygulanması gerekli. M. MAHZUN DOGAN ile içi ve kadına yönelik şiddet üzerine çokşeyyazıldı. Ancak, genç araştırmacı Aysel Yıldırım'ın kitabı "Sıra dan Şiddet" (Boyut Kitapları, 1. Basım, Mart 1998), içerdiği bilimscl veriler, istatisüklervearaştırmanın yapıldığı dönemde (19951996) ülke genelindeki tünı sığınaklarda kalan kadıniarla yapılan görüşmclere dayalı olması nedeniyle, bu konuda, bııgüne kadar yapılmışen geniş araştırma niteliğini taşıyor. Evdeki terörün doğrudan hedefi olmuş kişilerin anlatımlarıyla beslenen kitap, sorunun boyutunu bütün çarpıcılığıyla gözler önüne seriyor. "... Daha doğduğu günden bugünkü halinın hellı olduğu söylenen, yeterınce büyümeden evden uçup gittiğidüşünülen, evlentp karklanmasını, hatta çoluk çocuğa kanşmasına raSmctı yemek yapmayı, dantel örmeyt hâîâ öğrenemcyen banım hanımck olmayı becerememış, dizının dıbtndeoturmayı değil, kıtaplar arasında boğultnayı vc dünyayı gczmeyt tercıh eden hüyük kızından, çok üzmüs olmasına rağmen bir o kadar sevdiği Cemile annestne ıthaf edilmiştir. Gerçı sen 12 kisilik dantelmasa örtüsü hediye etmemı yeğleyebilirtın. Ama ınan anne, bir araştırma an az dantel masa örtüsü kadar emek ve göz nuru istiyor..." Ev içi terörün olmadığı, en azından minimize olduğu birliktelîklerin yaşanması için çabalayan Aysel Yıldırım, kitaptan alacağı teliri de, Ankara'daki Kadın Dayanışma Vakfı sığınağı ile Istanbul'daki Mor Çatı sığınağına bırakıyor. Aysel Yıldırım'la araştırması üzerine konuştuk. Kitap, 1996 yılında, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmeder Anabılim dalında master tezi olarak hazırlanmış çalışmaya dayanıyor, değil mi? Evet, bu kitabı, master tezimden yola çıkarakhazırladım. 1996'datez olarak kabul edildi. Hazırlık süreci 1995 ve 1996. Kadına yönelik şiddet konusunda ilk geniş kapsamlı araştırma. Orneklem sayısı yirmi veya otuz kadını içcrcn küçük ölçekli araştırmalar var ama, benim araştırmam, o dönemdeki sığınaklann tümünü kapsamıştı. O dönemde Türkiye'de, Istanbul, Ankara, tzmir, Bursa, Eskişehir ve Antalya'da olmak üzere 7 sığınak vardı. Hepsini dolaşarak, kadıniarla görüşmeler yaptım. Bu görüşmelerde hazırladığım 138 soruyu içcren bir anket, bir şiddet ölçeği ve bir de depresyon ölçeği kullandım. Sözünü ettiğim illerdeki sığınaklarda şidde SAYFA 18 A çok sorıın yaşıyoruz. Tüm bunlardan kaçmak için hcpimizin bir evi var. Eve gittiğimizde sakınlcstirici, huzurlu bir ortam istcriz. Bu kadınlar da öyle. Evlerinı sıcacık bir ortam olarak yasamak istiyorlar. Ancak tam tersine, o sıcaK, kutsal, huzurlu olması gereken cvde terörle karşılaşıyorlar. Bu terörü yapan kocaları, babaları... Yani evin her tarafını, yatak odalarını, salonlarını paylaşmak zorunda oldukları erkekler. Şiddetc uğrayan kadınların tamamına yakını depresyon yaşıyor. Yarısı klinik düzcyde. Hastaneyc yatması ve yoğun tedavi görmesi gereken dıırumdalar. Şiddete uğrayan kadınların yarısı intihar girişimindc bulunmuş, şiddetten kurtulmak için. Bıınların da yarısı intiharı birkaç kez denemiş. Çözüm için ne yapmak gerekir? Bu son çıkan Ailenin Korunmasına Dair Kanıın da yapıldığı gibi geçiştirici, yapılmış olmak için yapılan düzenlemelerdcn cok daha cidui girişiınlere ihtiyaç var. Kadının dayanağı olacak ciddi bir yasal düzcnlcmc gerekiyor. Ikincisi ekonomik sorıın korkunç düzeyde. Düzenli bir geliri, yctecck gcfiri olmayan kadınlar, "lıayır" deme şansını yakalayamıyor. Sosyal güvenlik şcmsiyesi altında oir grup olarak değerlendirilerek düzenlemeler yapılması gerekiyor. Sığınaldar hızla arttırılmalı. Çünkü sığınaklar tıka basa dolu. Yetmiyor. Bir dc, sığınakların koşullarınuı iyileştirilmesi gerekiyor. Tüm bunlar, devlet eliyle değil, konuya duyarlı, kadın harcketi içerisinde var olan gruplar tarafından yapılmalı. Çünkü, devlet clini uzattı S suç sayıldığı, cezai mücyyide uygulanan bir olgu olarak karşımıza çıkmasına rağmen, aile içindeki kadına yönelik şiddetin çok doğal, meşru, olağan, neredeyse sıradanlaşmış bir nalde yaşanıp gittiğini vurgulamak istedim. tkincisi bunun bir terör biçimi olduğunu gördüm. Tıpkı, sokaklaraaki terör gibi, bu araştırmaya konu olan kadinlar, ev içinde bir terör yaşıyor. Enflasyon ya da teröre karşı yapılan mücadele kadar temel olarak ele alınması gereken bir sorun yumağı var karşımızda. Bu kadınlar, toplumun yarısını oluşturan bir kesimden. Bu kadınlar, bu ülkenin yurttaşları ve gelecek nesilleri oluşturuyorlar. Ancak, tamamen yok sayılıyorlar. Müthiş bir kısır döngü içindeler. Sanıldığının tersine, bunu bir kader gibi algılamadıklarını gördüm. Ancak, çıkış noktası bulamadıkları için, ekonomik, kultürel, toplumsal baskılardan dolayı katlanmak zorunda kalmışlar. Hepsi de olayın rarkındalar. Bu iveuilikle ele alınması gereken bir sorıın. I layatın başka alanlannda, işyerinde, sokakta da pck ğı zaman, konunun içi boşaltılıyor. Devletin yapacağı, mali ve yasal katkı sağlamak. Devlet, hukuksal ve sosyal güvenlik içinde gerekli yasal düzenlemeleri yapacak. Mali katkıda bulunacak. Topu topu 120 kadının yaşadığı bir sorun değil bu. Bu çok yaygın olan ve görmezlikten gelinen, kamksanan bir sorun. Temel bir sorunumuz. Çünkü şiddete uğrayan kadın da çocuğuna şiddet uyguluyor. Yazık ki öyle. Böylece, çok fasit bir çember halinde, kuşaklar arasında şiddet süregeliyor. Kadın, babadan ve kocadan şiadet görüyor. Şiddete uğrayan kadının annesi de şiddete uğramış. Şiddetc uğrayan erkeğin öyküsünue de şiddet var. Bir de sadece ev kadınları değil. Benim araştırmamda doktor, ziraatçi, mühendis vardı. Bir doktorun, "Kocamdan şiddet görüyorum" demesi, bir ev kadınından daha zor. ü nedenle onlar, şiddeti hiç yaşamıyormuş gibi görünüyorlar. Her meslek ve statüden kadınlar şiddete uğruyor. Her meslek ve statüden erkek de siddcte başvuruyor. Şiddete başvuran erkekler arasında işsiz çok az. Sığınaklardaki kadınlarlu yaptığınız görüşmelerde, ne gibi şiddet örnekferiyle karsılaştınız? Şiddete uğrayan kadınların tamamına yakını hafrada en az birkaç kez ağır şiddet seanslarına maruz kalıyor. Çoğunlukla da erkeklerinin cinsel istckJcrinc karşı «cldikleri için şiddete maruz kalıyorlar. Üç kişi de ensest olayı vardı. Biri üvey babadan, diğcr ikisi öz babadan. Biri de hamileydi. Bir kadın kocasını oldürmeye kalkmıştı, şiddet seansı sırasında. Ben görüştüğüm sırada yargılanması siirüyordu ve Kadın hiç pişman değildi. llginç bir ka dın vardı. Kadının kocası, siirekli tabancasıyla Rus ruleti oynuyormuş evde. 4 ya şında bir kız, bir kadın ve bir de crkek. (Jçünü oturtuyor masaya, tabancayı koyııyor ve Rus ruteli oynuyor. I laftada bir ya)iyor bunu. Birindc, kendisinc de uyguuyor. Kendine uyguladığı sırada ölüyor. Kurban kendisi olııyor ama, adamın ailesi, oğullarını öldürme suçundan kadın hakkında dava açıyor. Evlerintlen atıyorlar. Taammüden cinayet işlemekten hakkında dava açılıyor vc sığınağa o nedenle geliyor. Bir ingilizce öğretmeni vardı. Kocası da, bir özel bankanın gencl müdürü. Kadın, ağır şiddete maruz kalmıştı. lzini kaybettirmeK için sığınağa başvurmuş. Aüanmı uarası var, gücü var. Nereyc gitsebulacak. Başvııru yapılsa bile "Buraıla" demezler, "yok" derler. Bir ziraat mühen disiçift vardı. Emckli olmuşlar. Evdcotururlarkcn, adam sıkıntıdaıı, mıdır nedir, karısını dövmeyebaşlamış. Önccdcn böyle bir sorunlan yokmuş. En sonunda ev den kovmuş kadını. Şiadet seansı sırasında tabanca, bıçak, makas, sandalye, cam eşya kullanılıyor. Bir de bu kadınlar, şiddete rağmen evliliklerini yıllarca sürdürmüşler. Ekonomik yetersizlik, toplumsal baskı ve kendine yeni hayat kııramama kaygısı ile çocukların varlığı bunun nedeni de. Sığınaklarda azami üç ay kalma şansınız var. Çok ender durumlarda bu süre uzatılabifiyor. Kadınlar sığınakları, kesinlikle taydalı ve gerekli buluyor. Şiddete uğradıkları evden daha güçlü hissediyorlar kendilerini sığınakta. Kadınların çoğu, o şiddete başvuran erkeğe dönmeyi düşünmüyor. Yüzde 75'i "Kesinlikle dönmeyi düşünmüyorum" diyor. Bir de şunu gördüm. Şiadet tanınmıyor. eşit çeşit şiadet türü var. Sözcl şiddet, conomık şiddet, cinsel, fiziksel ve duygusal şiddet... Fiziksel şiddet tokat, dövmek vb. o ortada, biliniyor ama, sözel şiddet bilinmiyor. Oysa, sözle tehdit ediliyorsun, aşağılanıyorsun, suçlanıyorsun, yargılanıyorsun, yapamayacağın şeyler istenıyor, sınırlarını zorluyorsun. Çalıştığın yere karışılıyor. Eve dönüş saatinc, giydiğine, eteğinin boyuna, sürdüğün oieye, görüştüğün arkadaşına karışılıyor. Kadının canı istemediği nalde sekse zorlanabiliyor. Yatak odası, şiddetin en çok rastlandığı ve hiç konuşuimadığı bir alan. Şiddet davranışları en çok, erkeğin cinsel isteklerine "nayır" deme noktasında ortaya çıkıyor. Hangi davranışın şiddet içerdiği, şiddet olduğu farkedılemiyor. Farkedemediğin bir şeye itiraz da edemiyorsun. Onu doğal bir davranış olarak alıyor, kabul ediyorsun. Sözel, hele hele duygusal şiddetin ayrımına varılmıyor. Şiddet, sevgi kisvesi altında da yapılabiliyor. Yani, bilinç ve bilgi eksikliği var. Şiddet hakkuı da bilinçlendirme programlan kesinlikle gerekiyor. Son bir soru. Neden "sığınma evi" değil de "sığınak" demeyi seçiyorsunuz? "Sığınma evi" adlandırmasında, karsı tarafı çok muhtaç, aciz gösteren; biraz alt üst hali yaratan bir şey var. "Sığınak" ise geçiei bir şey. O an, o insanın intiyacı olduğundan geliyor, kendini toparfıyor ve gidiyor. Sığınak diye adlandırmak, daha nesnel geliyor bana. J Sıradan Şiddet / Aysel Yıldırım /Boyut Kitapları / 22 i v CUMHURİYET KİTAP SAYI 445
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle