Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Donunun Buvuk Rindi Hafız Şirazlı Hafız'ın Doğu kültürüncJeki yeri büyük. Hafız, Doğu uüşünce ve felsefesinin tipik bir örneği. O, Doğu duyarlılığını kendine özgü söylemiylc Batı çizgisiden ayirır. Ona göre katı değildir Doğu, "manâ"dır, sıcaklıktır, ince bir yürek taşır. Doğu gönüldür, aşktır, yazgıya boyun eğmektir."Sâki şarap sun.. ezeli takdire tedbir fayda vermez. Ezelde gönüldc takdir edilcni bozmaya imkân yoktıır. M. GÜNER DEMİRAY Şiir devi Yahya Kemal'in "Rindlerin Akşamı, Rindlerin Hayatı, Rindlerin ülümü" üçlemesinden en sevdiğim şiiri "Rindlerin Olümü" şiiridir: Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış, Yenidcn her gün açarmış kanıyan rcngiyle, Ccce bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış, Eski Şiraz'ı hayal ettircn ahengiyle. Olüm âsııdebahâr ülkesidirbir rinde, Gönlii her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve scrin selviler altında yatan kabrinde, Her scher bir gül açar, her gece bir bülbül öter. Bunlu günlerimde sık sık okurum bu şiiri. Şiirdeki ritm ve anlamın uyumu, ölümün doğayla sessizce bütünleşmesi, çağrışım ağlarının yürcğimi okşayışı beni tinsel bir dinginliğin rahatlığınabırakır. Dizelerde ölümün yaşamsal yüzü, ölümü kabulleniş içimi sarar, ıızun serüvcnlerden sonra rahat ve sessiz bir limana demir atmış bir gemi gibi olurıım. Bu şiir bir de beni bu son günlerdc iranlı ozan 1 Iafız a götürdü. Tııttum, üsdat Abdülbaki Gölpınarlı'nın çcvirisinden okudum Hafız Divanı'nı. Gerçekten Hafız'ın söz incisiyle örülmüş bu şiirler, onun söz balıyla tatlanmış bu gazeller. Evct, I lafız'ın pcteğindeki saban yeli gibi ürperen estetik içiınize ışık saçıyor, anlam zenginliği düş toprağımızı bereketlendiriyor. Bu nedcnıc gül ermişi Şirazlı Hafız'ın Doğu kultiıründeki yeri büyüktür. Bence ozan 1 Iafız Doğu düşünoe ve felsefesinin tipik bir ömcğidir. O, Doğu duyaılılığını kendine özgü söylemiyle Batı çizgisiden ayirır. Ona göre katı değildir Doğu, "manâ'dır, sıcaklıktır, ince biryürck taşır. Doğu gönüldür, aşktır, yazgıya boyun egınektir. "Sâki, şarap sun.. ezeli takdire tedbir fayda vermez. Ezelde takdir edileni bozmaya imkân yoktıır. (Kıtalar, s.522) "Ayrılıkların içirıde tutuşturduğu acılar, "vuslat"ı bekleyişin verdiği sabırsızl'k, LeylâMecnun, l'erhatŞirin benzeı i bir aşk ıstırabında yanış, Hafız'ın gazel, kıta, terkip ve munammeslcrinin izleğidir genelde. Akılcılığı reddeder çok gazelinde ozan. Rindane bir vaşamdır savunduğu. "Zahıtlık hııkamı harabat suyu alıp görıırdu. Akıl evini de meyhane ateşi sılip süpürdü". (LXXXV, s.KH), "Hafız'ın SAYFA 14 "Divan'ıMEB Yayınlarıncayenidcnyayımlandı rintliği terketmesi, hatırından çıkarması imkânsız. Bu ezeli bir takdir, ebede ka dar da böyle gider." (CL1II, s.155). Ozan, gazellerine aşkın yanında tasavvuf vehikmetidesokmuştur. Bunun için 1 Iafız şıirlcri ikili bir anlamın inccli£ini dc taşır özürıde. Bu bakımdan koşııkları, mecazi bir anlam sarmalmda okumak da olanaklı. Ömeğin, "Meyhane", gerçekte dertlerin unutulduğu, yaşamm özünısendiği yer. Ikinci anlamda ermişlerin uğrağı, Tanrısal bir ortam, gönül oluyor. "Şarap", esrikleşmeyi sağlayan, zevklendiren ve yaşama sevincini kamçılayan bir içki. Oysa ikinci anlamında bir "feyz", bilgilenme, aydınlanma ve aşk olarak algılanıyoı. "Sevgilinin zülüfü" tu zak, zincir, bağlılık olarak nitelendiriliyor. tşte yoruma açık bir koşa (beyit): "Şulesine mumun bile giildüğü atese ateş demezler. Atcş, pervancyi yakıp kül eden ateşederler."(CXXVII. s.130) Ama ben Hafız'ı yaşamın penceresinden bakarak okudum. Insandaki evrensel aşkın serüvcnini yaşadım. Onunla ay yüzlü sevgiliyi özledim. Onun Şiraz üzümlerinden çekilen şarabı, mcclislerde, ırmak kıyısında içişini düşledim, giizel sâkinin kadehinde yaşamı tattım. O (,ağın yüreğini yakalamaya, güzelliklerini öğrenmeye çalıştım; çirkinliklerini, değersiz şeylerini geıçeğin içinde Hafız'ın gözüylc gördiim. T Iafız, her nc kadar divan şürinin "mazmunlan"yla söylese de yine çağının tanığıdır. Yaşadığı yüzyılın rengi az çok yansıyor gazel, mesnevi ve kasidelerinde. Sılik de olsa o döncm Şirazının doğasını bile bulabiliyoruz bazı şiirlerinde. Doğaldır ki Hafız Hayyam, Selman, Şadi vb. lran şairlerinden etkilenmiştir. Özellikle Hayyaın'ın etkisi apaçıktır. Şu koşalar I layyam kokmuyor mu? "Şarap küpten çıkıp testiye girdi, meclise geldi; gül de nikabını kaldırdı. tşreti fırsat bil, birkaç kadeh çek!" (CXXX, s. 133); "Şarap sâf, hemen içe gör. Hoş bir vakitteyiz, acele et. Başka bir yıl bir bahara dana erişme ümidi kimde var?" (CDL.t, s.449), "Ne dünyanın devlcti sitcm çekmeye değer, ne sarhoşluğundaki lezzet, elem çekmeye!" (XL, s.550), "Bir felsefenin yarattığı duygulardır bunlar. Rint çe bir yaşam sürmenin türkülenmesidir. Eski Doğu'daki yaşantıların, düşüncelerin o dönem ozanıarından yansımalandır. Sesleri ortaktır, kavramıarı ortaktır; ama şiirleri kendilerine özgü. Bazen aynı imge, kavram ve benzetmelerin yinelenmesinden usandığımız da oluvor ürünleri okurken. "Gül, bülbül, ok, kirpik, selvi, ay, dudu, hüma kuşu, sabah rüzgârı, mum, pervane, saç, lâl, vb..." Ama Hafız'ın usta söyleyiş, söz sanatlanyla ortaya koyduğu düşünceler bezginliğimizi gideriyor çok zaman. Yaşamı şa kıyor Hafız. Lâl dudaklı, misk kokulu sevgiliyi özlüyor sürekli. Ay gibi kadehle güneş gibi şarabı çekiyor Şiraz meclislerindc. Hafız güçlü ozanlardan etkilendiği değin kenuinden sonra gclen iranlı ozanları, bizim divan ozanlarını etkilemiştir. Abdülbaki Gölpınarlı bu konuda şunlarısöylüyor: "Hafız'ın edebiyatımızdate siri pek şümullu ve pek süreklidir. Klâsik edebiyatımızın birçok şairlerini tetkik ederken mutlaka onları Hafız'la karşılaştırmak lazımdır. Hele XIV. ve XV. yüzyllarda I lafız tesiri altında kalış, âdeta müterçimlik mahiyetini arzeder" (s.XVII). Üstada göre Fuzuli'nin şiirleriyle Hafız'ın şiirleri arasında da az çok benzerlikler vardır; ancak bunlar duygu birliğinden doğan düşündeşliklerdir, yani "tevarütlerdir." Hafız kuru zahitleri sevmez, dizelerinde, koşalarında onlara karşı olduğunu söyler hep. Çünkü onlar kaba ve ham birer sofuaur. Çıkarlarının peşinde koşarlar. Bunun icin softalardan, ner türlü yobaz tavırlardan uzak durıır sürekli. "Zahitler, mihrapta, mimberde bu çeşit cilvelenip dururlar ama halvete girdiler mi, o biluiğin başka işc koyulurlar" (CXI, s. 113), "Gönlümmisket üzümündençekılmiş şarabı çekerse yeri var. Çünkü zahitlikten de hayır kokusu gelmiyor, riyadan da" (CI,XI,s .162), "Zahit sen adam aldatmak için bir hırkadır giymişsin, yıkıl buradan. Hafız, sen de şaranını içmcktcsin.gel buraya!" (LV, s.602),Mansur inceliğinde bir rinttir Hafız. O, âşina rintlerle düşüp kalkmaktadır, gönül toprağına meyveli bir dostluk ağacı dikmiştir. Çağı ona "rintlik tacını", "âlem"deki yüceliği o taçta bildiği için vermiştir. "Bu gece Mansur gibi dâra çe kilsem kanım, yere Enelhak vazısını yazacak" (s.561) diyebilmektcdir. Bazı koşuklaıında, koşalarında Halız, deneyimlerden doğan özdeyişleriyle bırtakım etik değerlere varmıştır. tşte bunlardan birkaçı: "1 iafız, bilgiye, edebc ça lış. Edebi olmayan, padisah meclisindeki sohbete lâyık değildir" (CXCII, s.195), "Padişanlık tacını istiyorsan içindeki cevheri göster! Yoksa ister tlem şid'in soyundan ol, ister Ferudun'un.. para etmez" (CD LXIV.t, s.463), "...ey dünyayı görmüş, anlamış tecrübeli kişi, aşağıhk adamdan vefa ve sebat umma!" (CDLXXVIII.t,s.477), "Sofi gel de riya hırkasını çıkaralını, şu mürailik nakşına bir butlan çizgisi çekelim" (CCCXX)S.319), "Bu çok eski tarlada vefa ve sevgi tohumunun değeri, hasat zaınanı gelince belli olur" (CDXV1 l[.t,s.419), "Rebap sesiylc ney feryadı aşk yolunda gönül csrarından haber verir" (Terkibi Bent, s.504), "Bu yıkık dünya, Efrasyab'ın Alpertunga sayvanını gören konaktır" (Sâkiname, s.514), "Kim cefa eder, ciğcrini tırmalarda kerern sahibi maden gibi ona altın bağışla" (s.520), "Yere gölge salan ağaçtan aşağı olma. Kim sana taş atar, incitirse ona ağaç gibi meyve verir" (Kıtalar, s.'52O), "Kendi iyiliğini, kötülüğünü kendinden sor, sorııştur. Sana senden başka bir sorucuyanelüzum var?" (Kıtalar, s.521), "Kargayla kuzgunun kanadı bağlanmaz; onlar avlanmazlar ki. Bu kerameti doğanla şahine yoldaş etmişler" (Kıtalar, s.522), "Cenk meclise uygun, meclisin sahası rakıs yeri, sevgilinin beni gönül tanesi, sâkinin saçı yol tuzağı" (Kıtalar, s.524), "Gönlüyle sözü bir olana kurban ola yım" (s.569). Doğu'nun büyük rindi Turanlılann lran mitolojisindeki yerini iyi bilmektcdir; çünkü Tüıklcr çağlar boyu I'arslar la yan yana, iç içe yaşamışlar, özellikle dil ve kültürleri birbirlerine yansımış, hatta ileri derecede etkileşimler meydana gelmiştir. Bunun için Hahz şiirlerinde tari hi Türk önderlerine, güzelleriyle ünlü Türk boylarına yer vermiş, bazen de anlamsal olarak simgeleştirmiştir bunları. "Yarabbi, bu Türk güzelleri nc yiğit, ne kan dökücü erler... Kirpik okuyla her an birisini avlamaktalar" (CXIV, s.l 17). Sultan Ebu lshak'a yazdığı kasidede Ebu tshak'ın düşmanların sovunıı sopunu yakmak için kullatıdığı kılıcından çıkan şimşeğin Sultan Manmut'un Gazneli Manmut gözünün ışığı olduğunu söyler (s.649). Evrendc her şeyin gelip geçiciliğini belirtmek amacıyla Alpertunga'nın Efrâsyab kumandanı Piran ve oğlu Şide'yi kullanır Sâkinamc'sindc. "Onun kumandanı Piran ne oldu; Şide, o kah ramanTürk neâlemde?" (s.514) Diinyada egenıen olunsa da zamana yenik düşüleceğini, sonıın kaçınılmaz bir olgıı ol duğunu vurgular yine. "Bu ucu bucağı olmayan çöl, Selm (Arap) veTur'un (TuranTürkler) askerlerinin kaybolduğu çöldür" (s.514). Türkistan'daki Hıta, 1 luten vc bir Türk boyu olan Çiğil güzelleıinden söz eder. "Iluten sanrasın dan misk kokulu âhıı geldi" (s.150), "Halız, kendine öğüt ver de de ki: Hıta güzellerinin sevdasından vazgeçme, vazgeçersen bu iş hatadır, doğru değil!" (s.560). Ozan başta lran, Arap, Türk, Ibrani mitolojilerinden imgeleryaparak anlamsal,düşünseldizevekoşalârokışturmuş, bevi ve dini motifleri tasavvufi bir iklime çckmiş vc rindane yaşamın scsi olmuştur. Şiraz ve Farstır onu biçimleyen. Ama asıl ısıklandığı kültür coğrafyası lran, OrtaJoğu, Orta Asya, Çin, Hind ülkelcrini kapsamaktadır. tlkçağda Iskender'in Doğu Seferi izleri biraz da eski Yunan etkileri görülmektedir ürünlerinde. O, koşuklarını en çok gazel türünde yazmıştır. Bunun yanında başarılı terkipler, mesneviler, kıtalar, rübailer, mütret ler, muammalar, muhammesler, kasideCUMHURİYET KİTAP SAYI 445