06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Jean Baudrillard'ın Türkçe'ye çevrilen son kitabı "Kusursuz Cinayct" Batı toplumlarının postmodern durumda geldikleri noktada, son kertede, "yanılsamanın karşıtı olarak gcrçcğin", hakikatin katledilmesini ele alıyor. Baudrillard bunun bir "cinayetin Öyküsü" olduğunu yazarakbaşlıyor kitaba. Iki yöndcn önemli olarak çıkıyor, bu, karşımıza: Biri gerçekliğin katledilmesi; diğeri ise Hiç'in sürdürülmesinin girişimi. Bu ikisi de başarısızlığa mahkum. Ama yine dc tamamlama ve yok etme arasındaki bu gerilimdc biri olumsuz diğeri ise yaşamsal ve olumlu olarak sunuluyor bize Baudrillard tarafından. ALİ AKAY Jean Baudrillard'tan bu kezfelsefi bir polisiye: Kusursuz Cinayet Cinaveti kim gördii ? karşımızda. Sadece süreçler. Ve bu süreçlerin içindc gelişcn duıumların yanılsamala rı. Baudrillard'ın durumıı ise çok acıklı: Ne kurban ne de cani ile karşı karşıya isek; o zaman nasıl iz bulacağız, iz süreceğiz ki, cinayetin kendisi ortaya çıkanlabilsin. tşin kötüsü ise canlı varlıklar bile olsak "umutsuzluk". Asla katil bulunamayacak; çünkü düşünceden katil olmaz. C) halde bu cinai durumu çözümsüzlüğü ile vaşamak zorundayız. Baudrillard'ın dediği gibi, ya katil ile kurban aynı kişilerse; o durumda kim kimi yakalayacak. n ayctin mükemmel bir cinayct olması için cinayeti işleyenin de mükemmel olması ge rckmckte. Ancak; olaylann akışı ve "süre" her zaman süreçsel olmaya mahkum; o nedcnle de cinayet asla mükemmel olamıyor. A. î litchcock'un filmlerinde olduğu gibi, küçük bir ayrıntı cinayetin ancak "neredeyse mükemmel" olduğunu anımsatıyor bizlere; ama iviler ve Rötülerarasındaki bu yaşamsal mücadelede canilerin karşısırıdaki iyiler mükemmelliğe daha yakınlar; bu ncdenlc de cinayetin mükemmel olmasınıengelleyebiliyorlar. Bu engelleme isrerse nedensel veya tesadüfi olsun, yine de önemli bir ölçüde cinayetin gerçekleştiği yerde kendisine bir iz buıuyor veya katil istemcden de olsa irade dışı olarak iz bırakıyor. Modern toplumların ortaya çıkmasıyla beraber iyilerin "ilerleme ve özgürlük" üzerine kurdukları söylemlerin yanılsamalarını yaşayan modernitcsonrası dünya, cinayetin işleyiş nedenlerini sunmaktan çok, bizlere olgularını sunmakla yetindiler. Gulaglar, toplama kampları, tanklar la karşı karşıya kalan şenirler 199O'lı yıllara kadar süren bir tarihin aynntıları olarak karşımıza çıkıyor. Baudrillard; bu katledilme durumunu, "yaşamsal yanılsamanın, dünyaya ilişkin temel yanılsamanın" yok edil mesinin öyküsünü anlatırkcn bizlere Kysursuz cınayet bir hikâye anlatmakta olduğunu daha başından söylüyor. TopIumsaİın hikâye si bilinısel kıstaslann açımlayamadığı kadar yalın bir şekilde iletiliyor bizlere. Bu hikâye ise ideolojilerin tam anlamıyla ideel söylentilerin yanılsamaların hikâyesi. Baudrillard için "gerçek, yanılsama içindc kaybolmaz, bütünsel gerçeklik içindckaybolan yanılsamadır". Aynntıların ortaya çıkardığı bu ilişkiler ağı içinde cinayetin mükemmelliğinc sekte vuruluyor: Ama bu tam da gerçekliğin yok cdilmcsiyle ortaya çıkan bir şey: Izin kendisi bir yanılsamanın katli. Hakikat bu şekilde bir görüntü olarak çıkıyor karşımıza. Görüntü sayesinde izler kalıyor ve ci nayetin mükemmelliği engellenebiliyor. Bu durumda kitap bu mükemmel olmayan cinayetin hikâyesini veriyor bizlere. Ancak izlerde ne katili bulmak mümkün ne de kadavrayı. tzlerin görüntüsünün yansıması sayesinde cinayetin mükemmelliği, kusıırsuziuğu engcüencbilecek bir durum ki, toplumsal alanın içindeki sürekliliği sağlayan bu. Polisiye bir kitapla karşı karşıyayız. Gcrçegin, cinayetin ve cesedinin bu lunamadığı bir cinai roman Baudrillard'ınki. Siyascttcn sanata, oradan düşünceye doğru gelişen bir modern dünyanın kendi kendini katli sırasında, görünlü, okumanın sağlıklı oluşununı hiı ır koşulu olarak kalıyor. Çünkü düşüncenin kendisi bir silah ve cinayeti işlcyenin bir parçası. Düşüncenin tehlikelcri üzerinde duruyor Baudrillard. Cinayeri bir düşünce işlcdi. Ama bunu nereye kadar devam ettire bilir düşünce.^ Kötülük şeffaf olduğu gibi, cinayct de mükemmel değil. Kusursuz cinayet olmadığı gibi, kusursuz düşünce de yoktur. Şeffaflık eğer kötülüğü okışturabiliyorsa, tüm özgürlükler Jünyanın "kötülenmesini" yaratıyorsa, düsünce de cinayetin hem kurbanı hem de faili olarak sunulmakta bizlere: Bir diyalektik değil belki, ama ikili bir mantığın ürünü ile karşı karşıya bırakıyor bizleri Baudrillard; ve elimiz kolumuzu bağlıyor bir anlamda. Kusursuz olmanın kendisinin bir canilik olduğunda mükemmellikdışına nasıl erişebileceğiz? Vc zaten dünyanın kendisi her ne kadar mümkün diinyalar içinde, yaşadığımız dünya dünyaların en mükemmeli olsa bile Candide'in başına gelcnler ve Pangaloss'un zavallılıkları iyi niyetle her şeyin yürüyemeycceğini daima gösteriyor bizlere ve tam da Ameri kan "mutlu son" film lerine karşı. Çünkü "mutlu son" ile bi tcn bu kusursuzluf,Lin cezası onun "ay nen yenıdc;n üretilm es i d i r : beğenildi! Yen iden vapalım! " Ama bu böyle gittikçe ne kurban ne de cani var Sanatın katli: Ready Made'ler Suçsuzluk ve suç aynı anda. Bunu ise artık cinayet diye adlandıramayız. Bu bir intihardır! Ama bu cümleyi Magritte'c söylcttirelim. Ki, o zaman katil ile kurban ayrışabilsin. tnrihar ise düşüncenin kendi izirıi takip edemiyor ofmasıdır. Baudrillard uzun zamandan beri ileri sürdüğü tezleri burada bir noktaya daha taşıyor: Umutsuzluğun son noktasına doğru yola koyuluyor. Özne ve nesne artık aynı ise, öznellik umudu ortadan kalkmış demektir. Bu da hepimizi birer Duchamp'cı anlamıyla "ready made" (hazır ürün) haline getirmektedir. Öznelliğın yok olduğu anda nesncllik veya bilimsellik de yok olmuştur. Sade anlatı ve onun hikâyesi kalır geriye. Anlatı ise bir kurgudan öteye gidememek tedir: Ancak; ya Baudrillard bir paranoyak ise ve yok yere bizi umutsuzfuğa doğru sürüklemekte ise, bunu nasıl açıklayabileceğiz? Kitabı okurken karşı karşıya kaldığımız sorunlar güncel yaşam biçimimizin sorunları. Bunlar gitmekte olduğumuz yönü göstermekte ve bu yöne doğru gelişen ne Batı ne de Doğu. Aynı tüketimin ve aynı üretimin değişik görünümleri ile karşı karşıyayız. I ler ne kadar Baudrillard bizlere Batı tarihinin uç noktalarını göstermekte olsa bile, bu tarih tüm rıbbın ve kozmetiğin, tüm sanatın ve toplumların durumlarını aynı anda düşündürtmekte bizlere. Çünkü dünyamız bir görüntü dünyası ve "postmodern görüntü" bizi hem feranlatmakta, hem de sıkıntı içine koynıakta. Simulakrum bizi modern cinayetlere karşı aşılarken; aynı zamanda yanılsamanın modellere dayalı olduğunu da, bu nedcnle de yanılsama sonrası dünyanın modellere dayalı olmaktan çıkmakta olduğunu da hatırlatıyor. (linayetin bir modeli olabilir mi? Yoksa plansız bir cinayet işlemek dc mümkün nıü? Dış görünüş katilsiz ve kurbansız dünyanın imkansızlığını da beraberinde getiriyor. Duchamp'dan sonra Andy Warhol ve onun Pop Art'ı tla hikâyenin kahramanları arasında geçmekte: Katledilen sanat ve katleden düşünce ikilemi için Warhol hcp "gizemli bir şeyler" bırak mayı bilmiştir: Nesnenin gizemi. Fetiş nesnenin değeri nereden gelmektedir? Değer kendi vecd hallerinde değer kazanmaktadır? Aşkınlık ve içkinlik metaforlarıyla anlam bulur; cünküWar hol'agöre "hiçbirşeyeksikdeğildir, her şey ortadadır.' Bu durumda, Warhol bunun "duyarlılıktan yoksun bir bakış" olduğunu dü şünüyor. Bu aynı zamanda "saf bir zariflik ' ve "tükenişlik" olarak adlandııı lıyor: "Ciklet çiğneyen çocuğun saflığı". Baudrillard, Warhol'un kendisinin "nologramlardan" biri olduğunu yazıyor; çünkü sanatçının kendisi bir fabrika, üretim makinesi. Herkesin sanatçı olabileceğini söylc yen bir paradigmaya doğru yolculuk başlıyor. Herkes ve ner şey sanat ise yanılsamanın katli gerçekleştirilmiştir. Yapaylık ve yüzeysellik reklam dünyası ile de birleştiğinde Warhol'un "dahiliği" ile karşı karşıya kalıyoruz. Baudrillard bu dani sanatçı üzerine 196()'h yıllaıdan beri yazmaktadır; ancak en beğendiği sanatçılar arasına Warhol'u değil, daha garanti bir ressamı: Bacon'u yerleştirmektedir (Kendisiyle 1993'teyapmış olduğum ve Cumhuriyct Kitap'ta yayımlanan söyleşi). warhol'un bu dahiliğinde fctiş nesnelcri sanata sokmasınua bulan Baud rillard, bu şekilde sanatçının bir büyülenmeyi gerçekleştirdiğini söyler. Öznenin dünya üzcrindeki hakimiyetini kuran yanılsama üzerine kurulu olan estetiğin sonuna gelindığinde artık ortada ne öznc ne de nesne kalacaktır: Bu da öteki'nin katlidir. Bu, Warhol'ıın "bilinmezciliği" ile aynı şekilde gelişmektedir. Tann'nın varokıp olmadığını savunup savunmamaktan çok: "Tann vardır, ama ben buna inanmam" der Warhol. Aynı şekilde "sanat da vardır, belki, ama Warhol buna inanmaz". Tanıısı/ bir dünyanın sanatsız yaratıcısı olarak Warhol da "en iyi sanatçı" olduğunu ra hatca ortaya atabilmektedir. Ln iyisidir; çünKÜ kendine, en çok kendisine gü' K İ T A P SAYI SAYFA 12 C U M H U R İ Y E T 4 4 5 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle