23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

karşı çıkan ve gerçeklere dönülmesini, bu aracla kişiscl dcğerlcndirmelcrden kaçınılmasını öngören" yeni nesnellik yönetimini uygulamaktadır. Lukas'ın karşı çıkışını doğrulayan bir konu seçimi diyeniliriz bu kitaplara, yalnızca konuları açısından bakarsak. Seghers'i okuduğunuzdaysa bütün bu olup bitenleri dcğiştirme isteğikaçınılmaz olarak yerederbelleğinizde. Lı..n Anna Seghers, ycnilgiler kadar dircncn insanın da anlatıcısıdır. Onun insanları, sıradan insanlardır. Büyük vc inanılmaz işleri değil, zor ve küçük kahramanlıklan başarırlar. Bir kaçağı evinde sakJanıak, bir kaçağın izinin kaybolması için yeni ceketinden vazgeçebilmek, hukuka aylurı biçimde yarguandığıru bıle bile, bu yargdanmaya karşı anımsanacak bir cümleyı haykırmayı denemck... Ve baskıdan, faşizmden kaçmanın olanağını bulduğu zaman bile bu olanağı ahlaksal olarak sorgulayıp direnmeyi denemck. Şubattan Geçen Yol'da, ayaklanma boyunca bilinçlenmiş, kimsenin pek güvenmediği genç willaschek, götürülürken "Bizler yannın yargıçları olacağız" der. "Sesi pürüzlü, zor anlaşılır bir scsti. Söylcdiği şeyi yalnız en ön sıra anladı; geri kalanlar merdivende, sokakta ve ertesi gün dc sorup durdular: 'Willaschek ne söyledi?'" Ölüler Genç Kalır'da insanı insan yapan değerlere inansa da bu inancında yalnız kalmış gibi görünen Annaliese, direncini tazeleyecek pekçok öykü dinler trende: "Polonya'da Dİr köylü kamp fırınlarına insan taşıyan trenden çınlçıplak atlayan bir Yahudi'yi yetkili makamlara teslim etmekten kaçındı. Adam böyle davranışının Tann'ya inanmakla bir ügisi olmadığını söyledi." Vc Ycdinci Şafak'ta başına ödül konmuş Georg l leisfer'i tanıyan iki kişi onu cle vermez. Bu davranışlarını birbirlerine açıklamaya çalışırlarken, okuru da sorgular gibidirler: "Fritz ona bakıyordu." 'Bu Georg olacak. Evet, Georg Heisler, kamptan kaçanlardan biri.' Oteki pis pis gülerek arkadaşına baktı ve, 'Hay Allah, isteseydin iyi bir para kazanabilirdin.' 'Ben mi kazanabilirdim, yoksa sen mi?' Birden dehşetle birbirlerine bakakaldılar. Bu insanüstü bir bakıştı. Çok akıllı hayvanlarda rasdanan bir bakış. Kısa bir sürc sonra ilkinin gözlerinde bir parıltı belirdi ve ayntanda 'Hayır' dedi. Ne scn, nc bcn böyle bir sey yapabiliriz.' Dostça konuşarak kafeuen dışanya çık tılar." Seghers .önemli romanlarının ço^u Türkce'ye çcvrilmiş bir yazar: Yedinci S, afak, Ölüler Genç Kalır^Transit, Şubattan Geçen Yol, Yoldaşlar,.Ödül, St. BarbaraL Balıkçıların îsyanı, Olü Kızların Gezintisi, Öyküler, lvim Yapar Bezi Dolabı... Edebiyatla ilgili denemeleri de dilimize çevrildi: Gerçekçiliğin Evrensel Mirası. Hiçbiri bestseller olmadı.Oysa onun vereceği dirence, tarih biliııcine ihliyacı vardı Türk okurunun. Diyelim ki, yetcrince tanıtılmadı, duyurulmadı. Şimdi, Yeni Dünya Diizeni'nin, Globallcşmcnin getirdiği bunalımlann ortasında, Yedinci Şafak güzel ve özenli bir basım ve Ahmet CemaFin olağanüstü Türkçesi'yle yeniden okur karşısında. Ölüler Genç Kalır, Yoldaşlar, Şubattan Geçen Yol ve St. Barbaralı Balıkçılann Isyanı da aranırsa bulunabilir. Baskıları tükenmedi. Ben duyuruvorum size: tnsana inancıruz sürüyorsa OKUyun Seghers'in yazdıklarını, seveceksiniz. Inancınızı tükettiyseniz, insan tükendi diyorsanız yine okuyun.Tazeleneceksiniz. • Gerçeldigin Evrensel Mirası/ Anna Seghers/ Çev: Ahmet Cemal/ De Yaytnevil\ 16 v. Şubattan Geçen Yol /Anna Seehers/ ÇeySaadet ChkaU Kahala Yaymlart/226 s. Ölüler Genç Kalır/ Anna Seghers/ Çev Burhan Arpaa/Can Yayınları/JSİ v. tlk Adumar/Anna Seghers/ Çev: Yılmaz Onay/ Evremel Basım Yayın/221 ç C U M H U R İ Y E T K İ T A P Yaratıcılıkta, "Denge" ilkesinin gerçekleştirdiği edebi tür: Roman Romanın kurgusunda ve dokusunda "çokseslilik" niteliği acaba Türk romancılarınca ne kadar biliniyor ve benimseniyor? Müziğimizdeki teksesliilk, toplumsal ve siyasal hayatımızdaki çoksesliliğe geçemeyiş, romanımızda da mı hâlâ egemen? Çağdaş romanlarımız üzerine 1980 yılından bu yana yaptığım incelemelerde öncelikle cevap aradığım soru, buydu (5) "Mesafeli anlatım"ı algıladığım yeni romanlar üzerinae özellikle duruyorum. Bu ilkeyi gerçekleştirmede yol kat etmiş hatta anlatım katmanlarıyla karşıt imgelerle bunu postmodern kurguda gerçeKİeştirmeyi deneyen yazarlarımız var. Prof. Dr. GURSEL AYTAC irden çok kişinin vc bu kişilcrin ayrı ayrı dünyalarının dilegeldiği "roman" türünün özellikle 19. ve 20. yüzyılda gelişip en güzel örneklerini vermesi bir tesadüf değildir. Bu yüzyıllar monarşilerin teker teker yıkılıp ycrini de mokrasilere bırakmasıyla biçimlenmiştir. Söz konusu gelişimin edebiyattaki iz düşümü, kurgusunda tek dünya görüşünü yansıtmaktan vazgeçen roman türü. Bu tiire, çok somut tanımıyla söylersek, rayına oturmuş uzun bir sohbet diyebiliriz. Sohbet, nasıl birden çok kişinin varlıgını gcrcktirirse roman da öyledir ve bu kişilerin birbirinin kopyesi olması va da yazarın "borozan"ı olması düşünülcmez. sel bağımsızlığı hep bu farklı kişilerin dünyasında yaşayarak öğrenen Agathon'un "eğitimi"ni Wieland işte "ironi" denen mesafeli anlatıma dayalı çoksesli roman kurgusunda gerçekleştirir. Goet he ise yalnız romanda ucğil, cdebi yaratıcılığın temelinde bu mesafe ilkesini görmüştür. "troni"yi, "sofraya konanları yenir hale getiren bir tutam tuz" diye niteler. "Die Wahlverwandschaftcn" (1809) ("Gönül Yakınlıkları") kurgusu ve üslu bu karşıtlıklar dokusu sunan bir Goethe romanıdır. 20. yüzyılda Thomas Mann (1875 1955) bu anlamda Wieland Goethe çizgisinin devamı niteliğinde romanlar yaratır. Ironiyi, kutuplu kurgu diyebilecefiimiz kontra/ punktik tekniğini kurguda ve üslupta olgunlaştırarak gelistirir. "Lotte in Weimar (Lotte Weimar'da) (1939) ve "Der Zauberberg" (Büyülü Dag) (1924) romanları ironinin, yani mesafeli anlatımın, tadına varanlar için birer ziyafettir (1). Diyalogsallık roman türünün çok önemli özelliği. Ama 20. yüzyılda kurgusunda monolog tarzının egemen oldıığu ve anlatımı yine de modern özellikler gösteren romanlar da var. Mesela Heinrich Böll'ün romanlarından çoöu kurgusundaki bu tek yanlışlıktan dolayı eleştirilmiştir (2). Öte yandan "diyalogsallaşma", "çokseslilik ' postmodern edebiyatta "anlatı katmanlan" halinde gerçekleşiyor. Edebiyat bilimciler roman türünün kurgusundaki bu karşıtlıkların dile gelmesi, mesafe, çokseslilik gibi özellikleri çeşitli araştırma vc incelemcleriyle ortaya çıkarmıslardır. Aralarında edebiyat kuramcısı olarak ünlenenlerden Rus asıllı Bahtin (18951975) klasik dil bilimine de Saussure'ye getirdiği eleştiriyle "anlam" (Rusça znacenie, Almanaca Bedeııtung) ilc "mana" (Rusça smysi, Almanca Sinn)'yi birbirinden ayırır ve "mana"yı csas alarak bir ve aynı dıl içindc kişilerin yaş, sosyal statü, cins, meslek, ideoloji bağlamında birbirinden farklı dil kullandığına işaret edcr. Işte bu "farklı dil"lere yer veren, kurgusunu bunlarla tamamlayan romanlarda "diyalogsallık vardır ve bu. "Galile" tarzı dünya görüşünün yansıması gibi dir. Oysa tekelci, monarşist görüş, monologcudur. "Ptolemik dil dünyası"nın söylemini hazırlar (3). Kültürdeki merkezkaç ve merkezcil güçlerin genel üişkisine benzer bir durumu edebiyatta diyalogcu ve monologcu eğilimler arasında görür Bahtin, "Destan ve Roman" (1970) başhkh makalesinde diyalogsallığı, edebiyatta monologculuktan kurtulma anlamında gelişimin bir cvresi olarak niteler. üostoyevski'nin romanlan, Bahtin'e göre edebiyatta diyalogsallaşmanın ilk uygulanış örnekleri sayılır. Oysa Chr. Manin Wieland. Alman romanında bunu 18. yüzyılda gerçekleştirmiştir. Diyaloglaşmayı, Bahtin roman yapısında çokseslilik ("polifoni") olarak niteler. Polifonik roman figürlcri, uzlaşmaz görüşlerin, farklı bakış açılarının temsilcisiair. Ve bu çeşit romanda yalnız figürlerin değil, yazarın tutumu da karşılıklı bir göreceleştirmeye gitmektedir. Bu du rumda yazarın bağımsızlığından, özel tutumundan bahsedilir mi sorusunu cevaplarken Bahtin "Yazarın niycti"nden söz eder ve onun doğrudan konuşmasa da "niyetini" gerçekleştirebileceğini, bunu, romanın kurguyu anlatıcının ve fi gürlcrin aracılığıyla başardığını savunur (4). "Çoksesli roman" terimini müzikten aldığı gibi bu alandan başka benzetmcler de yapar. Mesela roman yazarının "sesleri" orkestra şefi gibi yönettiğini söyler. Polifonik yazarın sanat doğrula nnı söylemeden dile getirdiği romancının niteliğinin tavır alıcı değil kompozitörce olduğunu belirtir. Myatog8allaşma B Masafeü anlatım f Cıelişimi ve örneklcrinin bolluğuyla 19. ve20. yüzyılı romanın yıldızının parladığı yüzyıllar olarak nitclcsck dc 18. yüzyılda da o dünya görüşü zenginliğini vermeyi başaran öncü romanlar ve romancuar olmuştur. Alman edebiyatının Rokoko Döneminden Ch. Martin Wieland (17331813) ve Klasik Döneminde Goethe (17491832) roman kurgusunu karsıt kutuplar ilkesi diyerjilecegimiz "ironi" ile gerçekleştirerek kalıcı örnekler yaratmışlardır. Wieland'ın ünlü eğitim romanı "Die Geschichte des Agathon" (1766) Agathon adlı bir gencin olgunlaşma sürecini, farklı dünyaların temsilciliği işlevini yükledi|i figürlerle teması şekinde verir. Delfi'den Izmir'e uzanan çeşitli duraklarda hayatın türlü deneyimlerini, tensel aşkı, platonik sergiyi, korsanlıgın serüvenini, estetik anlâkı ve düşün Helnrlch Böll. 1956. Katıcı örnekler Romanın kurgusunda vc dokusunda "çokseslilik" niteliği acaba Türk romancılarınca ne kadar nilirrfyor ve benimseniyor? Müziğimizdeki teksesliilk, toplumsal ve siyasal hayatımızdaki çoksesliliğe geçemeyiş, romanımızda da mı hâlâ egemen? Çağdaş romanlarımız üzerine 1980 yılından bu yana yaptığım incelemelerde öncelikle cevap aradığım soru, buydu (5) "Mesafeli anlatınTı algıladığım yeni romanlar üzerinde özellikle du ruyorum. Bu ilkeyi gerçekleştirmede yol kat etmiş hatta anlatım katmanlarıyla karşıt imgelerle bunu postmodern kurguda gerçekleştirmeyi deneyen yazarla rımız var. Edebiyatımızda gelişme olarak nitelediğim, bu adımlar sevindirici. Bu yüzden de "çokscsliliği" tam dile cetirmiş romanımız yok aemektense bu yolda ilerlemeler kaydediyoruz diyorum. (1) Cenis bilgiiçin bkz. Cürsel Aytaç. Thomas Mann ın "\x>tte tn Weimar" ve "Der Zauberberg" Romanlartndakı Edebt Kısı liği, Ankara Üniv. Yay., 1972 (2) Ceniş bilgiiçin bkz. Gürsel Aytaç: "Romana Yönüyle Heinrich Böll.", Günaoğan Yay. Ankara 1997 (3) Bkz. Bachtin. Mic hail. Die Asthctik de<i Wortes. (Yav Raincr Grü bel). Frank/urt/M 1979 (4) Bkz. Bachtin. Michail: Prohleme der Poetık Dostoevskıjs. München 1971 (5) Geniş bilgiiçin bkz. Gürsel Aytaç: Çağdaş Türk Romanlart Üzerine încelemeler, Gündoğan Yay., Ankara 1990, G Aytaç: Edebiyat Yaztları, 1, II, III, Gündoğan Yay., Ankara 1990, 91, 95. Tftomas Mann, 1946. SAYl 425 SAYFA 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle