04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Estetikle içerde, ruhbilimle arada, dinsel inançlarla ötede oîmaya uğraşan insanın uzun öyküsünün hiç yoksa kilomctre taşları hâlâ betimlenmeye değcr. Işte, Wittgcnstcin hu betimleme işinin bedelini fazlasıyla ödemiş felsefccilerden biri. Elimizdeki kitap onun yazı ve söyleşilerinden oluşuyor. İSMAİL SERİN S özcüklerin anlamını sözlüklerden öğrenme yoluyla bir dili konuşmaya başlamak, sö/lüğün kapsamı dışına taşamayacak bir sınırlılık içerisinde, konuşanı, olan biteni değiştirme gücünden yoksun bırakır. Hele sözcükler anlamlarmı "ancak geçmişte olmuş ... seyi betimlemck" (sayfa 25) için kuflanıldığında açığa vurabilıyorsa, düşüncenin geride kalanlar, elde bulunanlar eşliğinde ne denli büyük bir bozgun içerisinde olduğunu düşünmemck pek olası değildir. Fakat şişenin içindeki sineğe çıkış yolunu göstermeyi kcndi felsefesine erek atamış bir düşünür elbette olmayacak bir duaya amin dcmeyi inançsızfığıyla açıklayacaktır. Elindekilerin bilincindeki bir kafa, arkada kalanın, geri gctirilemeyenin, geçmişin kapılarını aralayamamanın kahredici sıkıcılığında "ancak geçmişre olmuş ... şeyi betimlemekle" kereni yırtmayı umacaktır. Önermelcr, doğruluk değerlerinin sınırlı sayısından kullanım değerlerinin sonsuz sayısına doğru kesinliklerı bulanıklaştırarak coöalır. Rıı durum, Wittgenstein'ın bilgibilinıin aslında bir tür ruhbilim olduğunu söyleycbileccği cğilimi açısından oldukça önemli bir Lıvıştır gerekir." (Sayfa 42) Oysa böyle bir şey ya yoktur ya da varmış gibi gosterılir. Duşlerin ne aıılama geldiklerını çözumlemeye, onları açıklamaya, altında nelerin yattıgını ortaya koy maya uğraşırız, çünku böylece yaşamımız boyunca karşılaştığımız, karşılaşacaöımız ve bizi "derinden" etkilemiş şeylerin belirlenip çıkardıklan sorunlann giderilmesinin kolaylaşacağına inanırız. Gözlerimizi, "kepenklerimizi", kanadı öımızda, eğer hâlâ uyanıksak belli bir koyuluktaki karanlıkla başbaşa kalırız. Sanki ışık olmayan bir odadavmışız gibidir. Bu odada "dolaşmaya" kalkıştığımızda ise bir şey göremediğimizden odada bulunan "eşyalara" çarpmaya, hatta kimilerini kırıp dökmcye başlarız. Oysa, odadaki eşyaların yerini bilen ya da bunları gören bir kılavuz gibi odada "dolaştırabüir"; hatta odadaki eşyaların yerini değiştirmemize, kimilerini atma mıza yaruım edebilir. Ister uyanık ıs>ter uyurken kendi başı mıza bir yere kadar odadakilerlc ılgilenebiliriz. Odayı bilen ruhbilimci ise bir türlü kcndi ouasından tümden çıkamayacağı için, düşlerimiz de içinde olmak üzere nınumuzun gerçek huzura kavuşması, odanın olanaklı cn ivi düzcne sokulması hiç bitmcyccek bir uğraşıdır. Kaldı ki, özellikle Freud gibi ruhbilimcilerin duşlerin gerçektcn ifade ettiği seylerin başka şevler olduöu savı, kanıtlanması bir kat daha güç bir savdır. Bir yaratanın varlı^ına, ölümden sonra dirilmeye, herkesin işlediği suçun ce DüştorinlfadeottMerl Ludıvig Wittgenstein'dan estetik, ruhbilim ve dinsel inanç üzerine "Tek başına" olmak Estetik, kendini oluşturan bileşenleri düşünüldüğünde, oznenin biricikliğini varsaydığı sürcce varolabilecek bir alandıt. Yani estetiktc dışarısına içeriden bir bakış kaçmılnıazdıı. I lerkesin bir tablo, bir heykel ya ıla bir giysiye karşı takınacağı tavır tek tek larklıya da tümden aynı ulsa da, hcrkes tablonun karşısında hep "tek başına" olmak zorundadır. Nasılbakacağınız tümden başkalarınca öğretilmiş olduğunda bile baskalarının gö ziiylc bakama/sını/! Gîysileriniz ne ka dar konfeksiyon ürtinii olursa olsun onu siz giyerken aynı anda başkası da giyernez; giysilerinizle lıerkesten çok samimisinizdir. Oyleyse nasıl oluyor da bir salon dolusu uinleyiei, örnefiın Wagner'i dinledikten sonra çılgınca alkışlayıp "ay Sisedeki sineklere dersler yan köpege müzik kıılağı var diyemiyorsak." (Sayfa \9) Estetik, dışanda k.ılan hakkında içeride tutulanların yaptığı ölyümlerle işini görmcye yazgılıdır. Oysa, sözgelimi, matematiğin ölçüm yöntemleri, bunların kökeni üzerindeki tüm tartışmalara karşın, içeride tutulanlat la yürıitülmez. Matematik kanıtlardan en kötüsü bile, önünde sonunda, üzerinde herkesin hemfikir oldufiu yapıtların gü/.elliğinden daha "ııcsneldir" Buradaki ne,snellik maddı dunyanın tanımlanmasında kullanılmaya alıştıgımı/ turdcn bir nesnelhk defiıldır; bu daha çok, böyle bir nesnellikle kaışılaşıldıgında, artık ona karşı gelmeve olanak vermeyen, aleyhte ko# nu^amamaya zorlayan bir nesnclliktir. Bu yıi/.den, ıyı bir aşçı yenıeği hazırlar ken kullarıdıgı tuzu, yemeğın ycndi&i nıasada bıılundurmayı gereksiz kılacak "uygıınlukta" kullanmış olduğu ölçude "güzel' yemek yapacaktu. Ne var ki, boylesi bir duıuırjda bile, tıpkı kişiye özel bir dılın varolamaması gibi, yemeğın herkesin ycmegi ulnıasına karşın yalnızca bazılannın yemeğı yemcsi nedeniylc gerçekten.yemek olmaya bir türlü ulaşanıamaktadır. Dolayisıyla aşçı siz bunu tanrı diye de okuyabilirsiniz yemeğin tuzurnı ne kadar iyi ayarlarsa ayarlasın, herkesin yemek yemeyi bırakmasını sağlamadığı sürece, tuzun ayarı konusundaki tartışma bitmeyeccktir. Özetlersek, bu kadar "kalabalık" dünyada estetik adına hic yoksa "Biri estetik bir izlenim üstune konuşurken, benim de bir süreliğine o kişınin arzuladığı açıklama biçimi üstüne konuşmayı istemem nı" biçimde coşabiliyor? tçerden dışarıya uzanma inadı içerilcrarası bir gcçiş mi sağlamıştır? Yoksa ortak bir içerisi var da herkebi bu mu bir anda coşturmaktadır.' Yani hepimiz mi şişenin içindeki sineği/? DoğruhU bu sontıncuhu pek de insanın kolayca bcnimseyece gj nir seçene^e benzemiyor. Oyleyse, örncğin "'Bu adamın müzik kulagı var' sözünü, bir müzik paıçası çalındığında 'Enfes!' demekle yctınen bir adam için demeyiz, nasıl ki müzik çalındtğında kuyruğunu bir oyana bir bu yana salla Nosnslllk f zasını çekeceğine, cennetin ve cehenne min varlığına inanmanın tarihsel boyut larının olduğu bir "inanç", usıı kendi yanına çekmeyc ıığraşarak, kendisinin de bir tür bilgi olduğunu gösterdiğinı sa nar. Dinsel inançlar usa her başvuruşlannda ya usu çarpıtmışlar ya da usa bo yun eğerek yürürlükten kalkmışlardır. "Oyleyse, kanıta dayandırılarak for müle cdilmiş inanç, olsa olsa bellı bir sayıda düşünme ve eyleme yolunun billuı lasıp bir araya geldiği birson vargı olabilir. lnsan yaşamak için, ateşe sürüklen memck icin savaşır tfurur, elinden gele ni ardına koymazdı. Tümevarım yok bu rada. Terör. Yani, her zaman olduğu gı bi, inancın özünün bir parçası." (Sayla 96) Diişuncclerin dinsel inançlarla girdi ;i ilişkinin, ilkinin tümevarım aracılığıv a enindiği.birikimi, ikincinin terör yo luyla "susturmaya" u^raşması her halde tarihin en çok kaydettiöi olaylardandır. Estetikle.ıçerde, ruhbilimle arada, din sel inançlarla ötede olmaya uğraşan ın sanın uzun öyküsiinün hiç yoksa kilometre taşları nâlâ betimlenmeye değer lşte, Wittgensteip bu betimleme işinin bedelini fazlasıyla ödemiş felselecilerden biridir. Onun sözleriyle bitirelim: "Bütün dileğim, ortaya çıkarmayı um duğum uzlaşımları nitelendirmek. Daha çoğunu söylemek isteseydim, bu olsa olsa Felsefcce haddimi bilmezliğimin işareti olurdu." (Sayfa 117) • Ludwig Wittgenstçin: Estetik, Ruhbilim, Dinsel İnanç Üzerine Dersler ve Söyleşiler/DtT, CyrilBarretl/Çev A. Bakı Cüçlü/Bilim veSanat Yaytnlart/117 s. SAYFA9 msanm öyküsii Nasıl oluyor da bir salon dolusu dlnleyicı, konserde çıigınca alkışlayıp "aynı" blçlmde coşabiliyor? lcerden dışanya uzanma İnadı Içerilerarası bir gecls ml saölamıstır? Yoksa ortak bir Içerlsl var da herkesi bu mu bir anda coşturmaktadır? Yani hepimiz mîslşenln lclndekl slnefliz? CUMHURİYET KİTAP SAYI 418
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle