04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nı, böyle bir çabanın iiriinünü anlamak gerek. Fclsefe tarihçiliği, rclsefc tarihini seyretmek değil, onu yenidcn yasamak, büyük fclscfeıeri ycni baştan yapılandırmak olduğu ölçüde, en halis anlamıyla "sistematik" bir fclscfi eîkinliktir. Aracla kalaıı boşluklann duldurulması, karanlık kalan noktaların açıklama bulması ve hangi savların neden öııc sürüldüklerinin Delirlenmesi ancak bıı yolla olıır" (Cilt I, s. 106). Makalc şu sloganla bitiyor. "Eski felsefeleri nasıl mı okumahyız? Profcsyonclcc vc yaratıcılıkla..." (Cilt I, s. 109). Gerçekten dc bıı bölümde Denkcl, Aniik Yunan Felsefesinden Viyana Çevresi vc Wiîtgcnstein'a uzanan dönemin kimi felsefe sorunlarım fclsefe tarihi acısından ele alıyor. Yinc II. Bölümdeki "Rönesans Sonlarmda Düşünce vc Bilim", "Modern Diişüncenin Ortaya Çıkışı", "Modern Düşüncenin Başlangıcı ve Descartes" başlıklannı taşıyan maka leler düşünce tarininc ilişkin yazılar. Düşünce ve felseie tarihine eğilen herkes doğal olarak bir seçme yapar. Bıı seçme de kişinin eğilimlerince belirlcnir. Eğer varsayımım doğrıı ise, Denkel'in ilgi odakları mctafizikontoloji ileepistemoloji ve bir ölçüde de 'ilk ikisiyle ilişkili olduğu ölçüde bilim felsefesi. Kendisini felsefeye çeketı dil felsefesini ise uzun süredir bir tarafa bırakmış. Dil deyince şu saptamayı yapmak istiyorum: Denkel'in yıllar içinde kullandığı dil ve yazı stilinde de göze çarpan bir değişikliği vıırgulamak gcrekir. Eskiyle karşılaştınldığında yeni yazılaı mda daha ıhmlı bir Tiirkçe, daha akıcı bir anlatım kullandığını ıııutlulukla gözlemledim. Tiirkçe felsefe terimlerinin yerleşmesinde büyük çabalar gösteren, birçok öğıenci yetiştiren bıı değerli felsefecimizin bazı terimler yerli ycrinc otıırana kadar dilde bir zorlama yapması belki de ka^ınılmazdı. Kanımca, analitikanalitik olmayan karşıthğı da yapay bir karşıtlık. Her felsefeci, isterseniz filozof deyin hiç fark etmez, terim ve kavramları dikkatli kullanmak, düşüncelerini sağlam temellere dayandırmak, çıkarım ve uslamlamalan nı tııtarlı biçimde yapmak zorundadır, başka tiirlü felsefeci olunmaz ki... Tarihsel açıdan baktığımızda Analitik Okulun gcrçekten de dil analizi ilc İ!}C başlamıs olduğunu görüyoruz. Bu gün ise kencıine 'analitik relsefeci' diyen kişiler varlıkbilimden uygulamalı ahlak fclscfesine kadar ielsetenin her dalında ct kinlik gösteriyor. En canlı örneklerden biri Ingiliz felsefccisi R. Hare'dir. 1 lare, dil lelsefesi ile iin kazanmış, bugün ise çevre sorunları, cğitim, ırk ayrımcılığı gibi uygulamalı ctik sorunlarının içineyetkin bir biçimde girmiştir. Demek istedij^im, herhangi bir düsünüşün analitik yöntcmi kullanması felsefesinin içeriğıni, benimsediği ontolojik ya da epistcmolojik ya da etik kabulleri belirlemez. Bu yöntemi kullanan kişi deneyci de, rasyonalist de, gerçekçi de, idealist de, mutlulıık ahlakı savunucusıı da, Kant'çı da olabilir; oluyor da. Tek zorunlu koşul, görüşlerin, varılan sonuçların do^ru dürüst temellendirilmcsi, gerekçelendiril Analitik okul mesi. 'Uçuk felsefeyi' bir tarafa bırakır sak, bu yöntemi yadsıyan, kullanmayan kaç düşünür buluruz felsefe tarihinde? Denkel'in kitabının ikinci cildi analitik yöntenılc nasıl cpistemoloji ve ontoloji yapılabileceğinin çok başarılı bir örncğini sergiliyor. İkinci cildin arka kapağında "Felsefe, anlayısımızın derinleşmesine kar^ın ortadan kaldırılamayan, tam olarak çözülemeyen sorunların disiplini" diyen yazar çok haklı. Yüzyıllar boyu doğa, maddc, nesne, değişim, zaman mekân nedir, nesne ve olayları nasıl algılar, nasıl bilebilirız, hangi bilgilerimiz güvcnilir türdendir diye soran felsefecüer bugün de bu soruların yanıtlarının peşindc. Hâlâ, ben neyim, nasıl zaman içinde, bunca değişmeme karşın aynı kalabiliyorum, gücüm ncyi bilmcyc yctiyor' diye soruyor. Bu ve bcnzeri soru ve sorunlar seçkin bir felsefecimiz tarafından ele almıyor. Zevkle okuduğum Düşünccler ve Gerekçcleri'ni riım felscfecilcre, felsefe sevenlerc, özcllikle dc tclscfe sevmeyenlere öneririm. Belki bıı kitaptan sonra felsefeyi severler. • Düşünceler ve Gerekçeler Felsefe Yazıları, III / Arda Denkel / Gaçebe Yayınları Arda Denkel kltabında, Antik Cafl, Rönesans. Modem çau ve cafldas f elsefecllerin düşüncelerlyle hesaplasmıs. bu degetiendlrmelerln ışığında kendi Özgün felsefesini kurmaya calışmıstır. Kiirt Sorunu: Kftkeni ve Gelişimi Türkiye'ric Kürt sorunu poleîniklere çok açık bir konu olmuştur. Kürtlerin varlığını kabul etmcye yanaşmayanlar olduğu gibi, sayılarını fazlasiyla abartanlar da vardır. Bu çalışma bu tuzaklara düşmüyor. Yazarlar sistemli bir yaklaşımla önce Türkiye'deki Kürt sorununun kavramsal çerçevesini çiziyorlar. HENRİ J. BARKEY* emal Kirişçi ve Gareth Winrow'un yeni kitabı, Kürt Sorunu: Kökeni ve Gelişimi, Türkiye'deki Kürt sorununun incelikleri, içerdiği açmazlar ve zorluklar üzerinde îngilizce veya Türkçe şimdiye kadar yazılmış kuşkusuz cn önemli kitap. Konuya cesur, zamanında ve kapsamlı bir yaklaşım. Kitapta Kürt sorunu hcmcn hemen bütün yönleriyle ele alınıyor, yalnızca ctnisite vc ıılus olma konuları akademik bir perspektiften tartışılnıakla kalınmıyor, aynı zamanda sorıınıın tarihsel bir anlatısı sunulup olumlu biı çözüme varılabilmesi için çeşitli oneriler ilcri sürülüyor. Türkiyc'de Kürl sorunu polemiklere çok açık bir konu olmuştur. Kürtlerin varlığını kabul etmcye yanaşmayanlar ol duğu gibi, sayılarını fazlasiyla abartanlar da vardır. Bu çalışma bu tuzaklara düşmüyor. Yazarlar sistemli bir yaklaşımla önccTürkiye'deki Kürt sorununun kav ramsal çerçevesini çiziyorlar. Kürtlerbir başka ulusdcvletin sınırlar içinde yaşayan bir ulus mudur, yoksa bir etnik azınlık mıdırP Yazarlar, ikinci yaklaşıma ağırlık veriyorlar ve Kürtleri I'ürkiye'de çoğunluğu oluşturan grup rarafından kimliği resmcn tanınmayan bir etnik azınlık olarak görüyorlar. Kitap daha sonra, alışılmışın dışında bir yaklaşımla, uluslararası hukuk ve antlaşmalar bafilamında azınlık haklannı ele alıyor. Kirişçi ve Winrow'un da işaret ettiği gibi, ironik bir biçimde, Türk dcvletinin bugünc kadar bir gerçekliği kabul etmeye yanaşmaması ve kimi zaman "halk" gibi alternatii taımnlar üzerinde durması, uzun vadede ciddi güçlükler doğurabilecektir. Yazarlar, Kemalist cumhuriyetin ilk yıllarında vatandaşlık ve Türklük kavramlarının geçirdiği evrimi tartışırlarken de ayaklarını yere sağlam basıyorlar. Analizlerinden şu nokta açıkça ortaya çıkıyor: Türk devleti ilk baştaki vatandaşlık tanımına daha sonra bağlı kalamamış, belki de eninde sonunda karşılaşacağı güçlükleri öngöremediği için hazırlıksız yakalanmıştır. Sonuç olarak, Türk devletinin benimsediği miJliyetçi çizgi, sonraki yıilarda daha büyük zararlar doğurmuştıır. Gerçi yazarlar doğrudan bir bağlantı kurmuyorlar, ama onlara göre bugünkü politikacılarının Kürtçülüğün doğurduğu sıkmtılara karşılık verememesinde büyük rolü olan Sevres sendromu, 1930'larda devletin içine kapanmasının bir sonucudur. Dolayısıyla, PKK'nin ortaya çıkışına ve açık Kürtçü laaliyctlcrin artışına Türk siyasi sibteminin tek tepkisi dikkatini terör faaliyetleriyle mücadeleye odaklaştırmak olmuştur. Kitabın tek zayıflığı kendini 1970'ler vc sonrasındaki Kürt hareketinin anali " zinde gösteriyor. Daha önceki döncmleri ustaca değerlcndiren yazarların yakın dönem değerlendirmeleri statik bir hava taşıyor. Kitap Kürt kimliğinin öne çıkması, uluslararası gelişmeler ve Türk devletinin politikalarının arasındaki dinamik etkileşimi yansıtmıyor. Bugünkü durumdan yola çıkılarak yapılan herhangi bir analizde çıkması doğal olan güçliikler ve yazarların gerek yazılı, gerekse görüşmeler yoluyla elde edılebilecek sözlü Kürtçe kaynaldarı hiç kullanmamaları bu zayıflığı yaratan faktörler olabilir. Konunun çok hassas olması nedeniyle yalnızca Türk ve Kürt yanlısı gazetelerden yararlanmak pek çok araştırmacı için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Işte bu nedenle Kürt taleplerini formüle eden ve kendi tabanından gelen istek ve baskılara göre harckct eden HEP, DEP ve 1IADEP gibi Kürt partilerinin önemi yeterince dikkate alınmamıştır. Yazarların vardığı sonuç ise, bııgüne kadar devletin Kürt sorununa ilişkin benimsediği "askeri çözüm"ün uzun vadeIi çözümler getirmeyeceğidir. Yine de yazarlar, gelecek için umutîarını koruyor ve alternatif yaklaşımları dcğerlendiriyorlar. Onların tercihi ise, çokkültürlülüğe dayalı bir çözüm, yani farklı etnik grupların dar görüşlü milliyetçi yaklaştmı bir yana bırakıp vatandaşlık temelinde bir arada yaşamaJarı. Böyle bir yaklaşım, bireyin etnik kimliğine ve haklarına ters düşmeyecektir. Yazarlara göre, dışandan desteklenen PKK ile çatışmalar sürerken, çokkültürlülük yolunda adımlar atılması neredeyse imlcansız. Öte yandan, PKK'nin bir anda ortadan kalkmayacağı açık, dolayısıyla, duruma ilişkin analizlerin birçoğu bir çıkmaza işaret ediyor. Kitabın yazarları, DU çıkmazdan kurtulmanın yolunu Turgut Özal gibi güçlü bir politik liderin çıkmasında görüyorlar. Bu, başkalarının da üzerinde kafa yorduğu bir çözüm yolu, ama gerçekleşmesi zaman alabilir, çünkü, her şeyden öncc, Türk politik sistemi ya çok kısa vadeli düşünen ya da vizyon sahibi olmayan politikacılar çıkarmasıyla tanınmaktadır. Turgut Ozal, bu kuralın son derece olağandışı koşııllarda ortaya çıkmış bir istisnasıydı. Türkiye daha nc Kadar zaman bekleyebilir? Kirişçi ve Winrow, Güneydoğu'da ilerleme sağlanmadığınıgördükçegidereksabırsızlanan ve hükümet politikasını açıkça elcştiren Batılı müttefik ülkelere de sabırlı olmalarını tavsiye ediyorlar. Son olarak, böyle bir kitap çok uzun süredir bekleniyordu ve bu kitabı konuyla ilgilenen nerkesin kesinliklc oku ması gerekiyor. • (*) Lehigb Ünıverutesi, Uluslararası llişkiler Bölümü (ADD) Kürt Sorunu: Kökeni ve Gelişimi/Kemal KirisaGareth M. Winrow/ Çev. Ahmet Fetbi/ Tarih Vakfı Yurt Yaytnları/244s. SAYFA 19 Kemal Kirişçi ve Gareth Winrow'un kitabı ikinci bashsını yaptı. Sistematik f else'a Düşünce ve Gerek^eier'in ikinci cildi bizim kuşağın kuiİanmaya alışık olduğu bir tcriml':, 'sistematik felsefe'ye ilişkin yaz'.'.Sr içeriyor. Felsefe Tarihi Sistematik Felsefe ikiliğlnin nc kadar yapay bir ayırım olduğu ise bıı kitabı okuyanlarca anlaşılacaktır kanısındayım. Felsefe tarihi sistematik bir açıdan bakılmadıkça 'felsefe öyküsü'ne dönüşecek, sistematik felsefe de kendi tarihinle hesaplaşılmadığınca havada kalacaktır. Bu anlayışın doğruluğunu kitabın felsefe tarihine ilişkin makalcleri ilc sistematik makaleler arasındaki yakın bağlantı kanıtlıyor. Arda Denkel, Antik Çağ, Rönesans, Modern Çağ ve çağdaş relsefecilerin düşünceleriyle nesaplaşmış, bu değerlendirmelerin ışığında kendi özgün felsefesini kurmaya çalışmıştır. Tales'ten başlayıp, Parmcnides, Âristoteles, Bacon, Descartes, Loeke, Kant'tan geçen, William James, Russell, Quine, Kunn, Feyerabend, Strawson, Kripkc vb.'ye ıızanan geniş bir yelpazc dcrinliğine incelenmiş, yazarın görüşleri sağlam temellere otıırtııl muştıır. F'elsefe tarihi sistematik lelsefe ayrımı kadar yine yaygın başka bir kanı, var sayım üzerinde de dıırmak istiyorum. Hcmcn biröndeyi yapayım: Düşünceler vc Gerekçeler canlı tartışmalara neden olacak. Olsıın da tartışmanm olmadığı, görüş aynlıklarının rafıatça ve özgürce dilc getirilmediği ortamlar fclsefenin yeşermesine uygun olamaz. Bu kabııle gö re, a) Analitik felscfeci denilen kişi, ki Denkel de öyle bilinir, felsefenin tekniğiyle uğraşır, belki de felsefe mühcndisidir, asıl işi kılı kırk yarmaktır, felscfi meselelerin öziine, derinine inmez, eski deyimiylc 'ıısul ile u&raşmaktan esasa giremcz'; b) Analitik felsefe sadece bir dil çözümlemesidir; c) Analitik felsefeci mantıkçıdır; d) Bu kişi aynı zamanda pozitivisttir de. CUMHURİYET KİTAP SAYI 418 K Terim ve kavramlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle