Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bir kitap olduğunu düşünmek kesinlikle doğru değil. O, elbette y o ğun bir duygululuk da sergiliyor ama, dünyaya ve insanlara dair gerçekçi değerlendirmeleriyle, edcbiyatın doyumsuz tadıyla renklenen bir dcrs kitabı özelliğini de taşıyor. Koestler, kitabında, Spartaküs'ü, yaşadığı dönemi, insan tiplerini ve olayları yeniden öyle bir biçimde kurgulamış ki, "Spartaküs"ü okurkcn, iki bin yıl öncesinin mi, yoksa bugünün mü anlatıldığına karar vermek çok zor. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu/ MaxWeber/ Çeviren: Zeynep Gürata/Ayraç Yayınevi/ 161 s. Toplum sorunları üzerine düşünen AHUKI herkesin, toplum yaşamının ve tarihinin oluşumunda insan eylemleKV.<IUI;/*\M\ Rı m rinin temelinde yer alan düşünüş biçimlerini, inançları, yaklaşımları bilmcsi gerekir. Çağdaş toplumbilim denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Max Weber'in Protestanlıkla kapitalizm arasındaki bağlantıları sergilediği bu kitap.onun en tanınmış çalışmalarındandır. O, yaklaşık bir yüzyıl öncesinden bugünümüze ışık tutan bir yapıt. Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve Vahdettin/ Engin Berber/ Ayraç Yayınevi/ llü s Sultan Vahdettin bir "vatan haini" mi, yoksa "Kurtuluş Savaşı'nın perde arkasındaki kahramanı" mıydıH Bu, üzerinde pek çok spekülasyon yapılan, birbirine zıt sonuçlara varılan bir tartışma konusu. Mustafa Kemal ve Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı öncesi, sırası ve sonrasındaki konumlan ve ilişkilere yönelik belgelerin geniş bir taramasını yapan.farklı yaklaşımları karşı karşıya getiren Engin Berber, bu kitabıyla, tartışmaya bir tarihçi gözüyle ışık tutuyor. Gürcüler/ Davıd Marshall Lang/ Çeviren: Nesenur Domaniç/ Ceylan Yayınalık/' 173 s. Antropolojik açıdan Gürcüler, Svanlar ve MegrelLazlarla birlikte "PontoZagros" diye adlandırılan grupta yer alırlar ve palaeoKafkas halkları ailesi içinde ortada bir konum işgal ederler. Çağdaş Gürcüler Debets'e göre geçen iki bin yıl içinde fiziki görünümleri büyük değişimler geçirmiş olmasına rağmen, büyük ölçüde brakisefal veya hiperbrakiscfaldir. Çoğu Gürcü güzel, açık ve renkli ten karışımına sahip ve sarışın olmasına rağmen çoğunlukla siyah saçlıdır. Çoğu ela gözlü, yüzde otuz kadarı da mavi veya gri gözlüdür. Gürcüler yapısal olarak genellikle ortalamadan uzunjri yapılı, atletik ve güçlüdürler. Kartli ve Kaheti doğu eyaletlerindeki insanlar çengel burunlu, yüksek ve geniş alına sahipken, Batı Gürcistan'da düz ince burun daha çok görülür, buradaki fizyonomi Güney ttalya ve Yunanistan'dakilcri andıran Akdeniz yüz biçimine benzcr. Gürcüler, üçüncü bin yılın HintAvrupa sızması unsurlarının karışması ve bunu izleyen döncmlerde Jskitlerin ve Kimmerlerin istilaları, Miletoslu Yunanlı sakinlerin ve daha sonra da Arap, Moğol, Türk ve tranlı işgalcilerin yarattığı dalgalara rağmen, Kafkas bölgesinin ve hemen güneydoğusunun bitişiğindeki yerli sakinlerinin devamı olarak değerlendirilebilir. Gürcü ulusunun toplum yaşamının köklcri Hitit, Urartu ve Asur dönemlerinde bulunmaktadır; bu kaybolmuş uygarlıklann aksine Gürcistan günümüze kadar sağlam bir biçimde ayakta kalmayı başarmıştır. Birgün Bile Yaşamak/ Orhan lyiler/ Ceylan Yayınalık/ 674 s. "Torunlarımız kapitalist çağın kalmtılanyla belgelerini büyük bir merakla izleyccekler: Nasıl olur da özel CUMHURİYET KİTAP SAYI 391 kişilerin ellerinde bulunabilir yiyecekiçeçek maddelerinin alım satımı; fabrikalar vc işlctmclcr nasıl olur da özcl kişilerin ellerinde bulunabilir... Bir insan başka bir insanı nasıl sömürebilir; çalışmadan nasıl sırtüstü yaşayabiliyordu birtakım insanlar? lşte tüm bunları kafalarında canlandırmakta zorluk çekecek torunlarımız. Bugüne değin çocuklarımızın göreccği günlerden masallardaymışçasına söz açılırdı. Ama şimdi yoldaşlar, temelini attığımız sosyalist toplumun bir düşler ülkesi olmadığını açık scçik görüyorsunuz. Çocuklarımız daha büyük bir çabayla bu yapıyı yükselteceklerdir." Lenin'in 1919'un 1 Mayıs'ındaki bu sözleri bir düş müydü? Sınıfsızsömürüsüz bir toplumsal yaşam için yola çıkmış tüm bolşevikler, kendilerinden önceki 1871 Komünarları gibi hiç gerçcklcşmeyecek bir büyünün peşinden mi sürüklendiler? Ya da derin bir insan sevgisinin mistik yanılgısına mı uğradılar? Birgün Bile Yaşamak unsur, kuşkusuz emek. Son dönemdc uygarlığın ilerlemesini yalnızca "teknolojik" gelişmelere bağlayarak, onu emekten soyutlamaya çalışanlar çıktı. Çok da ileri gittiler. "Emek, 10 yıl içinde işlevini yitirecek" bile dediler. Başta gelen aymazlıkları, teknolojiyi de emeğin geliştirdiği gerçeğini unutmalarıydı. Gerçekten çok mu saftılar da, bu yalana inanmışlardı, yoksa bilerek, isteyerek, anamalcılığın dünya üzerind daha rahat yayılmak için ileriye sürdüğü "yeni sağ" politikaların, "duyarh geçinen ve bilgiç" sözcüleri miydiler. Bu kitapta, emekten yana kuruluşların, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, sermayenin her türlü sınırı aşan atağı karşısında ne düşündükleri; işçilerin, çalışanların çok güçlü yeni sağ dalgayı kırabilmek için hangi yöntemleri kullanmaları, hangi korungaçlı ılıman koyları savunmaları gerektiği konusundaki görüşleri yer alıyor. Çocukluk/ Nathalie Sarraute/ Çeviren. Güheren Devrım/212$. 1902 yılında doğan ve 'Yeni Roman' akımının belli başlı temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Nathalie Sarraute, ünü Fransa sınırlarını aşan önemli bir yazardır. Yayımlanan ilk kitabıyla (Yönelişler, 1939), Sartre ve Max Jacob gibi ünlü yazarlarca övgüye değer bulunmuş, Les fruits d'or adlı kirabıyla 1963'te Uluslararası Edebiyat Odülü'nü kazanmıştır. Nathalie Sarraute, Çocukluk adlı bu kitabında bize çocukluk anılarını anlatıyor. Kitap, Nathalie Sarraute ile kendi ikizi arasında geçen bir diyalog biçiminde kaleme alınmış, Ikizi, Nathalie Sarraute'un dikkatini çekerek, kuşkulanarak, sorular sorarak, belirli şeyler üzerinde ısrarla durarak, onun Paris, Ivanovo, Isviçre, Petersburg, yeniden Paris arasında geçen çocukluk dönemine ait bazı anları, bazı davranışları, içine gömüldükleri koruyucu kabuğun altından çekip çıkarmasını sağlamaya çalışır. Istanbul'da Yeme tçme Sanatı/Wining&Dining in Istanbul/ interMedia Istanbul'da Yeme îçme Sanatı/ Wining&Dining in Istanbul adlı serinin birinci kitabı, 1995 yılının Eylül ayı başlarında piyasaya çıkmış ve büyük bir ilgi görmüştü. Yeme tçme Sanatı'nın ikincisi güncelleştirilerek değişik bir görünüşle ve değişik bir isim altında hazırlanmış. Kitap, şehrin belli bir bölgesinde nereye gideceğiniz veya adını duyduğnuz restoranları nasıl bulacağınız gibi konularda size yardımcı olmanın yanı sıra, bu yerlere gittiğinizde ne yiyebileceğiniz konusunda da ipuçları veriyor. Yıllardır Istanbul'da yaşayanlar için bile önemli bir rehber. Osmanlılarda Din ve Devlet/ Muammer Sencer/ Toplumsal Dönüsüm Yayınları/ 224 s. Şeriat yanlısı bir siyasi partinin ve 0SMAUL1URD* hareketlerin pervasızlaştığı; topluD!N V OEVIET E mun her kesiminde doğurdğu karşıtlığın yükselttiği "laiklik" sloganı bir kez daha tarihe eğilmemize neden oldu. Değerli bilim adamı Muammer Sencer'in "Osmanlılarda Din ve Devlet" bilimsel araştırması günümüzün bu tartışma ve çatışmasına ışık tutan bir çalışma. Prof. Dr. Bülent Davcr, Prof. Dr. Faruk Erem, Ord. Prof. Dr. Envcr Ziya Karal, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ve Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'ndan kurulu jüri tarafından TRT'nin 1971'de "Laiklik dalı"nda "Bilimsel Araştırma Odülü" kazanan Muammer Sencer'in bu eseri, Osmanlılar'ın hiç de şeriat kurallarıyla yönetilmediklerini kanıtlıyor. Muammer Sencer şunlan söylüyor: "Satırlarımızı yakından izleyenler, eski Türklerin salt teokratik devlet kurmadığını, tarihsel oluşumu sürdüren Osmanlılarınsa salt tslamcı olmadığını görerek; şeriatla Osmanh sultanlığını özdeş tutan sağcı cephenin çelişmeye düştüğünü çıkarsayacaktır. • SAYFA 17 TürkAlman tlişkilerinde Din Tabu mu?TürkAlman Sempozyumu 1996/ KörberVakfı Türkiye Projen Yayını/ 1X4 s Hıristiyanlık ve lslam bu iki din Almanya'da ve Türkiye'de ne ölçüde etkili? Sekülerizm ve Laisizm iki ülke arasında, dinle devlet işlerinin ayrılması bakımından ne fark var? Din ve Siyaset İki ülkenin farklı yönelişleri aralarındaki ilişkileri nasıl etkiliyor? KörberVakfı'nın 1996 Mayıs ayında düzenlediği ikinci sempozyumu TürkAlman ilişkilerinin oldukça tabulaştırılmış olan bu yönlerini tartışmaya açtı. Elinizdeki kitap iki ülkenin çeşitli grupların ve kurumların temsUcilerinin arasında yoğun ve açıksözlü bir biçimde yürütülen fikir alışverişini belgeliyor. TürkAlman diyaloğuna pratik katkılarda bulunmak üzere temel bilgilcri, tcmas edilebilecek adresleri ve geniş kapsamlı kaynakları içeriyor. Felsefi Aklın Eleştirisi/ Orhan Gökdemir/ Göçebe Yayınları/ 116 s Felsefi Aklın Eleştirisi, din, felsefe ve tarih arasındaki ilişkiler üzerine bir çalışma. Dolayısıyla, dinden doğmuş ve tarihi doğurmuş olması nedeniyle çahşmanın odağında felsefe var. Yazar, bu ilişkiyi yeniden kurmak üzere çağlarla yeniden ilişki kurmaya çağırıyor okuru; ve "Teoloji, ortaçağda kilise babaları sınıfının tannsal bir otoriteyi dayandırdıkları sınıfsal egemenlilderinin düşünsel ifadesi ise, felsefe de burjuva sınıfın dünyevi otoritesinin iktisadi gücünün bir ifadesidir. ... Bu yüzden felsefenin dünyeviliğini, felsefi aklın bir ilerlemesi olarak ele almalıyız. O, Novs ordo Seclerum'un (Yeni Seculier Düzen'in) bir gereği olarak dünyevi olduğundan, egemenliğini de ona borçludur" diyor. Buna karşılık felsefenin dünyeviliği spekülatiftir; dini yaratan koşullar sürdüğü için bu ilişkiyi açıklamak üzere ondan doğan bir başka disiplini, siyasal iktisadi yardıma çağırmak gereklidir. Yazara göre felsefedeki "insan"ın içeriğini ancak siyasal iktisat ele verebilir. Bu ilişki de ancak bir "tarih felsefesi" olarak belirebilecek tarihinin ise kcndisi olmak üzere, diğerleriyle mutlak bir hesaplaşmaya girmesi kaçınılmazdır. Tarih bu hesaplaşmaya girmedikçe, bir sıkıntı olarak kalmaya mahkumdur diyor yazar. Yeni Sağ Yeni Aldatmaca/ Rıdvan Budak, Bayram Meral, Salim Uslu, îsmail Hakkı Önal, îzzet Çetin, Bayram Yıldtrım, Ytlmaz Karahasan, Mehmet YükselBarkurt, Ata Soyer, Mustafa Gazalcı, Önder Özdemir, Sadun Aren/ Yayıma Hazırlayan Isık Kansu/ tmge Kitabevi/ 128 s Uygarlığı bugüne taşıyan bilimsel gelişmelerdeki, insanın doğanın büyük bir özenle sakladığı gizleri birer birer çözmesindeki en önemli