Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ali Yüce son şiirlerini yayımladı Sevnim Servetimdir Ali Yüce, Türk toplumunun aydınlık bir çağdaş ortamda yaşamasından yanadır. Bu ortamda özgürlük olması, silahların susması, herkesin kendi inancı içinde özgür olması, dilimizin de yaDancı sözcüklerin sömürgesi olmaması görüşündedir. Bu görüşlerini, sözcükleri silah gibi kullanarak, onlarla savaşarak gerçeğe ulaşmayı yeğlemektedir. Birtakım olumsuzluklarla, tersliklerle sözcükleriyle savaşmaktadır MUZAFFER UYGUNER li Yüce, son yıllarda yazıp yayımladığı şiirlerini bir kitapta toplamış ve bize sunmuş, adını da Sevgim Servetimdir koymuş. Bilindiği üzere, Ali Yüce şiirimizde değişik bir izlek izlemektedir. Bu kitabının son sayfasında "Gördüğünüz gibi / Ben aslında şiir yazmıyorum / Kavga ediyorum sözcüklerle" diyor. Evct, sözcüklerle kavga eder, bazı şiirlerinde onlardan boncuklar örer. Ama, bu kitabındaki şiirleri de gösteriyor ki, onun kavgası sözcüklerle olduğu gibi aykırılıkladır. Şiirlerinde sömürgenler, politikacılar, doğa ve insanlık düşmanları, baskıcılar, işkenceciler, kitap dıişmanları, dinci yobazlar, bilim karşıtları ile de kavga etmektedir. Bazı şiirlerinde bölüm bölüm bu konulardaki kavga çeşitlemelerini görürüz. Kakafoniye ve uzatıya gitmeden bu konuları işleyiverir. Şiirlerinde bir alaysama, gırgır geçme sezilir. Çok basitmiş gibi görünen şiirlerinde derin bir zekânın yer aldığını, öykünülmesi zor bir yapıyı kolayca ortaya koyduğunu görüyoruz. Çok değişik sözcüklerle değişik bir şiir yapısı lcurmaktadır. Bu kitabındaki şiirlerinde çok değişik konulara eğilmiştir. Özellikle toplum, yobazlık, karanlığa giden yol, yalancı politika ve özgürlük konuları geniş yer tutmaktadır. Bu arada şiire, şiirine yönelik dizelerle sözcük ve dil konularına da eğilmiştir. Ali Yüce, yabancı sözcüklerin karşısındadır. "Osmanlı Cumhuriyeti" başlıklı şiirinde, o zamanki, o anlayıştakı ozanlar için şunları yazmıştır: "Çarşaf giydirirdi sözcüklerc / Başörtüsü örterdi rahmetli / Arapça Farsça miyavlar / Osmanlıca kükrerdi" (s.44). Türkçeye Arapça yamalar yapıldığını, sözcüklerin sakız gibi çiğnendiğini de söylemiştir bu şiirinde. "Dil Savaşlan" ile ilgili şiirlerinden birinde de "Atatürk ve laiklik karşıtı / Fesli sarıklı agelli / Arapça Farsça sözcükler / Nara ata ata yürüdüler" diyerek Osmanhcaya yönelişin karşısına çıkmaktadır. Toplumdaki olumsuz davranışlar, eskiye yönelişler onu rahatsız etmektedir. "Salamura" adlışiirinin "Kabuğuylayutar dünyayı / Ahlak ve namus Dekçisi" dizeleri önemli bir görüntünun söylemidir. "Doğunun kafes kadınları" onun için kekeme bülbüiler gibidir. "Tilkiler" şiiri, toplumdaki çıkarcıların yergisi sayılabilir; "biraz daha kararsın şu labirent / Birbirini bulamasın" tilkiler dizeleri bir isteğin söylemi olduğu gibi şiirin sonundaki "Yakın ışıklan da görelim / Kimin oturağı altından / Kimin sarayı kimin sırtında' dizeleri de durumun başka bir söylemidir. Toplumdaki olumsuz görüşlerden birini de "Kendileri" şiirinde şöyle ortaya atmıştır: "Hem kölelikten kurtulmuş / Hem Atatürk'e düşman / Üzgün Arap olmadığına / Türk doğduğuna bin pişman" (s.50). Bir "safsata mühendisi' de Yunus'tan şiir okuyanlann katlinin gerektiğini buyurmuş ona göre. Oysa "Enflasyon kokuyor grev kokuvor / Çöp ve sinek kokuyordu / Mikrop kokuyordu" diye betimlediği Ankara'da politikacılar neler söylüyordu. Bunun gibi daha ne görüntüler var toplumumuzda. Sözgelimi, "Devletli" şiirinde okuduğumuz şu dizeler gerçeğin bir başka yüzünü betimliyor: "Köpeğin tasmasını / Altından yaptırıyor / Servet adamı / Halka kıtlık satıyor / Anadolu'da bir baba" (s. 128). Bu dizeler, toplumumuzdaki acınacak durumun bir tablosu olarak görülebilir. Evet, "Ekonomik bunalımdan / Kurtarmak için ülkeyi / Cezvede pişirdi çorbasını / Kahve kaşığıyla içti emekli" (149). Bu durumu gören politikacı var mı? Onlar, yalan uyaurmakJa uğraşmaktalar diyebiliriz. Onlara göre, her şey en iyi düzeye gelmiştir. Yüce, bu dizelerde de görüldüğü gibi, toplumu en iyi biçimde yönlendiren, gösteren bir ozandır. Toplumu algılayışını ve bu algılama ortamında gerçekleri şiirselliğin mahzenlerinde eriterek ortaya koymaktadır. Son zamanlarda ülkemizde, toplumun Toplumdakl olumsuzhıklar A bazı bölümlerinde dinsel bir yobazlık, geriye dönüş çabaları görülmektedir. Sakal bırakmak, yasaya aykırı olarak sarık sarmak Tanrı'ya yakınlık mıdır? Kendilerinin dinin bekçisi gibi gören bu gibi kişiler bazı girişimlerde bulunmaktadır. Politika da dine alet edilmiş, dinin sömürüsü altına alınmıştır. Mehmet Akif sağ olsaydı, bir dizesini şöyle yazardı belki: "Bir de siyaset sokup araya / Güzelim dini çevirdiler maskaraya". Yüce, "Postmodern Dünya" başlıklı şiirinin bir yerinde, Ben artık bundan böyle Uzayda muzayda değil Bir öküzün boynuzunda Tanrıdan başka kimscnin Bilmediği bir yerdeyim dizelerini yazmış, Tanrı ilekendisi arasındaki kutsallığı ortaya koymuştur. "Postmodern Piknik" şiiri, gerçeğe aykırı din anlayışının göstergesidir. Bu şiir, gerçekdışılığın ortaya konulmasıdır, diyebilirim. Bir şiirinde de "Hayal ediyorum öyleyse varım / Gerçeksiz gerçek düşsüz düş / Görüyorum öyleyse varım" dizeleriyle gerçek dışı uyduruların karşısına çıkıvermiştir. Şiirin sonunda da "Laiklik muskamı yitirdim" dizesi onun değil ulusun yitirdiği nesneyi belirtiyor. ' Osmanlı Cumuriyeti" şiiri de eskiye özenenlerin yergisiuir. "Eskimiş masallar getirir / Satardı yeni fiyatına' bugün bazı kişiler. Bugün artık "Laikliğe çarşaf giydirdik / Yatalak demokrasimizi / Ejderha sütüyle besledik" (s.47). Bir zamanlar "Safsata satardı softalar / Bunca aydınlıktan sonra / Şimdi de satıyorlar" (s.49). Çünkü,"Yılandan korkar gibi / Korkup kaçmış aydınlıktan" bu kişiler (s.51). Ülkemizdeki bu eskiye dönüşün biraz eski yıllara dayandığını şu dizeleriyle belirtmiştir: " 1950'lerde başladım/ Din ticareti yapmaya / Kırk yıfdır din satıyorum / Safsata satıyorum halka" (s.58). Ali Yüce daha başka şiirlerinde de değinmiştir bu konuya. Sıvas olayları üzerine yazdığı şiirlerinden birinde, "Sıvas sokaklarında / Yürümeye başlıyor karanlık / Kükreyip köpürerek / Ulumaya başlıyor karanlık (s.52) dizelerini okuruz. Bu, gerçeğin başka bir yönü sayılır mı? Yoksa gerçek bu mu? Bu kara canavar tnsan yakıyor cayır cayır Özgürlük demokrasi yakıyor Atatürk'ü yakıyor meydanlarda Sen maç izler gibi izliyorsun Boyundan utan devlet (s.55) dizeleri birer düş mü? Ama, "Düşünmek suç duymak yasak / Atın şu özgürlüğü içeri / Aydınlığı ağzınıza almayın / Cezası varvallaha" (s.71). "Atın çağdaş uygarlığı içeri / Laikliği benzin dolcüp yakın" (s.74) dizeleriyle gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır. Ona göre "Bir tahta kafa / Düşünceyi falakaya yatırmış"tır (s. 110); ama, "Karanlık satıyor haflca / Cennet cehennem satıyor" (s.129). Günümüz politikacıları, oy edinebilmek, alabilmek için dinselliğe yaslanmaktadır. "Politikacı olacam ben / Yalancı dolanca madrabaz" dizeleri politikacılar konusundaki görüşlerini yansıtır. Onun politikacılık ile ilgisi yoktur, o "küçük bir şair olmuş" ve "sözcükler ağlatmış"tır şiirlerinde. Ona göre politıkacı, günümüz politikacısı "Ortaçağlı medya kedisi"dir ve "Notasız miyavlıyor ekranda / Partisinden boşanmış vah vah / Allah rızası için fakire bir oy' diyor (s.72). Halbuki "Eğri büğrü iplerde" siyaset oynanmaz. Ama, "Maç izler gibi izliyor büyüklerim / Amigoluk yaıyor vahşete / Göbek atıp oynuyor"lar. [albuki, "gerçeğin güzel avnasında" görmek gerekir gerçeği... Halbuki, "çok sayın kösele yüzüne / Bakıp bakıp mutlıı olmaktan', "çok sayın yolsuzluk dosyalarına" bakmaya zaman bile bulamıyorlar. "Ankara rCokuyordu" şiiri, vur dumduvmazlığın,gerçekliğigörmezliğin bir tabıosudur. "Gırtlağını yırta yırta / Şişire şişire avurtlarını / Bağırıyor karanlıkçı' ama, politikacılar bu sesi duymuyor; "Bümiyorum o mu Tanrıdan" kortcuyor. "Son Model Ayı" şiiri de gerçeğin başka bir yönüne ayna tutmaktadır. Bunu izleyen "Ahlak Bekçisi" de gerçeğin değişik yönünü irdelemektedir. "Kurukafa' şiirinde ise, değersiz kişilerin birbirlerini pohpohlaması gerçeğine ışık tutmaktadır. Peki, bu toplumsal ortamda özgürlüğe nasıl bakılıyor? Özgürlüğün bekçileri nerede? O Dekçiler, "Tahta atın karnında / Tuzağındayız emperyalizmin" diye dert yanmaktadır. Çünkü, "Türkü söylemeyi insanlara / Yasak buyurmuşlar." Özgürlükçülerin kalemi ceplcrinde can veriyor artık, "Zincir ve kelepçe yapıyor / Özgürlük yapmıyor fabrıkalar." Halbuki, "Saksılara dikilmesin mutluluk / Herkes yaşamaya doysun" (s.124). Bazılarına göre özgürlük var, "Çığ gibi büyümüş demokrasi". "Uy Uy Uygarlık Barbar Uygarlık" şiirinde Benim bildiğim uygarlık Silâh taşımaz cebinde Insan öldürüp kan dökmez Kan döken uygarlığa Uygarlık denmez dizeleri ile çıkıyor karşımıza. Ona göre, "Duracak bir gün / Kanla dönen bu değirmen", yeni bir güneş doğacak, karanlık günler bitecek. Ali Yüce, sözcüklerin simgeselliğinde gördüğü olumsuzluklara ışık tutmakta ve herkese seslenmektedir. Yukarıda andığımız gibi, "Gördüğünüz gibi / Ben aslında şiir yazmıyorum / Kavga ediyorum sözcüklerle" diyor. Aslında, sözcükleri kullanarak kavga ediyor birçok olumsuzlukla, eleştirisini ortaya koyuyor. Toplumsal gerçekler arasında dil sorunu da var elbette. Şiirlerinde, Türkçe sözcüklere önem vermeyenlerle de karşı görüşte olduğunu ortaya koymaktadır. Bu görüşlerini Şiirin Dili, Yapısı, tşlevi (1) adlı kıtabında da ortaya koymuştur. Bu kitaptaki bazı şiirlerinde bu görüşünü açıklamaktadır. Eskilerin ya da bazı kişilerin sözcüklere çarşaf giydirdiğine, başörtüsü örttüğünc, Arapça ve Farsça miyavladıklarına değinmiştir. Bazıları da "Saldırdılar tabelalara / Binlerce Türkçe sözcüğü / tşgal altına aldılar". Kitabında "Dil Savaşlan" ayrı bir bölüm oluşturmaktadır. Bu bölümde yer alan *TheŞiirmatik" ve "ThcŞiirburger" adlı şiirlerinde birçok lngilizce sözcük yerleştirerek günümüzdeki bir olumsuz akıma karşı çıkmaktadır. Ali Yüce, Türk toplumunun aydınlık bir çağdaş ortamda yaşamasından yanadır. Bu ortamda özgürlük olması, silahlann susması, herkesin kendi inancı içinde özgür olması, dilimizin de yabancı sözcüklerin sömürgesi olmaması görüşündedir. Bu görüşlerini, sözcükleri silan gibi kullanarak, onlarla savaşarak gerçeğe ulaşmayı yeğlemektedir. Birtakım olumsuzluklarla, tersliklerle sözcükleriyle savaşmaktadır. Alaysamanın doruklannda simgeselliğin de gücüne yaslanarak görüşlerini şiirle söyiemektedir. Şiirleri, şiirimizde kendine özgü bir izleğin ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sevgim Servetimdir diyerek, topluma ve toplumun güncel bazı sorunfarına sevgiyle yaklaşmakta, sevgiyle çözüm aramaktadır. Türkçe sözcüklerin gücü, onun en büyük yardımcısıdır.» (1). Bu kitap ile ilgili yazı Cumhuriyet Kitap ekinin 13 Mart 1997 tarih ve 369. sayısında yayımlanırken. Asılacak Kitap, yanlış olarak Asılacak Kadın olarak dizilmiştir. Düzeltiyoruz. Sevgim Servetimdir/ Ali Yüce/ Şıırler/bügı Yayım/ Ankara 1997/ 155 ç C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 391 Ozgürlüğe bakış E SAYFA 12