20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arion Yayınevi Arkeoloji Dizisi içinde; Ekim 1995'te ilk cildi Arkeolog înci Delemen'in çevirisi ile yayımlanan; Eskiçağda Ege Bölgesi; Nisan 1997'de Arkeolog Hande Kökten'in çevirisi ile Eskiçağda Lykia Bölgesi ve Mayıs 1997'de yine Arkeolog tnci Delemen ve Sedef Çokay'ın çevirisi ile Eskiçağda Güney Kıyılar adlı eserleri Türkçeye kazandırdı. Ve yakın bir zaman içinde; Eskiçağda Menderes in Ötesi yayımlanacak. Arkeolog Ahmet Yaraş George E. Bean ve bu eserleri tanıtıyor. AHMET YARAS ygarlıklar mozaiği olarak tanımlanan Anadolu'nun gizemli tarihi ve arkeolojik kalıntıları, geçen yüzyılın başından itibaren Avrupalı seyyanlarının ilgisini çekmiştir. Buniar arasında Chandler, Arundell, Hamilton, Fellows, Lanckronski gibi önemli seyyahlar vardır. Bazen gemilerle bazen de kara yolu ile ekipler halinde günlerce süren zorlu yolcululda gelinen imparatorluk topraklarında macera dolu günler vaşarlardı. Ancak bu seyyahlar geçtikleri yerlerin; coğrafya, arkeoloji, antropoloji, epigrafi, etnoloji gibi bütün konularından bahseden günlükler yazmışlardı. Hatta beraberinde getirdikleri yetenekli çizimcilere gravürleri çizdirmişlerdi. Bunlan da çok geçmeden kendi ülkelerinde yayımlamışlardı. Bugün kaybolan pek çok değerli bilginin aydınlanmasını bu seyyahların eserlerine borçluyuz. George E. Bean tik Grek'in dil ve kültürüne karşı büyük ilgisi.yardı. 1944 yılında başladığı îstanbul Üniversitesi'nde, 1971 yılına kadar aralıksız 27 yıl görev yaptı. Yaptığı çalışmalardan dolayı üniversite senatosu, 1965 yılında kendisine 'Onursal Profesörlük unvanını verdi. Bean, Anadolu'da henüz yeşermeye başlayan eskiçağ bilimlerine önemli katkJarı olan araştırmalar yaptı. Epigrafya ve tarihi coğrafya alanında yoğunlaştığı arastırmalarının sonuçlarını çok sayıda maKale ve kitapta yayırnladı. 1950'li yıllarda Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği genç Türk arkeologları yurda dönmüşler T.T. Kurumu'nun sağladığı birkaç ciple Anadolu'yu taramaya başIamışlardı. Bu dönemlerde hâlâ antik kaynaklarda adı geçen ancak henüz lokalizasyonu yapılamayan veya kalıntıları tespit edilen ancak isimlendirilemeyen pek çok kent vardı. Genç kusaklar daha çok kalıntı ismine kendı adfarına imza kovmak için olabildiğince hızlı ancak çok kısıtlı olanaklarla bütün Anadolu'yu dolaşmaya başlamışlardı. G. E. Bean ise, kendi olanakları ile tüm Batı ve Güney sahillerıni belli bir program çerçevesinde dolaşmayı ilke edinmişti. Bu nedenle bellı bir periodda günlerce zorluklarla suren gezi programıarı yapıyordu. Yaklaşık 25 yıl boyunca tatillerinin büyük bir kısmını, Anadolu'nun bütün kıyılarını dolaşarak değerlendirdi. Bean, 1.98 m'ye ulaşan boyuyla Türk otobüslerine sığmıyordu. Bu nedenle arkadakı bagaj bölmünde yolculuk etmek zorunda kaldıSı tatlı bir tebcssümle anlatılır. Bu seyahatleri sırasında otellerde eğilip bükülmediği bir yatağa hiçbir zaman kavuşamamıştı. Bean, bu olayı; "Türkiye'de tam gelişmiş bir erkek duşünülerek yatak yapılmamış" diye espiri ile yorumluyordu. Her şeyi olduğu gibi kabul eden araştırmacının, bütün olumsuzluklara karşm yüzünü astığı etrafındakilerce görülmemişti. Bu etkileyici boyunun yanı sıra uzun yıllar Istanbul'da yaşamış olmasından dolayı, Istanbul Türkçesini kusursuz kullanabiliyordu. Büyük zorluklarla ulaştığı yerleşmelere gittiğinde ilk işi, köy kahvesine uöramak ve çevresindekıİerle koyu bir sonbete girmelc oluyordu. Gelme nedenlerinden önce hasat ve günün önemli gelişmelerini içeren bir ön konuşmayla köyün ileri gelenlerinin güvenlerini Kazanıyordu. Böylece köy halkı bildiklerini veya çevrede tanık oldukları her şeyi köylülerin devimı ile 'Bin Bey'e aktanrlaraı. Bu şekilde çeyrek yüzyıl içinde yüzlerce Türk köyüne gitti. Ve sayısız eseri eskiçağ bilimlerine kazandırdı. Bugün biz araştırmacılar halen turizm canavannın girmediği kırsal kesimlerde kalmış köylerin kahvelerine gittiğimizde ilk işimiz; "Buraya Bin Bey geldi mi?" sorusunu yöneltmek olur. Bir balıkçı kahvesinde yarım yüzyılı devirmiş olup da onu tanımayan çok nadirdir. Bugünün göreceli yaşlıları o dönemlerde Bean'ın atik delikanlılan, uzun uzun hangi kalıntılara götürdüklerinden söz ederlerken duyanlı bir araştırmacıysanız eğer, hafif kıskançlık duyarsınız. Çünkü keşfedilen o kalıntıların üzerinde şimdi tatil köyleri yükselmektedir. Ve sizin onları bir daha görme olanağınız hiç yoktur. Ve yine ancak Bean'ın anlattıkları ile yetinmek zorunda kalırsınız. Bean, gezdiği antik kentlere veya yeni saptadığı antik yerleşmelere ve günümüzdeki konumlarının belirlenmesine ayn bir önem verirdi Konuya yazıt ya da sikkeler ortaya çıkararak ve antik yazarları titizlikle değerlendirerek katkıda bulunurdu. Bu yetisinden dolayı; 1950'lerde Sir William Calder, Anadolu'nun antik dönem harıtasını hazırlarken işbirliği için Bean'ı tercih etti. Çünkü Bean kadar pek az bilim adamı bu kadar çok antik yerlesme saptamış ve adlandırmıştır. Kolayca anlaşılabilir bir dille yazma yeteneğine sahipti.Uzak görüşlü olduğunu şimdi daha iyi kavradığımız Bean, daha o dönemlerde; Türkiye'nin turizme yö Arkeolojide bir efsane neldiğini, ancak ülke atmosferinin ciddi biçimde bozulmasına daha yıllar olduğunu çevresindekilere aktarırken sanki onlarca yıl öncesinden etrafındakileri uyarmaktaydı. Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ve ilgili Türk halkı için daha o dönemlerde büyük ihtiyaç duyulduğunu fark eden Bean, 1964 yılında arkeolojik rehberleri yazmaya koyulur. II. Dünya Savaşı sonrası özelükle Türkiye'nin Batı ve Günev kıyıları araştırmacılar için son derece ilgi çekiciydi. Aynca meraklı ve gezgın Avrupa'lılar için bu tür yayınlara ihtiyaç vardı. Çünkü o güne kadar yayımlanan benzer gezi kitaplan; J. M. Cook (The Greek in Ionia and the East Ionia ve Doğuda Yunanlılar) ve E Stark'ın (Ionia: a Quest Ionia: Bir Arayış) dışındakiler, eski eserlere yeterince yer vermezler ve güvenilmezdi. Bean'ın 196070'li yıllarda kaleme aldığı rehberlerden her biri Anadolu sahillerindeki bir bölge ile sınırlı kalmıştır. Batı Anadolu (Ionia, Aiolia) ve yalcın :vresi ile sınırlandınlmış Agean Turkeyskiçağda Ege Bölgesi serinin ilk kitabıdır. Danci eserinde Güneybatı Anadolu'yu (Pamppylia ve Pisidia) anlatan, Turkey's Soutnern Shore Eskiçağda Güney Kıyılar ve Karya bölgesini inceleyen Turkey Beyond the Maeander Eskiçağda Menderes'in Ötesi dördüncü ve son cildinde ise Güneybatı Anadolu'da Teke Yarımadası ve çevresinde önemli bir kültür oluşturan Lykia'yı irdeleyen Lykian Turkey Eskiçağda Lykia Bölgesi oluşturuyordu. Arion Yayınevi edebiyat dizilerinin yanında, Arkeoloji Dizisi içinde; Ekim 1995'te ilk cildi Arkeolog înci Delemen'in çevirisi ile yayımlanan; Eskiçağda Ege Bölgesi; Nisan 1997'de Arkeolog Hande Kökten'in çevirisi ile Eskiçağda Lykia Bölgesi ve Mayıs 1997'de yine Arkeolog înci Delemen ve Sedef Çokay'ın çevirisi ile Eskiçağda Güney Kıyılar adu eserleri Türkçeye kazandırdı. Ve yakın bir zaman içinde; Eskiçağda Menderes'in Ötesi yayımlanacak. Avrupa'da ydlardır binlerce baskı yapılan ve Türkiye kıyıları ve kentleri için artık klasikleşmiş olan dört ciltlik eser, Türkçeye kazandırılmış olacak. Aynı boyudarda birinci hamur Kâğıda basılan eserler, daha sonra karton rjir gömlek içinde set olarak piyasaya çıkacak. Bean, çok iyi tanımasına karşın, kendini Bizans ve Türk uygarlıkları ile ilgilı yazı yazmaya yetkili görmeyecek kadar alçakgönüllüydü. Bu nedenle eserlerinin tümünde başlangıcından ÎS 300'e kadar var olan kalıntılardan söz eder. Ancak Rehberlere duyulan Uıtlyaç g U 19. yy'a kadar Istanbul yaşantısını, lzmit evlerini, Iznik surlarını, Bolu ormanlarını, Konya'nın kapısındaki çıplak heykellerin varhğını, toplumda egemen olan hoşgörüyü, renklıliği, çok dilli gündelik yaşamı, ticareti, büyük bir özveri ve heyecanla çizilmiş gravürler ve metinlerden öğreniyoruz. Bu seyyahlardan yaklaşık bir elli altmış yd sonra, Türkiyc Cumhuriyeti'nın temellerinin atıldığı ve yüzünü Batı'ya çevirdiği daha ilk yıllarda, Atatürk, gerçeği kavramış, bu eşsiz mozaiğe sahip çıkmak için öğrencileri yurtdışına göndermeye başlamıştı. Avrupa'da ise 1. Dünya Savaşı sonrası yaşanan şaşkınlığın ardından yeniden ancak daha bilimsel resmi gezi ve araştırmalar yapılmaya başlanmıştı. Eski eser kaçakçılığını önlenmek için artık daha resmi izinler alınıyor, bilimsel kazı ve araştırmalar yeni şartlara bağlanıyordu. Avrupa'da II. Dünya Savaşı öncesinde başlayan gerginlik, savaşa girmeyen Türkiye Cumhuriyeti'nin akademik alanda belki de en isabedi kararı olan yabancı uzmanları Türkiye'de toplama girişimi başanya ulaşmıştı. Artık pek çok bilim dalı, Avrupa'dan kaçan uzmanlarca Türkiye'de kurulmuş veya daha da güçlenmişti. Türk üniversiteleri yelkenlerinde yeni ve güçlü bir rüzgâr yakalamışlardı. Işte bu rüzgârı en çok duyumsayan üniversite ve kürsülerden biri olan Istanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı kürsüsüydü. Savaş mağduru ülkelerden kaçan ve çalışmak için gelen biiimadamlarından biıı de lngiliz George E. Bean'dı. 1944 yılında,Türkiye'ycgeldiğinde41 yaşındaydı. Ingiltere'de St. Paul vePembroke Koleji'nde eğitimıni tamamlayan Bean, anSAYFA 8 Bnlmssl gezf ve araştırmalar Ephesos. Hadrlan Tapınağı (üstte), Limyra.Lykla lahtl (yanda). CUMHURİYET KİTAP SAYI 391
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle