Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'» » " ^ ? '«, » * «v yolunu bu plaj boyunca, aşarak uçurumunu korkumuzla, bir garip ve çok uzak hüzünle. V Hazırlayan: Cevaff Çapan Bizim hâlâ bu yol, yüzünün suda kalan izleri, başını kaldırıp bakışır birlikte yürüdüğümüz yollara. Ne kadar sürdü bu serüven, ilk gülümsemesi tanrıların? BAŞLIKSIZ Bazen bir yıldızın doğuşunu görmck ne güzel Akşam üstü kuşların cıvıltısının kesıldiği saatte ruhsuz ve gövdesiz bu yeşil belki de halâ çiçcğidir bir ezginin. Uğultudan uğultuya Çekiyorum içime tanrılardan kalan ne varsa toprağın kokusu ve dudakların ateşi arasında Senin dudakların hiç öpmeyen beni. Olüp giden manzara, kabul et beni en azından öğret bana bir basit sözcük. Bir sözcük isterdim sadece scnı sevecek ilk kez. Oğrenmekten vazgeçtim yüzünün nerede olduğunu, nerede başladığını ezgininsevgilim, inan bana, Bazen böylece kalmak daha iyidir görmek gökyüzünün soyunuşunu veda edişini tüm ışığına ve dönüştüğünü gölgelerin ezgisine. Bu gece bin kez öldüm beklerken ansızın bir düş gelecek ve karanlıkta runumla dans edecek diye, Sürdürürken gövdenin karanlıklarında sarsıntılı ritmini, duyuların derinliğinden yükselen saatlerin tüm sarmaJını. Sen kimsin, düşsel bir vaat mı bana çözmeyi öğreten rüzgânn niyetlerini ya da şubat soğuğunda yağmurun penceredeki ezgisini? Aşk, bana mutlu yüzünü sundu ve çevirdi gözlerini benim gökyüzüme ve bir sözcük fısıldadı bana: senin adın bu can çekişen son yıldızın son sözüydü ıslanırken kanımla yavaş yavaş ve kanım ararken senin yüreğıni. KIYIDA Kum tepeciklerini kıpırdatan rüzgârda kuşlar ötüşürler durmaksızın. ünlarla karşılaşacaksın. Zamüı zaman tanıtıyorsun kendini uçuşlarına öykünüyorsun buna mı indirgcnir ölumsüzlük? Bu jestle bir yazgıyı yineliyorsun, programlanmış genlerin bileşimı: ama gölge bu çığlıkların belirsiz gölgesi nereye yerleşecek? Ne işe yarar bir yüz? Kara gözlüklerin ötesindeki saat beş güneşi mi? Geçip giden güzelliği seyrediyorsun. Rastgele göze çarpan birkaç omuz, Işte butün bunlar yaşam dedikleri, Asla aldatmayan kişiden emin deniz ufkuna bakıyorsun, suyun çizgisi, bir saçak bulut dağıtan tüm arzularını, çekıp giden bir yüreğin nedenlerini. Bu rüzgâr kurutur dudaklarını, sözcüklerini ve alıp götürür sesini. SİLUETLER Eski, çok eski siluetler düşlenen karaltılar, neredeyse her zaman çiçeklenen, usulca açan siyah kanatlarını, kapılarını onların ve Denim krallıgımın Hiçbir yıldız yol göstermez onlara kan ve ateş uğultusundan başka. Ruhun t.utsakları, Oğretim bana aynaların bu sanatını bir tövbekâr yapm beni Geceyi izlememe i/in verin, yardıma çağırmaya şimşeğin sivri ucunu. Veryüzünün gızlerinı açıklayın bana. Kimsenin olmayan anılar, ölüm jestleri CUMHURİYET KİTAP SAYI 406 Fernando Pinto do Amaral/ Şıırler/ Kolektif Çeviri "Denizin gozlerimize soyledikleri Gecelerle gündüzleri karıştırmanın sıradan ustalım..." 2024 Ekim 1997 tarihlerinde htanbul'da Divan Şiir Çeviri Dernegi'nin Yapı Kredı Kültür Sanat Yayıncuık'ın katkılarıyla düzenledığı çeviri seminerine ikı hafta önce şiirlerini yayımladığımız Pedro Tamen'le kattlan Fernando Pinto do Amaral Portekiz şiirinin en genç temsılcılerinden. Lizbon Üniversitesi Portekiz Dili ve Edebiyatı bölümünde doçent olarak görev yapan Amaral'ın üç şiir kıtabı var. 20. yüzyıl Portekiz siiriyle ilgili eleştirel bir çalışmast ıse yayımlanmak üzere. Fernando Pinto do Amaral'ın burada okuyacağıntz şitrlerinin çevirmenleri Hüseyin Baş, Ergin Ertem ve Refik Durbaş YANKI Belirsizdir verilen sözler uzakta, çok uzakta bir yıldız. Işıltısı acımasızdır her zaman: uyurgezer kentler, dik sokaklar, dolaşıp durdum amaçsız. O zamanlar krallığımdı benim Ayın scsi, belki de ayın kendi sesiydi Susuzluğumdu kazınan oraya ki orada bıraktım ilk öpüşlcrimin atcşini. Şimdi bomboş ellerim. oraya dönüyorum, hiçbir şey bana ait değll artıkhiçbir hareketi yeryüzü ve gökyüzünün. Yalnız anlık gölgelerin uğultusu ve belirsiz bir ısım, acısını bir türlü unutamadığım. EKÎM 1988 Hep gecelcrı gclirdik eskı bir düş gıbi, boy atan otlar farların ve ayın ışığı arasında. Herkes gülümsüyordu bu takvimin birbirine benzeyen yapraklarında ve taşır hâlâ yılların valnızlığı küçiik avluya unutulmuş sesler: nereden geldiğini bilmeaiğim yeğenler, öğle ve atcşam yemekleri ve yükselen neşelı bir duman mutfağın alacakaranlığından. Şimdi iner sonbahar ağır ve soğuk ruhun yıkıntıları üzerine ve yamaçlara yaslanmış birkaç koca bina. Hangi sessizlik? Hangı sözler dayanabilir bu ölümiin uğultusuna? Havlayan bir köpek çocukluğumun göğü altında, benden uzakta, sadece bedensiz gölgeler. (SCOTOMAS)* SERlSt 2. Fırtınadan sonra daha güç ateşc sadık kalmak, bir sığınak bulmak külleri arasında bu sessiz yanardağın. Zaman kemirir sesimi ve uyutur tüm aşkı, tiitn korkuyu bir çıgiığın ağırlığı altında. direnemiyorum bu hasta yürekten çekip giden ışığa. Biliyorum ki gcrçck kıpırdar her gövdenin tozları arasında, beklerken murlu vc karanlık bir duayı yanmış bir kraterin bağrında, O cdebî ârâfatta doğar bcnim gökkuşağımın renkleri. (*) Bir gcirme bozukluğu SAYFA 14 4. Dünyayı sallayan el, kucağında taşır ağzımda yanan karanlık tümcenin ezgisini. Dil konuşur bümediöim ne varsa: sıradan sözcülder ruhsuz dudaklar arasında, açıklar bir evin içindeki ölü doğayı orada kalır ışık şafağa kadar odaiarda. Her şey güzeldir hayat tıtreyip çökerken omuzlarımıza, sessizlik kanatiarını açtığında usulca güllerin kokusunu içine çeken tanrısal soluğun altında. Spleen Nasıl da dönüyor diinya. Neye yarar bu eye yeniden dönmek ve şiir yazmak. Sensiz anı değildir anılar. Ne kadar cılız eylül ışığı, denizin dıbinde. Bazen hiçbir işe yaramaz beden de, bir kent gibi alışmış bizlerin ve başkalarının, yaşamına ve ölümüne. Hep rastlantıdır mucizeler, sakladığımız en güzel gizler. Sevmemek gerek hiç kimseyi ve zamana güvenmeK, şarkılar eşliğinde dans ediyor insanlar, tıpkj senin gibi. Bir an için inandım huzuru bulduğuma ve biitiin söylediklerine. Belki de o zaman ışıklar yanardı salt bizim için ve bıri gelırdi bizimle cin içmeye, konuşurduk anlardık tanrıların doiumu ve ölümünü tıpkı buzun kadehte eriyişinin tuhaf olgusu gibi, bir ıımııt şafağa kadar. Asla bilmedim kim oldufiunuYalnızca müzik sadık kaldl bana. Ncyc yarar bunca acıdan sonra, yeniden bir isim aramak ve bir başka hayatı yaşamak? Nasıl da dönüyor dünya. Ne kadar sahte gecenin alacakaranlığı, bu gözyaşlarının örümcek ağı. Boşuna, yükselen mutsuz dumanı cigaranın ve imkansızhkların derin özlemi. YOL Denizin gozlerimize söyledikJcri Gecelerle gündüzleri karıştırmanın sıradan ustalığı, delikanhlar, genç kızlar, kahkahalar, ağustosun belirsiz neşesi, uykusuz gecelcr, düş kırıklıkları ya da ihanetler Düşler ve düşler. Biri çızdi GtZ t^^vvwvvv^