06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MUZAFFER BUYRUKCU u soruyu soranların çoğu; Yürüdükleri her sokakta bir başka esen, okşarcasına esen lâtif, oksijen yüklü rüzgârlarıyla saçlan uçuşan, etekleri havalandırılanlardır. (Ormanlar, korular yakıldığı, bitki örtüsü tahrip edildiği, tek ya da ıki kath evlerin donattığı bahçeli sistem birtakım gözlerini hırs bürümüş çıkar çeteleri taranndan çok kath apartmanlar uğruna yok edildiği için rüzgâr yoktur artık, ciğerlere çekilecek temiz hava da yoktur, çünkü rüzgârı, temiz havayı insana ulaştıracak her şey ortadan kaldırılmıştır.) Boğaz'ın ve Marmara'nın her yanında gönülrahathğıyla denize giren, Cemal Süreya'nın, Tomris Uyar'ın, Ülkü Tamer'in Tarabya'da, Tomris'in evinin önünde kendilerini buz gibi sulara bırakmaları gözlerimin önündedir denizsiz duramayan, denizle ilişkiyi bir yaşam biçimi haline getiren ve günde binlerce kez denizden, maviden, yosundan, balıktan söz edenlerdir. (Artık Boğaz'da da, Marmara'da da denize airilemiyor. Lagımlardan akanların, fabrıka atıklarının canlı yaşamı öldürdüğü bir pislik havuzudur, bir mikrop yuvasıdır oralar. Bir törene, bir düğüne hazırlanırcasına gıcır gıcır giysilerini sırtlarına geçirerek îstanbııl'un en seçkin, en uygar, en özgür, en Batılı, en evrensel degerlerin sergilendig'i, Türk, Rum, Ermeni, Yahudı rnozaiuinin eşsiz örneği Beyoğlu'na giden ve Çıçek Pasajı'nda midyc tavasıyla, haşlanmış karidesle, kekikli kokoreçle vc kabukları soyulmuş buzlu bademle Bomonti'nin ünlii fıçı birasını midelerine indirenlerdir. Selçuk Erez'den htanbul'a özlem B Istanbul Nerededir? Daha önce yayımladığı "Aklımızın Ambargoları", "Milli Fizik Milli Kimya" yapıtlanyla, topulumumuz ve insanımızı ilgilendiren her şeye cıeğinen ve kendine özgü bir anlatımla sergileyen Selçuk Erez, "Istanbul Nerededir"de de, özellikle Istanbul'da yaşayanlarm canlarını sıkan, canlannı güldüren ya da hiç farkına varmadıkları, hiç üzerine eğilmedikleri odaklarda bulunanları, kaynaklarda gizlenenleri, mutlaka görülmesi, duyulması ve elde edilmesi gerekenleri kurcalamaktadır. Evet, onların îstanbul'a ilişkin her şeyi bilmelerini, yerleştikleri, büyüdükleri, gezindikleri ve üredikleri, arkadaşlarının ellerini sıktıkları, sevgililerini öptükleri topraklarda bir yabancı gibi dolaşmamalarını istemektedir. bulunmaz çok değerli mücevherler gibi belleklerinde saklayanlardır. (Abdullah Efendi artık Beyoğlu'nda degildir...orasını onurlandıran müşterileri de Beyoğlu'nda değildir.) Ben de birkaç kez gittim Abdullah Efendi Lokantası'na ve üstad Yahya Kemal'i tavuk yerken gördüm. Cıöğsüne kocaman, bembeyaz bir peçetc takmıştı ve müthiş şişmandı. "Istanbul Nerdedir" sorusuna yanıt verecek vüzbinlerce insan ve sorun var dır ama ben en iyisi sözümü burada bağlayayım da degerli yazar Selçuk Erez'in "Istanbul Nerededir Orada Kimler Yaşar" kitabına geçeyim. Daha önce yayımladı|ı "Aklımızın Ambargoları/Milli Fizik Milli Kimya" yapıtlanyla, topulmumuz ve insanımızı ilgilendıren her şeye değinen ve kendine özgü bir anlatımla sergileyen Selçuk Erez, "tstanbul Nerededır"de de, özellikle Istanbul'da yasayanların canlarını sıkan, canlarını güluüren ya da hiç farkına varmadıkları, hiç üzerine eğilmedikleri odaklarda bulunanları, kaynaklarda gizlenenleri, mutlaka görülmesi, duyulması ve elde edilmesi gerekenleri kurcalamaktadır. Evet, onların îstanbul'a ilişkin her şeyi bilmelerini, yerleştikleri, büyüdükleri, gezindikleri ve üredikleri, arkadaşlarının ellerini sıktıkları, sevgililerini öptükleri topraklarda bir yabancı gibi dolaşmamalarını istemektedir. Çok haklıdır Selçuk Erez, yerden gdj5e kadar haklıdır. Bilgisizlik, görgüsüzlük, zevksizlik, insanı ilkcl çizgide tutan bir zincirin halkalarıdır, insanı içten kcmirir've bilgisizlik, görgüsüzlÜK, zevksizliktcn kurtulmadıkça o kemirici hastalıktan da kurtulmanm olanaöı yoktur. Selçuk Erez, "Istanbul Nereuedir"e yazdığı önsözde, "Hiroşima'vı atom, Varşova'yı 1 Iıtler, Kobe'yı zelzelc, Pompei'yi Vezüv mahvctmiştir. lstanbul'u da yoğun görgüsüzlük yiyip bitirmektedir./ Onun için îstanbul'da yaşayan, onun geleceğini ilgilendiren konularda oy kullananlara ve bazen de bu konuda birinci derecede sorumlu bulunanlara biraz kentlilik görgüsü aşılamak, biraz da Istanbulluluk bilincini oluşturmaya çalışmak gerek." demektedir ve eklemektedir. "Istanbul'u anlamanın yolu, tstanbullular'la konusmaktır. Istanbullular'la konuşabilmeK için onların dillerini iyi bilmek gerekir." Eski bir lstanbullu olan ve lstanbul'u taparcasına seven, ona katılan her parçaya sevinen, ondan koparılan ve biçimini, karakterini, coğrafyasını bozan her parçaya üzülen Selçuk Erez, bu dili ve dilin yapısında bulunan sorularla yanıtlannı gerçekten de iyi bilmektedir. Ve bu kentte yaşayan bir aydın sorumluluğuyla ileri atılır, varlıklarıyla, görevleriyle, eylemleriyle yaşamın gürültülü patırtılı ya da sakin akışına katkıda bulunan ama ünlü olmadıklarından ötürü ne yapıp cttıkleri kalabalıklar tarafından bilinmeyen değerlerle ilgilenir, onları arar, bulur, konuşur, konuşturur ve derlediği malzemeyi okura sunar. Sahaflar çarşısında kimsenin değerini farkedemcdigi kitapları hemen farkeden Kemal Elker'den söz eder. Kemal Elker, araştıran, inceleyen, kültür hazinelerimizin kapalı kapılarını açan, birçok bilim adamının kuşkuyla karşıladıgı bir yapıta 'odur' diyen bir bilinçtir. "Türk Ya/ı Sanatları Müzcsı'ni kurup milyonlarca lira değerinde olan yazı ko leksiyonunu hibe ederek bu müzeyi zenginlcştiren yine Kemal Elker'di." Bir şeyler öğrenmek crcgiyle kadın sahaf Talya Nomidis'in Kurtuluş'taki evinc gider ve 'iyi bir şey yakalamak için saatlerce konuşma'yı göze alır. Vc bu konuda bir örnek verir. "Bursa'da Yenicami avlusunda esansçılıkmiskçilik yapan bir vatandaşımızı hatırladım. Ancak iki saat konuştuktan sonra 1965'te Rize'de, Çayeli'nüe belediyenin Hüsrev Kıraathanesi'nde, oflunun dogdugunu öğrenen bir adamın o sırada kanvedc bulunan yirmibir kişiye esans ısmarladığmı anlatmıştı." Bizans Aıkcolojısi ıızmanı olan babasının kitapçı dükkânını babası vcfat edince devralan ve yirmibeş yıl burada çalışan Talya Nomidis, Kavafis'in Mısır baskısı çok gü/el bir kitabını anımsar. Bayan Talya kitabevinde geçen yıllarını .anlatır. "Soöuk kış günlerinde dükkânda üşümeınck için habire sıcak çav içer, icine de azıciK konyak koyardım./ Yangından sonra sobadan, mangaldan korktum. Kalorifer de yoktu. Kalın bir çeketim vardı. (3nu giyer, kitap yığınları arasında otururdum. Kışları bazen günlerce dükkâna uğrayan olmazdı. Kepenkleri yarı açık dükkânda soğuktan titrer, karlı yoldan geçenlere bakardım. Fîa, bir de çok fare vardı dükkânda. Kedi kadardı fareler. Başkası olsa duramazdı o dükkânda. Oturduğum yerde onların raftan rafa gezindiklerini görürdüm. Bazen bir fare ölürdü kitapların arasında; dükkân fena kokardı. Dükkânda duramaz, birkaç gün gcçinceye kadar açmazdım dükkânı./ Kitap çalanlar olur du. Ne yapayım. Yalnızdım. Herkese CUMHURİYET KİTAP SAYI lstiklâl Caddcsı'nın ıkı yanında sıralanan sinemalarda birinci vizyon 'aşk ve macera' filmlerini seyrederken varlıklarının yepyeni duygularla, zihinlerinin yepyeni düşlerle dolup taştığını ve değiştiklerini hissedenlerdır. (Sinemalann yüzde yüze yakını kapanmış, fıçı birası yabancı sermayenin ekşı birafarına boğdurulmuş, Çiçek Pasajı'nın zevk sahibi müşterileri ortalıktan çekilmiştir. Kimlik değiştirmiştir Bcyoğlu. Artık bizim kuşağın bireyleri Beyoglıı'nu, insanı büyüleyen güzelliklerin sunulduğu bir merkez gibi görınemcktedir. Çünkü Beyoglu'nun üst yaBIM Anadolu'dan kafılclcr halinde göçen kılıksı/, kıyatet.sı/, /evksiz, hılgisiz, karacahil takımının ıstilasina uğramıştır. Yönctim, laıklığc, Atatürkçülüge, Cumhuri yete karşı ve Osmanlı dönemine özlem duyanların ellerine geçmiş, dinsel yasakIarla özgürlükler kısıtlanmıştır ve Beyoğlu, Avrupa'ya açılan pencere olmaktan çıkarılmıştır.) Yabancı ülkelerin üniversitelerinden, Galatasaray'dan, kolejlerden aldıklan insanlık serüveninde ilerleme ve ınsan olma kültürünü Doğulu yanlarıyla birleştirerek kendilerine uygun düşen bir yaşam biçimi yaratanlar, zamanlarının her anını sanat ve estetikle gergef gibi işIevenler, yazarlar, şairler, aristokrat kalıntıfarı ve 'Istanbul efcndileri'nin birlikte pasta yedikleri Markiz'in soylu ortamından etkilenenlerdir. (Markiz kapanmış, Osmanlı Grand Seigneur'ü dive nitelendirilen Yahya Kemal, Abdülnak Şinasi Hisar ve onları çok seven Haldun Taner ölmüş, kadro dağılmıştır.) Bir de her vakit gündemde olan toplumcu gerçekçi şair, romancı Attilâ Ilhan'ın çevresinde toplananlar, onun uyarlamalarıyla, yönlendirmeleriyle yeteneklerinin gücünü sergileyenler, modern bir edebiyatın temelini atma girişiminde bulunanlardır. (Baylan da yok artık. Her şey bir düş sanki) Balıkpazan'ndaki, mekân olarak küçük ama orada demlenen Orhan Veli'nin, Metin Eloğlu'nun, Cahit Irgat'ın oluşturdukları ersanevi havadan ötürü çok büyük olan Lâmbo'ya koşup her vana sinmiş anılarla, ürhan Veli ve arkadaşlarının, dostlarının, hayranlarının sesleriyle, resimleriyle, boslukta dolaşan sözcükleriyle büyülenenlerdir. (Lâmbo da mcyhane değil artık) Abdullah Efendi Lokantası'nda yemek yiyen Yahya Kemal'i, Münir Nurettin'i saatlerce seyreden ve o tarihi durumun tanıklığını eşi SAYFA 8 insanlık seruveni Kitabevlnde geçen yıllar 312\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle