28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 U B A T 1 9 8 8 • Doğan Akın'ın "Uçuran Holding"ini L. Funda Şenol değerlendirdi 3 say/ada • Muzaffer Buyrukçu, Selçuk Erez'in "Istanbul Nerededir?"ini değeriendircli 8. say/ada • Betül Çotuksöken, Nermi Uygur'la felsefe ve eğitim üzerine konuştu, Medar Atıcı "Felsefenin Çağnsı"nı değerlendirdi.. 10. say/ada Ü Şiir Atlası'nda bu hafta Durs 6rinbein'in şiirleri var 16 say/ada Afnika'da Felsefe: Afrika Felsefesi Prof. Dr. Heinz Kimmerle'nin, kültürlerarası bir felsefe kavramına doğru yolaldığı kitabı "Afrika'da Felsefe, Afrika Felsefesi" geçtiğimiz ay yayımlandı. Afrika bilgelik öğretisinden günümüz Afrika felsefesine temel bir başvuru niteliğindeki bu kapsamlı felsefe incelemesi, Afrika relsefesini • geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle ortaya koyuyor. Afrika felsefesini, dünya felsefe geleneği içindeki yerine oturtan kitap, kendi konusunda Türkçede yayımlanan ilk kitap olması bakımından da büyük değer taşıyor. Kitabın ülkemizde de gösterilmesi gereken ilgiyi toplayacağını umuyoruz ve iki yazı dışında Kimmerle ile yaptığımız bir söyleşiyi sunuyoruz. GERDRÜDİGER HOFFMANN MİTAIP Cumhuriyet P A R A S I Z E K einz Kimmerle'nin kitabı, Afrika Felsefesinin ve 'Kültürlerarası Felsefe'nin Avrupa üniversitelerinde okutulmasını amaçlayan Almanca çalışmalardan biridir. Bu elbette ki güç bir iştir. Hegel'in dünya tarihiyle ilgili çahşmaları ve Kant'ın antropoloji ve coğrafyayalcatkıları da düşünüldüğünde, Avrupa Felsefe tarihinin ırkçı önyargısının, felsefî başarıların Afrika kıtası veya Afrika'da gercekleşmcsine sürekli cngel olduğıı görülür. Üstetik bana öyle geliyor ki, soruna Avrupa tarafından baksak bile sonuçta Afrika felsefesini dikkatc almamız gerektigini görürüz. Şimdiye kadarki felsefe, özellikle de Hegelci felsefe düşünüldüğünde, bunların totalitarizmin yaratılmasına uygun bir zemin yarattıklarını ve yalnızca mutlak bir doğruluğa yönelik bir ilcrlcme ve evrcnsel olma yolunda uğraşlar verme anlayışından hareketle, Avrupa merkczlı bir sistemi bütiin dünyaya yaymaya çalıştıklarını saptarız. Bu sistem ve bu sistemin politik ve ekonomik yeniden üretim mekanizmaları, dünyanın yok olma tehlikesinin kaynağı olarak gösterilmektedir. Kimmerle, Batı uygarlığının güneyi sömürmesi yüzünden halen tamamiyle gelişmc merkezli olduğunu ve sadece bunu yapabileceğini teslim etmiş durumda. Kimmerle'ye göre böyle bir uygarlık "Varlığını uzun süre koruyabileceğini kuşkulu kıl H maktadır" (s. 269). Bundan dolayı şimdiye dek ilerleme adına sürekli önemsiz görülüp bir kenara bırakılan değişik Düşünce Biçmileri'ne yer verecek başka bir düşünüş yöntemine ulaşabilmek için yapıbozum (deconstruction) gereklidir. Afrika felsefi acaba bugün dünyadaki güncel tartışmaları daha iyi anlamamız yolunda nasıl bir rol oynayabilir? Modernizmin amaçlarınfn "insanı cehaletten, acıdan ve bovunduruktan kurtarmak" gerçckleşmesinı göz önüne aluığımızda Afrika fesefesinin Afrika kıtasını aşan bir anlamı yok mudur? Bütün bunlar Rotterdam Erasmus Üniversitesi Profesörü Heinz Kimmerle'nin Afrika felsefesiyle ilgilenmesini saölayan temel etkenler oldular. Kitabın önemli tczlerinden biri kültürlerarası felsefenin bugün için bir zorunluluk olduğu tezidir. Kültürlerarası felsefe 'diyalog' biçmınde olmalıdır. Bu bajlamda Afrika felsefesi artık rcddedilemez hale gelir. (s. 214, 215). Ancak bu diyalog, ekonomi, tcknoloji ve bilgeliktc iıstün olmayı temel alan Batı uygarlıgının egemenlik istemelerinden vazgeçilmesiyle anlam kazanabilir. "Bunun için Batı felscfesinin kendini hem verici hem de alıcı olarak, anlaması gerekir. Bu ikinci durum, Batı kültürünün görüldüğü gibikendinden yola çıkarak savuşturamayacağı ya da dayanılır sınırlarda tutamayacağı yok olma tehlikesine karşı bir bafilılaşık oluşturmaktadır." (s. 270) Bu görüşe tümüyle katılı yorum. Fakat Heinz Kimmerle'nin kültürlerarası felsefenin "yeni sömürgeciliğe karşı bir odak" kurabileceğine ilişkin görüşünün felsefenin önemini abartması olarak görüyorum. (s. 270) Kimmerle, kitabın bir diğer önemli tezini 10 Mart 1989 tarihinde Rotterdam'da yapılan "Afrika ve Hollandah Felscfecilerin İlk Ortak Sempozyumu"nda anlattı. Politik ve ekonomik gclişmenin gerekliliğini vurguladıktan sonra "kültüre daha değişik bir bakış açısıyla yaklaştığımı/ tak dirde, ekonomik gelişme, verili politik sistem, bılimin ta mamlayıcısı taraftarı ve eğitim ile tamamiyle sözde olan kültürel ifadelcrin gelişim ve ilerlemesinin eksikliği ara sındakı fark anlaşılabilir. Bu yüzden sanat ve felsefe alanlannda tabivet kavramı yoktur. Afrikalı ve Avrupalı felsefeciler ancak birbiriyle bütünüyle eşit oldukları bir nokta da buluşabilirler." dedi. Bu düsünce, hem yöntembilimsel açıdan hem de tarafların eşit olarak artışmaya katılmalarına olanak tanıdığı için dikkate degerdir. Bu da ayrıca fel scfcyi, gelişmiş ve gelişmemiş biçimınde nitelendirnıemizi olanaksız kılar. Fakat yine de ortada bazı sorunlar var: 1 Praksis, felsefenin yalnızca saf ve tinsel bir varoluşu olmadıfiını gösteriyor. Felsefe aynı zamanda sürcgen ve somut bir toplumsal yaşamı olan telsefeciye ve eğitim basınyayın ve diger bilimlerin (gerçek bilimler olarak adlanaırılan) gelişme düzeyleriyle ctkileşimlerine bağlı olan Devamı 4, sayfada. < " • CUMHURİYET K İ T A P SAYI 312
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle