Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Sevgisiz akıl, duygusuz; duvnusuz sevni. akılsızdır. Nermi Uygur ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide "Felsefenin çağrısı", daha doğrusu "çağrılan felsefe", "denemecüik", "yöntem", "kültür", "eğitim" kavramları temel konuları oluşturmakta. Her şeyi "içidışıyla" inceleyen, belirginieştirmeye çabalayan Nermi Uygur, düşünme dünyasının, "öznel dünyasının", oylumlu, derinlikli ağlarını hep yaşama, yaşamın "canalıcı" yönlerine ya da öyle kddığı yönlerine temelde her yönüne, atıyor, geriyor, indiriyor... BETÜL ÇOTUKSÖKEN stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne ilk adımı attığım 1968 Kasım'ından beri öğrencisi olmaktan onur duyduğum Hocam Nermi Uygur ile birçok konuyu içeren bir söyleşiyi gerçekleştirmek öteden beri gündemimdeydi; bu, hep istediğim bir şeydi. îşte bu istek, felsefeyi "dört duvarın arasından çıkarıp" asıl yerine kavuşturmayı bir yaşam biçimine donüştüren Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı loanna Kuçuradi'nin de "Nermi Uygur ile bir söyleşi yapmam" doğrultusundaki önerisiyle karşılaşınca, birdenbire gerçeğe dönüşüverdi. Birazdan okuyacağınız söyleşinin bir bölümü, Türkiye Felsefe Kurumu'nun Bülteni'nde (4. sayı) yer aldı. Nermi Uygur'un düşünce dünyasını "anlamaya çalışmayı" uzun zamandan beri ödev edinmiştim kendime. Nermi Uygur'un Felsefe Dünyasından Kesitler (Kabalcı Yayınevi, Istanbul, 1995), işte böyle bir ödev edinişin, oldukça kapsamlı sayılabilecek, somut bir ürünüydü. Adı geçen metnin ilk sayfalannda da dile getirildiği gibi, kültür yaşamımızda çoğun örtük kalan düşünme gelenekJeri sık sık gündeme getirilmeli, tartışmayaaçılmalı, genç kuşaklara aktanlmafı ya da genç kuşakların bu gelenekleri içselleştirmelerinin ortamı, her vesileyle nazırlanmalı. Işte bütün bu çabaların, böyle bir amaca katkısı olacaktır/olabilecektir kanısını taşıyorum. Nermi Uygur ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide "Felsefenin çağrısı", daha doğrusu "çağrılan felsefe', "denemecilik , "yöntem", "kültür", "eğitim" kavramları temel konuları oluşturmakta. Her şeyi "içidışıyla" inceleyen, belirginieştirmeye çabalayan Nermi Uygur, düşünme dünyasının, "öznel dünyasının", oylumlu, derinlikli ağlarını hep yaşama, aşamın "canalıcı" yönlerine ya da öyle ıldığı yönlerine temelde her yönüne, atıyor, geriyor, indiriyor... Sayın Hocam, Felsefenin Çağrtsı'nın (1962, 1971, 1984) ilk bastlışmdan bu yana 3 3 ytl geçti ve geçtığimiz günlerde bu zihın açıcı, ujfuk açıa yapıtın 4. basktsı Yapı Kredi Yayınları arastnda çıktı. Yaptt, felsefeye çeşıtlt yönlerden sokuluşlar denemesi. Bu bağlamda Felsefenin Çağrısı'ntn dığer denemclennız arasındakı ycrt Nermi Uygur'lafelsefe, yöntem, denemecilik, kültür, eğitim üzerine ff I l konusunda düsündüklennızı öğrenebılır miyiz? Doğru dürüst felsefe okumaya başladığım onyıllar öncesinden bugüne, iki büyük akımla birlikteyim hep: biri Fenomenoloji, öbürü Çözümleyici Felsefe. Biliyorum, çok geniş adlandırmalar bunlar. Neler kapsamıyor ki her biri. Ozellikle de Çözümleme: dilde yansıyan o doğayainsana ilişkin, o toplumakultüre ilişkin akılalmaz karmaşıklıklar, dizgeler, dizgeleriçi, dizgelerötesi hızlı yavaş gelişmeler... Ne diyordum, Varoluşçuluk'tan Fenomenoloji'ye ulaştım; Fenomenoloji'den Çözümleyici Felsefeye. Zamanla yaşamımda, burgaç burgaç birbirine dolandı bu düşünce serüvenleri. Hemen söyleyeyim: dıştan edinme görüşler, yöntemler değil bunlar benim için. Hiçbir zaman uzakaçıdan bakmadım akımlarıma. Onlarla büyüdüm, en içimden etkiledilcr beni. Yalnızca alıcı kalmadım. Yurtiçinde, yurtdışında, bu akımların gelişmelerinde de, karınca kararınca, katkılı oldum kanısındayım. Sözgelimi, 1958'de, Almanya'da Kantstudien'de Fenomenoloji'nin o zamanlar pek değinilmeyen bir sorunöbeğine, başkasının ben'i sorununa tanıtıcıeleştirsel bir yaklaşımla sokulmayı denedim. Şimdi, Felsefenin Çağrısı sözkonusu olduğuna göre: bu kitabın ilk yazısı 1964'te Ingiltere'de Mind'cla çıktı. Yine o yıl, daha önce Fransızca yazdığım bazı çözümlemelere yer verdi Italya'nın felserekültür dergisi Aut Aut. Hep aynı yıl, Çağrı'daki "Temellendirme" yazım yayımlandı Almanya'nın Zeitschrift Fiir Philosophische Forschung dergisinde. Onyıllar sonrasından baktığımda, Çağn'nın tuhaf bir ilginçliği takılıyor gözüme. Şöyle ki: Soruları soru olarak deşen bir istenç olanca sürükleyiciliğiyle sinmiş kitaba. Yanıtlamalardan çok, sormalar kitabı Felsefenin Çağrısı. Benim o zamanlar kimi yüreklililde kimi çekine çe kine sunduğum o temellendirmeye özgü çizgilerse, sonraları dört elle sarıldığım sereserpe hoşgörülü çokcu felsefenin müjdesi. Metafizikle hesaplaşmalanmı: görkemli savlarla parlak kavramlara serinkanlı yaklaşma gereğinin bir savaşımı diye yorumluyorum. Kitaptaki felsefe tarininin yapısına, tutumu amacı ve sorunlarına ayrılan bölüme gelince, bu bölüm, ancak son 1520 yıldan beri çözümleyici felsefeyi zenginleştiren tarih kaygılı bilinçlenmeye en ilk yönelislerden biri. Fırsat çıkmışken, burda, kitaba ilişkin önemli bir yanıltıyı da düzelteyim: Felsefenin ÇaSrısı'nda, doğrudan aoğruya çağıran, felsefe değil. Çağrılan felsefe. Felsefe çağrılıyor. Nerde felsefe varsa, orda felsefeye yönelen bir çağrı var: çözümleme çağrısı bu. Felsefe pek çok şey kapsar kapsamasına; öyle de, nice sanıların tersine, bir deyime, felsefe için vazgeçilmez "yazgı" çözümleme. Sözcüğün geleneksel anlamında, boyun büküklüğü anlamında bir yazgı değil, kuşkusuz. Çabalar, başarılar, dolayısıy& da sürçmeler içeren sorumluluk yüklü bir çağrılış; Latincesiyle "invitatio"dan çok bir "vocatio". Ne /azık ki, genelde, unutuluyor bu. Özelikle, bazı filozoflar unutuyor bu önemli gerçeği. Uçarı, toptancı, kuşatımlı birtakım genişliğine kestirip atmalann efendiliğinden çok, kılıkırk yaran kavramsal açıklamaJarın emekçiliği gözüyle bakıyorum ben felsefenin en iç özüne, böyle bir öz varsa kuşkusuz. Gönlümce Felsefe'ye, büyülü tabloculuktan daha iyi yakışıyor bölükpörçük çiziktirmeler. oaygı, sevgi ve saşmayla ayrıntılarda yayılan; acılarını da katalım, ayrıntıları tatfarla değerlendiren biri olup çıktım böylece. Felsefenin en güzel yanı bu. Nitckim bölükpörçük tutkusu hem bilime hem edebiyata götürdü beni. Nice sevinçler devsirdiğim bir yasanıa ve yaşatma görevi felsefe pınarından devsirdiğim bu vazgeçilmez uğraşlar benim için. l "Somut felsefe" dediğim, bir bakıma, bu zaten. Ayrıntıları yaşamak; ayrıntılardan geniş düşünce topaçlarına, ordan da gene ayrıntılara, ordan da işte böyle bir şey. Dilsel, nesnel, kişisel, toplumsal, evrenscl gerçekliğe elden geldiğince akıllıduyarlı sokulma denemeleri felsefe. Her şeyime sinen kültüradamlığımla bu denemelerde yuvarlanıp gidiyorum. Yine bu kitabınıztn ve Türk Felsefesinin Boyutları (1974, 1988) adlı yapıtınızın ışılmda ülkcmızdekt felsefe çabalartnı nastldeğerlendıriyorsunuz? • Cumhuriyet'in 50. yılına varmanın heyecan ve bilincine, kendimce göstergelik ediyor Türk Felsefesinin Boyutları: 50 vılda neler oldu felsefede? Daha neler olabilir? O zamanki Türkiye genelinde felsefece görünüm: azçok oturmuş 34 Felsefe Bölümü; Türk olarak, topu topu 14 üniversite öğretim üyesi ve yardımcıları; oldukça iynikleri vanında, bol bol eksikleri olan, bol bol şişirilmiş çeviriler; bir tutam özgünce yapıt. Lise ve dengi okullardaysa: dersprogramı, öğretmeni, öğrencisiyle ağıraksak giden bir felsefe öğrenimi. Bu durumda, Türk Felsefesinin Boyutları: kurucukalıcı felsefe başarıları özleyen; yani bugünümüze, bugünlerden sonralarına dönük önericieleştirel bir ileriyebakıştan öteye geçemiyor. Geçmiş ile şimdiye dönük yalanyanlış övgülere kapılmayınca, serinkanlı karaya daha başka yapacak bir şey kalmıyor zaten. Felsefe: yaratıcılarıyla; kişisel kurumsal taşıyıcılarıyla; kendinden ötelere etkinlik yansıları, ozellikle halk katında benimsenişleriyle kımıl kımıl bir kültür alanı yeryüzünün pek çok yerinde. Yaratıcılar, okullar ve halk katı: felsefenin üç yöresi bunlar. Bu üç yörenin, kimi apaçık kimi örtük birtakım bağlarla birbirinin içine karıştığı yadsınamaz bir gerçek. Buracıkta belge tabanlı geniş bir gösterim sergilemek olası olmadığına göre, son 25 yılın en belirgin görünümleriyle, Türkiye'de felsefeye ilişkin yoğun gözlemlerimin bende bıraktığı izlenimleri, şöyle toparlayıp sunabilirim: Sözcüğün alışdagelen anlamında yaratıcılardan yana, artık felsefede, azçok çağlayan birkaç pınar var gibime geliyor. Ciddi inceleme ve araştırma yapmaya yönelik istençler, başarı sayılabilecek ürünler, pek eksik değil. Gönlü dolu dolu doyurmaları için beklemek gerekse de, genel izlenim bu. Bir yandan felsefenin tarihine, öte yandan çağımızın felsefe gelişmelerine dönük araştırmacı çabalar yavaş yavaş birikiyor Türkçe'de. Özgün felsefe, özgüne oldukça yalcın vcrimleriyle eskisinden daha talihli bir konumda gibime geliyor. Kurumsal ctkinlikler artıyor; gönülaçıcı uğraşların, yayınların daha bir çiçeklenmesi sevindirici doğrusu. Başta okullar, eğitim kurumları, sayıca başdöndürücü hızla artmış olsalar bile, nitelik yönünden hiç de hoş durumda değil. Ders amaçları ve tutamaklarıyla, izlenceleri, öğretmenleri, derslikleriyle çalışma olanakları, ola ki korkunç nüfus patlamaları yüzünden, eskisinden daha cansıkıcı. İki büyük neden genel yetişim işlerini çarpıtmakta: ülkeyi nerdeyse boğan din ağırlıklı eğilimler ile günlük geçim zorlukları. Ozellikle "laik' ve aydınlanmacı görüşlere karşı sinsi sinsi, açık açık girişilen saldırılar, en çok felsefe eğitimini içerikte zedelemekte. ()yle ki, bu hüzün verici hava, bazen çileden çıkarıyor insanı. Çünkü kişiye, topluma son derece olumlu katkılar sağlayabilir felsefe, yeterki özgürce ve akıllıca etkenlik olanakları sağjansın. Belli bir iyileştirme gerçekleştirildiyse de, felsefe terminolojimiz, çeşitli saplantılarla bilgisizlikler yüzünden, hâlâ bozbulanık. Yurtdışından zorlayan hızlı geş y g l i l k dk i kd lişmelere ayak uyduracak b kıvamdan bir yoksunuz. Bu, sayı, seçim ve nitelikçe iyi leşmeye y yüztutan çevırileri de olumsuz şy kilk etkilemekte. Sözünü ettiğim yörelcrin azçok ötesinde felsefesevenlerin dünyası var. Hangi anlama çekersek çekelim, felsefe uzmanı CUMHURİYET KİTAP SAYI 312 SAYFA 10