28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Akılları allak bullak eden kasıntı ve bilgiçlik kargaşasından geçilmiyor. Ürküttü bu doğrultudaki okurnalar beni. Başka yönlerdeki okumalarla bol bol iç ve uış deneyimlerle karınca kararınca aydınlıklara doğru yol açmaya koyuldum kendi kendime. Kendime zaman tanıdım; ne getirdiğini göreceğiz bakalım. Yıllarını eğitime, öğretime adamış bir "eylem" adamısınız aym zamanda. Ayrıca, eğitime ilişkin görüşlerıniz birçok yapttımzın ağırlık noktasını olusturmakta. Tümüyle bu konuya adanmış bir çalışmayt kaleme almayı düşünüyor musunuz? Çürtkü örSencileriniz olarak bızlenn felsefi mtelikti deneyimlerinıze ilişkin bilgilere çok ihtiyacımız var. Eğitim ağırlıklı bir 'kitabım' var: başarılarımla başarısızlıklarımın; okumalanmla yaşantılarımın, deneyişlerimle önerilerimin örgülendiği kâğıt lcâğrt bir yapıt bu. Olanca ağırlığı ve hafifliğiyle, dosdoğru eğitime uişkin çalışmaların bir sonucu bu. Geçenlerde sardım sarmaladım. Yayıncının kendine özgü izlenceleri izin verirse, çok geçmez, baskı makineleriyle öpüşür. Ordan Dİriki tümceyi derleyeyim: Yaşamı kendi gidişine bırakmama.istencinin ağırlıklı Daşansıdır eğitim. Öyleyse eğitimi işbaşına çağırmamız gerelcmekte. Pek çok alanda Delbağladığımız önemli bir kültür alanı o. Şimdi soracağımız soru şu: Bireyleri kurumlarıyla sereserpe sevgiye dayanan kişilere, toplumlara eğitimle nasıl ulaşabiıiriz? Ilkin şunu saptayalım: insantoplum gerçekliğini içten kavrayıs gereğince yoğurmayı becerecek olan bir sevgi eğitimi ndcn yoksunuz. Mimarlar, mühcndisler, işletmeciler yctiştiriyor eğitim kurumları, sevgi eğitimi verilmiyor ama. Fclscfc yapanlarımız da var. Onlar da, Philosophia nın Sophia'sını "bilme" türünden Dİİgelik diye anlamakta. Philein, sevgi unutulup gidiyor bu arada. Yalnızca bizde değil, yer yer de yürürlükte bu tutum. Ola ki, bizdcki durum başka yerlerden kaynaklanmakta. Dün gibi bugün de sevgi eğitiminin çok, çok uzağında tüm insanlık. Haydi naydi ülkemiz de öyle. Gönlü kafayı doyuracak böyle bir eğitim, amacı aracı, yolu yordamıyla kurulmayı bekliyor. Herkesin elinden geleni yapma zamanı çoktandır geldi, geçiyor öyleyse. Ancak bilgeler, bilgililer, olgun kişiler sevgiyi gerçekleştirebilir, demek hepten yanlış. Koşul buyurma, koşul varsaymayla olacak iş değil sevgi. Sevgiyi gerçekleştirrnek için düpedüz insan plmak yeter. Ötesi, insanolma yolu. Ötesi, dönüp dolaşıp insanın kendi kendisini yetiştirmesinden geçer. Değerli kurumların güzel işler yerine getirdikleri oranda değer ve önemi vardır. Başta okullar, eğitim kurumları için de geçerlidir bu. Güzel işler yerine getirmcycn kurumlar, bu arada eğitim kurumları yarardan çok zarar getirebilir. îlle de sevgiye yönelteceğim diye, yani sevgi aşılayacağım, sevgi "öğreteceğim" diye eğitimi kurumlaştırmak, sevgiyi azaltır, giderek körleştirir. însanları sevgiye yöneltmek için akıl ister kimseyi zorlamayan, kandırmayan bir akıl. Hem bilgi hem duyarlık gerektirir sevgi eğitimi. Sevgisiz akıl: korkunç. Akılsız sevgi: kötürüm. En çok umut bağlanacak karışımsa: sevgi ife akıl birlikteliğidir. Eğitimin hem yüreği hem beyni olmalıdır. Hem sevgi nem akıl gerek eğitime. Sevgisiz akıl, duygusuz; duygusuz sevgi, alulsızdır. însandan nice kötülükler çıkar çıkmastna. Bu çerçevede payına düşeni yaşar herkes, payına düşeni yaşatır. Keşke bu gibi şeyler yaşanmasa, yaşatılmasa. Bu bağlamda eğitime düşen yol nedir, peki? însandan nice güzelliklerin çıkabileceğini görüp bu yönde katkılı olmaya çalışmak; bu güzelliklerin ırmaklar gibi akmasında katkılı olmak işte eğitimin en yüce görevi. • SAYFA 12 'Bütün Eserlerine Doğru'da "Felsefenin Çağrısı" Felsefenin f elsef esi üzerine bes deneme "Felsefenin Çağrısı"nda derinlemesine ele alınmış olan felsefe, insanın gerçekleştirdiği başarılardan biri olarak karşımıza çıkar. Felsefenin başarısı, insanın anlam dünyasını çözümleyip derinleştirerek, düşünce dünyasını genişletmektedir. Bu genişleme sonucunda, insan; düşüncesindeki önyargıları, ezberlemeyle edindiği hazır bilgileri, tartışmaksızın benimsediği kabulleri sorgulamaya yönelecek, bu sorgulamayla birlikte kendine ait değerleri de oluşturacaktır. MEDAR ATICI F elsefenin Çağrısı, ilk kez 1961 yılında Î.Ü. Edebiyat Fakültesi yayınları tarafından basıldı. Nermi Uygur bu çalışmasını fakülte kuruluna profesörlük tezi olarak sundu. Bu çalışma ilk yayımlandığında, ağırlıklı oıaraK felsefe tarih araştırmalanna yoğunlaşmış felsefe ortamımızda, felsefenin geçmişini gözardı etmeksizin gündemdeki felsefe tartışmalarına yönclen belki de ilk özgün felsefe denemesi oldu. Böyle olduğu için belli bir şaşkınlık uyandırdığı da söylenebilir. "Bu bağlamda, beni seven bir öğretim üyesinin: 'lyi güzel ama hiç dipnot yok. Kitaptaki düşüncelerin hepsi senin mi?' diye bana yönelttiği soruyu anımsadıkça, hem sevinesim hem üzülesim geliyor." (1) demekte Nermi Uygur. Bu kitaptaki denemelerin çoğu yurtdışında Mind, Philosophiche Forschung, Aut Aut, Rivista di Cultura gibi dergilerde yayımlanmış, özellikle Almanya'da, Ingiltere'de, Fransa'da felsefe seminerlerinde işlenmiş, tartışılmıştır. Felsefenin Çağrısı yurtiçinde, otuz yılı aşkın bir süreair felsefe öğrencilerinin tcmcl kaynak kitapları arasında yer almaktadır. Yalnızca felsefe dersleri ile sınırlı kalmamış, kültür dünyamızda yankı uyandıran bir kitap, bir felsefe başyapıtı olmuştur. Bu kitapta, felsefe; üzerine eğildiği bütün konuları dile getirerek işleyen bir çalışma olarak açığa çıkıyor. Kitapta bu dile getirişin yapısı üzerinde özellikle duruluyor; sıkça, günlük dilden olduğu kadar Dİlimsel dilaen ya da felsefe dilinden pek cok örnek kullanılmakta; felsefe dilinin diğerleriyle olan bağlantısı, benzerliği, ayrılığı göz önüne serilirken, bir yandan da felsefenin ne olduğu beliriyor. Felsefenin ne olduğuna ilişkin bir tartışma yüzyıllardır süregitse de Nermi Uygur bunun, felsefenin tanımlanmaz bir araştırma olduğunu göstermediğinin altını çiziyor. Uygur'a göre felsefe araştırmasının çıkış noktası olan dile, felsefe diline yöneÜK yapılan bazı belirlemeler aslında bir bakıma, felsefenin kendisine yönelik. Felsefeye özgü olan dil, her günkü konuşma dilinden ya da bilimsel açıklama dilinden hangi bakımlardan ayrılır? Bu soruya açıklık getirmek için, kitabın hemen başında felsefe dilindeki sorular incelenmiştir. Biçimsel olarak "nedir?"le biten sorular anlam ncdir? Bilinç nedir? Akıl nedir? Felsefe nedir? Dil nedir? felsefe sorusu olarak belirlenmiştir: Felsefede "Nedir?" sorusu "Nc anlama gelir?" sorusunu taşıdığından felsefenin ^erçekte bir anlam irdelemesi olduğu anaşılır. Felsefe soruları, felsefe yapan kişila nin bulunduğu ortamı kavramlarla anlamaya yönelik kendi icinde sorup dışlaştırdığı sorulardır. Bunlar, kişinin kendinden sorduğu sorular olduğundan, yanıtları başkalarından beklenemez. Günlük soruların belirgin özelliği olan 'karşıdakine yöneliş', felsefe sorularında bulunmayan ve bu soruları diğer sorulardan ayıran önemli özclliklerden biri olarak belirleniyor. Ncrmı Uygur'un felsefe sorularıyla günlük sorular arasında vermiş olduğu örneklerden yola çıkarak felsefenin temelli dönüşüm isteyen birtakım olgular hakkında derinlikli çözümleri gerektiren borular sorduğu, gündelik soruların ise derinlikli çözüme değil, eylemde hemen karşılanabilecek sorular olduğu sonucu na varılabilir. Günlük yaşamda, eylemler sözlerden ve sorulardan daha ağırlıklı biçimde kendini gösterir; felsefedeyse sözferin, kavramların, dile gclen anlamların, eylemi gereksizleştirdiği görülür. Ama bu, felsefenin günlük akışı içindeki yaşamdan bütünüyle kopuk olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, bir araştırma olarak felsefe, zamana ve koşullara göre değişen gözlem verilerine yeni sorularla yakJaşabUmelidir. "Felsefe bir araştırmadır. Araştırma sorulannı sık sık yineleyen bir çalışma biçimidir. Her araştırma gibi felsefe de yeni sorulara açıktır. Nerde sorular hep aynı kalmışsa, orda felsefe araştırma olmaktan çıkmış demektir." (2) Bir araştırma olarak felsefe, sorulannı, geçmişi gözardı etmeksizin bugünün içinden çıkarmalı geleceğe de ışık tutmalıdır. Bu çalışmada, felsefe soruları dünya ile doğrudan bağlantılı olmayıp dille bağlantılı olan, dile geleni kavramaya çalışan sorular olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu noktada gözönünde tutulması gereken, dile yönelen felsefecinin, bir dilbilimci tavrıyla doğrudan dilin kendisine değil de dilde yansıyan anlamı bulmaya yöneldiğidir: ' Filozofun kaygısı dil olarak dil değil, dilin dile getirdiği şeylerdir. Gerçi bu şeyleri dilin içinden sorar. Işleme bölgesi dil alanını aşmaz; filozoflar, filozof olarak, sözleri bırakıp deneylere girişmezler; bu bilginin işidir. Ama gene de şeyleri, görünümleri sorarlar." (s. 33) Bu soruların dünya ile doğrudan bağlantılı olmaması, onların dünyayla bağfantısız oldukları anlamına gelmez. Burada vurgulanmak istenen, felsefenin yöneldiği konuların, felsefe sorularının uzandığı alanların, dünyada hazır bulunmadığıdır. Bunlar dünyaya yönelen dilde ortaya çıkar; dilin taşıdığı anlamlarla örüliir: "Feİsefe sorusunun aydınlatmayı dilediği anlam, olabüen dünyaların ötesinde yeni bir ülke değildir. '...anlamı nedir?'deki anlam, kavramların anlamıdır. Anlamın ortamı dildir; dildeki sözlerdir, söz düzenleridir. Dil ise, daha şu her günkü konuşmalarımızdan açıkça belli olduğu gibi, dünyayı aşkın bir gerçeklik değildir." (s. 29) Felsefe soruları, günlük yaşamın olağan ve sıradan akışından çıkarak sorulan ve anlam çözümlemelerine ilişkin olduğu için keskin çerçeveler içine afınamayan sorulardır. Bu nedenden ne eylcmdc nc dc tanıtlamada açık kılınabilirler; Nermi Uygur onların temellendirmelerle aydınlanacağını söylüyor. Felsefede temellendirme, soruda dile gelen kavramların anlamında derinleşme, bu anlamı deşme ve kavramın işleyişini doğru yansıtabilmektir. Kavramların anlamını araştınp aydınlatmanın, yöntemi Nermi Uygur'a göre çözümleme ve betimlemedir. Çözümlemek, yani kendimize konu aldığımız şeyi derinlemesine inerek anlamaya çalışmak. Böylece, kavram çözümlemeleri kavram derinleşme'lerine yol açar. Betimlemekse, konu olarak ele alınanı, gözlemlerin sonuçlarından ortaya çıktığı biçimde, çarpıtmaksızın dile getirmektir. Felsefeci, çözümlemelerinin vardığı sonuçları betimleyici bir dille, yani temellendirmelerle açığa çıkarır. Felsefe temellendirmesinin bılimin temellendirmesinden farkı, doğruluğunu benimsediği görüşleri formüllere kapatmaksızın dile getirmesidir; böylece felsefe temellendirmesi, formüllerin taşıdığı türden bir genelgeçerlik barındırmaz: "Temellendirmede filozof dünya olaylarını genelgeçer kurallar (örneğin yasalar) altında toplamakla uğraşmaz; hele olayları tanıtlamak, gülünç bir ödevdir filozof için. Filozof Konuşur. Filozof, olayların, hangi bilimsel ya da günlük açıdan dile ;etirilirse getirilsin sözün geniş anlamıya dile getirilişi üzerinde konuşur. Yaptığı bir konuşmadır. Olayları dilde yansıtırken başvurduğumuz kilit kavramları (sözleri) binbir kullanışıyla betimler. Dileği, konuşmasıyla olanı göstermektir. Filozofun temellendirmesi, en sonunda, aşağı yukarı şöyle der: Ben kavramların işleyişinde bu kadarını görebildim." (s. 64) Felsefenin Çağrısı; felsefeyi, dile gelen Çözümleme ve betlmİBme Felsefe geleceğe ışık tutmah f C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 312
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle