28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

miryolları sistemini satın aldıktan sonra sökmüşlcrdir." (s. 48) Standart kitlesel üretimi hedefleyen, bu yüzden talebe ücret düzeyine ve işçi harekctlcrinc çok duyarlı, niteliksiz emelc gücüne dayalı, seri üretimin yerini çeşit ve kaliteye dönük esnek üretimin alması ve emek üretkenliğinin yükselmesinin toplumsal etkileri çok yönlü olmuştur. Işçi sınıfı kendi içinde giderek daha lceskin olarak bölünmüş, bir tarafta nitelikli ve yaşam boyu is güvencesine sahip, yüksek ücretli dar bir kcsimi, öteki tarafta düzenli iş bulamayan, yeterli ücret alamayan çoğunluk ve geniş bir işsizler yığını yer almıştır. Teknolojinin hızlı gelişmesine kosut olarak kırdan kente göçü aratmayacak çapta, sanayiden hizmet sektörüne göç olgusu yaşanıyor. Işletmelerde bürokratik işletme yönetimlerinin yerini, kısımlara görece özerklik tanıyan yerel yönetimlerin alması, geleneksel merkezi örgütlenme anlayışlarında da değişikliklere vol açıyor. Homojen piyasalara dönük büyük sayılarda üretimin yerini, seçilmiş bir kitleye yönelik üretimin alması, yani maliyete vurgunun kaliteye kayması tüketim kalıplarını değişikliğe uğratıyor. Yeni gereksinimler yaratıyor. "Çalışan kadın için Volkswagen, orta yaşın üstündeki gençlere Saga Holidays, gay erkekler için pembe pound." F. Mort bu sözleriyle manipülasyonun boyutlarını sergiliyor. Yeni diye ortaya konulan ürün, yerin aldığı ürünün doyurduğu gereksinmenin türünde farklılık barındırmadığı halde basit biçimsel farklılıklarla yeni talep oluşturabiliyorsa, bu kuşkusuz yeni özlemlerin, duyguların, beklentilerin yaratılmasıyla ilgilidir. Bu olgudan yola çıkan Baudrillard, ürünün asli işlevinden ayrı olarak kültürel bir simge olarak talep edildiğini, ihtiyaç kategorisinin artık referansı olmayan bir göstergeler sistemine dönüştüğünü savunuyor. Kapitalist üretim ilişkilerinin vardığı bu aşamada, Marx'ın sandığı gibi üretim alanının değil, kültür alanının belirleyici olduğunu iddia ediyor. S. Hall'ın Yeni Zamanlann Anlamı makalesi buna şöyle karşılık veriyor: "Birçok bakımdan yeniden üretimin ayrıcaliKJı alanı olan tüketim bile maddi oıduğu kadar simgeseldir. Modern dünyada nesnelerin aynı zamanda işaretler olduklarını ve şeyler dünyasıyla hem araçsal hem de simgesel bir tarzda ilişkide olduğumuzu kabul etmek için, Baudrillard gibi 'nesne hiçbir şeydir' diyecek kadar aşırıya gitmemize gerek yoktur. Kıtlığın boyunduruğundakı bir dünyada, kadınlar ve erkekler her şeye rağmen pratik yaşamlarında yalnızca maddi varoluşları için neye gereksinim duyduklarını değil; dünyadaki simgesel yerlerinin anlamını, kim olduklarını, kimliklerini de ifade ederler." (s. 121) Marx'ın Kapital'de derinlenıesine işlediği gibi, kapitalist üretim değişim için üretime dayalıdır. Her türden üretici ürettiği ürünün toplumsal yararlılığıvla değil, satılabilirliği ıle ilgilidir. Yararlılık, satın alanın sorunudur. Ama değişimin başarılabilmesi, satışın gerçekleşebilmesi için ürünün toplumsal olarak yararlı olması zorunludur. Dolayısıyla ürünün değişim değeriyle kullanım değeri çelişkili bir birlik oluşturur. Çalışan kadınların kendilerine özgü yaşam biçimleri olmadan onlara hitap eden otomobil üretme fikri kimsenin aklına gelmezdi. Gelse bile, emek sürecinde yüksek teknolojiyle birlikte esnek üretim gerçekleşmeseydi üretilemezdi. Çalışan kadınların gelir düzeyi Volkswagen almaya yetmeseydi üretilmesi söz konusu bile olmazdı. Kitap boyunca eleştirilen, tüketim sürecine üretim sürecinden bağımsız, kendinden menkul dönüştürücüfük tanınması formel mantığın tipik örneklerinden biridir. Postmodernizm, pohtik olarak ilgisizleşmiş, kendi yaşamlarını bizzat belirleme özlemlerini yitirmiş, bir tür metaforlar dünyasında yaşayan kitleleri genelleştirip öne çıkarması bakımından önemlidir. Yine, sosyalistlere yönelik "temsil" ve "iktidar kavramlarının sorgulanmalaC U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 314 rını ısrarla gündeme getirmeleri bakımından öncmlidir. Bireyi kolektif içinde eritip birörnekleştiren örgüt anlayışlan haklılılda eleştirilir. Soldaki hareketferin gözencklerine sinmiş "nefer" söyleminin ardında, aynılaştırıfmış bireylerin ıçinden şu ya da bu kişinin ya da grubun kahcı liderlik iddiası ve dolayısıyla merkeziyetçi örgütlenmenin meşrulaştırılması yatar. Leadbeater tktidar Kişiye makalesinde bunu konu edinerek, "Sol, topluma şekil vermek üzere bireysel çıkarlarla toplumsal eylem arasında bağları canlandırmak zorundadır. Bu, kolektivizmi daha da katı bir şekilde savunarak başarılamayacaktır. Bu, ancak Sol alternatif bir bireycilik ortaya koyarak yola çıktığı takdirde başarıya ulaşacaktır" (s. 141) derken çubuğu fazla büktüğü izlenimi uyandınyor. M. Rustin bu tutumu 'kavram kargaşası' olarak nitelemekte haklıdır. "Marksist geleneğin hiç yanılmadığı bir şey insanm gerçekleşmesinin merkezi biçimi olarak yaratıcı çalışmaya (karşılığı öaensin ödenmesin) ve potansiyel bakımdan en yaratıcı ilişki biçimlerinden biri olarak çalışma gruplarına yaptığı vurgudur." (s. 237)Solun uçlara savrulma eğilimlerine karşı verdiği, çoğunlukla ikna gücü yüksek yanıt, ortayolculuk olagelmiştir. "Ya o ya da bu mantığının" terkedilmesini savunan R. Brunt "farklılık içinde birlik ilkesine dönüşün" zamanı geldiğini hatırlatıyor. Heraklitos, "farklılıkta aynılık sevincin, aynılıkta farklılık hayal kırıklığımn kaynağıdır" derken bunu binlerce yıl önce kavramıştı. . Örgütlenmede ayrılık yerine farklılıkta birliği, birörneklik yerine çoğulculukta aynılığı savunabilmenin sol bakımından üzerinde düşünülmesi gercken birbiriyle bağlantılı iki yönü vardır. Ilkin, politik kişi kendi politikleşmesinin salt zorunlu bir sürecin ve kendi özgür iradesinin ürünü olmadığını, belki daha fazla kendi özgül yetişme koşullannın ve raslantıların ürünü olduğunu açıklıkla farketmelidir. R. Brunt Kimlik Politikası makalesinde bunu vurguluyor: "...enerjilerini ve deneyimlerini sola ve emekçi politikasına adayan insanlara 'Sendika hareketi kanına işlemiş', 'O ömrü boyunca komünist kalmıştı', 'Şu doğuştan sosyalisttir' demek alısıfagelmiş bir övgüdür. Hizmet ve mücadele anla mında bu ifadelere saygı duyarım, ama politik olarak insanlan çaresizliğe sürükIcdikJeri için onaylamam. Bunlar başkalarını katıfımdan alıkoyar ve bireysel yaşamla politikanın nasıl iç içe geçtiği konusunda zararlı bir düşünme türünü yansıtır. Hiçbir yoldaş anasının karnından sınıf bilinçli çıkmamıştır ve çıktığını ima eden metaforlar zaten politikleşmiş olanların bizzat kendi politikleşme süreçlerini ve bunların ne dereceye kadar hem yaşamdaki hem de olumsallıkların ürünü ve süreci olduklarını unuttuklannıgösterir." (s. 145) Insanların nasıl ve neden politikleştikleri sorusu, neden politikleşemedikleri sorusu kadar önemli, üstelık öncelikli bir sorudur. Ikincisi aynı safta konumlanmış politik grupların birbirleri karsısında davranışı nasıl olmalıdır? O ünlü "Ne yapılmalı?" sorusu olunca ivediliğiyle yeniden sorulmalıdır. "Sol ayak basılmamış topraklarda macera aramayı pek sevmez. Her şeye kuşkuyla yaklaşır. Ve elbette Sol'un tarihsel değişime ve farklı bir geleceğe bağlanmış politik bir güç olarak yalnızca çiğnenmiş ve bildik zeminlerde kendinı rahat hissetmesinde bir gariplik vardır."... "Sol bir konjonktürde ortaya çıkar, o çağa doktriner bir biçimde sapfanır ve çağın ortaya çıkardığı çözümlemelere örgütsel, programatik biçimlere yeri ve zamanı geçtikten çok sonra bile bağlıkalır."(s. 19) Sola yönelik bu serzeniş haksız mıdlr? Sol önüne yığılı devasa soruları çözecek güveni kenainde bulabilecek mi? Iki öneride bulunmak istiyorum. tlkin, sol derin bunalmışlık duygusuyla çoktan terkettiği düşünme yolunu, diyalektik düşünceyi, yeniden özenle ele almalıdır. Bunu yaparken Hegel'in diyalektiğiyle de yetinilmemelidir. Gödel teoreminden, mezoskopik dünyanın bulgulanışına, puslu mantıktan kaos arastırmalarına dek bilimdeki tüm yeni geîişmeler formel aklın yetersizliğini ve eskimişliğini açığa vuruyor. Sorular ve yanıtlar yeni bir mantıkla ele ahnmalıdır. Ikincisi, eğer iddia edildiği gibi, "yeni zamanlar, yeni dünya oluşturmak" ise, o dünyanın nasıl olacağı üzerinde düşünülmeli, tasarılar geliştirmeliyiz. "Nereye gideceğini bilmeyen her yere gider." G. Mulgan ise tersine, "Marx haklı olarak sosyalist projelerden kuşku duyuyordu. Gelecek, mücadele ve dencyim içinde biçimlenecekti; o öngörülemezdi" diye yazmaktadır. Oysa durum bunun tam zıttıdır. Bırakın öngörmemeyi, gelecek üzerine en titiz çözümleme girişimlerini Marx'da buluyoruz. Ne ki, Rustin gelecek toplum üzerinde derin düşünmeyi ciddi bulanlara yerinde bir uyarıda bulunuyor: "Yeni toplumlar için senaryolar kaleme alan radikallerin (ve diğerlerinin) kendilerine en iyi rolleri biçmeleri esyanın doğasındandır. Verili bir dönemde neyin evrensel olup neyin olmadığı konusu tartışmalı olsa da ideoloji geniş anlamda toplumsal kesimlere ait çıkarların evrenselleştirilmesi sonucunu doğurur. Fabiancı sosyalizm anlayışı profesyonel ve yönetici orta sınıflann bir kesimine üstün, toplumsal bakımdan sorumlu roller veriyordu. Klasik ve yakın dönemdeki biçimleriyle Leninizm parti miltanının öncü rolünü her şeyin üstünde tutar. Ondokuzuncu yüzyıldaki vasıflı zanaatçıların sosyalist ütopyaları, benzer biçimde, kendi yaşam deneyimlerine, değerlerine, rollerine ve yaratacakları iyi toplum hakkındaki seçkin görüşlerine dayanan modellerdi. Bu nedenle, simdi bu entelijansiyaya ait bir sosyalizmle karşılaşmamız beklenmedik bir şey ya da tek başına bir eleştiri konusu değil. Fakat meselenin tam olarak bu olduğunu aklımızda tutmalı ve toplumda haklarında kolayca konuşulmayan başka grupların da olduğunu unutmamalıyız. (s. 235) Sorunlar ağır, sorular zor. Ilk Sümer yazılarından bugüne dile getirilen sınıfsız, sömürüsüz, baskısız, sevinçli bir dünya özlemi dinmemiştir. Ilk çağlardan beri köleler özgürlük, serfler toprak, yurttaşlar eşitlik, işçiler sosyalizm mücadeleleriyle bu özlemi günümüze taşıdılar. Kendi coğrafyamızdan doğan bir Şeyh Bedreddin vardır. Şimdi yeni bir binyılın eşiğindeyiz. Her grup, düşünce akımı ve her nareket tarihiyle hesaplaşmakta, gelecek projelerini gözden geçirmektedır. Bu bir fırsatdır. Yeni zamanlar aynı zamanda yeni bir dünya kurmaktır. Zihniniz açık olsun! • Yeni Zamanlar1990'larda Politikanın Değişen Çehresi/ Derleyen Stuart HallMarttn ]acques/ Çeviren: Abdullah Ytlmaz/ Ayrıntı Yaytnlan Hreyvekolektlf SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle