28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayla Kutlu'nun, yeni kitabı "Mekruh Kadmlar Mezarlığı"nda yedi öykü yer alıyor : "Bir Varmış", "Mekruh Kadınlar Mezarhğı", "Süsen Gitti", "Mercan'a Güzelleme", "Ormanda Bir Deniz Kabuğu GibiV'Yılanlar.Yddızlar", "Solgun Bir Sarı Gül". Bunlardan "Bir Varmış", daha önce yayımlanmıştı. Öteki öyküler ilk kez çıkıyor okurun karşısına M SADIK ASLANKARA Mekruh Kadınlar ya da ıı livatoracriar üzerinde duralım. Ayla Kutlu'nun öykülerinde üç ana yönseme özellikle öne çiKiyor. Başlangıçta belirsizken, süreç içinde belirginleşen, daha sonra çok somut, çok net olarak alımlanan br çizelge bu: 1 Rahimleri olaı nın belki bir tek yolu vardır. Kadının kendi gerçek kimliğine kavuşması, yaratıcılığını varlıkla ,oluşla, doğayla uyumlu hale getirerek erkeğin çizdiği sınırMekruh îarın dışına çıkması... Oykünmeye kapıları kapamak ya da! Kadınlar Nitekim, gerçek yaratıcılık da yaratıcı kadınlar, 2 Hoyratlık bu değil midir? Mezarhğı Bu yönsemeler, ana eksen ları olan kırılean erkekler, • > Yaratıcılığı ve Kirılganlığı iç ıçe olarak fiziksel çerçeveye yerleyaşayan gaşkınçaresiz çocukşirken, öykü kişilerini aynı açlar. Öykü kahramanları, işte bu üç çizgimaza koşullandıran olaylarsa yalnızca bir de gösteriyor kendini. atmosfer havasındadır. Bu nedenle öyküler, aslında, insan dünyasının derinlikli, Kimdir bunlar? "Bir gün gelin, ertesi çok katmanlı yanlarını aktarır okuyucugün köle" olan kadınlardır örneğin (s. ya. Olay örgüsü, işte bunun için kurulup 36). Ama yaratıcılıklanna diyecek yoktur geliştirilmiştir. Bu nedenle Ayla Kutlu yine de. Çünkü "onların rahimleri öykücülüğünde olaylar değil., insan var(dır) ve rahim yaratıcıdır. Yaşamı dramları öne çıkar doğal olarak. Örnekse oluşturur, sürdürür' (s. 39). Bu açıdan "Süsen Gitti", "Mercan'a Güzelleme"... bakıldığında kadın, varlığındüzenin sürdürücüsü, erkekse oyun bozanıdır hep. "Süsen Gitti", Güneydoğu AnadoHayvansal güçle, ilkel kırılganlık bir aralu'daki olayların göbeğinde geçer. Süya gelirse ne olur? İşte erkek, bu sorusen'in ailesinin, yakınlarının çadırları banun yanıtıdır bir bakıma! sılır günün birınde. Onlar bunu, hep bekliyorlardır zaten. Süsen'in annesi, baKendilerini "egemen" sanırlar hep! bası sağ kalmıştır ya, ötekilerin hepsini Aslında "tiksindırici, süklüm püklüm öldürmüştür baskına gelenler. "Bibi" de (bir) erkek kırılmışlığı(dır)" bu yalnızca sağ kurtulmuştur bu arada, Süsen, baskı(s. 182). Bakarsınız, çok onurlu olduğu nı, yanık insan kokularını, bu olayın ariçin karısını öne sürüp kendisi saklanan dından gelen askerleri, çektiği acıların erkek" oluverirler bir çırpıda (s. 220). hepsini unutmuştur ama arkadaşı SebaAma erkek olundu muydu, "kısır" oluhat'ı unutamamıştır bir türlü. Bu nedennamaz artık. Bakarsınız, "önlerini açıle gide gide içine kapanmaya başlar. ver(en), sonra da uyanmış, çıplak, moDüşler görür hep. Sebahat'la konuşur rumsu damarlı aletlerin(i)' gösteren zadüşlerinde. Okur, öyküde oluşturulan o vallılar olarak çıkarlar kadınların karşısıçok acılı atmosfere karşın, aslında Süna (s. 134). ya da "yalnız, yapayalnız...orizler. Olay ikinci plandadır. manda bir deniz kabuğu kadar yalnız" sen babadırlar onlar (s. 161). "Mercan'a Güzelleme"de de buna çok Ya çocuklar?.. Çocuk denildiğinde yakın bir izlekle karşılaşırız. Süsen'in ye"çüklü çümbüllü" oğlandır ilk usa gelen. rine Mercan'ın dramı egemendir bu kez Çüklü . oğlan ağlarsa taşağı şiş(ebılir). öyküde. Annesi, onu doğururken ölür Kızlarsa hiçbir şey olmayan döllerdir" (s. Mercan'ın. Ardından anneannesini de yi71). Kızlar, ranmin yaratıcılığını, daha tirir küçük yaşta. Artık,bir tek babası bebek yaştayken, kendi kardeşlerinin bavardır yaşamında. Ama baba da günün kıcılığını yaparak öğrenirler. birinde trafik kazasında ölünce, yapayalnız kalır umarsızlık içinde. Bu arada büBöyle bir kısır döngüde kadınlar süyümüş, alımlı bir genç kız olmuştur. îsterekli lcendi cellatlarını (erkeklerini) yaraen delikanlılar pek çoktur ya, Mercan, tır aslında. Çocuklarsa baştan kurban ısırlığı kendine bir türlü yakıştıramayan edilmişlcrdir bir kez. Buna engel olmak: Ayla Kutlu'nun öykücülüğü yaşlı bir adama gider yine de. Üstelik üçüncü kuma olarak. Bir açıdan insest bir ilişkinin izlerini süreriz öyküde. Mercan'ın dramı, olayların önündedir hep. însest yaklaşımın bir izine de "Solgun Bir Gül" adlı öyküde rastlarız. Olağanüstü duyarlıklara yaslanmış, incelikli, duygulu bir Istanbul öyküsüdür bu. Bir açıdan çözülüş elbette. Aslında "Yılanlar, Yıldızlar"la birlikte, farklılıklar taşır bu iki öykü. Çünkü kadınerkekçocuk izleklerine "aşk", "yaratı" izlekleri de eklenmiştir ağırlıklı olarak. Hazır inseste değinmişken, Ayla Kutlu'nun, daha öncelerde hiç rastlamadığım erotik anlatımlarından örnekler vereyim size: "Memeleri yol kıyısındaki narlar gibi, Uçları, nar çiçeği gıbi pütürlü. Dişini gezdireceksin. için kamaşacak..."; "Tarlada, buğday sıcağının tam ortasında toprağa yıkacaksın. Sırtına buğday başaklarının bıyıkları batacak. Kıpırdanacak... Onu güneşe göstereceksin."; "Yaz geccsi dama çık... Aya da göster. Tümden çıplak et, bacaklarını açsın, kaldırsın... Sen nemen dibine yüzükoyun yat. Dilini uzatıp yalayacağın uzaklıkta... Gökyüzünü oradan seyret..." (ss. 109110). Yazınsal erotizm için basarılı örnekler değil mi bu tümceler? Ayla Kutlu'nun, ses ve anlatım olanaklarını genişletmek için, bu doğrultuda, yoğun çabalar harcadığını gösteren daha pek çok anlatı örnekleri verilebilir. Yerel söyleyişten kaynaklanan ya da Türkçe'nin zengin dağarından esinlenen sözcük seçimi üzerinde de durulmalı yazarın. Bu arada Ortadou'dan Anadolu'ya, Kuzey Amerika'ya ir söylence coğrafyasının olanaklarından yararlanıldığı da gözleniyor yer yer. Yazarın, yetkinleşme sürecinde, kendi kendisiyle yarışı bu. Bütün bunları, yalnız okura değil, yazına duyulan saygının da bir gereği sayıyorum ben. Ayla Kutlu öylcücülüğü ile "Mekruh Kadınlar Mezarlığı" başlıklı öyküler demeti üzerine söylediklerimin ardından, bir öykünün üzerinde ayrıntılı olarak, özellikle durma gereği duyuyorum. Kitaba adını veren öykü: "Mekruh Kadınlar Mezarlığı". Kutlu'nun uzunca öykülerinden biri de bu, 32 sayfa. Bir köy... Neredc? Anadolu'nun bir ücra yerinde, ama ille "göçün durduğu yerde". Zaman? Büyük olasılıkla yirminci yüzyılıa ilk çeyreöi .. Köyde bir bahçe. Bahçeye bakan üç ev. Evlerdcn biri, nahiye müdürünün dul karısına ait. Çağ^rılı "tıyatoracı'Mar, kadının evinde temsıl verecek. Nahiye müdürü de çağrılı bu arada. Eski mal müdürünün karısı, "köyden yalnızca Hediye'yi çağırı(r). Ardında itler gibi sırnaşarak dolanan erkeklerden bunaldığı için evden hiç çıkamayan gcnç dula acı(r)" çünkü (s. 40). Komşu kızı olan Hediye (onların da evi bu bahçeye bakmaktadır), "gencecik yaşında dul Kalmış, çocuksuz, güzel, örselenmiş bir kadın dır (s. 34). Bu arada anneden de izin alınır Hediye için. Diğerleri ise kapının dışındadır. Bırakılsa, ötekiler de dolacaktır aslında. Ne var ki, onların o büyücek odaya doluşup gösteriyi izlemesine izin vermez tiyatoracılar. "Ekmek paras/"dır çünkü, "razı gelmeleri" olanaksızdır. Kızlar, yolunu bulur yine de: sıraya geçip anahtar deli;ine gözlerini uydurarak ızler tiyatoracıarın gösterisini. Izleyenlerden biri de, Hediye'nin çocukluk arkadaşı. Ayşad'tır. Oysa bu arada köy kahvesinde, Hediye'nin kardeşi Şahia, bir zemberek gibi kurulmaya başlanmıştır köyün erkekleri tarafından. Bu erkekler ki, bir "sırtlan ordusu"dur. "Av" sandıkları Hediye'nin üstüne atılmışlar, ama "dişli" çıkan Hediye tarafından "yüzgeri" edilmişlerdir. Bu yüzden kinlidir sırtlan ordusu, diş bilemektedir. Yol yöntem bellidir elbet. Hediye'nin on yedi yaşındaki kardeşi Şahid, fıştaklanır" hemen: " Haberin var mı aslan, bacın eski müdürün evinde, müdürün dul karısıyla, tiyatoracılarla, yeni müdürle birlikte içki içip göbek atıyormuş. Şek şüphe yok ki, bacın tiyatoracularla kantolara çıkacak" (s. 41). Bir CPuDK UlııIHIHar S izi bilmem ama Ayla Kutlu'yu ben, romanlarıyla tanıdım ilkin. Onu, öykücü olarak tanımam daha sonra. Ilk öykülerini topladığı "Hüsnüyusuf Giizellemesi"n<Jen (1984), aynı adı taşıyan o öyküyü, "Mikail Usta"yı, bir de adı "Babaya Çijek Gö.türmek"..(13. Antalya Film Şenlığı Film Öyküsü Odiilii) olanını anımsıyorum bugün. Ne ki Ayla Kutlu'yu asıl tanıyışım, "Sen de Gitme Triy^ndafilis'Me (1990/Sait Faik Hikâve Odülü) oldu diyebilirim... Özellikle bu adı taşıyan öykü, derin, kalıcı bir iz bıraktı bende. Kitapta başka öykü yok muydu peki? Vardı elbette, örnekse 'Altın , "Gitmeyi Bilmek"... Ama "Sen de Gitme Triyandafilis", açıkça söyleyeyim, Avla Kutlu öykücülüğünde bir doruk olarak görünmüştü gözüme. Şimdı, işte yeniden öykü gündemimizde Ayla Kutlu, yeni kitabı 'fylekruh Kadınlar Mezarhğı" ile (1). Yedi öykü yer alıyor kitapta: "Bir Varmış", "Mekruh Kadınlar Mezarhğı", "Süsen Gitti", "Mercan'a Güzelleme", "Ormanda Bir Deniz Kabuğu Gibi", "Yılanlar, Yıldızlar", "Solgun Bir Sarı Gül". Bunlardan "Bir Varmış", daha önce yayımlanmıştı ya, öteki öyküler yanılmıyorsam ilk kez çıluyor okurun karşısına (2). Ayla Kutlu, kısa oylumlu öyküye karşı tutuk sanki. Çünkü yayımlamış olduğu öykülerin çok büyük bölümü 2030 sayfayı buluyor hemence. Hatta oldukça uzun öykülere de rastlıyoruz arada. Ornekse "Hüsnüyusuf Güzellemesi" 40, "Sen de Gitme Triyandafilis" 64, "Mercan'a Güzelleme" 54, "Solgun Sarı Bir Gül" 82 sayfa. En kısa öyküsü "Bal Biriktiren Kız" (HG) 6 sayfa. Bunun dısındaki öyküleri, hiç değifse on sayfa Kutlu'nun. Kutlu, belkı uzunca yazıyor ama gereksiz uzatmıyor sözü, döndürüp dolaştırıp aynı yere getirmiyor okurunu. Dikkati çeken bir yinelemeye de rastlanmıyor onun anlatısında. Bu nedenle Kutlu'nun öyküleri, uzun olmakla birlikte uzatmalı öyküler değil! Tersine ekonomik, işlevsel bir ayrıntı zenginliği, çarçabuk ayırt ediliverıyor. Fazlalık taşıyan, abartıya göz boyayan bir öykücülüğe yaslanmıyor Ayla Kutlu hiçbir zaman. Bu üç öykü kitabı (toplam 25 öykü), bunun apaçık kanıtı bana kalırsa. Ayla Kutlu, öykülerini genel olarak îskenderun, Antakya, Amık Ovası, Amanos Dağlan yöresine oturan bir haritaya yerleştirmekle birlikte, Istanbul'da, Ankara'da ya da Anadolu'nun herhangi bir yerinde de dolaşabiliyor sırası geldiğinde. Iskenderun, Antakya, Amik, Amanos bir yanıyla denizlere çekip götürüyor okurunu, bir yanıyla da sisfi daölara, uğultulu ormanlara, binbir rengiyie doğaya... Bütün bu gidiş gelişler, geç Osmanlı dönemiyle günümüz arasındalci tarihi uzamda gerçekleşiyor genellikle. Bu yanıyla Ayla Kutlu, ileride Hatay anlatıları için, belki bir başvuru kaynağı da olabilir, kimbilir... Bu söylediklerim, Kutlu'nun öykülerindeki fiziksel çerçeveyi çıkarıyor kuşkusuz ortaya. Bu fiziksel çerçeveye oturan öykücülük nasıl peki, biraz da bunun f Or88lenmlş bir kadın Ekonomik öyküler f SAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 314
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle