24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

düşünceyi ınançtan akla çeviren bir okul. Fefsefeyi anlamadan aydınlanma olmuyor, o zanıan siyasal kavga oluyor. Atatürk şöylc miydi, böyle miydi? Mustafa Kemal'in işte Bandırma gcmisinin bacası nın boyu kaç metreydi? Efendim, Vah dettin ıni yolladı Atatürk'ü Anadolu'ya, bilmem kim nıi yolladı? Oysa, iş o değil. Bir aydınlannıa devrimi, bir uygarlık devrimi demcktir. Bu uygarlık dcvrimi de işte bizim bu şairlerinıizi, sanatçılarımızı, romancılarımızı yetiştirdi. Aydınlanmayla başladı Batıda roman. Türkiye'de de aydınlanmayla başladı. Nedcn? Roman denen, insanı irdeler, silkelcr. Insanı didikler, kurcalar. Şimdi insanı, eger Tanrı'nın yarattığı, şöyle olması gereken bir varlık olarak düşünüp de, insanır ruhunu kurcalamazsanız ve insanın insanlığını denet lemezseniz, onun ne olup nc bittigini onun ruhunda, onun hrtınalartnı cğer bir romanda toplumsal fırtınaların içinde yazıp söylenıezseniz, zaten roman olmaz. Onun içindir ki, roman Batı'da da Aydın lanma döneminde çıktı. Çünkü insanın kulluktan bireyliğe dönüştügTı döncmdc roman yazılabilir. Eğcr bir kulun ronıanını yazacaksanu, si/.in birey olmanız la zımdır. Siz, bircy olınadan roman yazaınazsıntz. Kul olursanız, yazamazsınız, çünkü inançlarımz elvermez. Türkiyc'nin yaşadığı aydınlanınada Melih Ccvdct'in, büyukliigTınü görürüz. Bclki büyüklügünü vc bir de tarihi. Çünkü tarih bazı insanlara, böylc çagların dönüşümünde gülebilir. Çağların dönüşümündc Mclih Cevdet'e tarih gülmüştür. Belki dc tarihinı keııdi keııdısiylc ya/ınış tır. Burada, tabıı dalıa geniş b'1' çcrçevede düşündüğünüz /.aman, cğer biz iclsere ra rihini bilmezsek, yaşadı&ımız çağııı nc olduğunu, Anadolu'da anlayamayız. Fclsete tarilıi bilmek çok ınu zor? Efbette, beıı de felsefc biliyorum demiyoıum. Oyle bir iddiam yok. lnsan bılgisi vc biliınler!.. Bunların hcpsini kavramak olanaksızdır. Bunun özünü kavramak yererli. Yani iıısan üşütünee hasta olur, bu basit bir şeydir ama tıbbın da bilgilcrinden biridir. Bu tarafa çok girmeyeliın, yalnız fclseleyi tü müyle bilmek, onun ayrı ayrı bölümlerini inceden inceyc irdclemek başka bir şey. Ama insatı düşüncesinin dönüşümünü ve nerede akla dayanan mctotlarını bulabildiğini bilebilmek, insanın kulluktan bireyliğe nasıl geçtiğini anlayabilmek için felsercyi bilmek gcrekiyor. Eğer felsefeyi bilemezsek, onun, aydınlanmanın özünü öğrenemezsek, o zanıan siyasal kavgaların kısırlığında ve güdüklüğünde yok oluyoruz. Ben bunu kendi yaşarrumdan biliyorum. Köşe yazarlıf ı hem insana bir şeyler katar, hem insandan bir şeyler götürür. Bir şeyler katar, çünkü sürekli olarak çalış mak zorundasınız. Bir şeyler götürür, çünkü bir şeyler vermek için dana geniş zamana kavuşamazsınız. Tabii ben Melih Cevdet'in Salı yazılarıyla da övünebilirim. Onun o C.uma yazıları, denemcleri yanı sıra, bir de Salı yazıları var. O Salı yazıları, bclki onu biraz iizüyor, ama bizi mutlandırıyor. Gazetemize de büyük katkı oluyor. Türkiye'de, bencc devıimcilerin, aydınlanmacılarm, Atatürkçüleriıı, cumnuriyetçilerin, dcvrimci cıımhuriyetçilerin ya pacakları şcy, kendi toplumumuza Musta CUMHURİYET KİTAP SAYI 293 Türkiyenln ya$adığı aydınlanmada Melih Cevdet'in, büyüklüğünü görüruz Büyüklügünü ve bir de tarihi. hı Keıııal'in açtıgı bayra^ın altmda sürdiiri'ılcn kavganm bir siyasi kavga olmadığını anlatabilmektır. Bu bir siyasi kavga değil, bu bir uygarlık kavgasıdır. Bu bir insanlık savaşıınıdır diye bunu sürekli olarak yıııelemek gerekivor. liğor bu oltnasaydı, bu güıı bir Mclih Cevdet olamazdı. F.fer bu dcvrinı olmasaydı, Yaşar Kemal olamazdı. Kg\:r bu devrim olmasaydı, bütün bu bızım yazarlanmız, bu Tiirk röncsansmı, l'üık ııyılınlanmasını yaratamazlardı. Bir likle yaşıyoruz. O şiiri yazan var, ama o şi iri okuyaıı da var. Okuyan ve algılayacak olanın yctişmesi gerekiyor. Yoksa o çağ olmazsa, onlar, siz de olamazsınız. Geçenlerdc, bizim gazetertin yazarlarıııdan Mehmed Kemal'in adına bir toplantı oldu. Bu toplantıda acılı kuşak bahsi açıldı. Acılı kuşak, yani 1940'larda hapisna nelere düşmüş ya da baskılar altında kal mış olan şairler, yazarlar. Bir devletin insanlarını baskı altına alması, devlet varoldııkça olacaktır. () baskıları cn aza indirmek gerekiyor, o baskıcı devletin içcriginde, aydınlanmanın meşalesini jjakan kuv vetler de bulunabilir. Melih Cevdet, bu ortamda yetişmiş bir insandır. Bu ortamın hütün kaynaklannı çok iyi dcğerlendirmiş bir insandır. Bunu , düşünceye, tclselcye, denemeye, tiyatroya dönüştürmüş bir insandır. Yaşadığı hayat örnek olmalı. Bir KÜn oğlu Idris'e evreni anlatıyorınuş. Vanlış aktarıyorsam beni bağışlasın. An latmış, işte yıldızlar, işte dünya düzcni, işte ay, güneş, evren faîan. Tabii bu çok gizemlidir. İşte Kopernik... O /.aınandan bu yana araştırıp geldi insan. Başını geceleyin gökvüzünc çcvirdiği zaman insan, hele çocuksa, çok ctkilcnir. Mclih Ovdct, bu evrenin bilimsel dönüşünıünü anlattıktan sonra, oglu Idris dcmiş ki: "Baba, sakın bu bir şaka olmasin?" Melih diyor kı, bunu Oktay Akbal'a anlattım. Dcdı ki, "!jaka olsa bile, lıerhalıle cşck şakasıtlır". Sjimdi bu bir cşek şukası. Bunun esek şakası oldııgunu insjıılar ancak, belli bir yaşa gcldiği /anıan anlıyor. Ama yaş, Mclih (levdct için luzuli bir sayı gibi geliyor bana. Bir kcre, bütün bu sckscninti yaş kutlamalarından çok sik.il dı^ına inanıynrum. Hnıinim. Yani, ıkidc bir tlc yincleniyor sekseninci yaş, sekscnincı yaş*.. Bu insanı hiraz tcuirgin eden bir şcytfir. lnsan bunu ne kadar silkele nıek isterse üstünden, o kadar üstüne yapıştırırlar. Ama, yalnız bunun için değil, Türkiye'de yaş sorıınu. Sokaklarda da yaş sorunu sürekli olarak kendini gösteriyor. işte "baba", "amca", "teyze", "ninc" falan diye sürekli olarak, geçiyor. Bir gün, adını söylemeyeyim, Fransa'da yaşayan bir ressamımızın eşine, Türkiyc'ye gelsene artık, dedim "Gelmem " dcdi. Ncden? "İnsana sürekli yaşını hatırlatıyorlar. Fransa'da kimse, bana yaşınıı hatırlatmıyor. Hatırlatmazsak, nasıl Melih Cevdet'i bağrımıza basabilecektik, o da bir soru? Nasıl onun hakkmda konuşabilceektik? Tabii, böyle onun hakkmda konuşabilmeyi de bilimselliğe dönüşcn araştırmalarla, incelemelcrle burada yapabildiğimize göre, burada biraz kendi kendimizin ne yaptıgım anlıyoruz. Erendim, Elif Naci, ressam Elit Naci, bizim gazctemizde arşiv müdürüydü. Bizden çok büyüktü, 1898 dogumluydu. Antak bu kadar neşeli, bu kadar crcndi, bu kadar güzcl bir adam olabilirdi. Kendinden çok genç yaştaki insanlar la, al takke ver külah ama daima saygılı ve mcsaieliydi. Bununla birlikte, her şcyi konuşabilen, şakalar yapabilen bir insandı. Köşeyazarı olduğumuz için, dostlar bu dünyadan ayrılıp, öbür dünyaya gcçincc, onlar hakkında yazı yazıyoruz, ertesi gün yazı çıkıyor. Elif Naci Bey gelirdi, derdi ki, "îlhan çok güzel yazmışsın. Benim için ne yazacaksmız?". Ben de derdim ki, "İşte bu söylediöini yazacağım ". Fakat, gi der, tekrar gelirdi, "Ne yazacaksın?". tşte bu söylediğini, ama derdim, Elif Naci Bey, belki ben sizden öncc gideceöim, hiç belli olmaz. Neyse, Elif Naci Bey de öldü. Bir adam büyür, babası kadar olur, ondan sonra ölür diye bir şey var ya. Ben yazdıktan sonra bunu bir gün Melih Cevdet'e anlattım. "Benim üzcrime ne yazacaksın?" dcnıez mi? Ben yinc dedim, bunu yazacaöım. Olmaz ki, dedi, yazdın bir kez. Taftii, Melih Cevdet, en azından hepimizin 80 yaşını görmeli. Hepimizin 80 yasını görecek kadar yasamalı. Fakat, gerçekten kendisine borçluyuz. Borçluyuz, insan bunu çok iyi hissedıyor. Elinize bir kitap alıyorsunuz, okurkcn okurken, mutlu oluyorsunuz. Nasıl borçlu olmazsınız? Yani kalkıpda para verse, o kadar mutlıı olmazsınız. Geçenlerde, vaktiylc müstear isimle yazdıj^ı bir ronıanı okudum. Baktım, müstear isimle yazılmış, ama çok güzeldi. Elinin tuttuğu altın olur. Türkçeyi tuttugu zaman, Türkçe de altın oluyor. Her (lııma gününü iple çekerinı, Melih (^ev tlet'in yazısı çıksm da onu okuyayım diye. Oyle, hoş bir adaındır Mclih Cevdet. Onunla dostluk yapmak da büyük nıııtluluktur. O mutluluğu ben yaşıyorunı Dilcrim ki, çok uzun yıllar böylc, bu diriliğiy lc, bu canllllöıyla, bu neşesiyle. yaşasııı. Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumundaki katkıları sürsim. Ben şöylc düşünmüyorum, şair var, dcvlct var, ülkc var, halk var, ulus var, insanlar var bu ülkcde!. Ama bu iilkedc büyük bir şey yaşanınıştır, 1919'da Empcryalistlcr Türklcre siz yoksunuz ycryüzünde, dcmişlcr. Bunu anlamakgcrekiyor. ln uiltere'dc, Londra da, Paris'te, Roma da, washington'da... Kiliseleıle, devletlerlc, krallarla, cuınhurbaşkanlanyla, devlet başkanlarıyla, gcnerallerle, falan. Bunu insan tarihi okuduğu zaman hissediyor, siz yoksunuz, Türkler siz yoksunuz uenmiş. , . , Bunlara öyle bir ceza vermek gerekir ki, sürelim çıkaralım bunları Avrupa'dan... Bu kcsin! Sonra bir adam çıkı yor, Mustafa Kemal, o zaman da dalıa 40 yaşına varmamış. Yeryüzünün düşündüğü bcni ilgilendirmez, diyor. Benim dediğim doömdur, diyor. Bu, aydınlanmanın Ana dolu'da ilk çıkış noktasıdır. Kim ne derse desin, benim akhmla yüreğimle düşündüöüm şey doğrudur diyor Atatürk!... Birdenbire bakıyorsunuz ki, olmadık bir mucize gerçeklcşiyor. Bu mucizenin yarattığı bir toplum, cumhuriyet, laiklik... Bunlar yeryüzünde, Batı'da, bütün dünya tarininde, uygarlık tarihinde bir döın'un noktasıdır. Laiklik, cumhuriyet, insanın insanlaşması, kulun bireyleşmesi... ve Türkiye'de bu gerçckleşiyor. Türkiye'de bunun edebiyatı ve sanatı gerçekleşiyor vc biz o çagı yaşıyoruz, hâlâ yaşıyoruz. Ve bunun bilincine varmak için Melih Ccv det bizi uyarıyor. Ve Melih Cevdet bu oluşumun, bu yaratılışın en büyük şairlcrinden biri. Onun için kendisine medyıınu şükranız. Saygılarımı sunuyorum. • SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle