24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gösterisiuc dönüştügTınü irdelcr: Bu an lamda Raıııbo tilmleri, yahııt olınıpiyatlarııı şovları, 1936 Bcrlin'iııdcıı ı^ıık İarklı gibi durmamakhulır. Beıızcr torörist güç, avnı tip bir mantıgı ortaya dökmcktedir. Iki yüzlü vc iki kutuplıı bir milliyctçilik iinlayışı, ayni zamanda venisag zinniyctinin de bir ürünüdiir. kimi ıııodern dev letlerin "canavar yaratma" (s. 75) politikasıııa, özellikle Thaft htr'in madencileıden bir "canavar yaraljııa" başarısına dcgiıiLn Baudrillard. Hooliganlarııt strateji siyle yukarıda cle almış okkığumuz biçi miylc, Thateher'in stratejisinin hcıızcr ol dtıfiıııuı irdelivor. Aslında, mikro ve makru şiddet arasındaki benzetme biçimlerindcn biri olan bu yaklaşım, aynı zamanda, toplumlarda da bir minyatüıleşmenin gerçekleştirildigindcn bahsetmekte. Zaman uzaktaıı yönctnıe, uzaktaıı kımıanda ile minyatürleşti rilmcktcdir. Aynı zamanda bedenler ve' zevkler dc. Pomograti bu boyutlarda ele alınmakta; parçalanmış bedenlerin belli kısımları, cinscl organlar büyütülmekte, aııcak vücııt küçülrülmektedir, aşaüılan maktadır. Coğrati alan gibi vücutlarda sahncye koyulınakta, zaman ise sahneye koyularak yavaş yavaş yok olnıaya yüz lutmaktadır. Siyascrin, sanatın, dnselliğin sahncye kuyulması çokbaşlı ve yumuşak bir beden haliııe koyulmayı bcraberindc getirmektcdir. Aynı şekilde; kamıı mekanının yok olmaya başlaması, hcrkesi özel ınekanlarda telematik ilişki içinde yalnız lıgı olduğu kadar bekaret de yaşamaya başlaması rcklamın işine yaramıştır. Kanıu mekanı yok olmaya yüz tuttukça reklamın mekanı ekranlarımızı doldurmaya başlamıştır. Tüketim üzerine kurulu bir toplumsallıgın son boyutları haline gelcn bu durumcfa, reklam kamu ınekanlarının (sokakların, tiyatroların vb.) dışına, ama evlerin icine doğru çekilmiştir. Ortak reklam algılanışı bile öznel bir çerçevcden geçmeye başlamıştır. Kamu sahnesi veya kamu mekanı yerine; uçucu dallanıp budaklanmaların, havalandırmaların dolaşım mekanı hakinı olmaya başlamıştır. ancak; Baudrillard kamu nıekanının ortadan kalktığını söylcrken, hepimizin evleriınizde kapalı bir şekilde dünyayı izledi ğimizi de vuıgulamak istemiyor. Çünkü ona göre özel mekanın yok olusu da kamu mekanımn yok oluşuyla birlikte gerçekleştirilmektedir. Nc kamu mekanı bir gösteri alanı, ne de özel yaşamımız ve nıekanırnız gizli bir alandır artık. Gizli olan yanlarımız televizyon programlarında konuşulmakta, sırlarımız açıga çıkmaktadır. Oznenin nesnelcre karşı tavrmın silinmesi gibi, iç mekanın da dışarısı ilc ilişkisi yer değiştirmcye başlamıştır bu dünyada. Gizli sırlarımız kamu içinde tartışılırken (eşcinsel ve transseksüellerin cinselliftinden, gizli sapkınlıklarımıza fantazmalarımıza kadar her şey kamu önünde tartışılmaya başlanmıstır), medyanın konusu naline gelirken, uünyanın her bir tarafı ekranımızdan gelip geçmektedir. Duvarlara yazılan grat'fitiler ise yeni dünyamızın yeni "varolma şckillerinden" başka bir şey gözükmiiyor: varım" iyen altmışlı söylcmini duvarlarıâibi destekliyoryılların"Buradayım, artık. mız ve görüniir kılıyor Buraya doğru giden bir dünyada, hayalgiicünü çalıştıran seyyahsosyolog niCUMHURİYET KİTAP SAYI 293 E çiıı, o hakle, kuram yapnıakladırr' Ba udrillaıd şu şekilde cevaplıyor,: "Kunı min statiisıi gerçeğc karşı gerçckkştiıı lcn bir ıneydan oku madan başka bir şey olamaz. Veya daha dogrusu bunların ilişkilcri kaışılıklı bir meydan okuııu dır. Ç.ünkü gerçek, şüphesiz, bizatihi kurama karşı bir ıneydan okumadır. Bu, nesnelerin nes ncl bir duruınıı de ğil; ama, çözümlcmenin radikal bir sı nırıdır. Bu sınırın ötesinde ise, hiçbir şey ona bağlı kal maz, ona boyun e£mez; ve artık söylenecek bir şey kalmaz. Ve zaten, Baudrillard için kuram gcrçege boyun e£memek için yapıl maktadır. Ve, gcrçegin erişilemez smırın da durur. Bu anlamda "kuram betimle mek ve çözümlemekle yctinemez aynı za manda betimlediği evrende olay yaratmak zorundadır. Bu yüzden aynı mantıın içine girmiş olması gerekir Ve onu ızlandırması lazımdır". Yani kuram kendi kaderi üzerinde önceden bir şeylcr söylemek zorundadır. Buradan da anlaşılacağı gibi, llegel'in "Filozorların olayları yorumîamaktan başka bir çaresi yoktuı ' önermesinin çok ötelcrinde bir yere dogru eğilir Baudrillard; orada, artık, olayları önceden yaşaması ve erkene alması gerekcn bir kuramdan bahsetmektedir. Ve za ten oluş halindeki dünyayı betimlemektedir Baudrillard; olanı değil. Bu şekilde de kuram kendi kendinden sapma yapmalı vc kendi kendinin etıartnda dönerken, kendisindcn de uzaklaşma lıdır. Zaten tarilı böyle yapmamış mıdır?: Şeyleri doğalarmdan koparıı ve mitolojik kokenlerinden ayırarak zaman içinde onları ters yüz eder. Bugün, şevleri taıihlerinden, zamanlarından vc ninai sonuçla rından koparıp almak lazımdır ki, onların milmecemsiligine, kaderlerine yeniden ulaşabilelim. Ulaştığmız yer ise her türlü özgürleşmelerin yapıldı^ı vc artık orjinin sona erdiği yerdir. Bundan sonra her şey birbirine kanşır: Politika transpolitik; cinsellik, transseksüel; sanat transestetik; iktisat ise transekonomik lıale gelmiştir. (Bkz. Kötülüğün Şeffaflığı, ss. 937). Baudrillard sorar: "Orji bitti, şimdi ne yapaca tız?" İste, yapılacak olanı, Baudrillard'ın, elki de, yukarıda ele almış olduğumuz kuram ve erkene aldıkları üzerine yazdıklarında bulabiliıiz. Toplumlarda yaşananın kuramını kuramı olaylar üzerine ön celikli bir şekilde ele almak. Baudrillard bunu yapıyor; ama aynı zamanda erkene almak, önccleşrirmek için de geçmiş olaylardan yararlanmasını biliyor; Bir Borsa bunalımı, bir lutbol nıaçı geçmiş bir gö rüngü olarak gclecek olan dünyamızı kuramsallaştırmaya yarıyor. Aşırı bir tcmiz lik ile ınikrop vc vi rüslerin yansızlaştı rılmaya çalışılmasıvla uygarlıgımızm kendi »ağışıklık de gerlerini altüst cıleıı Batı mcdcniyctınin küreselleştirdifj olgularını izleyeıı bizlcrc yeniden yaşam güçlerimizi kazanmamız için biraz daha mikroplarla haşır neşir olmamız gerekip gcrekınedi ği sorusunu sorııyor. Her şeydcn .ırııımış, aseptizc olmuş bir ortamda, ımıkavemet odakla rımtzın da zedelcneccjjini anımsatıyor, Baudrillard. Nesne lerin do^asını kopa ran rarihi tersyüz etmeye çalışırken, aynı zamanda nesnele re yeniden doğasını kazandırmaya çalışıyor. En azından kuramı bu deneyi yaşıyor. CJölgcsiıü yitirmiş ama aynı zamanda da şcffaffaşa şettatlaşa görünürlüuünü de yitirmeye başlayan, ışı ğııı tümışıklılıöı altında görünmez vc gölgelenmez bir niçimc girmekte olan insan dünyasının en aydınlık dcğerlerini ortaya çıkaran ve bunu yaparken de yok etıne tehlikesini beraberinde taşıyan medeniyetin bir sorgulaması Baudrillard'ın son eserleri. Bu durumda, modernliğin hızlanması, olay yaratan tcknigin medyatikliği (Microsott Windows 95), her türlü ekonomik mübadelenin hızlanması (sermayenin yer ve alan tanımamaya başlaması, aşırı akışkanlığı), politik ve cinseı yaşamın bizi alıp götüıdüğü hız içindeki hızlanma, gönderme vc sembolleri yok etmeye başladıfiı zaman; işte, gölgesi kalmayan vc hatta kendi görüntüsü bile silinıneye başlayan insanlık ortaya çıkmaya başlıyor. () kadar özgürleşiliyor ki, artık bu dünyada (cinsellikte, sermayede, ama cmektc pek o kadar değil), Baudrillard'a göre belli bir zamanınekan anlayısından çıkmaya başhyoruz. Yerçekimi noKtasının oluştu^unda nasıl gerçek ile karşı karşıya gelmiştik; bugün de artık yörüngesine oturmuş bir insan grubu gibi, yerçekiminin a^ırlıgından da serbestlik kazanmış ve yerçekimi ötcsine doğru bir yolculujîa hazıılanan sosyoloöun kuramlarıyla karşı karşıya gelmeye başhyoruz; Baudrillard'ın sosyolojisi. İnsanları hâlâ yörüngede tutabilen yerçekiminin ötesinde bütün atomların uzayda kaybolmaya başladıkları kadar daöılma noktasına gelen bir toplumsallıkla karşı karşıya bırakıyor bizi bu kuram. Çünkü bu tip bir toplumsallıkta her kişi, veya hatta, her atom kendi yolunu sonsuza dek izleyerek, kaybolup gidiyor. Sönen yıldız lar veya kara delikter gibi bir toplumsallık içinde miyiz sorusunu sorduruyor bize Baudrillard. I ler türlü bedcni, mesajı, bilgiyi, ilctkeni hızla yaşayan dünyamızın toplumlaıı bu şekikleler; Her olay, her anlatı, her imge kendisinc simülasyon bir sonsuz yol icat etti. Ve o yol güzergâhı üzerinde simülasyon olaylar üzerine ko nuşınak duııımıındayız. Her politik, tari hi, kültürcl, sanalsal olay, .ırtık, kinetik bir encrji sayesinde kendi ınekânından koparılarak, her türlü anlamın yok oldıı gu, kaybolduj*u bir hipcrmekana doğnı yola koyuluyor. Bu yol aynı zamanda, Ba ııılrillard'ın kuramınııı olııstufVi yol, Bu durumda, yerçekiminin agıılıgının yok ol nıaya başlanıasıyla, hız durıınumda, ıle\' reler ve şebekeler tamamen şcylerin gön dcrgclerini oluşturan yörüngcden kopmaya başladllar. Yöriinge dışına çıktığmıla ise, iletışimi gerçcklcşürecck anlumlann kaydı^ı ve yok oldıığu oir dünya içinde Banil'i gerçeklestirircesine, yaşamaya baş lıyoruz. Baudrillard bu yeni "cesur olnıa yan" dünyanın sosyolojisini, lojisi atılmış bir sosyo'sunıı gcrçekleştirmck çabasıykı, kuramlaştırıyoı. Böylc bir bakış acısından bakarak, tari hin gcriye dogru silindigini, tıpkı bir ka sedi geriye doğru sararcasına tarihin sili nip, en azından 20. yü/yılın tarihinin yeniden, ravizyonist bir tarih olarak, yazılmakra olduğunu saptıyor. Bu durumda da, belki Stalin heykellerini en antistalinist olanlar kurtaracak. Ve zaten Lenin heykcllcrinin bazılaıı ABD tarafından satın alınıp, dondurulmadı mı? Baudrillard şöyle yazıyor: "Olaylar öyle ironik ki Do ğu Avrupa ülkelerinin tamamen unutula cagı bir gün, Stalinizmin tarihsel anısını biz kurtarmak zorunda kalacaöız belki de." (s. 93) Tarihsel olarak "dev bir revizyonizm içindeyiz" (s. 94). Kuramla ilgili olarak bir alıntıyla bitiriyorum bu yazıyı; "Tüm bunlar ölümden sonra ortaya çıkan bir hakikate, ölümden sonra ortaya çıkan bir aklanmaya umutsuzca yapılan tarihsel bir başvurudur; ve bu tam da hcrhangi bir doğrulamaya varmak için ycterli hakikatin kalmadığı, tam da kuramla (altını çiziyorum. A.A) uygulama arasında her hangi bir ilişki kurmak için yeterli felsefe nin kalmadığı, tam da olup biten konusunda herhangl bir tarihsel kanıt göstermek için yeteni tarihin kalmadığı bir anda yapılmaktadır" (s. 87). Tarihin revizyonundan bahsedcn Baudrillard'ın olanların bile oldu mu olmadı mı sorusunu sordıırmaya başladığı bir dönemde kuramsalın olgu üzcrindeki önselligini vurgulamakta zorluk çekmediğini, zannederim görmek mümkün. Baudrillard'ın, EuridikeVe çok erken bir şekilde yüzünü döncn Örplıeus'un, aynı anda onu cehenneme kadar yollamasında oldu fiu gibi, yüzünü çok erken bir şekilde tari ne döncrek onu, istemediği halde, tarihin kara deliklerinc göndermesini izlerken, sosyolojiyi de benzer bir şekilde 21. yüzyılın epistemesinin dışına koymakta. Bu şekilde de, sosyolojiyi bir eser olarak daha başından beri sonunun gelmiş oldugunu bilen bir dal olarak ele almaktadır. Bu, tabii ki, sosyo'nun ve "sosyallikler analizinin" yapılmayacagı anlanıını taşımamaktadır. Baudrillard Kötülüğün Şeffaflığı kitabının "Kökten Ötekilik" bölümüne şöyle bir yazıt düşer: "Medusa öyle kökten bir ötekiligi tcmsil eder ki ona bakan ölür" (s. 107). • Kptülüğün Şeffaflığı Aşırı Fenomenler Üzerine Bir Deneme/ }can Bciudril larâl Aynntı Yavııılcirı/ 104 v. SAYFA 1 1 Ironik olaylar Kuramın statüsü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle