02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MUZAFFER BUYRUKCU Akşam, yinc ak\am, yine akşam, Göllerde bu dem bır kamij olsam. dizelerini yazan Ahmet Haşim'in şiirlerini besleyen kaynaklann başlıcası ve en zengini akşam ofgusudur. Güneşin battığı anlardır. Gökyüzünde, tuprakta, ağaçlar da, sularda meydana gclcn ışık oyunlarının yarattığı değişiklilder, bu değisikliklerin insanlara, nesnelere yansımasıdır, yansımaların varlıklarda oluştıırduğu uyanışlardır, tepkilerdir. Ve bu sürede algılanan, gözlemlenen, saptanan her şey estetik bir öz'le üişki kurarak sanatın yapısına katkıda bulunur. Kuytu bır bahçede bir kus ötüyor, Son ktztlltkla yanan bir dalda. Ağlıyor cski vcda türküleri Bir alev ufka vıdcn sandalda. Günbatımları, bircylerin doğayla geçici olarak özdeşlcştigi, gizli, özgün, simgelerle dokıınmuş bir dil kullandığı ve söyleş tiği, duyarlıkları cn yüksek noktaJara çıkardıgı dakikalardır. Bu dakikalar, özellikle çeşitli ncdcnlcrdcn ötürü scvdiklcri kimselerden uzak durmak zorunda kalan âşıkları geçmi^e, geçmişteki birliktelikleri doğuran olaylara götürür.. cünkü gün boyunca karışık etmcnlcrin baskısıyla asıl amactan ayrılıp başka kanallara yönclen ve işlevlerini amacın dışında bir yerlerdc boşlug'a armağan eden düşünce ve duy guJar, ancak kışi kendisiyle vc doğanın bu saatleriylc başbaşa kalınca amacın mcrkezindeki objeyle ilgilenme ve onu canlandırma özgürlüğüne kavuşur. Artık ortada rahatça devinmclerini, birleşik bir biçim de davranmalarını eııgelleyen bir şey yoktur vc onlar da bu özgürlüğün kazandırdığı olanaklardan yararlanarak hizmet etmeye koyulurlar, kendilerini göreve çağıran bütün seslenişlcri, biitün uyarıları, bütün çagrışınıları değerlendirirler. Evct, düşüncelerle duyguların hiç kıpırdamadan durdukJarı böliimlcrin kapıları açıhr açılmaz dışarıya taşan öğefer, çok şey üreten bir gösteriye başlarlar. Ne vardır bu gösterinin içeriginde dersiniz? Yakınmalar vardır, lanetlemcler vardır, o duruma itcn ko^ullara başkaldırmalar vardır. Suçlu dıye nitelendirilen kişilerc savrulan ilcnmcler vardır; gözlcri yaşar tan, hatta ağlatan, yiircöi acıların tuzuna yatırarak eriten hüzünler vardır, bu hü zünlcrin hcp buyrugunda olan şarkılar, anılar, özlemler vardır; dondurulan, karşılık görmediSi için çılgınlaşan scvgilcr vardır; en cnşkulıı, en anlamıı sıçramalarını anıların sergiieiıdiği bellekler de ger çckleştiren sözcüklcr vardır. Bu, 'âşık'la rın halidir. Ama bir de cle geçirmck ercöiylc didindiklcrinc bir türlii ulaşamayanIarın, hayal kırıkhğma uğrayanların, talih sizlikliklerin, piş,manlıklann, karamsarlık ların içinde debelencnlcrin 'günbatımı'nı yommlayışlarma dog'inmck gerekir. Bu kırık, bu solgun rııhlar, bu siirckli yitiren ler, yaşanıluıının soıılarına gelnıişlerdir, 'günbatımlan'nın yok cdici gücünün bcnliklerindc gezindiöini hissederlcr, korkuya, ürküye kjpılirıar.. çünkü ıımutlar, her kıpırtıyı güzelleştiren ve güzelliği tattıran otaylar, arkalarda kalan yılların mezarlıklanna gömülmüştür. Güldüren, sevindiren, sinirlendiren, öfkelcndiren, CUMHURİYET KİTAP SAYI 278 • Günbatımı Övküleri içlerini sıcaklıklarla dolduran ögeler bir daha dönmemek üzere uçmuştur avuçla rından. 'Günbatımı'yla birlikte beliren ölüın düşüncesinin ayak sesleri ve görüntülcr, soluklannın, konuşnıalarının, bakışlarının, davranıslarının, crteleme girişimlcrinin çckirdcklcrini patlatmak üzcredir. Uyuyacaklar ama uyanmayacaklardır ve perdeye 'son/bitti' yazısı yazılacaktır. Birincisi 'günbatımı' yaşamı yoguııla^tıran, ikincı 'günbatımı' kaygıları ^ojaltan bir geçreKtir. Lrhan Bener, "Günbatıını Oykiileri "nde bu durumları işlcnıcmcktedir. Belkı de ilerdc bir gün işler. Onıın peşine düştütü 'günbatımı' başkadır, söz gelimi, or tayaşa merdiven dayamış bir yazarın 'vakit azaldı, bunlar son yapıtlarımdır' anlayışıyfa bir ilintisi Dİabilir ya da çok ayrı bir anlanı taşıyabilir. Neyse bu konu tartışrnaya açıktır. Erhan Bener, "Günbatımı Oyküleri"nin malze mesini, öteki yapıtlarının temeline koydıı ğu harcın uzantısı bir harçtan almıştır ve aldıklarını, birikimlerinin, deneylerinin kazandırdığı bir ustalıkla yogurmuş, yoğurduklarına yeni adlar, yeni kimlikler vererek 'yazın yaşamına' katılmalarını sağlamıştır. Kitaptaki öykülerin bazılarını Anadolu'nun ceşitli bölgclcrindc görev yapan bir bürokrat anlatmaktadır. Bürokrat, yabancılığın duvarlarını aşıp o yörenin ileri gelenleriyle tanışır, hiç bilmediöi yaşanılarla kaynaşır ya da dışarda kalarak o yasamları izlcmeye koyulur; yakaladığı ipuçlarını, izlenimlcrini değcrlcndirir.. oralarda sivrilcn, yerlcşik kuralları çigneyerek ilgi çekici davranışları mizaçlarına yapıştıran kişilerin merak uyandıran seriivcnlcrinc ötckilerden daha sıcak bakar. 'Rahatına Düşkün Felâh Bey/ Kcndibaşı na Mustabey/ Antcpli Şcvkct/ Onbasji Nasrettin/ Heidenheimli Ahmet/ Elektrikçi Kerim Usta bunlardandır. Bu ilginç tipfer, iîrhan Bener'in ince alaycılığı, iç tcnlikli yaklaşımıyla sevimlileşjirler, dostlarımızın arasına girerler. 'Kendibaşına Mustabey' okuru kendine bağlayan öyüklerden biridir ve bu öykü, herkesin her kesi denetlediği, herkesin herkesi polis gibi izledigi, cleştirdigi, yalnızlıklarını ka labalıklarla örttügü, sevgisizliğin korkunç dedikodıılarla açıklandığı bir kasabada geçmektedir. Kasabalı, kendinden saymadığı, düşünceleri, dünya görüşii farklı Mustabey'e 'kacık' işlemi yapınaktadır. (Hemen hemcn her köydc, her ilcedc, her ilde öylelerine rastlanır.) Ama o 'kaçık' diye damgalanan adam, eski daktilo sunda metnini yazdıgı, yazdıklaıını şa poğrafla çoöaltarak sorumlu bilinen kimselere, yetkililere, kurumlara yolladığı bir gazete çıkarmaktadır. Yönetimdeki çar pıkhklan, yolsuzlukları acıkladığı halde düzeltmeyenleri mahkemeyc vermcktc dir. Bu yüzden tckbaşına yaşamakta, bu arada yoksul, kimsesiz cocukları korumaktadır. Inançlıdır, dircnçlidir, korkusuzdur. Toplumdaki aksaklıkların gidcrilmcsini, hataların, yanlıslıklann azalmasını istemektedir. Mustabey'i, okura, sağdan boldan edindiği bilgilerle tanıtan bürokrat, ne yazık ki onuııla tanışamaz. Oy künün öncmli bir yanı da kasabalmın günlük yaşamına tuttugu aynadır. Yüksek düzeydekiler, kaymakam, savcılar, yargıçlar, doktorlar, garnizon ko mutanı okul müdürleri, gcnclliklc Şehir Kulübü'nde toplanırlar, sine maya, düğünlcre ve ben zincinin bitişiğindeki yazlık bahçeye giderler; bırbirinc bcnzeycn yavanlıklarla dolu ömürlerindeki tekdüzeliğin tendc de, ruhta da iz blra kan zincirini kırmaya çalışırlar. Anadolu'nun cn gclişmiş yerleşim birimlerinde bile ekonomik, teknik, kültürel yapı çok cılızdır ve belir gin bir bilgisizlik, bilinçsizlik varhğını nissettirir. Bu koşullarla savasan aydınlara gizli açık baskılar soluk aldırmaz, ama onlar yılmazlar, daraltılmış, yoksunlaştırılmış, kurutulmuş ortamı ycşcrtmek, bcyinlerin icine bir sözcük koyınak, karanlığı aydınlatmak, cehalcti yenmek için didinirler. Erhan Bener'e, bu dava uğruna ba^ koyan sevgili ve değerli Oyhun Atuf Kansuyu, kadri bilinmeyen ve bir kliğe bağlı olmadıgı için kısa sürede unutulan, unutturulan öykücü Muzaffer Hacıhasanofilu'nu, Kayserı dolaylarında bir gül gibi Dİten incelikli, duyguların dünyasında müthiş ateşler yakan Abdülkadir Budak'ı, Ahmet Ada'yı ve genç Altay Öktem'i bana anımsattıg'ından ötürü teşekkür cdcrim. Yoöun sorunlarla örülmüş öykülerden biri de 'Kapıcı Haydar'dır. Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle her şeyde başlayan yozlaşma, gerileme, yüce erdcmlerin, uygarlık ilerlemclerinin bir yana bırakılması, paranın en büyük erdem ve değerlendirme ölçüsü saytlması, düşünenlere değil düşünmeyenlere, bilmeyenlere, cahillere önem verilmesi ve onlara 'bir oy' gözüylc bakılması Cumhuriyet düzcnini sarsmıştır... sarsılınca da zengin olmaya yönelik girişimlcr başlamış, yağlamalama, ormanları yakma, kentlerdeki yeşilliği katletme eylemleri günlük yaşamı kuşatmıştır. Kentlerin yeni oir kimlik kazanması, bahçeli sistemin yok edilcrek beton yığınlarıyla kaplanrnası bu döncmin olumsuz atılımıdır. Artık apartmanların egemenligi vardır; bilinçsiz kitle apartmanda oturmayı, yasjamayı, bir talih, bir mutluluk, bir gelişme sanmaktadır. Oysa anartman yaşamıyla birlikte ruhsal bozukluklar, bunalımlar, kavgaiar, cinayetler, soygunlar, aldatmalar, poliz infazları artmıştır. Vc apartman gcrçcği 'kapıcılık mesleği'ni yaratmıştır. (Şimdılerde Gösterinln içeriğl Soruıriarhı örülü öyküler de kapıcı saltanatı yakınma konusudur.) Yüzde yüzü köylü olan, okuması yazması kıt, doğru dürüst konuşamayan bu kişiler, kalabalık aileleriyle birlikte apartmanların zemin katlanna yerleştirilir, hizmet sunacak duruma getirilir, nizmet de; günde iki kez ekmek, gazete, öteberi al mak, kaloriferi yakmak, ayda bir merdivenlcri yıkaınak, silip süpürmek, sonra da yan gelip yatmaktır. Bıı çalışmasının karşılığı maaş ödenir, sigorta primi öde^ nir, bedavaya oturur, onun bunıın arma ğan ettiği giyeceklerden yararlanır, harca nıasını en aza indirir ve kısa sürede bir daireyi satın alabilecek servete ulaşır. Erhan Bener, 'Kapıcı Haydar'da böyle bir kapıcıyı sahneye çıkarmıştır. Yaşamını didik etmiştir, attığıadımları bile değerlendirmiş, onun aracılığıyla o yılların insan ve yaşam anlayışını yansıtmıştır. Haydar la ilgilcnirkcn 'apartman sakinlcri'ni ihmal etmemiş, ortalc yanlarıyla aynlan yanlarını belirtmiştir. Sakinlerin öyküle rinden çarpıcı, ilginç tablolar sunnıuş, okurun cuincccgi bilgi kaynaklarını, alanlannı çogaltmıştır. Kapıcının yaklaşımıyla daire sahiplcrini, dairc sahiplcrinin yaklaşımıyla 'Kapıcı Haydar'ı irüelemiş, aynl mekânın altında ve üstünde bulunan bölümlcrde dcvincn 'apartman tipleri'ni, ayrıntılı bir biçnıide işlemiştir. Ernan Bener, 'Şoför Hüscyin'ue; darbelerin arkasından emekliye aynlan, emekli edilen, bankaların, şirketlerin yönetim kurulları na atanan generallerin (kanıuoyunda tartışılan) görevlerindeki tutumlarından esprili bir dille, (biraz da dalga geçerek) söz etmektedir. Bu tavrına, toplumsal eleştiri, incitnıeyen ama gülümseten yergileri cklcmcktcdir. Erhan Bener, 'Onbaşı Nasrettin' öyküsündc, halkın ağzında sakızlaşan "Bir katır bir erden önemlidir." saptamasını didiklemek cesaretini çünkü bu gibi şeyler tabudur, yasaklann sınırlan içindedır göstermiş, bu söylentiyi, karlı buzlu bir navada ölü bir katırın başında nöbet tutan 'Onbaşı Nasrettin'in kişiliğinde ve öyküsünde somutlaştırmıştır. Erhan Bener, 'Bürokratlar/Marcellos da Vinci'nin Akılalmaz Serüvenleri' kitaplarıyla başlayan 'mizahı' yapının hamuruna karıştırma ve yoğurarak ortaya değişik bir yapı koyma düşüncesini, "Günbatımı Oykiileri" adı altında topla dığı öykülerin içeriğine taşımış, en öncm lisi duygusal depremlcrin bas öftesi olan 'hüzün'lc birlcştirmiştir. Evct, hüzünle mizah hem yan yanadır hem de kendilerine görev düşen bölümlerde bağımsız olarak devinmektedirler. Bu çalış,manın sonuçlan, konunun can alıcı damarlarında kan gibi ilcrlerkcn içinde bulundufiumuz zamanla otuz kırk yıl önceki zamanın ürünlerinin, olaylarının, toplumsal değişmelerin bizlere getirdiklerini tekrar yaşıyoruz ve mutlu ya da mutsuz oluyoruz; yaptıklarımızi, yapabildiklcrimizi, yapamadıklarımızı, kaçırdığımız fırsatları anımsıyoruz, öfkeleniyoruz. Erhan Bener, "Günbatımı Üyküleri" kitabıyla alışılmış Erhan Bener çizgisinin dışına çıkıyor, 'ağlamakla gülmek kardeştir' deyişini doğrularcasına okuru bir yandan hüzünlendirirken bir yandan da gülümsetiyor. • Günbatımı Oykiileri/ Öyküler/ Erhan Bener/ Ümit Yaymalık/ Ankara/ 220 s. SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle