02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Erhan Bener'injvküciilüğü M. SADIK ASLANKARA ildönümleri için en çok üç yüz alt mış beş gün beklersiniz. Ama ellinci, yüzüncü yıldönümlcri için öyle mi ya? Bir kez en azından elli yıl beklcnccektir hcrhangi bir olayın cllinci yıldönümünü kutlamak için. Elli yıl bu, dile kolay... Işte 1995'i, yazın açısından diğer yıllardan ayıran sıradışı bir yıldönümüyle karşı karşıyayız. Çünkii 1995, Erhan Bener'in yazında ellinci yıldönümü! 1945te başlamış bir yazın serüvenini, aralıksız elli yıl sürdürmek az şey mi? Iki yıl önce ue Şiikran Kurdakul'un ellinci yazın yılını kutlamıştık coşkuyla... Cnşkuyla diyorum ya, ille bu kutlamalarda bulunmak, bir biçimde bu törenlere kattlmak gerekmiyor elbette! Bu işi yazıncılar vc yazın kuruluşları, yazarın dostları da yapabilir kendi aralarında. Bana kalırsa, bir yazarın ellinci yıldönümünü kutlamak, herkesterı çok ve herkcstcn önce o yazarın okuruna düşüyor. Yazarlar, "okuyucu" dediğimiz insanlar için çaba harcamaz mı? Öyleyse şimdi sıra okurda dcmektir! Bir yazarın cllinci yıldönümünü kutlamak için o yazarın ürünlerini okumakran daha güzel ne olabilir? Bir yazarla günlerce sürecek bir serüvene atılmak da kolaylaşır böylece! Birbirinizi tanımadan, birbirinizle senlibcnli olmadan da sürdürebilirsiniz ilişkinizi. Böylc bir ilişkinin güzcl ya da doyurucıı olamayacağını kım savlayabilir? Yazarlar, "okunmak için" yaşamazlar mı lıem? Yazarlığının ellinci yılında, Şiikran Kurdakul'la da birliktc olmuştunuz kuşkusuz! Ne bileyim, ortak sevgilerde buluşmuştunuz onunla da! Acıfar damıtıp güzellikler paylaşmıştınız! Şimdi ise sırada bir başka yazar var: Erhan Bener. Önümüzdcki yıllarda, bakalım daha kimlerle birlikte olacağız yazarlıklarının ellinci yıldönümündcr".. sağlanmış oluyor. Sözgelimi "kapalı" gibi görünen "Falcı" adlı öyküde, bu durum çok somut bir biçimde kendini gösteriyor. Soyutlamanın ve tantazyanın egemen izlek oldugu "Falcı"da yazar, okurla arasına girebilecek uçurumdan öteki sanat dallarının sağladıtı katkıyla bir çırpıda kurtııluveriyor. Düşeme, düşünme ve yaratma gücü gibi olgu ve sorunsalların sarmallandığı bu öyküyü Bener, yine merakla okunur bir öykü haliııe getiriyor böylece. Yalm sayılabilecek olanlarında öteki sanat dallarından daha az yararlanan Bcncr, öyküler karmaşıklaştıkça bu sanat dallarından yararlanmayı gide gide artırıyor, zaman zaman da doru ğuna çıkarıyor. Tek amacı ise; öykülerini görsel kılabilmek! Böylece okurun bir ön nazırlık yapmadan, hatta çaba da harcamadan, onları okuyup algılayabilmesini, sonutça alımlamasım sağlamak! Oykii kitapları da, bu açıdan kendi içlerinde sınıflandınlmış gibi sanki. Örneğin "Aşkı Muhabbet Sevda"daki.öykülerin karmaşıklığına, "Cıece Gelen ÖlürrT'deki fantazyaya "Günbatımı Öyküleri"nde pek rastlanmıyor. Gerçekten ' Günbatımı üyküleri", Bener'in daha önckeki öykülerinde görülmeycn bir yalınlıkla ele alınmıştır denebilir. Ne ki buradaki yalınlık, "sadelik" anlamında almmalıdır yalnızca. Bu öyküler de ötekiler. gibi derinliklidir, boyutludur elbette! Örnegin mizah öğeleri çok ağır basmakla birliktc, gcleneksel mizah öykücülüğümüzde zaman zaman göze çarpan tek boyutluluğa ve şablon tipleme ye rastlanmaz! Ama bu öykülerde, öteki sanat dallarından çokça ve zengin bir bezemeyle yararland.ıj*ı da savlanamaz elbette! "Günbatımı Öyküleri" için, yalnızca sinemadan ve tiyatrodan, onların olanaklarından yararlanmak, herhalde Erhan Bener'e yeterli gclmiş olmalı] Nitekim "Günbatımı Öyküleri", ilginç bir bütün oluşturuyor. Örnegin ben bu öyküler demctini, bir televizyon djzisi halinde düşündüm... "Ciünbatımı Öyküleri"nden Siiper Baba" ve "Bizimkiler" gibi nitelikli nalk dizileri türünde, başarılı bir yapım kotarılamaz mı sanki? Bunun için tüm öykü kahramanları, ortak bir kent yaşayışı içinde de bir araya getirilebilir pekaia! "Filmci Seyit Amca", "Rahatına Düşkün Felah Bey', "lbrikçizade Mahmut", "Kont I^ıza", "Kalaycının üğlu Osman", "Kendibaşına Mustabey", ' Kapıcı Haydar", "Şoför Hüscyin", "Antepli Şevkct , "Selamiköy Canavarı Rcccp , "Onbası Nasrettin", "Kadıana", "Sarraf Hamdi', "Hcidcnhcimli Ahmet", "Elektrikçi Kerim Usta" öyle ilginç tipler ki! Andığtm bu öykülerdeki öteki kahramanlar da ilginç elbette! Bakalım sinemacılanmız vc televizyonculanmız ne zaman görecek bu öyküleri? Iladi celin, ellinci yazarlık yılında, öykülerini okuyarak da kutlayalım Erhan Bener'i! Şimdiye dek, bir yazarın cl linci yazın yılını kutlama olanağı bulaınadıysanız eğcr, bundan güzel fırsat olur mu hiç? • "Fata" Y otuz iki öykü 525 sayfa arasında değişti «i haldc *Gcce Gelen Ölüm" 104, "Bi obot" ise tam 80 sayfa. Bu nedenle bu iki öykünün, hiç dcğilsc bu yanlarıyla diğerlerinde ayrı tutulması gerektiöi kanısma vardını ben. Nitekim bu öykülerin yer aldığı kitabın arka kapağında bu iki öykü den "küçük roman'mış gibi söz edilmesi dc raslantı olmasa gcrck! Erhan Bener'in yazarlığı için "Günbatımı Öyküleri"nde (ss. 730) ve "Gece Gelen Ölüm"de (ss. 710) yazarın oğlu Yiğit Bener tarafından yapılmış olan değerlendirmeler ve ulaşılan yargılar, bu öykülerde de ağırlığını duyuruyor kuşkusuz. Bu yargıları, kısa tümcelcrle alt alta sıralamayı yararlı görmüyorum: • Bener'in anlatılarında, kurgu çok önemlidir. Kurgunun akılcılığı için ele alınan konulara, yazarı tarafından sık sık polisiye boyut da katılır. • Bener'in anlatılarında, psikoloiik çözümlemeler geniş yer tutar. Ne ki bu anlatılarda sık sık mizaha ve alaycılığa da başvurulduğu görülür. ' • Bener'in konusu bireydir ve bu tip ler, toplumsal gerçekliğin ürünüdür. Sev gi, aşk, cinsellik de bu insanlann davranışlarında dürtüler ve özlemler olarak çok önemli bir yer kaplar. Öte yandan bu bireyler, yalnızlığın ağır baskısı altındadır vc topluın içinde uyumsuzluk yaşarlar. • Bener'in biçemde ve anlatımda sürekli arayış; ycnilik ve farkhlık peşinde olduğu görülür. • Bener'in olaylara, kişilere, topluma, çağa sürckli olarak kcndi dünya görüşü açısından yaklaştıgı halde kendini herhangi bir siyasi mesaj ilctme kaygısından uzak tuttuğu görülür. Bu ortak özellikler, tüm yazdıkları icin geçerli olduğuna göre, Bener'in öykülerindc, kuşkusuz yine aynı sanatsai evren çıkacaktır karşımıza. Bu, Bener'in bizi "eönbatımıOykuterr Erhan Bener, bu elli yılda tam yirmi aJtı kitap vermiş bize. Bunlardan biri şiir, on dördü roman, dördü oyun, ikisi anı, ikisi çocuk kitabı, son üçü ise öykü: '.'Aşkı Muhabbet Sevda", &Gece Gelen Ölüm" ve son olarak da "Giinbatımı Öyküleri" (*). Kırk yedi yıl boyıınca hiç öykü kitabı yayımlamamış bir yazarın, son üç yıl içinde arka arkaya üç öykü kitabı yayımlamış olmasından yola çıkarak; Erhan Bener'in sanki okurlarına sürpriz yapmak için böyle dsıvrandığt gibi bir izlenim uyanmıyor mu sizde de? Hele "Aşk ı Muhabbet Sev(J,a"nın 1992'de lıem Yunus Nadj,Öyk.ü Ödülü'nü, hem Haldun Taner Öykü Ödülü'nü aldığını düşünürscniz csaslı bir sürpriz sayılmaz mı bu? "Aşk ı Muhabbet Sevda"da on dört, "Gece Gelcn Ölüm"de bcş, "Günbatımı Öyküleri"nde on beş, öykü yer alıyor. Niçelikleri yönünden "Gece Gelen Ölüm"deki "Gece Gelen Ölüm" ile "Biobot" dışında diğer öyküler yani toplam SAYFA 6 BH yıMa yirmi attı kttap buyur ettiği evrendir elbette! Bu evrende hep aynı olaylarla, birbirine benzer öyküIerle karşılaşmavız ama, önceaen biliriz ki.öyküde her an bir "polisiye yöntem' işe ka rışabilir, her an bir sürpriz ortaya çıkabilir... Zengin dolantıları olan bir cinsellikle de yüzyüze gelcbiıiriz... Yukarıda değindiğim değerlendirmc yazısında "mizah", "hüzün", "nostalji", "duygu yoğunlugu" vc "toplumsal eleştiri "Erhan Bener'in öykücülüğünde egemen öğeler olarak gösterilmiş. Bana kalırsa, bu anlatılanlar dışında, Erhan Bener öykücülüğünün önemli bir yanı daha var. Sinemadan, tiyatrodan, resimden, müziktcn, fotoğraftan, yani öteki sanat dallarından öyle çok yararlantlıyor ki, bu öykülerde; zanıan zaman bir sinemadaymı^, tiyatrodaymış, galerideymiş, konser salonundaymışçasına bir duygu yaşıyoruz... Bazen sinemadan galeriye, konserden tiyatroya gcçtifiiniz de oluyor! Yanlış anlaşılmasın; öykülerde zaman zaman öteki sanat dalları egemen hale geliyor demivorum. Ama sanki kolajda ya da yapbozda olduğu gibi, bu sanat dallarının olanaklarından ekleme, değiştirme, bütünleme yoluyla öyle güzel yararlanılıyor ki... Orneğin bir resmin ya da fotoğrafın ucu gösteriliyor ilkin; sonra buradan yola çıkılarak öykü gelistirilmeye başlanıyor... Dcrkcn, bir de bakıyorsunuz ki, apayrı bir senaryo işlemeye koyuluvermiş... Ayırdma varmadan bu senaryonun içinde buluyorsunuz kendinizi! Bunu yalnızca kurguyla, polisiye boyutla, sürprizle açıklamak yetcrli olabilir mi? Eğer bu öykülerde öteki sanat dallarının unsurları olarak rcnktcn, dcvinimden, scsten vb. ustaca yararlanılıyorsa; bu, en azından Bener'in sinemayı, tiyatroyu, resmi, müziği, lotografı çok iyi bildiğini kanıtlıyor bana kalırsa... Başarılı oyunlar vermiş olması, yapıtlarının sinemaya uyarlanması da bunu göstcriyor zatcn! Erhan Bener, öteki sanat dallarından şu yararı elde ediyor: Öykülerini olabildiğince "görsel" hale gctiriyor. Bu görselliğe, anlatımla ya da sözcüklerin sagiadığı olanaklarla, biçemle ulaşılmıyor yalnızca. Tek tek tüm öteki sanat dallarım, öyküleri için ncrcdeysc seferber ediyor Bener. Işte Bener'in öykücülüğü üzerindedurulurken, dile getirilmemiş olan "görsellik", sonuçta öteki sanat dallarının aracılığıyla Î yınlart, (*) "Aşkı Muhabbet Sevda", Bilg, Ya1992, 2 1 ) f. "Gece Gelen Olüm", Rilgi Yaymlart, 1993, 240 s. "Günbatımı Öyküleri", Ümit Yaytncılık, 1995, 220 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 278
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle