03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• Yapı yüzleri taşıyıcılardan bağımsız, serbest düzenlenmelidir. Bir konut, insanları, nesneleri, işleri, kurumları, düsünceleri barındırdığına göre mimarlık, konutlafın iyiliğine yönelmelidir. Le Corbusier için, çökmüş bir uygarlıktan bir yenisine girerken mimarnğa yönelmek yeni bir dine girmek gibi bir şeydi r. Ramuz'un"GökselMutluluk"u ya da... Kırsal kesimde yaşam... GOKSELMLTLILLK Mhnarlık ve gelenek lllşklsl Le Corbusier için mimarlık bir sanat demek, onu eksik tanımlamaktır. Zira bu sözcük kendini beğenmislikleri ya da ticaretiperdelemek için kullanılmaktadır. Kapsadığı çok sayıda aJanlarla birlikte mimarlık aslında bir genel kültiirdür. Le Corbusier kitabında, yazı sanatının gereklerine uyarak mimarlık üzerinde bir dizi olgu sıralar. Bunlar arasında ilk düzenfemelerin yönlendiriciliğinde güneşin bir yasa olarak ortaya çıkış, bulunduğumuz yöreye yerleşmiş mimarlığı keşfetmek, girişimlerin bir ölçeği oluşu, mimarlık yapıtının ancak vürünüp, gezilmesi, mimarlık yapıtında iç dolasımın ön plana çıkması, çevreyle yapılan dostça anlaşmalar, her yapının ülkeyi güzelleştirme ya da çirkınleştirme sorumluluğunu taşıması, mimarlıkla müziğin kardeş olması, vb... Le Corbusier, mimarlık ve gelenek ilişkisini şöyle açıklar: "Mimarlıkta buluşların büinmezine dalan dengeyi bir insanın, atılımını yaslayabileceği tek şey, yüzyılların verdiği derslerdir; çağların saygı gösterdiği tanıkların, insana özgü, kaııcı bir değeri vardır. Folklor, diyebiliriz buna. (...) Geçmise saygı her yaratıcı için doğal bir evlatıık borcudur: her oğul babasını sever ve sayar." Le Corbusier, sıraladığı olguları onüçüncüsünde mimarın niçin bina yapması gerektiğini açıklar. Mimar, arsalar ve gökyüzü için değil, içinde oturacak çıplak insan için; giyinen, kendini alet ve nesnelerle, odalarla ve bir evle çevreleyen, akılcı bir biçimde gereksinimlerini karşılayan, ama bir yandan da ruhsal ve maddesel zenginliklerin tadına varmasını şağlayacak bir fazlalığı kendinden esirgemeyen insan için. Le Corbusier'ye göre, folklor, şiirsel eğilimi ortaya koyuyor. Bir bakıma gelenek.. kişinin aklına hemen §u soru geliyor: Bugün, içinde ve dolayında yaşadığımız yapılarda, hızlı ve kalabalık şehirlerde acaba şiir var mı? Mimarlıkta ne yapılmalı? Yazara göre, asırlık davranışlarımızın tanıklarını zaman kemirmeden koruma altına almalı ve dökümlerini çıkartmalıyız. Elbette geçmişin geleceğe doğru dökümü olacaktır bu. Yine kendi alanını savunan her sanatçı ya da kuramcı gibi mimarlık bir amaçtır, savını ortaya döküyor Le Corbusier. Bunda da yerden göğe kadar haklı. • Mimarlık Ögrencileriyle Söyleşi/ Le Corbusier/ Çev.: Samıh Rıfat/ Yapı Kredı Yaytnları C U MHU R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 1 0 ruhlar, yaptığı kötüIüklerden pişmanlık duymaya ve inançlı yapmayauğraşırlar. Ateşin Gazabı öyküsünde, ardı ardına çıkan yangınları Tanrının bir gazabı olarak yorumlar köylüler. "...Anlamamız gereken tek şey, bizim üzerimizde, hiçbir zaman GULTEKİN EMRE kaçamayacağımız bir EL ile sürekli yaptıklarımız izleyen bir GÖZ harlesFerdinand Ramuz, îsviçreli bir yazar. olduğudur." Ülkemizde pek tanınmıyor. Tüm öykülerin birinci cildiyle Türk okuruyla tanışmak istiyor. Yoksul Sepetçi öyTuna Ertem'in başarılı çevirisiyle Ramuz'la taküsünde, "...doğaüstü • nışmak isteyenler için yazarın künyesini de vemotifi korku ögesı olarelim. rak değil, mıstik bir Ramuz, 1878'de Lozan'da doğar. Klasik Edebiyatlar oğe olarak karşımıza alanında yüksek öğrenimini tamamlar ve öğretmenliğe çıkıyor. Elli yıldır köybaşlar. Paris, Almanya ve yeniden Paris dönemleri, eğiIüye sepet ören ihtiyat.imcilik yıllan ve 1915'te Strawinsky'yle tanışır. Askerin rın gözleri görmez Oyküsü ne Strawinsky besteler. Çeşitli konferanslar, olunca müşterisi azalır ödüller ve öykülerle geçen ömrü 1947 'de noktalanır. ve köye yeni gelen eenç bir sepetçi ile birlikte lsviçre'nin en büyük yazarlarından biri sayılan Ramuz, kazancını tümüyle yitiöykülerinde kırsal kesim insanının yaşamını ele alır. Onrir. Açlık nedeniyle daların içdünyalarına sokulmaya, onlar gibi düşünmeye, ğa çıkan ihtiyarın başıhatta yasamaya çalışır. Köylülerin inançlan, günlük yana gelenler, aslında şamları, Icavgaları, zorlu doğa koşullarına karşı savaşımlaonun düş dünyasından rı, birbirleriyle olan ilişkileri, düşleri, sevdaları olaDİİdikaynaklanır." ğince yalın bir dilJe öyKÜleştirilir. Topralda bütünleşen insanlann sade dünyalannda olağanüstü hoş bir gezive Ramuz'un öyküleçıkarsınız öyküden öyküye geçerken. O, "Ben ilkel güçferinde kıssadan hisseler rin insanını aramaktayım" derKen, büyük gözlemgücünü sezilır. Doğa insan, inde sorgular bir bakıma. Böylece o, kırsal kesim insanının san gelenek, din ve günlük yaşam çatışmasına yazar, abardiklenmelerini, korkulannı, tedirginliklerini, yaşam satısız, yalın ve sevecenyaklaşır. Dünyanın herhangi bir ülvaşlarını bir ressamın renklerle betimlemesi gibi, ince inkesindeki bir köyünde de Ramuz'un öykülerindeki gibi ce işler öykülerinde. O, "Ressam doğmuşum ama yazıyoyaşamlar hâlâ vardır. Basit halk inançlan, etkili bir biçimrum, haksızlık ediyorum!" demekten kendini alamaz. de öykülerin atardamarını oluştururlar. Geçim derdi, çeOnun tiplerinin kan dolaşımını görürüz neredeyse, o tin doğa koşulları, biten sevgiler öykülerden fışkıran denlicanlıvegerçekçidirler. renkli tablolardır. Ramuz'un öykülerinin serpilmesini yazarın kendisi Şimdi okuyacağınız alıntı, sevgilisinden ayrılan bir şöyle betimliyor: "Toprağın derinliklerinde çatlayıp, ölü genç kızın içaünyasını betimliyor: " Ayakları altında taryapraklar arasında ürkekçe başını çıkaran, cesaretlenip lalar uzanıyordu. Hasat edilmiş buğday tarlalarıyla henüz körpe köklerinden yaşamı içerek yağmur ve güneşte açıbiçilmemiş çavdar tarlaları; gri ve Deyaz kareler halinde lan bir tohumdan doğmuş, durmadan büyüyüp gövdesigenç kızın gözlerinden kaçıp uzaklara giden tarlalar!... ni oluşturmuş, sonunda kuslarla bezenmiş ve gök kubbe Tarlalann bittiği yerde küçük bir koruluk başlıyor ve aryi andıran yeşilliğini genişletmiş güzel bir ağaca benzedından bir köy görünüyordu. Kilisenin çevresinde topmek isterdim! O zaman güçlenip savaşım yeteneği kalanmış evlerin çatılan solgun ışık altında renksiz duruyorzanmış, hafif rüzgârların dostu olan, ama fırtınalarla sava du. Yalnızca çan kulesinin tepesindeki horoz parlıyor, şıp onfarı yenen bu ağaç, olgunlaşınca düşecek olan meydikkatleri çekerek köyün bulunduğu yeri belirliyordu. vesiniverecektir." Genç kız içini çekti: 'Şimdi orda, deai, bensiz gitti, bekleyeceğini söylemişti oysa, haber bile vermedi. Şimdi orada Kırsal kesim insanı, boş inançlann pençesinde yaşar. başka kızlarla dans ediyor, çoktan unuttu beni." Küçük öyküler, düşler, dinsel etkiler, bilinmeyenlerden ürkme, çekinme arasında bocalar durur, yaşam anonimRamuz'un öykülerinin ikinci cildini de, benim gibi, siz dir, ortak üretilir masallar, dedikodular, korkular, sede heyecanla bekleyeceksiniz. Bizi Ramuz'la tanıştıran vinçler... Koca Ihtiyar öyküsünde, kahraman, kötü bir TunaErtem'eteşekkürler. • ruhun kurbanı olur. îşlediği günahlarla hesaplasan kahramanın yaşamındaki günanların ibret verici bir biçimde Göksel Mutluluk/ Öyküler1/ CharlesFerdinand Ragözlerönünç.serilmesidiröyküyüeğiticikjlan. muz/ Çev. Tuna Ertem/ Gündoğan Yayınları/ Aralık Adam ve Üç Hayalet öyküsünde de, inançsız birisini, 1993/270s VıharlesFerdinand Ramuz, îsviçreli bir yazar. Ülkemizde pek tanınmıyor. Tüm öykülerinin birinci cildi "Göksel Mutluluk" ile Türk okuruyla tanışmak istiyor. Tuna Ertem'in başarılı çevirisiyle Ramuz'la tanışmak isteyenler için biçilmiş kaftan elimizdeki kitap. C SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle