Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.Dilge Karasu, dergilerde kalan yazılarını toplamış ve "NeKitapsızNe Kedisiz" demiş adına. Kitaba, kediye, kendine dairyazmış. Roman, iletişim, yenilik, dostluk üstüne çatılar çatmiş yazılarında... MURATYALCIN er yazı ulaşılması çok güç bir 'karşı yaka' gibi görünür bana." Ünlü Çin metaforuna göre, kaplana binen insan, kaplanın onu sırtından atmasına izin vermezse sonunda bundan kârlı çıkacaktır. (Calvacare la Tigre adlı kitabında bu metaforu kullanan Julius Evola'ya göre kaplan, her kozmik döngünün sonunadoğrudevreyegirençözücü, yıkıcı güçtür.) Ben de her yazıyı kaplanın sırtında bir yolculuk olarak görmeye başladım. Ama, yazar denince, çoban imgesinden de kurtulamıyorum. Kalemi eline aldığında, koskoca sürünün, onca kelimenin başındadır artık. Çoban yalnızdır, sorumluluğu büyüktür. Kelimeler, ak kâğıdın üstünde gezinen kara koyunlardır. Yazar, nice çiftleşmeye, doğuma tanık olur; yavruları kucağında taşır... Uyanıktır, gözü sürüden ayrılmaz. Sabırla göğüs gerer doğa koşullarına, düşünceleriyle baş başadir. En çarpıcısı, bir 'kös'le sürünün yönünü değiştirmesidir. îşte, ustayazarlar da, yazının akışını değiştirecek 'kös'lerle, beklenmedik bir anlam alani açıverirler önümüze, sonra gizli dikişlerle bağlayıverirler her bir şeyi. Her yazı, iki yakayı bir araya getirme, düğmeleme çabası değil mi? Bilge Karasu'nun denemeleri: Ne kitapsız Ne Kedisiz Kitap ile Kedi arası Karasu basit köpeği savunuyorsunuz! "'Vicdan' sorunu ancak can denen şeye saygı duyulmasıyla ortaya çıkabilir." Karasu, önceki kitaplarında da bu sorun(lar)la didişti durdu. Tarihte, inançlar, kavramlar aç kurtlar gibi insana saldırmadı mı, aynı kurtlar bugün de aramızda, içimizde dolaşmıyor mu? Boğuşma canldarı, kendine düşmanlar yaratıp saldırıyor. Katüığın, vurdumduymazlığın, dayatmanın sonu gelmiyor bir türlü. (Sezen Aksu, tam şu sıra "masum değüiz hiçbirimiz" diyor, bu satırlaravokalyaparcasına!) Sorun kendini bılmekte, haddini bilmekte, yükümlüJüklerin bilincine varmakta. Yargılamadan algılamayı öğrenebilirsek ancak tutarsızlıklardan kurtulur, sorunların çözümünde sağlıklı adımlar atabiliriz. Nasıl, tutkulu bir ilişkide, sevilmek istediğimiz gibi seversek, aynı inceliği yaşama tutkusunda da gösterebilmeli insan. Kolay değil, kuşkusuz. Ne ki, üstüne titrediğimiz insanlık bunu gerektiriyor. Üstüne yeminler edilen vicdan böyle ortaya çıkıyor, rahatlıyor. Üişki, dediğimiz, bir anlamda beklentiler yumağı, ister insanla ister hayvanla olsun. Dostluk, bu beklentilerin karşılandığı, umulanın iyi kötü bulunduğu uçsuz bir alan (kıyısı bucağı çok). Karasu'nun dostları, hem kitaba hem kediye dostturlar. Can alınıp can satılan bir dünyada yaşamanın bilinciyle. • Ne Kitapsız Ne Kedisiz/ Bilge Karasu/Metis Yaytnları/96s. "H Karasu okumanm nüçlügü Bilge Karasu, dergilerde lcalan yazılannı toplamış, Ne Kitapsız Ne Kedisiz, demiş. Kitaba, kediye, kendine (kendiye?) dair yazmış. Roman, iletişim, yenilik, dostluk üstüne çatılar çatmış. Tek tek bu yazıları önüme çekmek yerine, kitabın arkasına sarkmaya çalışacağım, iki yerden. Ama önce, 'Bilge Karasu okumanın güçlüğü'ne değineceğim. Kimileri, altından kalkmakta zorlandıkları bir ödevmiş gibi, çektiği sıkıntılardan söz eder zaman zaman, Karasu okurken. Bir dostum Gece'de yaşadıklarını anlattı: Sık sık kitabı kapadım. O koyu karanlıkta sanki bir satır daha ilerleyemeyeceğimi sanıyor, 'ışık!' diye soluyordum. Kendimi hep sokağa atmak istedim; insanların arasına karışmak, yürümek... Belki de Gece'nin gerçek okurusensin, dediğimdegülmüştü. Israretseydim(çokyersizolurdu),kızardı. Evet, Karasu'nun kaleminden çıkC U M H UR İ Y E T KİTAP SAYI 248 suyla, maç izlemetutkusu çok ma her metin, okuru kendine akortlar, ayarlar. Rus ruleti mufarklı?) NE KİTAPS17. oynarcasına dikkatliyizdir; * NE KEDİSİZ şaşırtıcıdır.Türkçenin yeni "Öksüz sorunlar irdelenyeni kıvrımlarıyla, boğumlameyecek, yetim davalar savurıyla tanışırız; bu mu 'zornulmayacak mıdır hiç?" Tutluk'? Her yazıdan bunları turulan salt kedi davası değil. ummuyor muyuz? Okudu(Can davası, cana hürmet, ğumuz her kitapta, yazıda bu canlıya kıymet meselesi!) tadı aramıyorsak niye okuGördüğüm olay şu: Bir cins ruz? Kitap, bizi 'işgal' etmisüs köpeğinin peşinde her yorsa, kafamız günikikezgeçtibaşka şeylerle ği bir sokakta'meşgul', gözüyım. Birinde, müz ötede beritüyleri hafif dödeyse, esniyorkükçe, iri denesak artık, hâlâ bilecek bir sookumaya dekakköpeği.burvam edecek minunu yere sürte yiz? Hadi, 'niye sürte yanaşıyor yazılmış' sorukadına; minik sunu, kitaba uyköpeğiyle koklaku hapı gözüyle şacak.Kadınçığbakanlarıbirkelığı basıyor, yaşlı naraitiverelim. sesinin bütün Ne Kitapsız hoyratlığıyla Ne Kedisiz'i, hoştluyor, bir cüssesine bakagüzel haşlıyor rak, bir çırpıda sokak köpeğini. okuyup (KaraYatıştırıyoruz; su'nun son kitasizin köpeğiniz bını da okuköpekde.o değil dum, diyebilmi? Bunca yaymenin huzuruygaraya değer mi la!)rafakaldırahanımefendi? mıyoruz. Bir iki diyoruz. Kaşları saatliğine parka çatık, suratıngötürülmüş çodan taşan öfkeycuklar gibi, hele diyeceğini divesimizi bir türyor: Ama o solü alamıyoruz, kak köpeği! "Cı mızmızlık edip nayetleri çoğu yaka paça geıi zaman 'kavramdönüyoruz. Kimimizsallanmaya, kıını lar' işletir. Cinayetler, hep 'kavramlar' miz kaymaya! Eğlencelibir çocuk kita adına savunulur." diyor Karasu. şimdi bından söz ediyormuşum gibi; kitap birileri (belediye?) tutup zehirlese o larla çocuksu bir ilişkimız yok mu? köpeği (bu da oldu!), hanım sevinir mi Hem de nasıl! Kitap, kendi iklimine sevinir. Bir sokak köpeğinden daha çeker bizi: Okurken biz onda yaşarız, kurtulmuştur (kurtuiamadı; köpek sonra o bizde yaşamayı sürdürür. kurtarıldı!), artık gönül rahatlığıyla gezdirebilecektir köpeğini. Hangi sevYazının alacakarankğı Karasu, okumak, anlamak, anlaş giyle? Kucağına alıp okşadığı (ancak mak üstüne çokça kafa yormuş, yoran 'mıncıklar' bu kadın!), diller döktüğü bir yazar. Anlatılarını okurken, uzak soylu köpeciğini hangi gönülle sevetan el sallayıp, nasıl gidiyor diye sorabi cektir? Koca bir kazık çakılmış biz 'kentliler'in kafasına: Sokak kötüdür, lir. Bunlar yazılarının, konuşmalarının ırası olmuş artık. Hele bu denemeler pistir, tehlikelidir. Büsbütün yanlış dede, öne sürdüğü sorularda hiçbir okur, ğil, ama bu temizlik, horgörüyle, kıbeni ırgalamıyor, deyip geçemez. (Ka yımla mı yapılacak? Görünen o. Peki, rasu, "Yazının alacaİcaranlığı, çok üre içimizdeki pislikten, kötülükten, tehlitici olabilir..." diyor. Yazı da bir oyun: keden nasıl kurtuluruz? Kadın, giderayak şöyle söyleniyordu: Bir de, efenKaramboldenatılanbirgolünkupagetirmesine ne demeli? Okuma tutku di, temizpak insanlar olacaksınız. Şu Mgiamayı öğrenebBmek SAYFA O