05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ve teslim olduğunu açıklaması, Oe'nin kafasındaki saf hayranlık ve güven duygularını allak hullak etmiş. Ülkesinin ABD işgali altına girdiği yıllarda büyüyen Oe, daha Tokyo Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarında, Batılılaşma ilejaponya'nın geleneksel dcğerleri arasındaki çatışmayı işleyen Mişima Yukio'dan sonraki en yetenckli genç yazar olarak ün kazanmış. Adını ilk kez 1957'de bir dergide yayımlanan Şişa no ogori'yle (Ölüler Savurgandır) duyurmuş. Ök romanı Memuşiri kouçi (Tomurcuğu Kopar ve Dölü Yok Et) 1958'deyayımlandığında büyük yankı uyandırmış^. Bir bakı ma, 1983 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Ingiliz yazar William Golding'in Sineklerin Tanrısı adlı romanını akla get iren Tomurcuğu Kopar ve Dölü Yok Et adlı romanında Oe, sal gın bir hastalık yüzünden terk edilmiş, toplum dışına itilmiş çocukların öyküsünüanlatmış. Gene 1958'de yayımlanan Şiikuyla Akutagava Ödülü'nü alan Oe'nin ikinci romanı Varera no cidai (Bizim Kuşak) isesiyasal vetoplumsaJ eleştiriye verdiği ağırlık nedeniyle dönemin edebiyat çevrelerince fazla beğenilmemiş. Ama Ikinci Dünya Savaşı sonrasının o zorlu günlerinde kimi yazarlar umarsızlığın dolambaçlannda dolaşırlarken, Oe'nin yeni sol çizgiyi benimseyen siyasal denemeleri, kısa öyküleri ve şiirsel bir dilin agır bastığı romanları bazı eleştirmenlerce kara mizahla iç içe bir umut ve cesaretin özgün ürünleri olarak değerlendirilmiş. 1959'da Tokyo Üniversitesi'ni bitiren Oe, ertesi yıl Pekin'de yapılan bir toplantıda genç Japon yazarları temsil etmiş. Siyasetle etkin biçimde ilgilenmeye başlayan Oe, Japonya Sosyalist Partisi Başkanı Asanuma Ineciro'nun sağcı bir genç tarafından öldürülmesinden esinlenerek yazdığı öyküler yüzünden sağ örgütlerin ağır eleştirilerinehedefolmuş. 1960'taevlenen Oe, 1963'tekafatası doğuştan sakat bir oğlunun olmasıyla yazarlık yaşamında yeni bir döneme girmiş. Oe başlangıçta bebeği yadsımaya kalkmış, ama daha sonra bu duygusunun üstesinden gelerek özürlülerin haklarını savunan hareketlere katılmış. Bu olayın etkisiyle yazdığı ve sakat bir bebeğin doğumu aracılığıyla kiiltürel mirastan yoksun bırakılmış savaş sonrası gençliğin sorunlarını irdelediği Kocintekinataiken (Kişisel BirSorun) adlı romanıyla 1964'te Şinço Ödülü'nü kazanmış. Oe'nin zihinsel özürlü olarak dünyaya gelen oğlu Hikari bugün 31 yaşında, hâlâ düzgün konuşamıyor. Ama olağanüstü bir müzikyeteneği gösteren Hikari şimdiJMHURİYET KİTAP SAYI 248 Değor çaflsması alıyor. Zekâ özürlü bir çocuğun büyümesini, ailesinde yarattığı gerilim ve tedirginlikleri anlatan Ataraşii hito yo mezameyo (Uyan Yeni Adam) adlı romanı ise 1983'te yayımlandığında olgun tekniği ve yazarının özel yaşamına ilişkin açık sözlülüğüyle dikkati çekmiş. Kenzaburo Oe, Japon kültürünün ve geleneksel edebiyatın kökenlerinden yola çıkan Kavabata'nın tersine, içinde yaşadığı toplumun çağdaş sorunlarına yüreklilikle yaklaşırken Batı kültüründen de etkilenen bir yazar. Nitekim, Nobel Ödülü dolayısıyla gazetecilere verdiği ilk demeçte, "Bu ödülü kazanmamı modern Japon edebıyatının başarılarına borçluyum," diyor ve etkilendiği birçok Batılı yazar arasında Dante'yi, Balzac'ı, Poe'yu, T.S. Eliot'ı, Auden'ı, Yeats'i ve Sartre'ı anmaktan çekinmiyor. Gene de, atom bombasının yol açtığı soykırım ve Japonya'nın ABD birliklerince işgal edilmesinin etkileri, Oe'nin yapıtlarının bütün gözeneklerinde duyumsanıyor. Bunu Isveç Akademisi üyeleri de vurgulamadan edemiyorlar: "1945'te atom bombalarının atılmasından sonra Japonya'nın teslim olması ve Tanrısal bir kişi olarak görülen imparatorun yenilgiyi açıklarken halk önünde sıradan bir insan sesiyle konuşması, genç Oe'yi derinden sarsmışt'" Her yıl Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibini belirleyen Isveç Akademisi üyeleri, "Yaşamla söylencenin iç içe geçerek insanlığın bugünkü durumunu şaşırtıcı biçimde gözler önüne seren düşsel bir dünya yaratan" Oe'nin yapıtlarının şiirsel gücünü özellikle vurguluyorlaı Yazdıklarını bir çeşit şeytan ya da cin kovma olarak tanımlayan Oe, ülkesinde pasifizmi savunan, insan hakları savaşımı veren ve Japonya tarihinin çarpıtılmasına karşı çıkan "belalı" bir yazar olarak tanınıyor. Kendi deyişiyle, "çok Japon" bir yazar Oe; ama "çok Japon" gibi görünen konuları Batı'ya daha yakın bir yaklaşımla irdeliyor. Kavabata'nın tersine, Kenzaburo Oe ve onun kuşağından yazarlar ıle klasik Japon edebiyatı arasında büyük bir ayrımvar. Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen doksan birinci yazar olan Oe, Alev Alev Bir Yeşil Ağaç adlı üçlemesinin son kitabını tamamlamak üzere. Kitap Japonya'da Şubat 1995'te yayımlanacak, ama belki de Oe'nin son kitabı olacak. "Ben özürlü oğlum Hikari adınayazıyorum, bir anlamdaonu dile getiriyorum. Ama o artık kendi kendini dile getirebilecek durumda, besteler yapıyor, CD'ler yayımlıyor. Bu yüzden, bundan sonra başka roman yazmayabilirim!.." • Dante'denSartrt'a Yenlsol ** Oe, eski bir samuray ailesinin çocuğu. Ama çağdaş kültürü benimseyen, insan haklarını inatla savunan, özürlülerin hakları uğruna savaşım veren bir yazar. Atom bombalarının Japon toplumunda açtığı derin yaralar ve kültürel mirastan yoksun bırakılmış savaş sonrası gençliğin sorunları, Oe'nin iki temel esin kaynağı." lerde bestecilik yapıyor ve iki CD'si var. Hiroşima'yı ziyaret ettikten sonra kaleme aldığı ve 1965'te yayımlanan Hiroşima noto'da (Hiroşima Notları) bir kez daha savaş sonrası gençliğin bunalımlı yaşamını konu edinen Oe, 1970'lerin başlarındaki yapıtlarında, özellikle de denemelerinde nükleer çağda üstünlük savaşımı ve Üçüncü Dünya'nın sorunları gibi konulara ağırlık vermiş. Oteki yapıtlan arasında, kendisine Tanizaki Ödülü'nü kazandıran Sessiz Çığlık adlı. romanı, Bize Deliliğimizi Aşmayı Öğret adlı öykü kitabı, 1976'da yayımlanan Pinçj ranna çoşo (Yoksulluk Koşucusunun Rekoru) ve 1979'da yayımlanan Docidai gemu (Akran Oyunları) adlı romanları yer ... Gece haberlerini izliyorlardı; Kuş yatağına yüzükoyun uzanmış, minik bir denizkestanesi gibi başını kaldırmıştı; Himiko ise yere oturmuş, kollarını dizlerinde kavuşturmuştu. Gündüzün sıcağı kalmamış, hava serinlemişti, ama ilkel mağara insanları gibi çırılçıplaktılar. Telefon çalarsa duyulmaz diye televizyonun sesini iyice kıstıklarından, odanın içinde an vızıltısını andıran bir ses duyuluyordu, o kadar. Kuş'un işittiği, anlam ve duygu yüldü bir insan sesi değildi;ekrandatitreşenkaraltılarınanlamlı biçimlerini ayırt edebıldiği de söylenemezdi. Dış dünyadan hiçbir şeyin bilincinin ekranına imgesini düşürmesine izin vermiyordu. Tıpkı yalnızca alıcısı olan bir radyo gibi, gönderilip gönderilmeyeceğini biletam olarak bılemediği, uzaktan gelecek bir işareti bekliyordu." Kişisel Bir Sorun Belay bir Japon Öziirlübtrçocı* Savaş sonrası ... Gözüm sakatlanmadan önce de günden güne belirginlik kazanan bir çirkinliğim vardı. Çirkinliğim, annemin büyüdüğümüzde erkek kardeşimin benden çok daha yakışıklığı olacağı yolundaki öngörüsünü anımsatıyordu durmadan. Yitirdiğim gözüm çirkinliğımi her gün biraz daha belirginleştiriyor, her geçen gün biraz daha açığa çıkarıyordu. Aslında doğuştan çirkinliğim geride, sessiz, karanlıkta kalmayı yeğlerdi; onu durmadan ışıldakların önüne çıkaran, yitik gözümdü. Sakın bu gözüme bir rol yükİemediğimi sanmayın:Işleviniyitirmiş gözüm, kafatasımın içindeki karanlık, kan dolu ve nedense vücut ısısının üstünde bir boşluğa sonsuza dek bakmaya alıştırılmıştı sanki. Göz, içimdeki gecenin ormanını gözetlemesi için tuttuğum yalnızbir nöbetçiydi; onu tutmakla, içimi gözetlemeye alışmak zorunda bırakmıştım kendimi..." SA Sessiz Çığlık YFA J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle