Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ömer Faruk Toprak'm düzyazılan, şiirleri ve anılan İnandıklarından ödii ödiin vermeyen sanatçı... r üruzan Toprak, öykü ve oyunyazarı. Ömer Faruk Toprak'ın eşi Füruzan Toprak, Ömer Faruk Toprak'ın "Tüm Şiirleri ni ve bukitabın "Notlar ve Açıklamalar" bölümünü o düzenledikten sonra bu kez de Ömer Faruk Toprak'ın düzyazıları'nı bir araya getirdi. SENNUR SEZER 940 Kuşağı'nın yazgısının ortak noktası, siyasal baskılar yüzünden yayımlanıp, yaygınlaşamamaktır. Bu gölgede kalma kimi eleştirmenlerce de, yeteneksizliklerine yorulmuştur. Aynı dönemde yazan başka yazar vc ozanlarla karıştırılmaması için bu toplumcu gerçekçileri '1940toplumcukuşağradıylaananlar da vardır. Hasan tzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Suat Taşer, Fethi Giray, Cahit Irgat, Niyazi Akıncıoğlu, Suphi Taşhan, Ömer Faruk Toprak, Mehmed Kemal, Şükran Kurdakul, Sabri Soran, Halil Aytekin, Sefer Aytekin bu kuşaktan ilk akla gelenlerdir. Bu kuşak için, bugüne kadar süren yanlış bir değerlendirme, dünya görüşlcrinin aynılıgının, bu yazar ve ozanları birbirlerine benzettiğidir. Bu kuşağın, Nâzım I likmet'in şiirini bilmelerine karşın, o şiirin kopyası olmamaya gösterdiği özen ve her ozanın kendi şiirini, toplumcu dünya görüşüyle kurma çabası gözardı edilir. Bu yanlış değerlendirmeyi Ömer Faruk Toprak, kendisiyleyapılan birsöyleşide bakın nasıl yanıtlıyor; soruda güniimüz toplumcu ozanlarıyla, 1940 kuşağının benzeyen ve benzemeyen özellikleri sorulmuş. "Benzerlik yönünden, değil 1940 kuşağının ozanları Ue günümüzgençozanlanarasında, 1940 ozanları arasında dahi hiçbir benzerlik yoktur. Dinamo'nun şiiri ile IIgaz'ın şiiri apayrıdır. A.Kadir'in şiiri ile benim şiirim hiçbir noktada birbirine benzemez. (...) Bütün devrimci ozanlar dünyaya bakmasını öğrenmişlerdir ama, söyleyişleri değişik, içerikleri başka başkadır. Günümüzde de yetenekli genç ozanlar var. Hepsi ayrı bir söyleyişe varmışlar. Gerçek ozanlar baskı altında, yönetimin istediği şiiri yazmazlar. Bir ülkede, tornadan çıkmış gibi, benzer ozanlar, benzer yazarlar yetiştirilirse, orada edebiyat dur 1 inandıklarından ödün vermeyen, özgün, yazınımızda kendine özgü bir yeri bulunan bir sanatçı." Ömer Faruk Toprak'ın üslubunun en önemli yönü lirizmini hiç yitirmemesidir. Bu lirizmi Hüsamettin Bozok şöyle tanımlar: "Kesin vc haşin bir realizmden ziyade, yumuşak ve bulanık renklere hayran ve sisli manzaralar boyamaya hevesli bir ressam edası..." Attila tlhan da onun lirizminin, aleyhinc kullanışına itiraz eder: "Şiiri bagırıp çağırmadığı, bir dağ suyu gibi için için kaynadığı, aynı saydamlık ve durulukla geliştiği için, son yılların' Devrimci Kuşağı'na da fazla bir şey söylemedi. Haksızlıktır. Ömer Faruk Toprak özgün bir ozandı." (27 Ağustos 1979, Cumhuriyet) Toprak'ın şiirinde "bir dağ suyu gibi için için kaynayan" bir scs vardır: hüzünle umudun dengelenen sesi; "Şimdi yürüyor gemi açıklara doğru,/ Hiç korkmamış,/ Hiç ağlamamış,/ Hiç düşünmemiş gibi/ Söylüyor bir türküyü denize,/ 1 lani nasıl anlatmişjar ona / Yapraklara çarparak düşen, / Meyvaların içinde kımıldanan çekirdeklerin sesi kadar yavaş;/ Karanlığın sulara yaslanışı gibi/ Sakin bir türküdür bu./ Bu türk'ü,/ Tahtabacaklı Kaptan'ın/ Bacağını kestirdiği sabahın türküsüdür." (Tahtabacaklı Kaptan, 1943) Ömer Faruk Toprak'ın şiiri su yavaşlığıyla kaplar Türkiye'nin ve dünyanın coğrafyasını veinsanlarını: "Uzunsüre dalıyorum erzurumlu bir kulübedc/ kızgın bir akşam giriyor içeriye ansızın/ uzakta yırtıcı kışın gözündeki parıltı/ isli bakracın ateşine tutuyorum kitabımı/ pir sultan abdal'dan beri susuyorsun sivas'ta" (Susan Anadolu, 1968), "uzun zaman sonra gün ışığına çıkmışım/soluğumuduyuyorumyastığımda penceremde/ anıların kıyısında yürüyüşümüzberaberce/şimdibasbariton sesiyle söylüyor/ santalucia'yı bir zenci ilerde/ keten gömleğinde denizin tuzlu ağzı/ gözleri gülüyor avuçları beyaz beyaz/ bir ateşböceği ile bir an aydınlanan/ korkmayan, yüzünü hatırlıyorum" (Yaşadık Diyclim, 1955) Ömer Faruk Toprak'ın anlatımının geniş ufku, düz yazılarında değişmez. Tek romanı Tuz ve Ekmek'te, yalnız romanın ana kahramanı Sabahattin değil, sanki tüm tstanbul (hatta bütün Türkiye) izlenmckte, kaçaklığı yaşamakta, tehlikelerden kaçınmaya çalışmaktadır. Görünüşteözgürolan mülki amirlerin, tutucu çevrelerdeki yeri aynı kasabadaki sürgünden farklı değildir. Babasının belli bir paraya sattığı köylü kızı Ayşe de, tutuklanıp bırakılan öğretmen Sabahattin'dcn farklı koşulları yaşamaz. Arkadaşlarını izlemeleri için baskı yapılanlarla, izlenenler aynı tedirginligi yaşarlar, yanlış bir davranışla daha kötü koşullara sürükleniş. Olayların birbirine bağladığı bu insanların CUMHURİYET KİTAP SAYI 244 muş, gelişmiyor demektir. Yanlış kültür uyguıaması nedeniyle bazı ülkelerde böyle değersiz ozanlar yetişiyor. Türk şiirinde böyle bir saplantı, böyle bir hastalık görülmüyor." (Hikmet Altınkaynak'la Edebiyatımızıda 1940 kuşağı üzerine söyleşi, 1977Ömer Faruk Toprak'ınDüzyazıları) " 0 J | Snyu GH İçin İçin Kaymyar Ömer Faruk Toprak, kişiliği ile üslubu benzeşen yazarlardandı. Konur Ertop, ölümünde onu: "Ağırbaşlı, durgun, sessiz kişiliği ile savaşımcı bir sanatın sözcülerinden olduğunu pek belli etmezdi" (23 Ağustos 1979, Cumhuriyet) diye anıyor. Ertop, Toprak'ın inandığı dcğerlerden sapmayışını da vurguluyor: "40 yıl boyunca edebiyatla iç içe yaşamış, sanata namusluca bağlanmış, ödün vermemiş, yargılarını' inanarak savunmuş bir sanatçı." Hasan Hüseyin'in çizuiği portre de benzer çizgileri taşımaktadır: "Ölçülü, ince, duygulu, tutarlı insanlara karşı saygıyla dolu, SAYFA 18