05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sibel Bilgin 'Bana Bir Har/Söyle'de kendine ait bir dünya kuruyor Ayrıntıların gizemi CflAI USTFR imi yazarlar edebiyat denizine bir ilk limandan açılırlar. Bu ilk liman bazen bir masal, kimi zaman bir kitap ya da bir yazar, bazen birolaydır. Sibel Bilgin ise dünyaya bir hayal dünyasıyla birlikte gelen yazarlardan. Masallar, kitaplar, yaşananlar Sibel Bilgin'in dünyasının dokusunu belirginleştiren, imgelerini, seslerini zenginleştiren öğeler. Edebiyat denizine düşünerek, gözlemleyerek, olayların, nesnelerin ayrıntılarını tutkuyla izleyerek ulaşmış. Bu yolculuğunun bir noktasında "açıklayan" değil, "anlatan"; soruları yanıtlayan" değil, "soru soran" olmanın çekiciliğine kapılmış. Bilgin'in gözünde, ilk liman denilen, belki de hayatın şaşırtıcıhğını olsa olsa kendisinin yaratacağı bir hayal dünyasına malzeme yapabileceğini sezdiği nokta. Dokuz öyküden oluşan Bana Bir Harf Söyle, yazmaya on dört yıl önce başjayan Bilgin'in kitaplaşan ilk ürünü. Sibel Bilgin "soruları yanıtlayan" değil, "soru soran" bir yazar, ama bizim sorularımızı geri çevirmedi, yanıtladı. Kent, kitabınızın nerdeyse tümünde bir izlek olarak varlığını sürdürüyor. Belki de eoğrafyası olan bir kitap. Kentler, ülkeler, adalar... Belirli bir şehrin hikâyesinden yola çıkmıyorum. Benim şehirlerim bir hikâyelik şehirler. Kahramanlanmın K Sibel Bilgin dünyaya bir hayal dünyasıyla birlikte gelen yazarlardan. Masallar, kitaplar, yaşananlar Sibel Bilgin'in dünyasının dokusunu belirginleştiren, imgelerini, seslerini zenginleştiren öğeler. Edebiyat denizine düşünerek, gözlemleyerek, olayların, nesnelerin ayrıntılarını tutkuyla izleyerek ulaşmış. I'.İK I I \ R I s ( N l . i l lîı, lı v öykülerinizde ilk bakışta masalsı bir ortam ağır basıyor. Bu bir anlatım olanağı mı? Geçmişle kurulan bir bağlantı mı? Düşler arasında bir yolculuk mu? Ben hikâyelerimde günlük yaşamın, olayların akışı içinde olağan gibi görünen, hatta çoğu kez farkına bile varmadığımi2 ayrıntıların gizemini yakalamaya çalışıyorum. Bu ayrıntılar, ışığın bir prizmanın içide kırılışı gibi hikâyeyi kendi içinde yeni hikâyelere aynştırıyor. Kahramanları bilmedikleri bir mekâna, hatta bazen bir başka zaman dilimine taşıyorlar. Geçmişle kurulan bu bağlantı zaten hayatın içinde, nesnelerin içinde gizli. Ben sadece onu unutmamaya çaüşıyorum. Oynadığun her düşüncenin, imgenin binlerce yıllık bir yolculuğun sonunda bana ulaştığının bilincindeyim. Bazen bir masal, bazen bir gerçek kılığına bürünerek, bir bakışla sürekli yer değiştirerek. Hayallerinin peşinde şehirler kurmuş şehzadeler kadar gerçek, bir hayal kurmak kadar olağan, her sabah yeniden uyanarak, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir se rüvene kaldığı yerden devam etmek kadar şasırtıcı, olağanüstü ne olabilir? Görselişitsel kültürün egemenliği altındaki günümüz dünyasında yazmayı seçen bir insansınız? Yazının, alfabetik kültürün, edebiyatın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu egemenlik günümüz dünyasına özgü mü, bilmiyorum. Belki de tüm insanlık tarihi boyunca süregelmekte olan bir egemenlikten, görsel işitsel olanın çarpıcıbğından söz etmek mümkün. Görsel işitsel kültürün yayılmasında önemli rol oynayan teknik olanakların hayal bile edilemeyeceği ortaçağda insanların daha fazla kitap okuduklarını sanmıyorum. Edebiyat dört bin yıldır kesintisiz, unutulma dan, yerini başka bir şeye bırakmadan tabletlerden günümüz bilgisayarlarına nasıl ulaştıysa, bence yarının dünyasına doğru yolculuğuna da öyle devam edecek. Başka bir şey yerine ya/mayı seçmiş değilim. Yazmak istediğim için yazıyorum. Düşünmeyi, bütün sorumluluğun bana ait olduğu bir dünya kurmayı seviyorum. Her insanın, bütün gördükleri ve işittikleri dışında, başka birinin düşüncesine, hayallerine ulaşabilmek istediği yalnız bir anı vardır. Elinin kitaplara uzandığı bir an. Bir ta nışma, bir düşünce arkadaşlığı. Belki de en çok bu dostluğu seviyorum. Bana bir harf söyler misiniz ? İnsan her harf söyleyişinde kendi sesinin yankısuıı duyuyor. Çoğalarak geri geliyor size. Yeni titreşimlerle. Harfler dünyasının sırrı da bu sanırım. Dört bin yıldır aralarında fısıldaşarak yarattıkları dünyadan sanki bir ipucu veriyorlar. Bir anahtar belki. Kendi hikâyenizinanahtarı... • Bana Bir Harf Söyle / Sibel Bilgin I Can Yaymlan 1104 s. s i B • B İ İ kendi izdüşümlerinin peşine takıldıkları an var olan adalar, ülkeler. Insanın kendine yakın, tanıdık gelen sesleri, görüntüleri yakaladığı, içinde yeni serüvenleri, bilinmeyen hikâyeleri gizleyen mekânlar. Bu mekânların coğrafyası. Şehirden şehire bir yolculuk değil de, sanki bu dünyaya kuşbakışı bakan bir gözün bir an ışıklı bir noktayı yakalaması. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım İstanbul'da geçti Bir nefeste söylediğim bu 23 yıllık süre nin 197580 arası İstanbul Üniversitesi'ndeöğrenci lik dönemim. Bir yıl felsefe, sonra, severek, isteyerek seçtiğim felsefeden, bana dünyanın düzeni, insanın hikâycsine ilişkin daha elle tutulur, daha gerçekçi bir temel vereceğini düşündüğüm iktisat fakültesine geçiş. Böylece iktisat mesleğim, felsefe tutkum oldu. Univesiteyi bitirdiğim 1979 yılının sonunda ver elini Hollanda. Meraklı bir araştırmacı olarak başladığım ve 14 yıldır süregelen akademik hayatun, Hollandaca düşündüğüm, Hollandaca yazdığım bir dünya. Kalvenist kültürün biçimlendirdiği bir kuzey iilkesinde yaşayan bir akademisyenin disiplinli yaşan tısı. Bu benim kişiliğimin bir yüzü. îkinciyüzümise yazarlığım. Çalışma masamın arkasında, o çok sevdiğim yalnızlığıma çekilerek Türkçe düşünüp, Türkçe yazdığım'ikinci dünyam. Zamanı birinci dünyadan çalan bir hayalcinin, mutlu bir hırsızın dünyası. • S A Y F A 7 C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 2 0 1 . X
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle