05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ergun Hiçyılmazın htanbul azınlıkları kitabı "Beni Topragıma Gömün" üzerine "içsel" bir yolculuk Istanbul ki, bitecek gibi değil' "Beni Topragıma Gömün"; Madam Hekimyan'dan Kınar Hanım'a, kabadayı Hrisantos'tan Türk casusu Pandikyan'a bir çok Rum, Ermeni ve Musevi azınlığın Büyükadalı Madam Klio'nun evrakı metrukesinden yola çıkarak "şiirimsi" hayatlarının yer yer sinema diliyle anlatıldığı bir kitap "Beni Topragıma Gömün". HUUSfYIN AIFMDAR üşünüyorum da, 1970'li yülarda çok mu çocuktum!? Çocukluğumun Araklı'run Rumca adıyla Burnak köyünde geçen "mistÛc" ve "göçebe" günleri şimdi çok mu geridc? Peki, rahmetli dedemin Pontus Rumu komşularıyla yaptığı arkadaşlıklarını acıtatlı anlatan barışçd sesınin izleri bir yerlerde beni bekliyor olabilir mi acep? Nasd olmuş da, ya bir teybe, ya da deftcrimin bir köşesine kaydedcmemişim dedemin "efiye efiye" anlattıklarını. Ne acı ki, dedemin ölümüyle birlikte Eleni'lerin, Niko'ların, Anjelik'lerin, Dimitri'lerin, Fani'lerin, Mari'lerin, Peruz'ların "tatlı" hayatları da uçup gitmiştir hüzünlü "mori" tadında. Bugün, tstanbul'un Pera'sında, kırk yıl önce bir Rum çiftinin oturduğu, ne yazık ki şimdi bizim olan bir Rum evinde dedemin ruhunu yad edip, Ergun Hiçyılmaz'm "Beni Topragıma Gömün" kitabını okuyorum, biraz hüzünle, biraz hasretle... Sonra sokağa çıkıp Ergun Hiçyılmaz'ı bulmak için Balıkpazarı sokağına sapacağım belki. Tıpkı, daha önce "Eski Istanbul'da Muhabbet", "Çengiler, Köçekler, Dönmeler, Lezolar" ve "Eski tstanbul Meyhaneleri ve Alemleri" adlı kitaplarını okuduğumda gidip kendisini bulmak istemenin verdiği "şairane" bir güzellikle kalbimi sokağa atmak gibi. Balıkpazarı Sahne Sokak'taki Aslıhan'da buluyorum Ergun Hiçyılmaz'ı da. Bulmakla birlikte "Beni Topragıma Gömün" üzerine başlıyoruzkonuşmaya. Kitabın başlangıç hikayesini soruyorum önce... "Beni Topragıma Gömün" her ne kadar Madam Klio'nun evrakı metrukesine dayanıyorsa da, aslında kitabın başlangıç hikayesi yok gibi. Yazılarla, fotoğraflarla, yazışmalarla gelişen, başlangıcı da sonu da "sonsuzluk" olan bir flu kitap. Göçüp giden azınlık insanlarının geride kalan hüzün sarısı hayatlan..."Beni Topragıma Gömün"ün çıkış noktası, hikayesi, işte bu "sonsuzluk"ta, bu "flu'lukta saklıdır. Yaşanmış hayatın (hayatların) safha safha gelecek kuşaklara aktarılması değil midir beni de bu kitaba iten! Milattan önce damgası yiyen fotoğraflar, tabletler, tom D baklar, fermanlar ya da minyatür ve resimler kadar değerli değil mi sahi mazinin içideki "hayat"lar bugün?! Birkaç solgun vc ucu yırtık fotoğraf, pembeliğini çoktan yitiımiş mektuplar, belgeler ve hiç bir değeri kalmamış notlar... Işte, bütün bu değerli belgeler sevgiyle biraraya getirildi; Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklarının hayatlarından (başka azınlıkların da) bir mozaik oluşturuldu. Adı da "Beni Topragıma Gömün" oldu. Kitabtn yazılmastna kaynakltk edenin Madam Klio olduğftna gpre, Madam Klio kim, "Göçmen Kuslart"kimler? • Madam Klio 1895 senesinde Istanbul'da doğmuş, Büyükadalı bir Rum kadını. Kocasının ölümüyle dul kalan, Yunanistan'a akrabalarının yanına gönderilmeyi reddederek "Istanbul'da kalıp ölmek son arzum" diycn tstanbul aşığı bir insan. Toprağında öldüğüne göre "göçmen kuşları" da Nişan Bızdıkyanlar, Zozo Dalmaslar, Nanalar, Luiza Norlar, Teodoralar olsa gerek! "Göçmen Kuşlar' ın nereye konacaği belli olmaz sahi. Bir oraya, bir buraya konarlar konargöçer kuşları gibi. Ama nereye konsalar, tüneseler de, içlerinde yanıp sönen topraklarını özlerler hep. Oranın suyunu içmiş, havasını solumuş, ekmeğini yemişlerdir ya! Hasret ki, kolay kolay terketmez onları. Bu yüzden çok uzaklarda da olsalar, yurtlarını özlerler, adı "hasret" olan hayatı ararlar. Şimdi, kalanlar Madam Klio gibi birer kukumav kuşu, gidenler birer "göçmen kuş" olmuşlardır. • "Beni Topragıma Gomün", flashback'ler lincirinde geli}en bir genıs zaman kitabı. Belgesel sinema dokümanteri de diyehiltr mıyiz kitaba? Elbette. Öteden beri, kitaplarımı "tarihi belgeler zinciriyle sunmak ve okura sevdirmek", onlara görsellik kazandırmak kaygısını taşımışımdır. Dahası, kitaplarıma "belgesellik" katmak, onları "görsel" olarak düşünmek tercih sebebımdir. "Beni Topragıma Gömün" de böyle bir tercihin kitabıdır. Biraz da belgesel sinema dokümanteri. Keşke "Beni Topragıma Gömün" de bir belgesel sinema dokümanteri olarak düşünülüp, sinemaya aktarılabilse. Belki o zaman bazı şeyleri düşlerden çekip alabiliriz. Peki, Nişan Btzdtkyanlar, Udt Nikolar, Eltza Binemecıyanlar, Kınar Hantmlar, Deniz Kızı Eftalya Sadıler, Lefter Kuçiikandon yadisler kımlerdır?Bu kitabı bazırlarken sende ne gibi etkt btraktılar? Bizim için tstanbul azınlıklarını tarif etmek, uzun uzun anlatmak kolay olmasa gerek! Hemen hepsi ayrı bir kitap konusu. Hele Eliza Binemeciyanlar ile Deniz Kızı Eftalya Sadileri uzun uzun anlatma ya koyulursak bu sayfalar dolar da taşar Eliza, Kadıköy'deki Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'nde okurken, sahneye ayak bastığında henüz çocukmuş. Profesyonelliğini, Meşrutiyet'le birlikte 1908'de ilan etmiş, 18 yaşında rüştüne ermiş bir matmazeldir. Kibirli, karakaşlı, kara özlü ve yakıjıklı bir babanın şehlâ gözlü kızıymış ya, sahnede profilden durup, dilber ve zarif görüntüsünü gençlerin kalbinc düşürürmüş ya, babası bir ta rafta "hemhaz" olurmuş, delikanlılar bir tarafta, Eliza bir tarafta. Ya Deniz Kızı Eftalya Sadi, isteseymiş, sadece Talimhane'ye değil, Taksim'in tümüne sahip olurmuş sesiyle. Saz, söz, mey dolu bir ailenin içinde büyüyen Eftalya'nın musiki ile mecburi bir beraberliği varmış. Bugün, bir taş plaktan gelir gibidir ya sesi, "Cigaramı yak da gidelim". Nişan Bızdıkyanlar, Kınar Hanımlar, Udi Nikolar mı? Onları ve diğerlerini de "Beni Topragıma Gömün" anlatsın... Afroditi Gazınosu jimdı nerde sence? Polkalar, Mazurkalar, valsler, Krakoviyenler, Sıztlyenler, Emperialler'in "hemhaz" sesleriniduyargibioluyormusunbazen? Ben duymasam da kalbim duyuyor. Nereye gitsem, orada onlarla olurum. Valslerle, polkalarla, mazurkalarla... Paris'e ya da başka bir şehre gitsem, o eski zaman gazinolarından içeriye girer gibi oluyorum. Geçmişi yaşatan, bizleri eski güzelliklere götüren o sesler değil midir? Uzanıp geçmişin kollarına, "bedeni" değil, "bedii" gitmek gibi! Dansın deniz eskisi sesi içinde... • Ya Pera sinemalan, kumyanyalar, operetler, meyhaneler... Bugün yok olan Pera'ya, artık hiç "ptrrr" etmeyecek bir "kukumav kuşu " dtyebılir miyiz ? Pera yok olmadı. Kendine çekilmiş yaşıyor. Onu öyle telaffuz etmek, çaresizmiş gibi düşünmek de istemiyorum. Hayallerimin hakikate en yakın durduğu yer şu Pera değil midir!? "Göçmen Kuşla rı"nı ve kendisini otıırup bekleyeceğim. "Venus kamndan ve Afrodıt snyundan" gelen Zozo Dalmas'lı "Aytftg't Kadtnlar" kımlerdı pekt? Bana Pola Morellı lı bir jiır ftlm anlatabılır mıstn ' •Bütün güzeller ve çirkinler gibi Zozo Dalmas ve Pola Morclli de birer "Ayışığı Kadınlan"dır. Zozo Dalmas ki, "ben aşk sız yaşayamam" diyen şehvet dolu bir vıı cut. Yıkanmaya hasta derecesinde tutkıın, günde sekiz kez banyoya giren, sabun köpüğü bir kadın. Pola mı? Pantolon ve iç çamaşırı düşmanı kadınların önde geleni olup, daha 15'inde iken göğüslerıne "muhtarıyet" hakkı tanımanıış midir? Geçmişimin gecelerındcki dolunay çoktan batıp gitti. C) kadınlardan, "Ayışığı Kadınları'ndan yansıyan ışıkla avuııuyor ve her dem taze kalanları anyorum. Ki taptaki "Ayışığı Kadınları"da bir daha gelmesi mümkün olmayacak, ama bendc yaşayacak içimin kadınlarıdır. Zozo Dalmas gibi, Madam 1 lekimyan gibi, Peruz gıbi, Pola Morelli gibi. Pola Morelli'li bir şiir film mi dedin? O'nun yüzü Attilâ tlhan'ın "Emperyal Oteli" adlı şiiri gibisinden katı ve berhavaydı. 1960'ları aşıp gelen, belli bir zamanda durmaya hiç niyetli olmayan bir "Zamane Peruzu'ydu Pola Kısadan daha uzun, çirkindcn daha güzel ve perdeye sığmayan gece sıcağı bır vücut. Pola hayata da sığmamıştır zaten! Tıpkı Nana gibi, Luiza Nor gibi Maria Vincent gibi. Bende yaşayan filmi Lütfi Akad'ın çekitiği Öldüren Şehir'dir. Bendeki izi ise "gaddar" kadın imgesi!!! 1950'lerdeki Varsamuzlu Pera'dakı mevkiın neydi sahi'' Santrahaf, soliç, sola(tk Ilk zamanlar herkes gibi, tabii ki seyirci... Sonra tarihe tanıklık eden gerçek bir Pera'L ve onları yazan bir vakanüvist. Bu türdeki birinin mevkii de olmaz tabii. Ben Pera'nın her yerinde bulundum.Sadece onları değil, Avram'ı, Maruli'yi, Varujan'ı ve onların içimdeki Kadri Aytaç'ı gördüm vetarudım. Surnopolos'u, Lefter'i, Sofyanidis'i de... Bu Pera karması şimdikilere beş çeker diye düşünüyorum. Düşünüyorum ya, ama içideki kadroyu bir türlü kuramıyorum. Ah şu "Merkez Ceza Kurulu"denilen zaman... Yeni bir tstanbul kıtabt, yeni bir "içsel" yolculuk varrnı yaktnda ? Var tabii. Şimdilerde "Fi Tarihi Kadınları" adlı siyasi yapıdaki kitabım üzerindeçalışıyorum. "Cellatları da Asarlar"ı yenibitirdim. Ama Istanbul, bitecek gibi değil.Ortodoks bir gülümscme ve akşam bordosu bir suskunlukla göz göze geliyoruz. Kalkıyor, indiriyor Pera Orient'in kepengini. Gene görüşüyoruz. Ya bir tangoda, ya bir apokriyada, ya bir kitapta. • Beni Topragıma Gömün / Ergun Hiçyılmaz I Alttn Kıtaplar /l<)2<:. SAYFA 11 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle