05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Evlenmesi olanaksız bir kadının yemek yapmayi aşkının iletişim aracına# dönüştürmesini anlatıyor "Acı Çikolata". Laımı Emjiıivcl ACI Laura Esquivel'in değişik romanı... CİKOIATA Acı Çikolata'yla gelen tindeki yazarlardan hiçbirinin düşünmediği, düşünse bile ele almaya cesaret edemediği evrensel bir olgudur. Çünkü inasnoğlunun ömrü işte, mutfakta ve yatak odasında tükenir, bu nedenle 'mutfak' gerçeği çok önemli bir gerçektir. Bir bakıma yaşamımızı canlandıran, düzene sokan, anlam katan tad ve zevk kaynağıdır. Bu, yeryüzünün her yanında, her ülkesinde böyledir. Sadece bu çalışması için Laura'yı kutlamak gerekir. Yemek pişirmekle görevlendirilen ailenin en küçük ama en güzel, en akıllı kızı Tita, bir bakıma, soğan doğrarken gözleri yaşaran annesinin benliğinden kopmuş, alınyazısının da belirlediği bir yaşama savrulmuştur. Annesi Mama Elena tarafından yıllar yılı mutfakta yemek pişirmeye, mutfakta solumaya mahkum edilmiştir. Mutfak hem güzelliklerin üretildiği bir mekân, hem Tita'nın sığınağı hem de bir hapishanedir. Ondan ötürü, Tita'nın çoculduğu boyunca, gülerken akan gözyaşlarıyla, iizüntü gözyaşları birbirinden ayırdedilemezdi. Tita için gülmek, bir tür ağlamaktı. Yaşama zevkiyle yeme içme zevkini de birbirine kanştırırdı Tita. Yaşamı mutfaktan tanımış bir insan için mutfağın dışındaki dünyayı anlamak kolay değildi. Bu, uçsuz bucaksız dış dünya evin içine açılıyordu./ Gelgelelim kızkardeşleri, bilinmez tehlikelerle dolu saydıkları bu dünyadan ürkerlerdi." denilmektedir. Bir mahpus ne kadar özgürse o da o kadar özgürdür mutfakta. Tita, mideleri sevindirecek besinlere cambazlık yaptırırken, tadların fışkırdğı kaynakları çoğaltmaya uğraşırken annesinin gözetimi ve denetimi altındadır. Sert, dediğim dedik bir mizacı olan kadın, buyruİdar yağdırır kızına; duygularını, düşüncelerini, davranışlarını yönetir, yasaklar koyar, arada sırada da pataklar. Tita, Pedro adında bir gence aşıktır ama toplundaki doğal akışı aksatan ve insanın insan olmasım engelleyen, dramların karanlığmda boğan geleneklerle başı belâdadır. (Bekır Yıldız gelenek kurbanlarını çok güzel anlatır). Yürürlükteki geleneğe göre aile bireylerinin en küçüğü kız ise aşktan çatlasa da, çıldırsa daevlenmeyecek, annesine bakacaktır. Bu bir yasa gibi kesindir. Itiraz edilemez, çiğnenemez, karşı konulamaz. Bunun örnekleri bizde de vardır: Abla evlenmeden ötekiler evlenme hayali kuramaz; kuramayınca da sevdiğine kavuşamaz, vereme tutulur, melankoliye yakalanır, mahvolur ya da her şeyi, yani öldürülmeyi, reddedUmeyi göze alarak evden kaçar... ancak abla insafagelirse ve izin verirsc ne alâ... Demek ki geri toplumların, özellikle yoksul ve köylü, çiftçi ailelerin yaşamları birbirine benzemektedir. (Elbet zenginler için söz konusu dcğüdir bunlar. Zenginler, servet sahibi olmanın kendilerine kazandırdiğı haklar, yetkiler ve ayrıcalıklar ve dilediklerini diledikleri anda yaprna özgürlüğü sayesındc gelenek engelini aşmış, en üst katmanlara tırmanıp devleti yöneten ve halkları yönlendiren güçlerle kaynaşmışlardır.) Tita, otoriter annesinin, içinde durması için çizdiği dairenin dışına çıkamaz, ablasının, Pedro'yla evlenmesine 'hayır' diyemez, kaderine boyun eğer. Tita, annesinin baskıstyla Pedro'yu ablasına kaptırınca müthiş bir sarsıntı geçirir, bunalıma sürüklenir ve yaşamını kükten değiştiren bu olguya ilginç bir tepki gösterir. "Ne o gece, ne de yaşadığı uzun yılların gecelerinde Tita bir türlü başedemedi soğukla, hep üşüdü." Kilisedeki törende ablasıyla evlenen Pedro'yu kutlarken Pedro, "Mutlu olacağımdan kuşC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 9 9 çinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı iiaçları bulunan tefrika roman' açıklaması vardır kitabın başında. Bu açıklamayı iki açıdan değerlendirmek mümkündür. Birincisi: Üstünde titizlikle durulmadan, kılı kırk yarmadan nçalakalem yazılmış eğlenceli bir yapıttır ve 'pembe dizi tutkunu' kalabalığı heyecanlandırmayı amaçlamıştır. Bu yiizden, edebi ağırlıktan, sanatın sarıp samnalayan yaratıcı sıcaklığından yoksundur, bunları boşuna aramayın... Ikincisi: 'Tefrika' kavramı yazarın biçimsel kaygılarından doğmuş ve ona gerçeği göstermiş bir doğru yoldur; ilgi çekmek, daha ilk satırlarda meraldandırdığı okuru yapıta bağlamak için uydurulmuş bir yöntemdir, bir gerekçedir, bir taktiktir. Bir de bunlara 'iküikleri, birbirine yapdan, yapılacak, yapılmasi tasarlanan kötülülderi' ekleyebiliriz. Ne olursa olsun Meksikali yazar Laura Esquivel'in "Acı Çikolata'sı, değişik yapısını hemen ortaya koyan bir romandır. 'Noel Sandviçleri nasıl yapılır?' tarifiyle açar kapılarını. (Gerçi yemek tarifleriyle romana girmek ve olayları o yemeklcrin çeşitlerinc, adlarına göre sıralamak Simmel tarafından 'Papaz Her Zaman Pilav Yemez' romanında dcncnmişti.) Sandviç yapımında kullanılacak malzemeyi sayarken "Acı Çikolata"nın belkemiği diye nitclendirebileceğim Tita'nın yaşamına uzanarak yemekJerle arasındaki ilişkileri, bütünleşmeleri, dışarılara taşarken kazandığı kimlikleri, oluşları sergiler. "Tita soğandan öyle etkilenmiş ki, büyük ninemin karnındayken annesi soğan doğramaya başlayınca zır zır ağlarmış. Zaten ağlayarak doğmuş./ Nacha, Tita'nın dünyaya gelişini, masayı ve mutfak zeminini basan müthiş bir gözyaşı scliylc fırlayıp çıkışını anlata anlata bitiremezmiş./ Kapıldıkları ani ürküntü yatışıp da güneş ışınları suları buharlaştınnca Nacha, kırmızı yer karolarının üstünde biriken gözyaşı tortusunu toplamış. Bu tuzla beş kiloluk bir torba dolmuş ve epey zaman mutfakta bu tuzu kullanmışlar." Bu tablodaki gerçek dışılık, abartma, alay, masal ve düşle yoğrulmuyor. 'Olmaz'ı 'olur' kılmaya çabalama, masala, düje bulayarak yumuşak, şiirli bir dille sunma edimi, Güney Amerikalı yazarların ortak ö/.ellikJerindendir. Açlık, sefalet, kargaşa, darbe ve ihtilallerle allak bullak olan, serseme dönen, benliğini yitiren, diS AY F A 4 • i MUZAFFER BUYRUKCU ne dort elle sarılan, sevinçten çok acıları yajayan, bilgisizliklerin, saplantıların, duyguların diplerinde debelenen; kişiliklcrini, insanlıklarını geliştirmeyen geleneklerin tutsağı olan ve ortalıkta uyurgezer gibi dolanan yoksıd halldarın hallerini öyküler, romanlar, şiirler ve uyunlarla dünyaya arzeden Güney Amerikalı yazar lar, sayın başkanların gadrine uğrayıp sürünmemek, baskılarından kaçmak, polislerine yakalanmamak, milyarlarca tuzağa düşmemek için böyle düş, masal, gerçek, tarih karışımı bir anlatım, genel bir üslup geliştirmişlerdir. Asturias, "Gözleri Açık Gidenler"de, Marquez, "yüzyillık Yalnızlık"ta bu üslupla seslenmişlerdir okurlara. Laura Esquivel de bu geleneği sürdürmektedir "Acı Çikolata"da. Laura'nın romanı oturrtuğu eksen 'mutfak'tır. Orada bir şeyler oluşturulur, oradan evin içine ilişkilere, bedenlere, ruhlara gidilir, bedenlere, ruhlara bir şeyler götürülür, taşınır ve taşınanlar değerlendirilir; olumlu ya da olumsuz tepkileri doğuracak nedenlere zemin ha/.ırlanır. Evet, Laura, oradaYı, mutfaktan bakar dünyaya, evrene. Bu belki de Laura'nın çevresindeki, memleke Laura Esqulvel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle