02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Halil İnalcık ve tarihciliği BEDRIGENCER Yıllardır tarihimize ışık tutmaya çalışan adam... •• lkemizde bilimsel tarihçiliğin 1 1 öncüsü olan Fuat Köprülü • I 1913 yılında Bilgi Mecmua^J sı'nda yazdığı "Bizde Tarih ve Müverihler Hakkında" başlık1 lı makalcsinde, bizde en köklü geleneğe sahip olan iki bilgi dalının şairlik ve tarihçilikolduğunusöylervebunueğitim sistemimizin genel yapısına bağlar. ü n a göre uzun asırlar, dünyanın her noktasında edebı bir tür gibi telakki edilen tarihin bizde bilimsel bir telakkiyc mazhar olmamasından dolayı şikayetc hakkımız yoktur. Çünkü tarihçilerimiz, retorikten, belagattan tarih olaylanna, kaynaklara ve belgelere inmeye fırsat bulamazlar. Fuat Köprülü bu nedenle, Peçevî, Naima ve Cevdet Paşa dışındaki tarihçilerimiz hakkında iyi bir hüküm verilemeyeceğini belirtir. tstibdad yönetiminin yasakladığı tarihçilik, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra canlanınış ve artan telif ve çeviri eserlerle yavaş yavaş bilimsel bir doğrultu kazanmıştır. Milli Kurtukış savaşı ve yenı Türk devletinin kuruluşu ise ülkemizde Tarih'in bir bilim dalı olarak yerleşmesinde belirleyici rol oynamıştır. Yeni Cumhuriyet ile birlikte hayata geçen Türk Tarih Kurumu da, bu sürecin, yani tarihin bilimselleşmesi sürecinin önemli bir noktasını oluşturur. Bu, bir ölçüde yeni rejimin ideolojik ihtiyaçlarına cevap verme zorunluluğundankaynaklanır. Rcddi miras üzerine kurulu yeni rejım, reddettiği mirasın köklerine inmek ötesine geçmek istemektedir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş sürecini "cihangirane bir devlet yarattık dört yüz çadırlık aşiretten" formülüyle izah eden geleneksel tarih tezini yetersiz bulan Atatürk'ün "Türkler bir aşiret olarak Anadolu'da imparatorluk kuramaz... Tarih ilmi bunu meydana çıkarmalıdır" sorusu muhatabını beklemektedir. Yeni devletin üsmanlı'dan devraldığı tarihçilik birikimi, bu soruyu cevaplamaktan ıızaktır, yetersizdir. "Medeniyet dairesi"ne girdiğimiz Avrupa standartlannda eser verecek bir "tarihçi"mİ2 yoktur. îşte aranan bu tarihçi Fuat Köprülü olacaktır. Ancak Köprülü, sözkonusu ortamda yetişmiş olmasına rağmen, Atatürk'ün yukarıda andığımız sorusunun çerçevesini çizdiği resmi tarih S AY F A Yarım yüzyılı aşkın bir zamandan bu yana kitaplarıyla, makaleleriyle tarihimizin sosyoekonomik yapısını aydınlatmaya çalışıyor Halil İnalcık. Halen Dünyada en büyük Osmanlı tarihi otoritesi sayılan İnalcık, çalışmalarını bugünlerde Bilkent Üniversitesi'nde sürdürüyor. Anadolu Beylikleri ile beraber ve Anadolu Selçukluları'nın bir devamı olarak telakki ve tetkik olunursa anlaşılabilir. örneğin bu süreçteki Bizans mirasının tespiti de, bütünün sağlıkh olarak kavranması açısından önemlidir. Ancak Köprülü'nün bu konuda mü kemmel bir eser ortaya koyduğunu ya da son sözü söylediğini iddia etmek mümkün değildir. Filipoviç'in de dediği gibi, onun net ürünü son tahlilde, başarılı bir kroki olarak kalmıştır;' ama sadece bu kroki bile Türk tarihçiliğinin en parlak bireysel ba^arısıdır ve tarihçiliğimizin sonraki gelişiminde çok etkiİi bir ana plan işlevi görmüştür. Yani o, her şeyden önce bir "çıkış noktası" oluşturmuştur. Köprülü'nün bu bağlamdaki eğitici ve yönlendirici rolü de çok önemlidir. Örneğin Cumhuriyet döneminin hemen bütün önde ge Ien tarihçileri de, hep çabalarını, Köprülü'nün taslağının şu ya da bu bölümü üzerinde yoğıınlaştırmii öğrencile ri, tilmizleridir. Sözgelimi Ahdülkadir înan, Faruk Sümer, Abdülbaki Gölpınarlı, Pertev Naili Boratav, Osman Turan, Mustafa Akdağ ve nihayet şu anda yeni çıkmış eserleri elimizde bulunan, Norman Itzkowitz'in "önde gelen Ottomanist" saydığı, yaşayan en büyük tarihçimiz Halil İnalcık, Köprülü'nün açtığı yolda ilerleyenlerin en önemlileridir. Halen dünyada en büyük Osmanlı Tarihi otoritesi sayılan İnalcık, esas itibariyle Köprülü'nün metodunıı izlemekle birlikte yer yer ondan ayrılmış ve yer yer onu aşmıştır. Keza İnalcık'ın ismi genelde Ömer Liitfi Barkan'la birlikte anılsa da, temelde on dandaayrılır. İnalcık ve Köprülü, Annales okulunun yönetimini benimseyen tarihçilerdir. Bunlara göre tarihçinin görevi, bir cemiyetin geçirdiği "tarihi tckamüT'ü izlemek, "cemiyetin muayyen bir zaman ve mekan içindeki gidişinin sebeplerini izah etmek"tir. 4 Bu da önemli/önemsiz, geçici/kalıcı binlerce olay ve vak'a arasında ayınma dayanan esaslı bir soyudamayı gerektirir. Oysa bu çabayı sosyologların görevi olarak gören Barkan, tarihte spesifik olaylar, "zamana ve mekana ait hususiyetler" önem verir. Buna bir tür "hikâyeci tarih" de denilebilir. Bu nedenle Köprülü ve İnalcık'ın sosyoekonomik tarihçiliği, Türk tarihinin evrimsel bütünlüğü içinde kavranması ve bu evrimin sosyoekonomik dinamiklerinin tespiti açısından daha doyurucudur. örneğin Köprülü gibi Inalcık'a göre de, Osmanlı siyasiiktisadiiçtimaî düzeninin tümüyle İslam hukukuna dayandığı söylenemez. İkisi de, gerek eski Türk aşiret geleneğinden etkiler taşıyan örfi hukukun, gerekse Bizans mirasının, kurumlarının Osmanlı düzenindeki, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 9 4 görüşüne, yani Türkiye toprakları üzerinde yaşayan insanların kaynağının Orta Asya'ya dayandığı, insanların oradan dünyaya dağıldığı ve medeniyetin oradan çıktığı tezine karşılık hıılmaya çalışmamıştır. Köprülü'nün çeşitli aşamalardan geçerek olgunlaşan tarihciliği, resmî ideolojinin tezlerinden çok daha sağlıkh bir mecrada sey retmiştir. 20. yüzyıl başlarının Oryantalist paradigmasını, bilim dünyasını ikna edici bir tarzda yıkıp, yerine bütüncül bir kavrayış getiren asıl Köprülü'dür. 2 Onun yaptığı en önemli şey, ilkkez.Türktarihinievrimselbütünlüğü içindekavramakolmuştur. Ona göre Osmanlı tarihi ancak, umumi Türk tarihinin çerçevesi içinde, yani sair
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle