09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Sineklerin lannsı'ndakiada veAk$it Göktürk'ün Ada'adh yapıtı Edebiyat alanında yazarlar, "ada"ya çeşitli işlevler yüklemişlerdir. Değerli bilim adamı Prof. Akşit Göktürk'ün "Ada" adlı yapıtına baktığımızda İngiliz edebiyatındaki "ada" geleneğinin ayrıntılı bir incelemesini buluyoruz. Prof. Göktürk, William Golding'in 1983 Nobeli'ni alan "Sineklerin Tannsı"ndan da ayrıntılı olarak söz ediyor. NESRİN KASAP Golding'in 'ada'sı cehennem "Issız bir adaya gitseniz, yanınıza neler almak isterdiniz?" Ne çok karşılaşmışızdır bu soruyla, değil mi? Şakayollu, bir özlemi de dile getiren bir sorudur bu. İnsanların neredeyse yüzyıllardır içinde barındırdığı bir özlemdir dile getirilen. Gerçekten de "Ada" kavramı, yaşaAksıl GnKıurk nılan dünyanın dağdağasından, olumsuzluklarından yılgınlığa düşen insanlar için bir kaçış ve belki de yeni bir dünya, yeni bir düzen kurup kendi kimliğini kendi istenciyle oluşturma özleminin simgesi olagelmiştir. Çekiciliğinin, handiyse büyüleyiciliğınin yanı sıra, yainızlığı ve tehlikeyi çağrtştırmasıyla ürküntü verse de olumlu olumsuz bütün yönleriyle birlikte, pek çok işlevi yüklenerek düşün dünyasında önemli bir konum edinmiş "Defıne Adası" fılminden T A * T A N B İ R B Ö L Û M On altınct yüzyılda, ressamın biri ne zaman bir dünya haritası çizecek olsa, karısı hemen, "Sevgilim şuracığa bir ada koyuver, yalnız benim olsun!" dermiş. Ressam da bu isteği uysallıkla yerine getirirmiş. Bu tür adalar o günün haritalarından hiç eksik olmazmış. Sözgelişi, İngiliz donanmasının 1588'de İspanyolların Yenilmez Armada'sını bozguna ıığratmasından sonra, bu utkuda büyük payı bulunan ünlü İngiliz amirali Sir Francis Drake, Ispanya'dan İngiltere'ye dönüşü sırasında, İspanyollardan ele geçirdiği bir haritayı incelerken, haritadaki bir adadan gemilerine içme şuyu almayı düşünmüş, gemisinde tutsak bulunan bir İspanyol denizcisine bu adayla ilgili sorular sormaya başlamış. İspanyol gülümseyerek, 'O adayı bulabileceğinizi hiç sanmam. Sinyoranın hatırı için konmuştur haritaya', karşılığını vermiş. Koca bir donanmayı dize getiren Drake, sinyoranın hatırına yenik düşmüş böylece. Engin denizlerde, dünyanın gürültüsünden patırtısından, gündelik tasalarından uzak, günlük güneşlik bir adada yaşamayı, çocukluğunda, gençliğinde ya da yaşlılığmda gönlünden geçirmemiş, düşsel bir adanın şiiriyle büyülenmemis insari var mıdır? Çizdiği dünya haritasının uygun bir yerine, karısının gül hatırı için bir ada konduruveren on altıncı yüzyıl ressamı, davranışıyla bu gerçeğe ne güzeJ bir örnek verir, insanın bu evrensel ö?lemini ne büyük bir anlayışla karşılar. Ada / Ak>ıt Göktürk / Adam Yayınları / 184 s. / 13.600 TL. / CKK Kod No: 002.125. tir "Ada" kavramı. Düşünen ve yaratan kişilerin elinde, ütopyaların, karşıütopyaların ve Robinson Crusoe, Gulliver gibi kişiliklerin yaratımında önemli bir araç olmuştur böylesi bir mekân kavramı. Yazın alanında, gezi türiine yönelen yazarlann her biri, içinde yaşadığı yüzytlın koşulları doğrultusunda dünyayı ve insanı algılama biçimine göre "Ada"ya çeşitli işlevler yüklemiştir. Bu konuda bizi derinlemesine bilgilendirecek yetkin bir kaynak var elimizde. Üretkenliğinin doruğuna ulaştığı bir yaşta yitirdiğimiz değerli bilim adamı Prof. Akşit Göktürk'ün Ada adlı yapıtına baktığımızda, bu türde öncü örnekler sunan İngiliz yazınındaki "Ada" geleneğinin, ilkçağdaki köklerinden çağdaş yazındaki ürünlerine değin, örneklere dayandırılmış ayrıntılı bir öyküsünü buluruz: İnsanların bir mutluluk adası özlemi, ta Hesiodos, Platon, Eumeros, lambulos gibi yazarların vapıtlarında ve ilkçağın halk söylencelerinde görülen dev masal adaları motıfleriyle biçimlenmeye ve toplumsal ütopyalar yaratmaya başlar. İlkçağda, insanların gerçek dünyasına karşıt, gerçeğin ötesinde birer özlem ülkesidir bu adalar. Ortaçağda ise Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla, "Ada" kavramı bütünüyle dınsel bir öte dünya anlamı kazanarak cennet kavranııyla özdeş kılınır. Yeniçağa gelindiğinde, basımevinin kurulması ve deniz ötesi yeni ülkelerin keşfedilmesiyle insanlar artık uyanmaya başlayacak, dünya görüşleri değişip boyutlanacaktır. Bu değişim yazına da yansıyacaktır elbette. Artık bu dünya önemlidir ve doğallıkla "A'da" da, yeni bulunan ülkelerle ilgili mutluluk, zenginlik, güzellik imgeleriyle yeni bir anlam kazanacaktır. Sözgelimi, Thomas More'un Ütopya'sı "insan mutluluğunun yeryüzünde gerçekleşmesi yönünde bir çabadır." (s. 28) Yeniçağda, ada ütopyalarının yanı sıra, sonradan Ro binsonaa diye adlandırılacak yeni bir öykü türü de ortaya çıkar. Ada öykülerinin en ünlüsü ve roman türünün de öncüsü sayılan Robinson Cnısoe'yu yansılayan, serüven dolu, güvenlikten uzak, ütopya'nın tam tersi ıssız ada öykülerine verilen bir addır bu. (s. 5354) Çağdaş yazına değin, çeşitli gizemli yönleriyle birlikte, nesnel bir gözJe betimlenmiştir düşsel adalar. Örnekse, More, adasını kesın geometrik ölçülerle, bütün nesnel ayrıntılarıyla çizer. Ve ütopyacı, ada ortaınını, sınırlanmışlığın, dışa kapalılığın getireceği sıkıntı ve tehlike gibi olumsuz anlamıyla yorumlamaktan kaçınır; örnek bir toplum çizme amacına ters bir yaklaşımdır bu çünkü. Oysa çağdaş. yazında insanın iç yaşantısı önem kazanmaya başlayacak, karamsar karşıütopyalar da üretilecektir. Ve "Ada" da, R.L. Stevenson, H.G.Wells, Joseph Conrad, D.H.Lawrence, Virginia Woolf, Muriel Spark, Lawrence Durrel, William Golding ve Aldous Huxley gibi yazarların yaratıcılığıyla, çeşitli insanlık durumlarının ve insan bilincinin, bir büyüteç altına aJınırcasına açık seçik gözlemlenmesini sağlayan bir soyutlama aracına dönüşecektir. Sineklerin Tanrısı adlı romanının gerek Türkçe çevirisinin yeni basımı, gerekse filminin gösterimi nedeniyle yeniden güncelleşen William Golding'in bu geleneğin içindeki çizgisini irdelediğimizde, yazarın, "Ada" kavramını kapkara bir tablo çizmek için kullandığını görürüz. Çağımızın güçüstünlüğü yarışının getirdiği yozlaşmayı, kokuşmayı odak alır Golding. Çağdaş insan yaradılışı konusunda kötümser bir görüşü olan Golding, Sineklerin Tanrısı'nda bu işi bir düşsel ada ortamında yarattığı "fable" ile gerçekleştirmeye çalışır. Golding, ahlakçı öğretici amacındaki kapkara alaycılıkla da. çağdaşı İngiliz romancılarının çoğundan ayrılır." (s. 132, Bir Atlantis düşünden çok uzaktır Golding'in düşsel mercan adası. Onun öyküsü de sözgelimi R.M.Ballantyne'ın Mercan Adası gibi, cenneti andıran bir mercan adasında başlasa bile, bambaşka bir sona ulaşır. Onun adasına düşen çocuklar, uygarlığın dışında kalınca, korku içinde yaşayan yabanıl hayvanlara dönüşürler. "... Bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir.. Bu yönüyle, Sineklerin Tannsı'nın, mercan adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır." (s. 133) Golding, bu çatışmayı evrensel temellere oturtmak amacıyla, mitos geleneğinden de yararlanır. "Sineklerin Tannsı'ndaki çağdaş okul çocuklarının yabancılaşma yönünde geçirdikleri korkunç değişim, ilkel toplumların birçok inançlarından, törelerinden izler taşır." (s. 134) Golding'in romanı, başka ıssız ada öykülerinden, ütopyalardan, Robinsonadlardan da izler taşır yer yer. "... Çocuklann ilk andaki örnek bir düzen kurma çabaları, bir yeryüzü cenneti düşüncesinden, mutlu toplum ülküsünden izler taşır. Adsız ada, korku, avcılık, doğal bir yaşama biçimine zorlanma gibi özellikler ise gerçekte burada bambaşka yorumlar kazanan Robinsonad özellikleridir... Yazar, ada ortamının özelliği olan içeridışarı, adadünya karşıtlığından, karmaşık bir yöntemle yararlanmaktadır." (s. 138) Ve yazarın çok yönlü olarak kullandığı bu adadünya karşıtlığı, romanm sonunda, karamsar, ironik bir iletiye ulaştırır bizi. Adaya gelen subay, çocukların hayvansılığını gördüğünde onları kınar, ama kendisi de dış dünyada sürmekte olan atom savaşında görevlidir. "Böylece Golding sonunda, gene adadünya Karşıtlığı yardımıyla, en çarpıcı anlamı katar romanına: Dısarıdaki dünya da kötülüğün sağduyuyu, düzeni, umudu, bilgeliği, insanlığı yok ettiği şu adadan pek başka değildir." (s. 139) Zengin bir bılgi kaynağı yarattığı gibi böylesi bir bilimsel incelemeyi tatlı, akıcı bir dille anlattığı için de değerli hocam Akşit Göktürk'e gönül borcu duyuyorum. Ve ardından bıraktığı yapıtları daha uzun yıllar severek okuyacağımıza inanıyorum. D S A Y F A 7 CUMHURİYET KİTAP SAYI 32
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle