09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BebiçAk'm Kim Kime Dum Duma'sınm çocukları, 'Ben Yapmadım Öğretmenim'de ( Siyah önlüksüz bir dünya Ben Yapmadım Öğretmenim / Behiç Ak / Afa Yayınları / 12.500 TL. CKK Kod No: 011.129 ANNA TURAY Behiç Ak haftanın altı günü Kim Kime Dum Duma bir dünya çiziyor Cumhuriyet'te. Ben Yapmadım Öğretmenim çizerin ikinci seçkisi, Afa Yayınları Çizgi Dizisinin ise ilki. Behiç Ak, Ben Yapmadım Öğretmenim'de Kim Kime Dum Duma başlığı altında Cumhuriyet'te yayımlanan çizgi bantlardan ç o cukları konu alanları toplamış. Hani şu genellikle sırtlarında okul çantalarıyla dolaşıp yanlarında benekli köpekler gezdiren, simit yiyerek beslenen ve inanılmaz laflar eden minik şeyleri... İkinci albümünüzde Kim Kime Dum Duma'lardan çocukları sıyırmışsımz. Onlar "özel muamele"yi hep hak ediyorlardı zaten. Bu "çok bilmiş bücürlere" duyduğunuz özel ilginin kaynağı ne? Büyükler hiyerarşik, geleceğe yönelik ciddi tasarımlan içeren otoriter ve ciddi bir dünyada yaşamaya çalışıyorlar diye düşünüyorum. Bu da "özel" bir dünya değil. Büyüklerin "özelliklerinden" bahsettiğimizde, onların büyük olmayan yanlarından bafasediyoruz çoğu kez. "Sen onu bilmezsin, o iyi yüzer" veya "Ayağında dakikada 363 kez portakal zıplatır" falan deyip özellik katıyoruz koca insanlara. Çocuklarla ise "özel" olmayan bir ilişki kurmamak mümkün değil. Her "normal çocuk" sizi, insanhk için önemine inanarak kurduğunuz "dekorunuzun" dışına çekme gücüne sahiptir. İpliğinizi pazara çıkarıverir yani. Büyüklerle ilgilenir gibi yapıp saatlerce vakit geçirmeniz mümkün. Ama çocuklara ilgi duyuyorsanız bu, "özel bir ilgi" olmak zorunda. Ayrıca çocuklara duyduğum özel ilgi kendi özelliklerimi kaybetmek is'tememe gayretimden doğuyor bu yüzden. Sizin veletler hem çok "japşi", hem de müthiş ukala. Büyükleri "ti"ye almaya da bayıhyorlar. Yine de "çocukluk"la "büyüklük" arasındaki sınırları kaldırmış gibi hepsi. Çocuklann hep "büyük gibi yapmaya" özendirildiği, büyüklüğün ciddi, asık suratlı, standart ve tekdüze olmakla eşdeğer tutulduğu bir dünyada bir yandan inatla çocuk olmakta direniyor, bir yandan da müthiş felsefeler üretiyorlar... Büyüklerin birçoğu çocuklarla neredeyse şizofrenik bir ilişki kuruyorlar. Onları hâlâ büyümedikleri için suçlar gibiler hep. Öte yandan kendilerini de ani; den büyüdükleri için suçluyorlar ve boş zaman pratiklerinde tavla taşlarının, iskambil kâğıtlarının ve içki kadehlerinin arasında, yarı pembeleşmiş bir yüzle çocukluklarının kaybettikleri "bütünlüklü" yapısını arıyorlar. Çocuklann daha bütünlüklü bir yapısı var. Dolu zaman, boş zaman, büyük, çocuk gibi ayrımları büyükler kadar kolayca yapmıyorlar. Çok matrak bir şey gözlüyorum: Kim Kime Dum Duma'daki çocukları çocuklar okuduğunda gayet rahat kavrıyorlar ve pek fazla yadırgamıyorlar. Ama büyükler baktığında çocuklan "çok bilmiş" buluyorlar. Bu veletlerin "çağla" ilginç bir ilişkileri var. KâS A YFA 1 2 ğıttan kayığını bilgisayar ekranı başında yapan, Giyom Tel'cilik oyununu yine ekran karşısında oynayan "bu" çağın çocuğu onlar. Ama araçlar değişse de değişmeyen bir şey var: Oyun oynama içgüdüsü. "Oyun" ve "oyunculuk" neyi ifade ediyor sizce bizim dünyamızda? İnsan büyüdükçe "oyun" kavramı, nı aşağılamayı bir marifet sayıyor. "Biz burada oyun mu oynuyoruz, sen bu işi oyuncak mı sandın" gibi boş laflar edi31iyor. Büyüklerin oyunla ne alıp veremediği var? Büyüklerin kurdukları "oyun" ların hayatın her alanında devam etmesini istiyorlar. "Savaş oyununda" öldürdükleri bir insanın oyun bitince, tekrardan "Ben aslında ölmemiştim" deyip, tozlarını silkeleyip karşılarına çıkmalarına tahammülleri yok veya "müdürler" işyerinde başlayan bu oyunu sokakta, evde, lokantada da sürdürmek istiyorlar. Neredeyse "müdür" olarak ölmek istiyorlar. Oysa çocuklarda oyun bitince oyun içinde kurulan bütün gerçeklik de bitiveriyor. Ölüler diriliyor, körler tekrar görmeye başlıyor, ev kadınları tekrar çiklet çiğneyen, ip atlayan sümüklü küçük kızlar haline geliyor, babalar tekrar çocuk oluyor. Büyüklerin bu geriye dönüş tahammüleri yok galiba. Neden büyüklerin büyük bir bölümü çocuklara bu kadar uzak? Büyükler "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" masalını unuttukları için mi? Yoksa çocuklar, artık kendi aralarında Pamuk Prenses'i stresten felç edip Prensi de reklam filmleri oyuncusu yaptıkları için mi böyle oluyor? Büyüklerin birçoğu "her geçen gün biraz daha iyiye doğru gittiklerini" düşündükleri için geçmişlerini unutmak eğiliminde. Başanyı ödüllendiren, başarısızlığı cezalandıran bir eğitim sisteminden geçip başarısızlığa tahammülü olmayan bireyler olarak yetişmişler. Bu yüzden başarıya tapıyorlar ve başarısızlığa yeniliyorlar. Oysa en başarılı görünen insanın bile hayatı' nın büyük oranı başarısızlıkla dolu. Bir gün sizden birısı bir özgeçmiş istediğınde lütfen alışageldiğiniz gioi "şunu yaptı, bunu yaptı" gibi başardığınız şeyleri değil de başaramadığınız şeyleri yazmaya çalışın, dünyanın en sıkıcı işi olan özgeçmiş yazma işinin, bayağı keyifli bir iş olduğunu göreceksiniz. Meğer benim kendimle ilgili ne çok yazacak şeyim varmış diye düşüneceksiniz. Maalesef eğitim sistemi insan hayatının büyük bir oranına insanı küstürmek üzere kurulur. Bu yüzden, büyüklerin birçoğu kakalarım altlarına kaçırdıkları dönemleri hatırlamak bile istemiyor ve bu yüzden de "başarıyı" kendilerinden çok seviyor. Bu çocuklar kendileri için hemen hiçbir şey yapılmayan bir ülkede yaşıyorlar. Eğitimden sağlığa bir sürü temel sorun bir yana, çocuk yayınları alanında sözgelimi, büyük bir boşluk var. Sizin Japonya'da yayımlanan çizgi masallarınızı yakında Türkiye'de de görebilecek miyiz? Yoksa Japon çocuklarını daha mı çok seviyorsunuz? Çocuklar için bir şey yapılmıyor fikrine katılmıyorum. Onlar için çok şey yapılıyor. Siyah önlükler dikiliyor, marşlar besteleniyor, neleri yapmamaları gerektiğini öğreten bir dolu kitap çıkartılıyor, kızılcık sopası, simit, kâğıt helva, şam tatlısı, Cin Ali masallan, içinden futbolcu çıkan çikletler, gazoz ve gazoz kapakları üretiliyor. Fakat çocukların en çok ihtiyacı olan şey üretilmiyor: Özgürlük duygusu. Japonya'da çocuk kitabı çıkartmamın nedeni, onların benden istemesi. Burada isteyen bir yayırtevi olursa seve seve yapabilirim. D Behiç Ak: "Çocuklar ıçın bir şey yapılmıyor fikrine katılmıyorum. Onlar için çok şey yapılıyor. Siyah önlükler dikiliyor, marşlar besteleniyor. Fakat çocuklann ihtiyacı olan şey üretilmiyor: uzgürluk duygusu?" (Fotoğraf: Muharrem Aydın) CUMHURİYET KİTAP SAYI 32 4 t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle