Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Virginia VVoolf'un Vita ve edebiyat aşkı Paris'te geçen ay çıkan iki kitap Virginia Woolfe dair. Biri, Virginia ile Vita'nın aşkını anlatıyor, öteki de edebiyat eleştirilerini bir araya getiriyor. "Virginia Woolf un Bir Ajk Yılı" başlıklı romanın (Roman mı belgesel mi?) yazarı Christine Duhon, ünlü Ingiliz yazarın 1927 yılında Bayan Vita SackvilleWest ile olan aşkını anlatıyor. Vita, Woolf un "Orlando" adlı romanının esinleyicisi. Aristokratik Ingiliz edebiyatı dünyasında kadın, erkek ve hem kadın hem erkek şahsiyetlerin edebi ve cinsi ilişkilerini konu alan roman, "her iki cinsin de güçlü ve zayıf yanlannı paylaşan" bir kahramanın sevinç ve üzüntülerini anlatıyor. Edebiyat tarihçilerine gcniş malzeme vermesinin yanısıra o yılların İngilteresi'ni de anlatan bu roman, romantik Virginia ile canlıcivelek Vita'nın karşılıklı kitap ve temel sevgilerini kolay okunur1 bir biçemle sergiliyor. Yine de okurların, dönemin İngiliz edebiyatı konusunda genel bir fikre sahip olmaları, kimi zaman gerçek kimi zaman da müstear Sevgi senfonisi Çafen, Özgürlüğe, Barışa, Mutlulnğa / Yekta Güngör Özden / Kendi Yayını / 72 s. ŞİNASİ ÖZDEN06LU Hukukadamı Yekta Güngör Özden'den iki şiir kitabı Virginia Woolf , isimlerle sahneye çıkan şahsiyetleri ve çizilen portreleri tanımalarına yardımcı olacak. Ağustos Parisi'nde kitapçı vitrinlerine çıkan ikinci Virginia Woolf eseri ise yazarın ünlü "Times Literary Supplement" (Times gazetesi tarafından vayımlanan edebiyaikitap dergisi) için kaleme aldığı kitap tanıtım ve eleştiri yazılarından oluşuyor. İlk kez Fransızcaya çevrilen bu derlemede, Woolf'un edebi zevkleri ortaya çıktığı gibi klasik eserler ve çağdaşlarının yapıtları üzerine de ifginç gözlemleri sergileniyor. 1916 ila 1922 yılları arasında kaleme alınmış olan bu kitap tanıtım ve eleştiri yazılarında Woolf, Kipling'den Henry James'a Dostoyevski'den Ring Lardner'e kadar bir dizi ünlü ve ünsüz yazarın kitaplarını değerlendiriyor. Une Annie amoureuse de Virginia VPoolf (Virginia Woolf'un Bir Ajk Yılı) Christine Duhon / Olivier Orban Yaymları / 278 sayfa / 110 frank. Entre les livres (Kitaplar Arasında) Virginia WooH / La Differcnce Yayınevi / 312 sayfa / 98 Frank. (Le Nouvel Observateur dcrgisinin 22 Ağustos tarihli sayısında yayımlanan J.P.Enthoven ve Mona Ozoufun tanıtma yazılarından alınmıjtır.) Bir tüze adamı olarak, "hukukun üstünlüğü" savaşımını yıllardır onurla sürdüren Yekta Güngör özden; özenle basılmış iki şiir kitabını, aynı zamanda yayımladı. Çağrı: özgürlüğe, Banşa, Mutluluğa ile Yüreğim Güneş. Her iki betik de şairin daha önce yayımlanmış şiirlerini içeriyor. Gerçek şiirin "eskimezliğini" ilk başta kabullenerek 'şiir'le 'adalet'in, 'insan'denilen ortak kaynaktan doğup beslendiğini vurgulayalım. Idealist bir Jıukuk adamının, hukukun ne yazık kidondurulmuş kalıplarının dışına çıkarak, şiirin evrensel bahçesinde insanlarla ve doğayla kol kola gezinmesi; hem adalet hem de yazın adına sevindirici t>ir olay,dır kuşkusuz... Devleti yönetenler, adalet adamları ve polıtıkacılar; şair olmasalar bıle zaman zaman hem gerçeklerle, hem de güzelliklerle başbaşa kalabilselerdi eğer dünyamız daha mutlu, daha adaletli bir dünya olmaz mıydı? Yekta Güngör Özden, kısaca belirtmek gerekirse bir 'sevgi şairi'dir. Belli bir konunun, belli bir 'objet'nin, belli bir coğrafyanın değil, evrensel anlamda sevginin şairidir o... Doğaya ve insana anlam katan her şeyi dizelerinde işleyip renklendiren bir sanatçıdır Yekta Güngör: Özgürlük karanlığı yakar Kanatlarınızda yukselir gökyüzü Şenlenir dağlar Selamım olsun insanlığa Kuşlar, korkmayın... (Yüreğım Günef/ÇiçeklerÇocuklarKuşlar Şiıri) İlkin basitmiş gibi görünen, ama her biri insanlığa özgürlük ve barış mesajı ileten bu sevgi şiirlerini bir araya getiriniz: Ortaya bir 'Sevgi Senfonisi' çıkacaktır. Hemen her şiirinde, herkese ve her şeye durmadan sevgi yağdıran şaire, şöyle bir soru sormak geliyor insanın içinden: "lyi, güzel de... Biribirini böylesine boğazlayan, dünyamızı cehenneme çeviren şu acımasız insanoğluna, böylesine bolca sevgi neden?" Yekta'nın şiirlerini "fazla iyimser" bulduğumuzu söylemeliyiz. Bir şairin iyimserliği, acaba dünya barışını sağlamaya yeterli midir? Keşke öyle olsaydı... Şıır dünyamızda, toplumun belleğinde kalabilecek, kuşaktan kuşağa akcarılacak ağırlıklı eserlerin doğmamasının nedenlerinin başında yazın hayatımızın ciddi ve adaletli bir eleştiriden yoksun oluşu gelmektedir diyebiliriz. Şurası bir gerçektir ki Türkıye'de yazın eleştirisi, yıllardır objektif değerlendirmelerden çok, duygusal ve kişisel tercihlere saptığı için 'iyi' ile 'kötü', 'sahte* ile 'gerçek' biribirine karışmıştır. Oysa, namuslu bir eleştirmen için sanatçıya beslenen sempati ya da antipati değil, yapıtın salt kendisi önem taşımalıdır. Kendi kendılerine "şair" unvanı veren, ama yıllardır ortaya "kalıcı" bir yapıt koyamayan kişileri 'kayırıp', onlara bolca umutlar dağıttıktan sonra boş yere yılfar kaybettirenler, yansızlığın ve dürüst değerlendirmenin MIM Yekta Güngör özden, kısaca belirtmek gerekirse belli bir konunun. belli bir objenın, belli bir coğrafyanın değıl, evrensel anlamda sevginin saıri. bilincine varamamış kişiler değil midir? Yıllardır, fırsat buİdukça hep yazmışımdır, şımdi araya girerek yine söylüyorum: Şiir, bir yetenek, bir çile, bir kültür ve "dile egemenük" işidir. Ve elbette bir uzun deneyimden geçen "ustalık"tır. Değerli dostum, gazeteciyazar Sami Karaören: "Ozanlık, dili boyutlandıran bir çiledir..." diyordu bir yazısında... Şıırde l'ürkçenin ^üzclliklcrini ve ölümsü/.lüğünü yaratacak insan; önce bu dılırı kurallarını, incoliklerini, hünerlerıni bılmek, ıncelemek, bilmiyorsa oğrenmek zorundadır. "Şiiri ciddiye almak"; bu başka deyişlc "Şiirin kültiirle ve yaşamla atbaşı gittiğinin bilincine varmak" nedense gündemine gelmıyor yazın dünyamızın... Şımdi yeniden Özden'in jıirine dönüyorum. Hoşgörüsüne sığınarak, kısa birkaç öneride bulunacağıın; Önce "slogan"a benzer kimi dizileri bırakmalı. İkincisi, fazlalıkları atmak, şiiri bir anlamda kurtarmaktır. Önce "Akkilit" başlıklı şiirin bu bölümünü alalını: Parça parça dağılmışım yokluklara Dön de aydınlansın düşüncelerim Günahlar boşalıyor geceleri yollara Uzat ellerini ölcceğim Ellerin ellerimde değil bitmişim Gözlerin gözlerimdc değil yitmişim... (Çağrı: özgürlüğe, Barışa, Mutlulnğa /Akkilit Şiiri) Şu biçimde bıraksa bu • r, fazlalıklar gıdccek. Parça parça dağılnı. ,ım yokluklara Dün de aydınlansın düşüncelerim Hasret kol geziyor yollarda Uzat ellerini öleceğim... özden'in bazı şiirleri, bir öncekinin dcvanıı izlenimini veriyor. Aynı ritm, aynı söyleyiş biçimi... En güzel şiire örnek diye gösterilebilecek "Senin"i yazabilen Yekta Güngör'ün, tekdüze söyleyiş havasından bir an önce çıkmasını diliyoruz. D SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 32