23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

N A Z IM IN Y A P I T L A R I Yazılar Sanat ve Edebiyat Üzerine Amaç Yayınları / 6500 TL / CKK Kod: 191.033 835 Satır / 17600 TL (1. Hm.), 12000 TL (3. Hm.) / CKK Kod: 002.354355 Benerci Kendini Niçin öldürdü / 19400 TL, 13500 TL / CKK Kod: 002.356357 Kuvayi Milliye / 17400 TL / 11900 TL / CKK Kod: 002.358359 Yatar Bursa Kalesinde / 16150 TL / 10800 TL / CKK Kod: 002.366362 Yeni Şiirler / 14350 TL / 9450 TL / CKK Kod: 002.375376 Son Şiirleri / 14800 TL / 9750 TL / CKK Kod: 002.377378 Memleketimden tnsan Manzaraları / 32500 TL / 23600 TL / CKK Kod: 002.382383 tlk Şiirler / 14800 TL / 9750 TL / CKK Kod: 002.384385 gene bizce bu romanı 1950 sonrası romanımızın önemli kanallarından biri olan Kemal Tahir romanının ilk örneklerınden saymak bile olanaklıdır. Gene Naci Sadullah'tan öğrendiğimize göre Orhan Selim'ın kim olduğu o yıllarda artık herkesçe çok iyi bilindiği için romanın hemen her satırı, gerek patronlarca gerek görevlilerce gerek yetkililerce didik didik edilmektedir. Nâzım da bunu bildiği için olmalı ki romanın ana ve olumlu kişileri olan Gâvur Cemal Hoca'ya, Yorgancı Selim'e, hatta Nuri Usta'ya bile sık sık politikadan anlamadıklarını söyletmekte, şayet onlardan birine herhangi bir olayı diyalektiğe uygun olarak kazara yorumlatırsa da hemen onların sosyalizmden, Marksizmden filan kesinlikle habersiz olduklarının altını bilinçli olarak çizmektedir. Nitekim, romanın tefrika edilmesinin siyasal sorumluluğunu üstlenen Ekrem Uşaklıgil de, yaptığı inceleme sonunda, "Bu eserde komünizmi izaha ya da telkine çalışan hiçbir satır yok" yargısına varmıştır. Oysa Nâzım gene de duramamıştır. Romanın nıesajı veren asıl kahramanı olan kendi deyimiyle "Seyfi Beyefendi'nin kan çocuğu, Nuri Usta'nın sosyal çocuğu" Ömer'e, avukatlığa başladığı gün yazıhanesinin duvarına üç resim astırır. Gazeteden kesilmiş üç resim. Üçü de sakallıdır. Birisinin sakalı aslan yelesi gibi saçlarıyla karışmış, kolalı bir gömlek üstünde dalgalanmaktadır. Ikincisinin aşağı doğru kıvrılan kaîın bıyıkları altına düz, geniş, müstatil kesilmiş ınunta/.am sakalı vardır. Üçüncünün sakalı küçük ve sivricedir ve çeneşinin ucundan kurnazlıkla sallanmaktadır. Avukat Ömer'e ilk işi veren Selami'nin evinin duvarında da "bildik resimler" vardır. Nâzım Hikmet'in ikinci romanı, yukarda da değindiğimiz gibi gene 1936 yılında Orhan Selim imzasıyla yayımlanmış "Yeşil Elmalar'dır. Yeşil Elmalar'ın da Kemal Sülker'in anlattmıyla Kan Konuşmaz'ın tefrika edildiği sürece, tam 3,5 ay okurları Son Posta'ya bağlamak" gibi bir başarı kazanmasından dolayı Nâzım Hikmet'e siparış edılerek yazdırtılmış olması bizce büyük bir olasılıktır. Çünkü, "Yeşil EImalar"ın hangı gazetede ve hangi tarihler arasında tefrika edildiği konusunda, elımdeki kaynaklarda bir bilgı yoktur. Öte yandan "Yeşil Elmalar" ile "Kan Konuşmaz'ın aynı yılda yayımlanmış olmalarına bakarak Kemal Sülker ağabey, "Nâzım iki romanı birden yazmaya başlamıştı; Biri 'Kan Konuşmaz', öteki 'Yaşamak Hakkı' adlı romanlar" derken acaba bir anlık bir dalgınlıkla 'Yaşamak Hakkı' ile 'Yeşil Elmalar'ı mı kanştırdı dıye bir kuşkuya düşmek de bizce, 'Yeşil Elmalar' adlı romanı okuduktan sonra doğrusu olanaksızdır. Çünkü, 'Yeşil Elmalar', 'Kan Konuşmaz' ile uzak yakın bir benzerliği, koşut yanı olmayan, belki yok gerilerdeki mesajı ilerici, ama o yıllarda moda olan magazin romanlarından bile daha geride, inanılmaz derccede abartılı, palavra bir serüven romanıdır. Roman, şayet iyı nıyetle irdelenirse, belki "her zenginliğin temelinde mutlaka bir sömiirü, bir hırsızlık vardır" gibisinden bir doğruyu savunduğu da savlanabilir, ama konusu olsun, kurgusu olsun, anlatımı olsun (bence) hiçbir estetik değer endişesi güdülmeden kaleme alınmış, tıpkı o yılların modası Tarzan filmlerindeki gibi güya İstanbul'da başlayıp, (romandaki yazılışlarıyla) Fransa'nın Nis kentinde süren, oradan Güney Amerika'dakı Fransız Güyanı'na uzanan, Avusturya üzerinden Yeni Gine'ye geçen, Pasifik'in bilinmedik adalarındaki akıl almaz yamyam öyküleriyle dolu, gerçekten de Naci Sadullah'ın örnek gösterdiği, Ethem Izzet, Kerime Nadir, Esat Mahmut, Muazzez Tahsin ve benzerlerinin romanları "Yakılacak Kitap", "Vahşi Bir Kız Sevdim" vb. filan gibi roman bile denilemeyecek düzeyde, sıradan bir magazin romanıdır. Yarıda kalan "Hayat Hakkı" ise "Yeşil ElmaJar"dan Mektup Cczaevinden Memet Fuat'a Mektuplar / 11550 TL / 7500 TL / CKK Kod: 002.365361 Nâzım ile Piraye / 22900 TL / 15850 TL / CKK Kod: 002.367363 Kemal Tahire Mahpusaneden Mektuplar / Bilgi Yayınevi / 13000 TL / CKK Kod: 152.256Bursa Cezaevinden VaNu'lara Mektuplar / Cem Yayınevi / 10000 TL / CKK Kod: 022.235 l.a Fı ntaine'den Masallar / 15200 TL 10200 TL / CKK K. .32.386387 Kafatası / 17600 TL / 12000 TL / CKK Kod: 002.392393 Ferhat ile Şirin / 20000 TL / 13750 TL / CKK Kod: 002.398399 Yusuf ile Menofis / 20900 TL / CKK Kod: 002.400 Demokles'in Kılıcı / 20500 TL / 14500 TL / CKK Kod: 002.406407 Kadınların Isyanı / 17800 12400 TL / CKK Kod: 002.411412 Oyun Roman Kan Konuşmaz / 19900 TL / 13800 TL / CKK Kod: 002.413414 Yeşil Elmalar / 19000 TL / 13200 TL / CKK Kod: 002.415416 Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim / 13200 TL / 8600 TL / CKK Kod: 002.417418 NOti Yüksek fiyatlar 1. hamur kâğıda basılı yapıtlardır. (002) koduyla başlayan tüm kitaplar Adam Yayınları arasında çıkmıştır. mesi gibi oldukça yeni biçemıyle, daha o yıllarda Ihsan tpekçi aracılığıyla senaryo yazarlığı yapmak, belge filmi çekmek gibi sinemayla kurduğu aşırı ilişki yüzünden olsa gerek, oldukça hareketli kurgusuyla, antifaşist çağdaş ıçeriği ve mesajıyla, daha da önemlısi ne denli gizlenmiş olursa olsun satırların içine sinmiş Nâzım duyarlığı, fantezisi ve şîiriyle, gerçekten kolay kolay görmezlikten gelinemeyecek önemde bir romandır. Hatta CUMHURİYET KİTAP SAYI 32 da bir adım daha ötededir. Çünkü Nâzım, bu kez de Türkler için yabancı diyarlarda serüvenler uydurmaya çalışmaktansa, ğaliba biraz da artık dayanılmaz boyutlara varan faşist baskılar yüzünden romanın kahramanlarını bile yabancılardan seçmeyi yeğlemiştir. İspanyol Don Pavlo Alvares'li, Pedro'lu, Donya Mariya'lı, Konçita'lı, Rosita'lı, Manuel'li bir roman yazmaya kalkışmıştır. Kısacası başlangıçta bir roman da yazmayı, ister inançlarını daha geniş yığıniara duyurabilmek hırsıyla deyin, ister romanı da çok iyi bildiğini yazın çevrelerine tanıtlayabilmek amacıyla deyin, belki gerçekten ciddi olarak da düşünmüştür. Ama ne var ki bu olumlu yaklaşımla ve özenle kaleme aldığı daha ilk romanının tefrikasında karşısına hışımla çıkan gizli ve açık sansür, bizce Nâzım Hikmet'i hemen ikinci romamnda bu ciddıyetten uzaklaştırmış, romancılığını zoraki hale getirmiştir. İlginçtir, Nâzım Hikmet, bu zoraki romancılığını tutuklandıktan sonra hapiste nedense sürdürmemiştir. Şayet, değışik biçimde dev bir roman olarak da niteleyebileceğimiz, o olağanmtü yapıtı "Memleketimden Insan Manzaraları"nı savmazsak, galiba ta 1960'lara kadar roman yazmayı da bir daha hiç düşünmemiştir. Oysa hapisteyken de geçim derdi yüzünden takma adlarla yazmayı sürdürdüğünü biliyoruz. Hatta, Kemal Tahır'in Göl tnsanları adlı öyküleri ilk yayımlandığında, bıldiğimiz kadarıyla Nâzım Hikmet'in takma adla yazdığı öyküler sanılıp, öyle değerlendirilmiştir kimi eleştirmenlerce. Yani, Nâzım Hikmet'in, bu zoraki romancılığını hapisteyken sürdürmesı olanağı kesinlikle varken, bizce kcndısi bilinçli olarak sürdürmemiştir. Hatta, bir zamanlar Orhan Selim adıyla tefrika edilen o kötü romanların, daha sonraki yıllarda Nâzım Hikmet adına yaytmlanması için bir izin vermiş olabileceğini bile sanmıyorum. Kafasındaki romanı yazmak için kim bilir o zamanki romancılığı döneminin ürünlerinin unutulmasını özellikle mi beklemiştir yıllarca? Ve hiç kuşku yok, taa 1933'lerde yazmayı düşündüğü, kafasındaki gerçek romanı 1960'larda yazmış; adı "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim!" Nasıl unutulur... Rahmetli Mehmet Ali, 1967'de "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim"i yayımladığı için mahkemeye verılmişti ve Nâ/ım'ı savunurken (bu romanı savunurken) bir kalp krizı geçirmiş, mahkemede ölmüştü. İşte, rahmetli Mehmet Ali'nin Gün Yayınları arasında 1967'de çıkan kitabın arka kapağında yazıyor; Ünlü Sovyet yazarı Boris Polevoy bir konuşmasmda "Nâzım Hikmet bu kitabıyla övündüğü kadar hiçbir kitabıyla övünmemiştir" demiş. Sovyetler'de "Romantika", Fransa'da da "Romantikler" adıyla yayımlanmış olan bu romanı, ilk kez Türkçede yayımlandığı yıl, 1967'de okumuştum. İyi anımsıyorum, okurken nasıl coştuğumu, keyiflendiğımı, çoğaldığımı. Şimdi bir kez daha okudum. Hayır, hayır... En az 30 yıl önce yazılmış, ama bugünkü romancılığımız açısından da böylesine çağdiş, yeni, olgun bir roman... Gerçekten olağanüstü güzellikte. Sanki bir şiir yazıyormuş gibi, romanda tek bir fazla sözcük bulmak olanaksız. 1960'larda, Türkiye'de romanda ve öyküde "dedim, dedi"lerin kullanıiması bir biçenı s>ayılırken Nâzım, daha o yıllarda romanın bugününü görmüş, örneğin "dedim, dedi'Meri bile en aza indirmiş, arındırmış romanını. Gene, gerçek zamanla, roman zamanını bugünkü romancılarımızı bile kıskandıracak ustalıkta kufianmış. Örneğin, 1925 ile 1960 arasında gidip gelen gerçek zamanı, roman.zamanı içinde öylesine ustalıklı geçişlerle vermiş ki anlatamam... Kendini, kendi toplumcu bılınciyle tutuklamanın trajedısini anlatan bu özyaşamsal roman, bence, hiç kuşku yok, Türk romancılığının ve romanının da başyapıtlarından birisidir. D A Y F A S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle