Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Golding'in 'Sineklerin Tannsı' 5. basım kitabı vefilmiylegündemde İnsan yüreğinin kuytularında Sineklerin Tanrısı / William Golding / Çeviren: Mina Urgan / Adam Yayınları / 226 s. / 10.800 TL. / CKK Kod No: 002.078 SUMT KARANTIY Sir William Golding'in en önemli yapıtı savılagelen Sineklerin Tanrısı, yenılerde yapılan 5. basımı ve gösterime giren sinema uyarlamasıyla ülkemizde yeniden gelmiş bulunuyor. Yaşamakta olduğumuz politik kriz dönemi romanın güncelliğini kuşkusuz pekiştirmekte, Golding, kendisine 1983 yılı Nobeli'ni kazandıran bu ilk romanını 1954'te kaleme almış. II. Dünya Savaşı boyu süren İngiliz donanmasındaki aktif görevi, savaş öncesi ve sonrası öğretmenlik deneyimi Golding'in bu çarpıcı romanı yaratmasında etken olmuştur. 1963'te yapılan bir söyleşide yazar, savaş sırasında insanların yalnızca Almanlann ya da Japonların değil, herkesin ne denli acımasız olabildiklerini gördüğünü, kitabında bunun altını çizmeye çahştığını belirtmiştir. Sineklerin Tanrısı hayali bir atom savaşı sırasında, güvenceli bir yere nakledilirken uçakları düşen ve ıssız bir Pasifik adasına sığınan 612 yaşlarında bir grup İngiliz öğrencinin bir tatil havası içinde başlayan serüvenlerinin kanlı bir iktidar savaşına dönüşünü, kurmaya çalıştıkları demokratik düzenin kısa sürede ilkel bir kabile düzenine yer verişini, çocukların hemen tümünün kana susamış birer vahşiye dönüsümünü anlatır. Sineklerin Tanrısı'nın R.M. Ballantyne'ın Mercan Adası'yla (1858) taşıdığı koşutluklar üzerinde sıkça durulmuştur. Ballantyne'ın kitabında, yüreklerinde hiçbir karanlık güce yer olmayan üç İngiliz genci, gemileri batınca sığındıkları bir adada Victoria çağı iyimserliğiyle işe koyulur, adadaki ilkel kabileyi uygarlaştırıp küçük çaplı bir Büyük Britanya modeli kurmayı başarırlar. Golding ise bu peri masalının zehir zemberek bir çeşitlemesini sunar okura. öte yandan, Sineklerin Tanrısı'yla Joseph Conradın kısa romanı Karanlığın Yüreği (1902) arasında izlek açısından yakın bir koşutluk bulunduğu açıktır. Conrad'ın kitabında, yetişkin bir Avrupalının yüreğini ele geçiren "karanlık" irdelenir. Uygar toplumun baskılarından uzak bir mekâna (Kongo'ya), uygarlığın meşalesini götürme düşleriyle yola çıkan Kurtz, bir süre sonra içinde gizlenen karanlık güçlerin pençesine düşer; "iyi" olan her şey "kötü"ye dönüşür. Fildişi tutkusunun giderek yozlaştırdığı Kurtz, yerlilerin korkunç törenlerle tapındıkları acımasız bir "tann"ya dönüşür. Yaşadığı bina, öldürdüğü yerlilerin kazıklara geçirilmiş kafataslarıyla çepeçevre kuşatılmıştır. Her iki kitaba göre de insanlık durumunun özünde, Conrad'ın sık sık, Golding'in ise kitabının son satırlarında sözünü ettiği "insan yüreğinin karanlığı" yatar. Sineklerin Tanrısı'nı, çocuk kahramanlara tek tek ya da gruplar halinde yer verilen Mercan Adası, R.L.Stevenson'ın Define Adası, Richard Hughes'un Jamaika^ da Kasırga, Jules Verne'in tki Sene Mektep Tatili gibi ünlü çocuk klasiklerinden üstün kılan özelliği, en az S A Y F A 6 onlar kadar yaratıcı bir imgclemin ve anlatım gücünün ürünü olmanın yanı sıra kitaba öbürlerinde bulunmayan derin bir anlam boyutunun katılmış olmasıdır. Yüzeysel yapısına bakıp Sineklerin Tanrısı'nı bir serüven romanına indirgememiz olasıdır; oysa derin yapısı, kitabın insanlık durumu üzerine bir fabl ya da mesel, daha açık biçimde ise (çoğu bilinçsiz olan çocukların Hitlervari bir önderin cazibesine kapılıp büyük yıkımlara yol açmalan göz önüne alınırsa) bir politik alegori olarak okunmasına olanak tanır. Kitabın Hiroşima ve Nagazaki'de işlenen insanlık suçlarından dokuz yıl sonra yazılması, kitapta bir atom savaşının sürmekte olması bu görüşü destekler niteliktedir. Kitabın ana izleği insan doğasının sorgulanmasıdır. Golding uygarlığı da sorgular bu arada, ama dolaylı olarak. Kötülüğün insan yaradılışında doğuştan var olduğu, törenlerden, yasalardan, uygar dünyanın tüm yönlendirici ve denetleyici kurumlarından uzakta, kendi doğalarıyla, içgüdüleriyle başbaşa kaldıklarında mele.k saflığındaki küçük çocukların bile canavarlaşacakları, kargaşa, barbarlığa, ilkelliğe kucak açacakları vurgulanır; uygarlığın ancak belli koşullarda etkili olabildiğine işaret edilir. Golding'in Sartre, Camus, Beckett gibi yazarlarla paylaştığı karamsarlık, mutlak bir karamsarlık sayılmamalıdır gene de. Çünkü kitapta Roger gibi tümüyle kötü bir çocuğun yanı sıra Simon gibi tümüyle iyi, neredeyse ermiş nitelikleri taşıyan bir çocuk da vardır. Ralph ve Domuzcuk'ta iyilik ağır basar, Jack'te ise kötülük. Kısaca iyiliğin varlığı yadsınmış değildir. "Canavar" ve "Sineklerin Tanrısı" romanın iki temel simgesini oluştururlar. "Lord of the Flies" ("Sineklerin Tanrısı"), Yeni Ahit'in Luka/Bab 11:15 bölümünde "şeytanların reisi" anlamında kullanılan Yunanca beelzebub sözcüğünün İngilizcedeki tam karşılığıdır. Çocukların öldürdükleri ve bir kazığa geçirip "canavar"a sundukları domuzun başının gerçekte sineklerle bir ilintisi yoktur. Golding bu ikinci simgeye tam açıklık getirmez. Sekizinci bölümde Simon'ın "Sineklerin Tanrısı"yla yaptığı hayali konuşma, bu bakımdan önem taşır. Sırıtır gibidir "Sineklerin Tanrısı"; gözleri "her şeyin kötü olduğunu" söyler. Ve Simon "o yadsınmaz bilgiyi" kabul eder. "sineklerin Tanrısı": "Sana yardım edecek kimse yok. Ben varım ancak. Bense, canavanm" dediğinde iki simgenin birbiriyle çakıştığını imler Golding. "Canavar", dağın tepesindeki ağaçlara takılıp rüzgârda sallanıp duran ölü pilot ve paraşütüdür önceleri gerçek bir varlıktır. Ancak giderek şiddetlenen, soyut bir korkuya dönüşür sonra da "şeytanların reisiyle", kötülükle bu bilinçsiz korku tek bir simge oluştururlar: "Canavarın avlanıp öldürülebilecek bir şey olduğunu sanmak da nereden aklınıza geldü... Sen biliyordun, değil mi? Sizlerin bir parçası olduğumu biliyordun? Sizlere öyle yakın, öyle yakın, öyle yakınım ki! Her şeyin bozuk gitmesinin nedeniyim ben. Bunu biliyorsun, değil mi?... Oraya [tepcye] gitsen de gene ancak benimle karşılaşacağını pekâlâ biliyorsun..." Sineklerin Tanrısı'nı dilimize kazandıran Prof. Mina Urgan'ın kitaba yazdığı önsöz, Golding'in çizdiği karamsar tabloya karşın gene de umutsuzluğa sürüklenmememi?. gerektiğine işaret eden şu sözlerle noktalanır: "Kitabı bitirip de Simon'un akıl yolundan hiç şaşmayan ermişliğini, ayrıca ölmeden önce yücelen Domuzcuğun kabileye meydan okurcasına uygarlığı savunmasını ve karanlık güçlere karşı sonuna ka "Sıneklenn Tanrısı" fllminden dar direnip sonunda gene şef olduğunu açıklayan Ralph'ın yiğitliğini düşündükçe, Sineklerin Tannsı'nı yenmenin yolları olduğunu anlarız." Kitabın sonunda Ralph'ın hıçkırıkları onun aydınlandığını, saf ve temiz çocuk dünyasının yok olup gittiğinin bilincine vardığını gösterir. Kitap bir bildungsroman olarak değerlendirildiğinde, hiç değilse Ralph bir şeyler kazanmış sayılabilir. Alıntıda sözü edilen insan niteliklerinin sergilenmesi de doğallıkla kitaba, az daolsa, olumlu bir hava katar. Ne var ki Golding'in dünyamız için somut bir umut ışığı sunduğu söylenemez. Alevler içinde kalan adadaki insan avını durduran deniz subayı, büyükler dünyasından gelen bir kurtarıcıdır, ama o da adanın dışında süren savaşta çarpışan bir savaş gemisinde görevlidir. Çocuklar şimdilik de olsa kurtulurlar, ama ya büyükleri; genellersek, insanlığı kim kurtaracaktır? Peter Brook'un 1963'te sinemaya uyarladığı Sineklerin Tanrısı, Harry Hook yönetiminde yeni bir uyarlamayla beyazperdede ju günlerde. Müziği ve görüntüleriyle çarpıcı bir film kotarmış Hook. Ne ki gerek senaryodaki anlamsız değişiklikler gerek kitabın düşünsel boyutunun gözardı edilmesi sığ bir Golding uyarlamasıyla karşı karşıya bırakıyor seyirciyi. Bir filmin temellendiği romanı eksiltmemesi ne ölçüde olasıdır gibi sorular bizi edebiyatsinema ilişkilerine sürükleyeceğinden filmi bir yana bırakmakta yarar var. Golding'in Sineklerin Tannsı'ndan sonra kaleme aldığı yedi romandan hiçbiri ne yazık ki dilimize kazandırılmış değil. Bu yapıtlarında da benzer izleklere yer verir Golding. İkinci romanı The Inheritors'ta (1955), ilkel, ama Golding'e göre saf, yumuşak, barışçıl home . neanderthalensis'lerin, bilgili, ama acımasız homo sapiens'lerce zorla yerlerinin alınması konu edilir. Pincher Martin (1956) ve Free Fall (1959) kötülük izleğini bu kez bir grup ya da tür çerçevesinde değil, bireyler düzeyinde işler. Bu ve öbür Golding yapıtlarını da yakın zamanda tanımak umuduyla...D C U M H U R İ Y E T KİTAP S A Y I 32