29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kant / Copleston Felsefe Tarihi / 6. cilt / Çeviren: Aziz Yardımh / Idea Yayıncıhk / 387 s. / 29500 / TL CKK Kod No: 286.010 DOÛANÜZLEM Uzman yardımıyla Kant Felsefede dev bir çeviri girişimi: Copleston Felsefe Tarihi Şu sözler felsefe tarihinde pek az filozof için söylenmiştir: "Kant'a karşı olmak için bile önce Kantçı olmayı bihuek gerekir" (Heimsoeth); "Kant'tan sonra felsefe tarihi, artık ancak Kant öncesı ve Kant sonrası diye bölümlenebilır" (Vorlaender); "Hegelcilikten Marksizme, pozitivizmden hermeneutike, son yüz elli yılın hemen tüm felsefelerinde, açık veya örtük, dolaylı veya dolaysız, Kant'ın izi vardır" (Löwith). Böylesine önemli bir filozofla Türk okuru ilk kez ancak 1935'te Emin Erişirgil'in "Kant'tan Parçalar" adlı çevirisiyle tanısabilmiştir. 1970'lere kadar, önce Macit Gökberk'in 1948 tarihli "Kant ile Herder'in Tarih Anlayısları" adlı kitabını ve'yine Macit Gökberk'in "Salt Aklın Eleştirisi "nin ilk 70 sayfalık bölümünün ders için teksir edilmiş çevirisini görüyoruz. Aynı süre içerisinde Yavuz Abadan / Seha Meray çevirisi "Ebedi Barış Üzerine Felsefi Deneme" (1960), Takiyettin Mengüşoğlu'nun Heimsoeth'den çevirdiği "Immantfel Kant'ın Felsefesi" (1967, 2. baskı 1986), yine Mengüşoğlu'nun "Kant ve Scheler'de tnsan Problemi" (1969) ve Bedia Akarsu'nun 2. cildini Kant'a ayırdığı "Ahlâk Öğrrtileri" (1970, 2. baskı 1988) adlı kitapları yayımlandı. Bu dönemde ayrıca Oruç Aruoba'nın "Nesnenin Bağlantısallığı (HumeKantWittgenstein) Üzerine Bir Çahşma" (1979) adlı yayımlanmamış doktora tezıni (yayımlanması dileğiyle) zikretmek gerek. 1980'li yıllar Türkçe Kant yazını bakımından en vcrimli yıllar oldu. Kant'ın eserlerinden, İoanna Kuçuradi "Pratik Aklın Eleştirisi" (1980) ile "Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi"ni (1982) ve İoanna Kuçuradi / Yusuf Örnek, "Prolegomena"yı (1984), Seçkin Cılızoğlu "Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler Kuramı'nı (1982), Uluğ Nutku "Dünya Yurttaslığı Amacına Yönelik Genel Bir Tarih Düşüncesi"ni (1982) Türkçeye kazandırdılar. Nejat Bozkurt, Kant'ın eserlerinden parçaları "Seçilmiş Yazılar"da (1984) Türkçeye çevirdi. Aynı yıllarda Afşar Timuçin L. Goldrnann'dan "Kant Felscfesinc Giriş"i (1983We Doğan Özlem, E.Cassirer'den "Kant'uı Yajamı ve Oğretisi"ni (1988) çevirdiler; Taylan Altuğ, "Kant EstetiğT'ni (1989) yayımladı. Kant çevirilerinin ve Kant komentarlarının yarım yüzyılı aşan bu bilançosu, Türkçe Kant yazını bakımından hâlâ yetersiz durumda olduğumuzu gösterebilir. Kant'ın üç temel "Eleştiri"sinden ikisinin ("Salt Aklın Eleştirisi" ve "Yargıgücünün Eleştirisi") hâlâ tam çevirilerine sahip değiliz. Bu nedenle, Kant'la ilgili her yeni yayın, bu yetersizliğin giderilmesi açısından ilgiyle karşılanmaya layıktır. Copleston'ın 1960 baskısı Felsefe Tarihi'nin 6. cildinde yer alan "Kant" bölümünün Türkçede yayımlanmış olması bu açıdan oldukça sevindiricidir. Kitap, " Yaşam ve Yapıtlar", "İlk Eleştiri'nin Konuları", "Estetik ve Erekbilim", "Opus Postumum" ve "Genel C U M H U R İ Y E T K İ T A P : SAYI 23 Vargılar" bölümlerini içeriyor. ilk bölümde Kant'ın yaşamı ve eleştiriöncesi dönemi ele alınmış. 2, 3. ve 4. bölümler, "Salt Aklın Eleştirisi" temelinde Kant'ın teorik felsefesinin genel betimine aynlmış. 5. bölüm, Kant'ın etiğini ve din eleştirisini kapsamakta. 6. bölüm Kant estetiğini ve teleolojisini (erekbilim) işlemekte. 7. bölüm, Kant'ın arkada bıraktığı elyazmalarının (opus postumum) değerlendirilmesini içeriyor. Son bölüm ise insan ve filozof Kant üzerine genel vargılara aynlmış. Kant felsefesinin tümü üzerine yazılmış bir kitabı kısa bir tanıtma yazısı içerisinde değerlendirmek ve eleştirmek olanaksızdır ve burada ancak genel izlenimleri aktarmakla yetinmek uygun olabilir. Copleston, kitabın planında, Überweg'den Windelband, Vorlaender, Conen, Cassirer, Aster, Kroner ve Heimsoeth'e kadar, ünlü Kant yorumcularının küçük farklarla aynen korudukları bir ortak planı örnek almış ve kaynakçanın incelenmesinden de görüleceği gibi Almanca Kant komentarlarından büyük ölçüde yararlanmış. Kant, bilgi kuramım (epistemoloji) felsefenin temel disiplini halıne getiren, ontolojiyi, geleneksel metafıziği ve teolojiyi tahtlarından indiren filozoflardan biri ve başlıcasıdır. Copleston, kitap boyunca Kant'ın bu yönünü derinliğine işliyor. Ancak Kant'ın bilgi kuramım felsefenin temel disiplini kılmasının ardındaki temel motivasyona yeterince eğildiği söylenemez. Kant'ın "Kopernikusvari devrim"i, felsefede ilgi odağının nesne (ve varlık) yerine özne (ve insan) kılınmasında kendıni gösterir. Kant, Batlamyus'un yermerkezli (geosantrik) astronomisinin, yerini Kopernikus'un güneşmerkezli (heliosantrik) astronomisine terk etmesini örnek vererek kendisinin nesnemerkezli bir felsefe yerine öznemerkezli bir felsefe getirdiğini, hiç de haksız olmayan bir övünçle belirtir. "Kendini bil" buyruğu, Sokrates'ten beri filozoflan yönlendiren bir buyruk olmuştur. Ancak bu buyruk, felsefe tarihinde (sofistler dışında) çok büyük ölçüde, özneyi de "nesneler arasında bir nesne" olarak gören bir temel anlayış doğrultusunda yerine getirilmek istenmiştir. Kant'ın önemi, bu bin yılIarın buyruğunu, "özneyi özne olarak tanıma" doğrultusunda yerine getirme çabasında yatar. Bilen özne, bir şeyi (nesneyi, varlığı) bildiğini söylemeden önce, o şeyi nasıl bildiğini bilmek, kendindeki bilme yeti ve olanaklarını araştırmak zorundadır. Bu, bilgi sorununa nesne ve varlıktan değil, özneden ve öznenin bilme kapasitesinden yola çıkarak yönelmeyi gerektirir. İşte Kant felsefesinin bir bakıma nareket noktasını oluşturan bu temel tutumun ardında, Kant'ın özeül insan felsefesi yatar. Kant felsefesi, Cassirer'in haklı olarak altını çizdiği gibi insan özgürlüğünden yola çıkar ve bu özgürlüğü sadece etikte ve estetikte değil, hatta öncelikle öznenin bilme ediminde bir kendiliğindenliğe (spontanite) sahip olduğundan hareketle bilgi kuramında göstermek ister. İşte, Copleston'da Kant felsefesinin DU temel motifine yeterince yer verildiğini belirtemeyiz. Kant'ın bilgi kuramım felsefenin temel disiplini kılması, onun epistemolojist tutumunu da belirlemiş olan (felsefi anlamdaki) antropolojist tavrından kaynaklanır. Oysa Copleston, Anglosakson felsefesine özgü bir Kant yorumu içerisinde, ilgisini epistemolojist Kant üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Buna rağmen, Copleston'un bilgi kuramcısı Kant'a ağırlık v«ren yorumu, derin, yer yer özgün ve ufuk genişletici bir yorum olarak kendini göstermektedir. Kant'ı doğrudan doğruya eserlerine başvurarak tanıyıp anlamayı denemek, felsefeye ilgi duyan okuyucu kadar hatta felsefeciler için bile uygun bir yol olarak önerilemez. Kant'ın karmaşık, yoğun bir terminoloji ile bezenmiş ve yer yer çetrefilleşen anlatımı, özellikle felsefeye ilgi duyan okuyucuyu başlangıçta bezdirebilir de. Bu nedenle, Kant'ın eserlerinden çevirilerin çoğalması kadar Kant komentarlarının çoğalması da önem taşımaktadır. Okuyucu Kant'a bu komentarlarla daha kolay yaklaşabilir ve Kant'la doğrudan tanıstığında kendi Kant yorumunu daha sağlıklı biçimde oluşturabilir. Copleston'ın "Kant"ı, bu açıdan çok önemli bir kılavuz niteliği taşımaktadır. Bu tanıtma yazısında, kitabı çeviren Aziz YardımIı'dan ayrıca söz etmeyi, bir Türk felsefecisı olarak bir ödevi yerine getirmek sayıyorum. Aziz Yardımh, dilerim (ve öyle görünüyor ki) Copleston'ın 9 ciltlik dev felsefe tarihini dilimize kazandıracak. Yardımh, ayrıca Hegel'den "Tinin Görüngübilimi"ni de çevirmişti. Yardımlı'yı, her şeyden önce bu dev nıyeti ve bu nıyet doğrultusunda bugüne kadar Copleston'dan çevirdiği "Hegel", "Spinoza", "Descartes", "Aristoteles", "Platon", "Sokrates", "Aydınlanma" ve "Alman İdealizmi" kitapları için kutlamak ve bu dev çabanın, bu topluma hizmet vermekle yükümlü olan felsefecilerimiz için teşvik edici olmasını dilemek gerek. Gerçi Yardımh, çevirilerinde "aşın" denebilecek bir an Türkçeye başvurmakta ve Türkçede güçlükle oluşturulmaya çalışılan felsefi terminoloji birliğini fazlasıyla zorlamaktadır. Aynca bazı çevirilerde yanlış anlama ve yanlış yorumlamadan kaynaklandığını sandığım çeviri hataları da bulunmaktadır. Ama tüm bunları, çevirinin risklerini bilen biri olarak, Yardımlı'nın dev çabasına gölge düşürmeyecek noktalar olarak belirtiyorum. Felsefeciler, kültürel bırikimlerinin ve felsefi bakış tarzının verdiği bir avantajla, toplumun vitrininde ve toplum sahnesinde olur olmaz her konuda konuşup yazarak popüler olma ve bu yoldan herkeste bulunan beğenilme isteğini tatmin etme olanağına fazlasıyla sahiptirler. Ama telsefecilerin kalıcı katkıları, Yardımh örneğinde olduğu gibi alkışlara fazla bel bağlamadan, inat, sabır ve inançla ortaya koydukları oluyor. D * Doğan özlem Ege ÜnıvenUesı Edeinyat Fakültat Felse/e Bölumü öğntttm üyestdır S A Y F A 2 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle