29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G E L E C E 6 tN Korkularımız CKK Kod No: 007.499 MEÜH CEVDET ANDAV G E Ç Mi ŞI Korkular (Takıntılar, Saplantılar) / Prof. Dr. Özcan Köknel / Altın Kitaplar / 316 s. / 15.750 TL. f>ref Dr Gılles Deleuze: "Toplumlar en kımıldamaz gıbı guründüklerınde bıle moleküler değişımlere maruz kalırlar." Küçük olaylar, büyük düşünceler Diyaloglar / Gilles Deleuze Claire Parnet / Çeviren: Ali Akay / Bağlam Yayınları / 198 s. Gilles Deleuze 1925 Paris doğumlu bir filozof. 1969'da Paris VIII. Vincennes Üniversitesi'nde felsefe profesörlüğü yaparken solcu eylemlerde bulunmuş bir kişilik. Deleuze, solcu eylemlerde bulundu, ama FKP'ye (Fransız Komünist Partisi) üye olmadı. Marks'tan vazgeçmedi, 1968'i asla reddetmedı. Özellikle son yıliarda adı yine kendisi gibi bir filozof olan Felix Guattari ile birlikte en çok anılan düşünürlerden biri. Yapısalcılık sonrası çizgi içinde bir filozof olarak değerlendirilen Deleuze Kapitalizm ve Sonrası adlı iki ciltlik kitabında kapitalizmin dışında kalanların sadece şizofrenler olduğunu vurgular, Freud ve Claude LeviStrauss'u eleştırir. İşte bu ünlü filozofun Claire Parnet ile birlikte hazırladığı Diyaloglar adlı yapıtı kısa bir süre önce Ali Akay'ın çevirisiyle yayımlandı. Parnet de felsefe öğrenimi görmüş bir kişilik ve halen L'Autre Journal adlı bir kültürel gazetenin başyazarı. Deieuze üstüne çevirmenine iki soru sorduk: S A YF A 1 Z "Insanların korkmaması, korkusuz ÖZCAN olması, cesaretli ve güçlü olduklarını KÖKNEL göstermez; tam tersi, budala olduklarının temel belirtisidir" demiş Erasmus. Korku üstüne söylenmij şu sözlere de bir göz atalım: "Ben ve korku ikiz kardeşiz Hobbes", "Belirli bir KORKULA korkum yoktu... Ama yine de ne gariptir ki belirsiz, kahredici bir korku içinde yaşıyordum Carlyle". Bilgisine ve bilim ahlakına büyük hayranlık duvduğum Sayın Prof. Dr. Özcan KöknePin yeni yapıtı "Korkular"ı, tıpkı öteki kitapları gibi merak ve ilgi ile okuyorum. Şöyle diyor Köknel daha kitabının başlannda: "Kimi insan korkusuz olmayı, korkmamayı bir erkeklik, saygınlık, üstünlük simgesi olarak kabul eder. Hatta kimi çevrelerde erkek çocukların korkması kınanır. Korkmadığını ileri süren, korkusuz olmakla övünen bir insanla konuştuğunuzda, onun öteki duygulanımları bakımından da çok yavan ve yüzeysel olduğunu görürsünüz." Öyle ise korkudan korkmayalım mı? Konu bunca basit değil elbet; ruhsal tedaviyi gerekli kıldığında korku bir hastalık olarak karsımıza çıkmıjdemektir. Şu terminlerin üzerinde duralım kısaca: Kavgı (anksiyete), insanlarda doğuştan var olan, belirsiz, gerçekle bağlantısız; anlaşılması, anlatılması, imgelenmesi, tasarlanması olanaksız; geleceğe yönelik, hoj olmayan, elem veren bir duygulanım durumudur. Korku, gerçek bir tehlike ya da tehdit karşısında ortaya çıkar, insanın bedensel, ruhsal, toplumsal varlığını kollamaya, korumaya yönelik doğal, normal bir duygulanım durumudur. Bu durum da kaygı gibi insan a elem verir. Fobi ise ruhsaJ bozukluk ve hastalıklarla ortaya çıkan korku durumudur. Öyle ise korkmayalım, korkularımıza egemen olmağa çalışalım ya da tedaviden umar bekleyelim. Ama... Ama korkunun o kadar çok çeşiti var ki hangi biri ile basedeceksiniz! Bir gözatalım korku çejitlerine: Ölüm korkusu, cin korkusu, büyü korkusu, fare korkusu, örümcek korkusu, yükseklik korkusu, asansör korkusu, trafik ve uçuş korkusu, alan korkusu, baba korkusu, Tanrı ve cehennem korkusu, "âlem ne der" korkusu, mikrop korkusu, dışlanma korkusu, dinsel ve vasal ceza korkusu, cinsel güçsüzlük ve kıarlık korkusu, kanser korkusu, yaşldık korkusu. Bunca korku içinde nasıl yasayabildiğimize jajılır! Prof. Dr. Köknel, bu korkular arasındaki Tanrı korkusuna değinirken söyle diyor: "Böylece Tanrı ve dinsel inançlar, ailenin, anne babanın ve çevrenin çocuğa iliskin amaçlarını, beklentilerini yerine getirmek için araç olarak kullanılır, çocuk ailenin, anne babanın isteklerine uymamanın, onlara karşı gelmenin Tannyı kızdıracağından, kendisini çarpacağından korkar. Bu tip gereksiz, yersiz, aşırı bir Tanrı korkusu yaratmak, çocuğun üstbenliğinde olumsuz bir Tanrı imgesi ve dehşete, korkuya dayanan dinsel davranış bıçimi oluşturur." İlkel toplum insanının tabu korkusundan çektiği acıları düşünüyorum, sonra uygar insanın korkularına dönüyorum ... Hangisinin daha mutsuz olduğuna bir türlü karar veremiyorum. Kuşkusuz Şaman ile ruh hekimini bir tutuyor değilim; ama bütün sağaltma olanaklarına karjın korkularımız azalmıyor, tam tersine çoğalıyor. D Deleuze'ü niçin çevirdiniz? Deleuze toplumların bugünkü biçimlerini en ilgınç şekilde açıklayan düşünürlerden biri. Bu nedenle de en saygın konumda. Öyle ki fizikçiler Deleuze'ün düşüncelerinde modern fiziğin öğelerini bulmaktalar. Foucault bir makalesinde söyle diyordu: "Belki bir gün gökler Deleuzecü olacak." Deleuze "en kımıldamayanların en çok hareket ettiklerini" hız ve hareket arasındaki farka işaret ederek söyler. Toplumlar en kımıldamaz gibi göründüklerinde bile moleküler değişimlere maruz kalırlar. Dolayısıyla büyük sarsıntılar geçiren dünyamızda değişimler zaten önceden "mikro eşikler" olarak vardı ona göre. Moleküler değişimler hangi küçük olaylara tekabül ediyor? Örneğin, köylüler ne zamandan beri ağanın karşısında elleri ceplerinde konuşuyorlar gibi. Bunlar en farkedilmeyen oluşlardır. Potanâyel olarak varlıklarını sürdürürler. Ama küçük değişimler toplumlan derinden etkileyen şeylerdir. Deleuze ve Guattari bunun adına "fark edilmezolus" adını verirler. Onlara göre tüm bir felsefe Nietzsche'den beri bir oluş sürecine girmiştir. Hayvanoluş, kadınoluş, azınlıkoluş. Bu olujlar hayvan gibi olmak, kadınlaşmak, azınlık gibi konuşmak demek değildir. Oluşlarda ikili kapmalar vardır. Biri değişirken diğeri de değişmektedir. Deleuze'ün dediği gibi: "Devrimin geleceği sorusuyla hiç ilgisi olmayan bir devrimci oluş vardır." D CUMHURİYET KİTAP: 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle