Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gençyaşta yaşamınason verenMarmara'nın Nilgün Marmara, bir dizenin yaratılışındaki serüvenin tadını bilen bir şairdi. Yine bilir ki dizeler anılardan, düşlerden, yüzlerden, gelecekteki, yaşantıdan, büyüden ve aşktan gelir. Derinlerden gelen dizeler' "Metinler"iyayımlandı Yayıncı gerillanın ölümü 1 9 6 8 kuşağı Giangiacomo Feltrinelli'yi iyi tanır. Gizemli bir yaşam sürdüren bu zengin ve anarşist yayıncı, 1972 yılında Kuzey İtalya'dakı mülkünde yine gizemli bir biçimde ölü bulunmuştu. Toprakları üzerinden geçen trafo hattını tihrip etmeye çalışırken öldüğü öne sürülmüştü | Feltrinelli'nin. Yoksa bir cinayet miydi bu? Karanlık siyasi ve • ekonomik ilişkilerin egemen olduğu 1 o yılların İtalyası'nda yanıtsız kaldı bu soru. İddialar birbirini izledi daha sonra: Feltrinelli yayıncılıktan kazandığı parayla sofistike bir şehir gerillası oluşturma yolunda hayli mesafe kaydetmişti. Kızıl Tugaylar'ın kurucuları arasındaydı; türlü gizlı servıslerin ve direniş örgütlerinin kavşak noktasıydı vs. vs. Romanlarında 1968 hareketinin en çarpıcı tablolarım sunagelen ünlü İtalyan yazar Nanni Balestrini'nin yeni romanı L'Editore'nin (Bompiani) çıkış nokıa.sını işte bu gizemli kişiliğin gizemli ölümü oluşturuyor. Okuru, terörün kanlı on yılının naşlangıcına getiren Balestrini, sadece bu ölümü değil, değerleri kırılan, çatlayan, umarsızlığa sürüklenen, adeta kendi söylemi içinde "sayıklamaya başlayan" bir dinamik kuşağın temel korkusunu da irdeliyor L'F.ditore'de: Faşizmin geri dönüşü korkusu. Ve dışarıdan değil içeriden, yanlış değerlendirnıelerden, yargılardan gelen tehlikenin, toplumları konusunda gerçek bir kaygı içindeki genç kuşağı nasıl içten içe kemirdiğini anlatmaya çalışıyor. Yıvuı Baydar OÜLSELİ İNAL Daktiloya Çekilmiş Şiirler'in ardından bu kez PoemProse (düzyazı şiir) biçiminde ifade edilmiş Nilgün Marmara dili ile yeniden Metinler adlı kitabında dilin uç noktalara varan tatlarıru devşiriyoruz. Tanımlaması oldukça zor imge, müzik bırliğinin içinde, az çok yaşamın altın yapraklarını ve zehrini taşıyan şiir. Yine dünyadaki parıltının ö/üne dokunan, aynı zamanda da yeryiizünün derin karanlık yırtmaçlarına dukunup geçen bir sıır. Ayrıksı bir öz taşıması bakımından şaireye yakışan bir dil, daha çarpıcı, daha altüst edici hem ruhu hem nesneyv sarsıcı, dili kurarken dilsizliğin çıkagelmesi ve aykırılığın estetiği. Dildc kuralsızlığın estetiği. İster bireysel planda yaşansın ister toplumsal, ezme ezılmenin artık kemikleşmiş duruma dönüşmesine karşı duran şiirler. Hafif alaycı, yukarıdan ve vurucu gücüyle yeni bir armoni. Sözcüklerin Mctinler'de yeni düzenlemeleri, yanyana gelmeleri ve birbirlerine karışmaları, yeni bir dünya söyleminin işaretleri gibi kişiyi çarpıcı ve başka bir ortama sürüklüyor. Şurlerin üzerindeki ince levha kaldınlırsa, Marmara'ya göre ınsanların doğal donatımlarında olan özellikleri hâlâ ınsanların ellerınde bir araç olarak kullanılıyor; yadsıma gıbi, sevgisızlık gıbi. Işte Nilgün Marmara şiiri bu noktada şiddete karşı çıkıyor Metinler'de. Bir dayanak noktası var şairenin; Sevgi, şiirinin başlangıç noktalarında duruyor. Marmara yakından bakıyor, insanlar sevginin ne kadar yakınındalar ya da uzağında, ne istiyor lar ondan. Bu çözülemez bir sorun gibiyse de biraz çocuklukta yaşanan karşılıksız saf sevginin yitip gidişi, kalınlastnalar ve büyümelerin eğretiliğiiltında duran insana hüzünlc bakıyor kitabından. Açık ve seçik bir dille karşı karşıya değiliz burada. Şimdiye dek yazılmış şiirin tam tersi yolda ilerleyen, bu şiir ruhun hiçlik noktasından varlığa doğru uzanmaya çalışıyor ve gökyüzünün turkuaz ağını ürnek seçiyor kendisine. Ancak sıradan şeylcr apaçıktır, kişisel olmayan şiirde şimdiye dek yazılmış olan şiirlerin birer devamcısıdırlar, bir tür Post'turlar yani. Nilgün Marmara'nın yaslandığı dil şaşırtıcı imge alaşımları ve vurucu sıfatlarla öriilü, ou da şiirimiz için yeni sayılacak bir şiirsel söylemi haberlemektedir. Tanıdık ve bildik imgelerin, yakınmalannın, gereksiz isyanların, yorgunluğun ve gevezeliklerin şiiri değildir bu. Şiirin, yıllardır birbirini üreten yanına karşı duruş şiirleri de olabilir. Kişisel olmayana kayıjı, yani bir bakıma netliği ve evrenselliği bir Nilgün Marmara şiirinde bulmak olanaklı değildir. Değildir çünkü; bu zor kullanım, madde ötesinden bakan biraz da ölümden bakan Marmara'nın ruhu ve zihninin isyanlarını, karşı duruşlarını içeren şiirsel bir söylemdir. Ozel bir durumdur ve benzerlikler taşımaz, bu nedenle okuyucunun ilişki kurması ya da her okuyucunun ilişki kurabilmesi için zihin durumudur. Bir dizenin yaratılışındaki serüvenin tadını Marmara yüreğinden bilir ve yine bilir ki, birçok yaşantıdan sonra çok derinlerden gelir dizeler; yazarın duygusal tarihinden, anılardan, düşlerden, yüzlerden, gelecekteki yaşantıdan, büyüden ve aşktan. Antik kentlerden, yıldızlardan ve LeviMahfuz'da saklı duran kitaptan, geceden gündüzden fışkırır dizeler, o da yetmezse logosun yedi ışinından, o zaman belki bir yerinden dünyanın güpegündüz ya da gece yarısı bir dize vıkagelirdi, hesapsız ve tanımsız boyutlarıyla, dev hacmiyle bir dize ve bir el, akın halindeki dizeleri kömürkarası ile yazardı silinmemek üzere. Metinler'in kapağını açınca, Doğu'nun antik kentlerinde yeni bulunmuş bir kral mezarı kapağını aralıyormuşda, içinden yükselen sıcak buğulu koku, tarihin ve kalıtların üzerinden yüzümüze çarpmaktadır sanki; gizemli bölgelerden bütün yönlere yükselen sıcak şiir buhuru gibi.D Boris VianTın sinema tutkusu Boris Vian'ın ölümünün 30. yılında Fransa'da, Bourgois Yayınları arasında çıkan ve yazarının filme alınmamış 19 senaryosunu bir araya toplayan "Reu des Ravissantes" adlı kitap, adını da bu senaryoların bir tanesinden almış. 1959 yılında, "Mezarlarınıza Tükürece^im" adlı kitabından sinemaya uvarlanan filmin Marboef sinemasındaki özel gösteriminde kan kanseri nedeniyle 39 yaşındayken ölen Boris Vian'ın, hiç kuşkusuz, "New Orleans Cazı" ve "Ajk"tan sonraki tutkusu sinemaydı. Aralarından 7 tanesi, sinemacıyazar Pierre Kast ile yapılan onak çalışmanın ürünü olan 19 senaryonun 1980'de yayımlanması bekleniyordu. Ancak kitaba önsöz yazması beklenen Pierre Kast'ın ani ölümü nedeniyle proje yarım kalmıstı. Magazine Litteraire dergisi yazarlarından Nocl Armand yazarın senaryolarını, şöyle değerlendiriyor: "Yazarın ilk kısa senaryoları sinema adamlarına acemi işi gelebilir. Gerçekten Vian, o dönemde senaryo ile sinopsisin farkını bilc bilmczdi. ı Hele diyalog devamlılığı (sahne devamlılığı) konusunda bir felaketti. 1950'lerin başında Pierre Kast ona senaryo tekniği konusunda oldukça yardımcı olmuştu. Senaryolanndan naiflik akıyordu, ancak bu sahte bir saflıktı. O dönem Petain Fransası'ydı ve Vian her şeyden önce yaşamını yazarak kazanmak zorundaydı. Bu senaryolar yapımcılara satılmak amacıyla yazılmışlardı. O nedenle her türlü kötü düşünceden arındınlmışlardı." ' Nılgun Marmara'ya göre insanların doğal donatımlarında olan özellikler bir araç olarak kullanılıyor, yadsıma gibi, sevgisizlik gibı S A YF A 14 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 8