Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğumunun 75. yıldönümünde Haldun Taner H A L D U N Hikâye Yaşasın Demokrasi (1949), Tuş (1951), Şişhanc'ye Yağmur Yağıyordu (1953), Ayışiğında Çalışkur (1954), On İkiye Bir Var (1954), Konçinalar (1967), Sancho'nun Sabah Yürüyüşü (1969), Yalıda Sabah (çoğu yayımianmamış hikâyeler) (1983) *• T A N E R ' İ N Y A P I T L A R I Ömür boyu şık ve İstanbullu 1986'nın 5 mayıs sabahı kalp krizi geçirdiği zaman aklı her zamanki gibi yeni tasarılarla doluydu. Içeriden bana değişik bir sesle seslendiğinde, her zamanki küçük şakalarından biri sandım. DEMET TANER aldun Taner, 1915 yılının 16 marunda, birkaç göbekten İstanbullu bir ailenin tek çocuğu olarak Istanbul'da doğdu. Baba Ahmet Selahaddin Bey, devleljerarası hukuk profesörü ve fakülte dekanı. İşgal altındaki İstanbul'da mitinglere katılıyor, özgürlük adına gazetelerde yazılar yazıyor. Bu ikinci evliliği. Anne ve babanın aıleleri Beylerbcyi'nde komju. Fırtınalı bir ilk evlilikten sonra aradığı huzurlu ortamı, anne Seza Hanım ona fazlasıyla veriyor. Mutlu bir aile ortamı içinde Bebek Bahçesi'ne bakan, ahsap beyaz bir evde geçen çocukluk; babanın ani ölümüyle bu tablo bozuluyor. Annenin babası Matbaacı Hamit Bey kızını ve torununu yanına alıyor. Sık sık gittiği Leipzig, Dresden gibi şehirlerden çok sevdiği torununa, onun sevdiği oyuncakları getiriyor. Yeter ki babasızlığı hissedilmesin. Üniversite Rektörü Cemil Bilsel, "Çok vatanperver bir arkadaşımızdı. Onun çocuğuna sahip çıkmak hepimirin görevidir" diyor bir konuşmasında ve parasız yatılı olarak, Galatasaray Lisesi'nin ilk bölümünde okul hayatına başlıyor. Seza Hanım hafta içinde de oğlunu görmeye gidiyor hep. " O yemese bile belki arkadaslanna ikram ederken özenir" diye, eli kolu pastalar ve şekerlemelerle dolu. O zamanki Beyoğlu'nun en şık mağazalarından giydirmeyi de hiç ihmal etmiyor. Herhalde oğlunun ömürboyu sürecek, gösterişsiz, gizli şıklığı o günlerde başlamış olmalı. Yazları, bazen Maltepe'de babanın dayısının evinde kuzenlerle, bazen de annenin sırf arkadaşlarından ayrılmasın diye tuttuğu, Büyükadada'ki yazlıkta geçiyor. Okulda en meraklı olduğu konu atletizm. Ama kompozisyon dersinde farkına varmadan en bajanlı olan da o. Bir ara Seyfetvin Asal'dan keman dersleri de alıyor. Lise bitince, baba dostu ve onun hukuk fakültesinden öğrencisi Hayri tpar, "Baban vaktiyle bir oğlum olursa onu Heidelbcrg'de okutmak isterim demişti, oraya gitmelisin" diyor. Zaten kendi çocukları da orada öğrcnci. Seza Hanım oeluyla birlikte, Heidelberg'de Neckar Nehri'nin kenarında bahçe içinde bir ev kiralıyor. tkisinin, "Vatana hizmet verenler" faslından aldığı dul ve yetim aylığı, o zamanki Türk Lirası'nın Alman markına üscünlüğü sayesinde her ikisine de yetiyor, hatta istenirse üniversiteye taksi ile gidip gelmek bile mümkün. Arzusu günün birinde bir gazetenin baş, yazarı olmak. Bunun için de en uygunu politik bilimler okumak. O zaman Heidelberg Üniversitesi'nde ekonomi ve politik bilimler aynı fakültede birlikte okutuluyor. Uçüncü yılın sonunda tüberküloza yakalanınca Karaormanlar'da (Schönberg) bir sanatoryuma yatırılıyor. Bir zaman sonra da İstanbul'a dönüyorlar. Erenköy'de şimdi ne durumda olduğunu bilmediğim, ama birkaç yıl öncesine kadar hâlâ duran, çam ağaçlarının gölgesinde, tren yolu kenarındaki bir köşke kiracı olarak taşınıyorlar. Zaten Beylerbeyi'ndcki büyük babanın evi çok öncclerı yandıktan sonra, kıracılık serüvenı hıç bıtmıyor. Ama her cvin ve İstanbul'daki her semtin yaşama kattıgı zenginlik var. Hastalığın en zor günleri, annenin yoğun ilgisi ve özverisi sayesinde burada atlatılıyor. Büyükbaba ölmüş, dayılar evlenmiş dağılmış, ama ttyze, hala, Boşnak dadı hcp birlikte oıuruyorlar. Amca vt dayı çocuklarıyla, baba tarafından yakın akrabası Dr. Müfide Küley onu hiç yalnı? bırakmıyorlar. Dört yıl dört duvar arasında geçen hastalık günltrinin lek kazancı, okuduğu yüzlerce kitap ve yeni yeni başlayan yazarlık denemcleri. Kararını veriyor, artık tek istediği yazar olmak. 1945'te ilk öyküsü yayımlanıyor, 1949'da ilk oyunu Günün Adamı'nı yazıyor. 1950'de İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü biıiriyor. Bu yeni dönemde yeni dostluklar da başlıyor; ölünceye dek süren. 1953'te ilk ödül. Şishaneye Yagmur Yağıyordu adlı öyküsüyle, New York Hcrald Tribune gazetesi Türkiye birincisi. 1954 Sait Faik Hikâye Armağanı birinciliği, 1955 Türkiye'nin en sevilen hikâyecisı birinciliği... Üykülerı yabancı dıllere çevrılıp uluslararası antolojılere alınıyor. 1954'te ilk evliliğini yaşıyor. 19551957 arası Viyana Üniversitesi'nde, Prof. Kindermann'ın yanında felsefe ve tiyatro bilimi okuyor. 1957'dc İstanbul Üniversitesi'nde ilk kez tiyatro tarihi ve dramaturji dersleri, tarafından verilmeye başlıyor. 1964'te Keşanlı Ali Destanı adlı epik oyunu oynanıyor ve o tarihten itibaren pek çok yabancı dile çevrilip değişik ülkelerde sahneleniyor. 1980'de Hamburg'daki ErnstDeutsch Tiyatrosu'nda, oyunu Almanca olarak izlerken, sanatın bütün önyargılı duvarları nasıl yıktığına ben de şahit olmuştum. Sahnedcki Türk yazarını alkışlayan topluluğu incelerken, Berlin'deki bir gazetenin birinci sayfasında ytr alan fotoğrafı ve altındaki yazıdan "Grandseigneur aus istanbul" sözleri aklıma gelmiştı. Yarın, demıştim Hamburg'daki gazeteler de bu olaydan bahsedince, buradakı Türk işçileri kendilerini ikinci sınıf vatandaş saymayacaklar. Onlar adına da kendim adına da bu Türk yazarını olanca gücümle alkışlamıstım. 1965'te Lütfen Dokunmayın adlı oyunu, Avusturya'da Graz'da oynanıyor. 1967'de Türkiye'de ilk defa kabare tiyatrosunu kuruyor. 1972'de Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nü alıyor ve Ankara Sanat Sevenler Derneği tarafından yıhn en başarılı tiyatro yazarı seçiliyor. Gene aynı yıl Sancho'nun Sabah Yürüyüşü adlı öyküsüyle, İtalyada Bordighera Mizah Hikâyeleri Ödülü'nü kazanıyor. 1973'te Abdi tpekçi'nin ısranyla Milliyet Gazetesi'nde fıkra yazmaya başlıyor ve Ankara Gazeteciler Derneği tarafından yılın gazetecisi seçiliyor. 9 Ocak 1976'da ikinci evliliği, 1980 ve 1982'de İstanbul Gazeteciler Cemiyeti tarafından, yılın en iyi fıkra ya/.arı. 19811982'de davetli olarak bir yıl kalmak üzere gittiği Berlin'de yaptığı işler arasında, Türk işçileri üzerine arastırmalar, tiyatro dersleri, Berlin Radyosu'nda konuşmalar var. Bu konuda yazdığı Şeytan Tüyü adlı öyküsü Die Zeit gazetesinde yayımlanınca, TürkAlman iUşkilcrinin konuşulduğu parlamentoda yazara hak veren konuşmalar yapıldı ve bununla ilgili basına demeç verildi. Berlin Senatosu tarafından, Haldun Taner Geccsi düzenlenip cserlerinin Almanca çevirilerinden bölümler okundu. 1983'te Yalıda Sabah adlı öyküsüyle, Sedat Sımavi Edebiyat Ödülü'nü kazanıyor. 1986 yılının 5 mayıs sabahı, sa.ıt 7.30'da kalp krizi geçirdiği zaman, aklı her zamanki gibi yeni tasarılarla doluydu. Anılarının ilk cildini tamamlanıak, yeni pıyesıni bitirmek, düşündüğü bir öykü ıçın notlar almak, ya da o gün yapmayı planladığı başka ieyler. İ<,eriden bana değişik bir sesle seslendiğinde, her zaman yaptığı küçük şakalarından biri sandım. Durumun ciddiyetıni kavradığım bir iki saniye içinde yanına koştuğumda, çalışma masasının başındaydı. Şimdi Beylerbeyi'ndcki Küplüce Mezarlığı'nda, atalarıyla birlikte yatıyor. 7 Mayıs 1986'da öldü. Öldü mü? D S A Y F A 13 Oyunlar Dışardakiler (1957), Ve Değirmen Dönerdi (1958), Fazilet Eczanesi (1960), Lütfen Dokunmayrn (1960), Günün Adamı (1961, yaz. 1949, bas. 1953), Huzur Çıkmazı (1961). Eplk tlyatro oyunlan Keşanlı Ali Destanı (1964, bas. 1979), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yapanm (1964), Eşeğin Gölgesi (1965), Zifii Zarife (1966). Kabare Tlyatrosu oyunlan Vatan Kurtaran Şaban (1967), Bu Şehri İstanbul ki, Astronot Niyazi (1970), Ha bu Diyar, Dün Bugün (1971), Aşku Sevda (1972), Yar Baı>a Bir Eğlence (1974), Hayırdır Inşallah (1980), Dev Aynası (1983), Scrsem Kocanın Kurnaz Karısı (1971). Sohbetler Hak Dostum Diye Başlayım Söze (1978) Portreler Ölür İsc Ten Ölür, Canlar Ölesi Değil (1979) H Bezl Notlan Düşsem Yollara Yollara (1979) DOz Yazılar Yaz Boz Tahtası (1982), Çok Güzelsin Gitme Dur (1983), Berlin Mektupları (1984), Koyma Akıl Oyma Akıl (1985), Ünce İnsan Olmak (1987). Haldun Taner 16 Mart 1915 7 Mayıs 1986. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 8