Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avusturyalı yazar Elias Canetti'den Fas'ın gizemli kentiMarakeş N E O K U Y O R L A R ? 1*1611161 rliat (Ya/ar, c/cjltrmcn) Jacob Bronovvskı'nın "Bilim ve lnsan Değer Yargılan" kitabını okuyorum. Bu, sanatla bilim arasındaki görüşleri irdeleyen, yeni görüşler getıren bir kitap. Ayrıca Albcrt Bayech'in "Bilim Ahlakı" kitabını sevcrek okudum. Bencc her ikisı de çok önemli ve okunması gereken kitaplar. |* İkinci kez "Son Osmanlı Kimliği" kitabını okuyorum. Çünkü Osmanlılığı ve kendimizi tanıyıp sentez yapmak adına ders gibi bakılacak önemli bir kitap. Bunun dışında Ferit Edgü'nün "Şimdi Saat Kaç"ı keyifle okuduğum bir kitap. Yamlgıların gözlemcisi TUNCA ARSUN Marakeş'ten Sesler / Elias Canctti / Çeviren: Kamuran Şipal / 215 S. / 12.000 TL / CKK Kod No: 022.302 Tuhaf bir berraklığın yazarıdır Elias Canetti. Loşluğun, kâğıdın üzerinde hissedilen rutubetin temsilcisi ve tarihçisi. Elle tutulacak kadar yoğun bir gerılimin, özlemi çekilen, çağırılan, kaçınılmaz "felaketin" borusunu üfler. Fırtına habercisi nıi, fırtınanın fark ettiricisi mi? Düzenli olarak gidip gelir ikisi arasında. Albert Camus'nün Veba'sını anımsayalım. Canetti'nin sahillerine çok yakın. Kimyasal süreçlerin, ruhsuz dünyalann, yitirilmiş sayılmaması gereken zaman parçalarının, "insanlığın yanılgıları komedisi"nin sempatik gözlemcisi. Doyuma karşın kâğıda geçirdiği seslerin, sözlerin, bilincin ve ürkek çığlıkların somut gerçekliği karşısında acı çcker Canetti. "Kendini bir doğruyu yazmaya zorlayanın acımasızlığı, en çok kendisine acı verir; yazarın çektıği, okura çektirdiğinin yüz katıdır." Seçilmiş olanın, olanca ağırlığını buluruz Canetti'de. Ülkemiz okuyucusu Körleşmc ile çok şeyin tadına ve farkına vardı. Deyişin tüm anlamıyla, "egemenlik altına alıcı" bu kitaptan sonra Sözcüklerin Bilinci geldi ve Canetti'nin beslenmedüşünme kaynaklarına ilişkin sağlam bir anahtar ışlevi gördü. Doğrudan bu büyük yazarın kendisine açılan koridorlarda kılavuzluk yaptı Sözcüklerin Bilinci ve ışık tuttu. Şimdi, Kâmuran Şipal çevirisiyle Marakeş'te Sesler'in coşkusu yaşanmah. Okurunu, tam karşısındaki boş koltuğa davet ediyor Avusturyalı yazar ve sarsarak anlatmaya devam ediyor. Üç bölümden oluşuyor kitap. Ilk bölüm Fas'ın, bu gizemli Arap ülkesinin, Kazablanka kadar olmasa da, ünlü Marakeş kentinden duyulanların ve görülenlerin ta kendisi. İlk bakışta bir çeşit gezi notları, gözlemler yığını izlenimi veriyorsa da bir kentin çok daha derinlenne inilen, kazıyan, kurcalayan bir yolculuk gerçekleştirmiş Canetti. Belinski'nin kent incelemeleri, karşılaştırmaları geliyor akla. Aynı doyumu buluyorsunuz Marakeş incelemesinde de. Ama ansıklopedi maddesı yazmıyor Canetti! Duyumsuyor... Develeriyle, deve sürenleriyle, çarşılarıyla, fiyatlarıyla, kör dilencileriyle, kafes arkasındaki kadınlarıyla, Yahudi mahallesiyle, alanlarıyla, arzuhalcıleriyle, ücra köşeleriyle Marakeş. Borges'in öykülerinden çıkıp gelmiş "Mavi Araplar" elinizi sıkıyor. Yazarla birlikte, bütün kentin üzerinde dolaşabileceğınizi düşünüyorsunuz. "Ah, bir görebilseydim o eylerin içini" diyorsunuz. Engel tanımıyorsunuz. Marakeş'te konuşulan dili anlamasanız bile, o dil yavaş yavaş dönüşüyor içinizde. Anlamları, sözcüklerle insanın içinde oluşup kendini açığa vuran sesleri tanımaya başlıyorsunuz. Sözcüklerin ötesine, çok daha ötesine geçiyorsunuz. Körler Pazarı'nda "sanki" dünyanın ilk insanlarını görüyorsunuz. Ve Canetti'ye yakışır bir keşif: "Üzerinde dikilip dururken, bu alandan başka bir şey değildim ben. Sanırım, her zaman için böyle bir alan olarak yaşamıştım". Siz, herhangi bir kenti bu kadar sevıp, bu kadar ürktünüz mü? Bütünüyle, kâğıdın suskun ağırbaşlılığına dö Fikret Kızılok (Müzısymj Son günlerde Engin Gençtan'ın "Çağdaş Yaşam ve Psikiyatri" kitabını okuyorum. Davranışların kökünü inceleyen iyi bir kitap. Bunun dışında yeniden Ritsos okumaya başladım. İnci Eviner (Ressam) Bir resım tasarlıyordum. Adı "Ateşi Örtmek"ti. Şimdi onu Camille'e (Claudel) adıyorum. Altına da şu notu düşeceğim: "Monsieur, bunlar çalışma saatleri, sorgulama saatleri ruhumun yandığı saatler." Camille kendi doğurganlığı ile çamuru yoğuran bir şanatçı. Çok etkilendim. Marguerita Duras "Ölüm Hastahğı"nda, ölümü sevgisiz gövdenın çıplaklığında görür ve şöyle der: "Karanlık ve büyük bir açıklıktan denizin sesini duyurdu bana. Müzik yoktu." Enis Batur'un, "Kediler Krallara Bakabilir"ini ise henüz bıtirmedim. "Eldiven" adlı denemesinde Batur'la birlikte BruegePin, Leonardo'nun, Max Beckmann'ın ve Puşkin'in portresindeki uzun tırnaklı ellerine baktım. Ressamları orada yakalamaya çalıştım. MÜjd6 Af (Sinema sanatçısı) Dr. Douglas Hunt'ın "Korkmaktan Korkmayın" kitabını çok beğendim. Korkan bir insan olarak bu kitap beni çok ilgilendirdi. Korkular ve organizmayla ilgili. Fobilerın, kaygıların ve paniğin temelinde yatan ve beslenmeye dayanan bozuklukları anlatıyor. "Sana Gül Bahçesi Vaadetmedim" (Joanne Greenberg) vc "Büyülü Fener" (Bergman) beğendığım kitaplar arasında. Murathan Mungan'ın "Eski Kırkbeşlikler" adlı şiir kitabını çok sevdim. Bu sene "Kara Kitap" (Orhan Pamuk'un) ve Metin Kaçan'ın "Ağır Roman"ı en beğendiğim kitaplardandı. Ulkemız okurtarı, Elias Canettı'yı "Körleşme" adlı yapıtıyla tanıdı Sonra . "Sözcüklerin Bilinci" yayımlandı $imdı de "Marakeş'ten Sesler " külüyor Marakeş. ikinci bölümde başka bir şölen var: "Özdeyişler ve Notlar". Canetti'nin 1976'da yayımlanan bir kitabından derlenen bu bölüm "Böyle Buyurdu Canetti" adını da alabilirdi! 1942'den 1972'ye kadar düşülen, düşürülen sözler toplamı. Genel olarak Çin felsefesinden ve dilbiliminden etkilenmenin "tath" izlerinin görüldüğü bu deyişlerin, bir tek "kutsallık" kazanmadığı kalmış. "Ne zaman bir hayvana dikkatle bakılsa, onun içine yan gelip kurulmuş bir insanın sizinle eğlendiği duygusuna kapılmamak elde değildir" diyor yazarımız ve devam ediyor: "Bir ırmağı çaylarına, derelerine ayırmak. Bir insanı anlamak". Karanlıkta, sözcüklerin ağırlığının bir kat daha arttığından dem vuruyor Canetti, dinlerden birinin avutuculuğuna yaslanmadan hep ölümü düşünmenin cüretinden söz ediyor, Tanrı'yı, yaratmadan önceki haliyle dünyayı özlerken buluyor, insanların yemek yerken ağladıkları bir ülke düşlüyor. Sözcükler olmadan yaşayamayacağını bildiği için, onların "kılık kıyafetlerinde" bir değişikliğe başvurmuyor Elias Canetti. Böylece, onlara karşı güvenini koruyor. Belirgin bir biçımde, söylenen, söylenmesine izin verilmiş son şeymiş gibi konuşuyor! Kitabın son bölümü, "Özyaşam Öyküsü'nden" başlığını taşıyor. Bir oluş süreci anlatılıyor burada da. Kendi yaşamına karşı da bir bakış koleksiyoncusu var karşımızda. Belki de "unutulan her şeyin düşlerde imdat diye bağrıştığı duyuluyor." Siz bakmayın Canetti'nin "Bir ozan olarak yazının keşfinden önceki bir çağda, seslenmelerin, çağırmaların çağında yajıyorum" dediğine. O, bu çağa çok yakışıyor. D S A Y F A CUMHURİYET KİTAP SAYI 41