05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İki dosttan Sevgi'ye... "Sevgi Soysal'ın ölümünden bu yana bir okur kuşağı değişti. Kaçı "Yürümek"i, "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti"ni, "Şafak"ı okudu acaba? Yoksa Sevgi'nin bizi her zaman heyecanlandırmış bu kitapları günlük modalar arasında unutulup gitti mi? arip bir söyleşi yapmaya hazırlanıyorum. Telefonla. Telefonun öteki ucunda Adalet Ağaoğlu var, kitaplarının arkasındaki resimler dışında hiç görmedım yüzünü. Daha önce hiç de konuşmadım, atna bu kez bir söyleşi yapacağım. Üstelik lelefonla. Ankara'dan Istanbul'a telefon söylesisi ... "Sevgi Soysal'ın ölüm yıldönümü 22 kasım," demiştim öğleden sonra aradığımda, "Bir anı yazısı yazmak istiyorum. Çabuk unuttu insanlar." Akşam aradığımda kaldığımız yerden devam ediyor Adalet Ağaoğlu: "Haklısın Mümtaz" diyor son derece sıcak bir sesle, 'gerçekten çabuk unutuyorlar. Ne biçim bir dünyada yaşıyoruz Allahı'nı seversen?" Susuyorum, istiyorum ki biraz daha girsin konuya, kuru kuruya anlatmayayım "Sevgi Soysal şöyleydi, böyleydi diye," onu daha önce yapmışım zaten. Suskunluğum işe yarıyor: "Kaybettiğimiz yazarları kitapları arasında değil Yazar Sevgi Sosyal 22 Kasım 1976'da ölmüştü G ADALET AÜA06UI/MÜMTAZ İDİL Sevgi Soysal: 19361976 S A Y F A J 6 sc nerede bulabiliriz ki? Ben onların ölüm günlerini, eserlerini yeniden okuyarak yaşanm." Sesi çatallanıyor Ağaoğlu'nun, "Ne o," diye soruyorum, "hasta mısınız?" Gripmiş, üşüttüğünü söylüyor, ama yıne konuya dönüyor. Sanki patlamak üzere alan bir volkanı demir çubukla deşmişim gibi: "Sevgi'nin en sevdiğim kitabı Tante Rosa biliyor musun?" diyor. "Ne rastlantı dıyorum, benim de en sevdiğim kitabı Tante Rosa. Şaşırmış gıbi değil sesı. "Bugünlerde yine kucağımda Tante Rosa" diye devam ediyor. "Onun bütün hareketliliğinin, başkaldırısının, değişimi sevişinin bütün ipuçlarını ilk kitabı Tutkulu Perçem'de bulurum. Kaybından bu yana bir okur kuşağı değişti, kaçı Yürümek'i Yenişehir'de Bir Öğle vakti'ni, Şafak'ı okudu acaba?" Telefonda seslerimiz karışıyor. Ben bir şeyler söylemeye çalışıyorum, o başka şeyler. Ama ikimiz de Sevgi Sosyal'ı birbırımize anlatmaya çalışıyoruz. Bir şeyleri paylaşmaya uğraşıyoruz. Sonunda nazik davranmam gerektığini düşünüyor, sözü ona bırakıyorum büyük bir kıskançlıkla: "Yoksa Sevgi'nin bizi her zaman heyecanlandırmış bu kitapları, günlük modalar arasında unutulup gitti mi? İlk romanı Yürümek Sevgi'ye çok yakışan, onu çok iyi anlatan bir addır. Durmaktan, durağanlıktan kafası da gövdesi de hoşlanmamıştır hiç. Şimdi burada olsa, onun burada olmayışı üstüne konuşmak zorunda kalışıma ne çok gülerdik. Kıstınlmış durumlarımızla dalga geçebilmek, kendimize gülebilmek... Bizim arkadaşlığımızın tuzu biberi idi. Yazar olarak Sevgi'yi anlatmak için elbette kitaplarına eğileceğiz, ama kişi olarak Sevgi'yi anlatmak bana bazen bir roman kahramanını anlatmaktan daha güç geliyor. Dümdüz, sopa gibi renksiz, kokusuz yaşamlardan hiç hoşlanmazdı. Son kerte renkli bir kişiliği vardı." "Ben," dıyorum kendi kendime, "hiç böyle düşünmemiştim. Bir yazarı yapıtlarından yola çıkarak tanımaya çalışmaktı benimki, belki de biraz laf olsun diye başlanmış bir çalışmaydı ve sonunda benim de kontrolümden çıkan bir ürün filizlendi. Ama hiç böyle düşünmemiştim, bir arkadaş, bir dost ne bileyim, yaşamımda önemli bir kişi olarak düşünmemiştim. Öyle olsa ne yazabilirdim? Adalet Ağaoğlu zaman zaman kardeşinin mi önce, Sevgi'nin mi önce öldüğünü karıştıracak kadar içten sevmiş Sevgi Soysal'ı ve ben telefonun öteki ucunda son derece mekanik bir biçimde dinlemek ve anlamaya çalışmakla uğraşıyorum. Biri bana can anlatıyor, her iki anlamıyla sevgiyi anlatıyor ve ben ancak kitaplarından yola çıkarak tanıyabildiğim bir Sevgi Soysal'ın romanlarını büyük bir zevkle okuduğum bir başka yazann ağzında "edebıyat dışı" dinliyorum. "Eksiğini çok hissettiğim zaman," diye devam ediyor yavaş bir sesle, duyamadım diyerek yineletiyorum söylediklerini "Eksikliğini," diyor, "eksikliğini çok hissettiğim zaman Melih Cevdet Anday'ın 'Teselli'sini anımsıyorum sık sık. Bana sanki bir sevgi arkadaşı tarafından anlatılmak için çok uygun bir şiirmiş gibi geliyor. Şöyle Anday'ın şiiri, şey, vaktin var mı okuyayım mı?" "Lütfen." "Ben öldükten sonra hiç kimse/Benim de bir zamanlar kendileri gibi/Gördüğüme, işittiğime inanmayacak/Hatta Yunus Emre'yi okuyanlar bile inanmayacak/Dilimin söylediğine/Fotoğraflanmın da bir şey ispat edeceğini sanmıyorum/Fakat vapurdan çık Sevgi Soysal, îstanbul'da doğdu (1936). Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde, yükseköğrenimini Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'nde tamamladı. Bir yıl kadar Almanya'da Göttingen Üniversitesi'nde arkeoloji ve tiyatro derslerini izledi (1957/58). TRT Kurumu'nda program uzmanı olarak çalıştı (1956). Dönüşünde Dost, Yelken, Ataç, Yeditepe, Değişim (19601964) dergilerinde çıkan ilk yazı ve öykülerini Sevgi Nutku imzasıyla daha sonra Sevgi Sabuncu imzasıyla yayımladı. Dost, Papirüs, Yeni Dergi'deki (19651969) öyküleri sanatının gelişmesinde yeni aşamalar kazanan ürünler olarak kabul edildi. 70'li yıllardaki ürünlerinde değişik sınıf ve tabakalardan kişileri tipleştirmeye çalışarak toplumsal farklılıkları işledi. (Ölümü, 22 Kasım 1976). Yapıtlan Yenişehir'de Bir Öğle Vakti / Roman / 12.000 TL / CKK Kod No: 152.037 Yürümek / Roman / 7.000 TL / CKK Kod No: 152.038 Şafak / Roman / 8.500 TL / CKK Kod No: 152.039 Barış Adlı Çocuk / Öykü / 7.500 TL / CKK Kod No: 152.040 Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu / Dencme / 8.500 TL / CKK Kod No: 152.041 Bakmak / üeneme / 7.500 TL / CKK Kod No: 152.042 Tante Rosa / Öykü / 7.000 TL / CKK Kod No: 152.043 Hoş Geldin Ölüm / Roman / 6.500 TL / CKK Kod No: 152.044 tığımı/Yahut tramvaya bindiğimi görmüş olanlar,/Veya şapka çıkardığımı hatırlayanlar/Kabil değil inkâr edemezler yaşadığımı." Suskunluk oluyor karşılıklı. Biliyorum ki bir şeyler söylemem gerek. En azından şiir hakkında birşeyler mırıldanmalıyım. Ne bileyim, "çok güzel" ya da "ne kadar yerinde bir şiir" falan demeliyim, ama diyemiyorum, demiyorum. "Yani ama" diyorum zorlukla, "Tante Rosa gerçekten çok önemli bir yapıt ve birkaç insan dışında o kitabın değerini anlayan olmadı." Karşıdan hiç yanıt yok. Belli Adalet Ağaoğlu baska şeyler düşünüyor o sıra. Belki bir başka şiir ya da Tutkulu Perçem'den küçük bir pasajı. Ama öylesine açık bir hüzün asılı ki telefonun tellerine, ne kadar silkelersek silkeleyelim, ikimiz de Sevgi'yi tellerin üzerinden düşüremiyoruz. Ben tanıyamadığıma yanıyorum, o ise tanıdığına. Ne garip bir çelişkinin ne anlaşılmaz bir söyleşiye dönüşmesi bu... "Mümtaz," diyor yine yumuşak bir sesle, "neden insanlar bu kadar çabuk unutuluyor? Neden Asafı unuttular böyle çabuk, neden Güner'i hiç anmıyorlar. Oysa bu insanlar ne kadar çok emek verdiler, ne kadar çok göznuru döktüler? Nasıl bir çağda, nasıl bir dünyada yaşıyoruz biz?" Anlıyorum, artık Adalet Adaoğlu benle konuşmuyor. Çünkü sorularının yanıtını benden alamayacağını biliyor. Artık o, Sevgi Soysal ile Asaf Çiğiltepe ile ve sevgili kardeşi Güner Sümer ile konuşuyor. Bana soruyor, ama onları özlüyor. Anlıyorum, artık bundan sonraki konuşmalarımız Sevgi Soysal olmayacak, bundan sonraki konuşmalar bu dünyanın çirkinliğınden, dedikodularından, yozlaşmışlığından ve benzeri bir yığın insandışılıklarından öte konuşmalar olacak. Kendi kendime, "böylesi bir toplumda unutulmak bile bazen erdem olabiliyor," diyorum, ama bunu Adalet Ağaoğlu'na söylemiyorum. Ona yalnızca teşekkür ediyorum. Makineli tüfek tıkırtısı gibi yazdığım kitabıma biraz duygusallık ekleyememiş olduğumu düşünerek kapatıyorum telefonu, bir daha hiç kapatmamacasına. D CUMHURİYET KİTAP SAYI 41
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle