Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9. İSTANBUL KÎTAP FUARI O N U R F UA R E T Ki R L i K L E Rİ Bu yılfuann 'Onur Yazanseçilen Aziz Nesin: Aziz Nesin, bu yılki Kitap Fuan'nın "Onur Yazarı" seçildi. Alpay Kabacah, usta yazarımız için "75. Yaşında Aziz Nesin" adlı bir kitap hazırladı. Kitapta, Aziz Nesin'in yaşam çizelgesi ve çeşitli konular üstüne görüşleri yer alıyor. Aziz Nesin'le yapılmış söyleşiden bir bölümü yayımlıyoruz. ALPAY KABACAU Topluma borcum var' Saat 140015.00 arasında Her gön bir söyleşi 11 kasıma kadar sürecek olan 9. İstanbul Kitap Fuarı'nı düzenleyen TÜYAP, bu yıl "Onur Yazan" seçtiği Aziz Nesin'i konu alan bir kitap yayımladı. Alpay Kabacalı'nın hazırladığı kitap, "Yetmiş Beşinci Yaşında Aziz Nesin" adını taşıyor". TÜYAP, 1987'den buyana her yıl bir kişiyi "Onur Yazan" ya da "Onur Sanatçısı" seçiyor. 1987'de Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1988'de Nadir Nadi, 1989'da Turhan Selçuk seçilmişler ve yine Alpay Kabacalı'nın bu yazar ya da sanatçılar için hazırladığı kitaplar yayımlanmıştı. Bu sayfalarımızda Alpay Kabacalı'nın Aziz Nesin'le yaptığı konuşmadan bir bölüm ile sözü geçen kitaptan derlcnen ve "Sayılarla Aziz Nesin"i yansıtan ilginç bilgiler sunuyoruz. Yıllardır kendinize özgü bir yazım biçimi uyguluyorsunuz. Sözgelimi, "bir şey" yerine "bişey" yazıyorsunuz. Bundan amacınız n«? Herkes kendine göre bir yazım biçimi yaratırsa bugünkü karmaşa busbütün içinden çıkılmaz duruma gelmez mi? Bu, benim suçum. Bunu otuz yıldan beri yazmalıydım. Niçin bişey, niçin bitek, niçin bitakım yazıyorum, bunu anlatmalıydım. Ben anlatınca herkes kabul etmek zorunda değil, ama ben açıklamalıydım. Otuz yıldan beri, kırk yıldan beri notlarını aldığım, dosyalarda duran konulardan bir tanesi de budur. Neden böyle yazıyorum, kısaca anlatayım: Dilimizde zaten var bu. İlk kez bunu ben icat etmiyorum: Bitevi ve biteviye... Beşiktaş'taki iskelenin üstünde gazino vardı eskiden. Fikret Adil'in birinci ölüm yıldönümü dolayısıyla toplanmıştık, orada arkadaşlarla konuşurken.. aklımda kaldığına göre Necatigil vardı, daha birileri vardı... Aynı şeyi sordular, söyledim. "Ben", dedi Necatigil, "biteviye'yi Arapça zannediyordum." Seviye filan gibi bir şey olduğu için... Oysa biteviye ya da bideviye, devinmekten geliyor. Niçin? Çünkü bir devi başka bir anlam taşır, bidevi, bitevi başka anlam taşır. Bu, birleşik sözcük olmuştur artık. Oradaki bir sıfat değildir, oradaki devi de devi değildir. Ben bişey diyorum. Bişey dedığimiz şey başka şeydir, bir şey dediğimiz şey başka... Onun için, bişey demekle dili zenginleştiriyoruz. Kaldı ki, yalnız Türkçe için böyle değildir, başka dillerde de var bu... Bitakım dediğimiz zaman, bir tane takım anlamına gelmez, başka bir anlam kazanıyor. Bisürü dediğimiz zaman yeni bir sözcük söylüyoruz, bir ve sürü sözlerini hiç düşünmüyoruz bile... Ve bisürü lafı, sürüyle hiç ilgisi olmayan yeni bir laftır. Bunlar birleşik sözcüklerdir, onun için bitişik yazılması gerekir. Kimileri sanıyor ki konuşurken r'yi kullanmıyoruz, onun için öyle yazıyoruz. Hayır, onun için değil... Ama ben bunu yazmadım, benim suçum... Bişey Yap Met oyununda insanlann "üçüncü boyutta yaşama" tutkusunu işlediniz. Sanıyorum bu tema yine de işlenecek konular gündeminizden düşmedi. Bu konuyu 1960'tan bu yana en az on, on beş yerde konferans olarak anlattım. Üçüncü boyutta yaşama, benim için çok önemli bir şey. İnsanlann bu bilince varması, doğru olmalarına, çalışkan olmalarına çok yardımcıdır. O da işte benim suçlarımdan biri, hâlâ oturup yazamadım. Bu, bir deneme olacak. Dosyalarımda duruyor, dosyam zenginleşiyor gittikçe, ama bir türlü zaman bulup da oturamadım yazmaya... Ben aslında üçüncü boyutta yaşama'nın bilinçsiz olarak herkeste olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Herkes... Örneğin helânın duvarına Tosun imzasıyla yazı yazan insan, ya da oraya çıplak kadın ya da dişi organ, erkek organ yapan insan, aslında Henry Miller'in çekirdeğini taşıyor. Henry Miller olamadığı için onu yapıyor. Bilinçsiz olarak üçüncü boyut'un tohumları her insanda var. Bir insan bir tarihsel anıtın üstüne çiviyle çiziyorsa, o aslında Shakespeare olmak istiyor demektir de farkında değil. Bunu anlatacağım tabii, yazacağım. Ama ne zaman yazacağım? Vakit de kalmadı... Böyle benim onlarca değil, yazmam gereken yüzlerce yazı var... Leyla ile Mecnun konusuna da özel bir ilgi duyduğunuz anlaşılıyor. Fuzuli'nin Leylî vü Mecnun'unu bugünkü dile aktardınız. Aynı konuyu ele alan | 3 Kasım İ990 C u m a r t e s i | "Büyük Ustamız: Nâzım H i k m e t " Vera Tulyakova Hikmet J Genco Erkal Prof. Dr. Aydın Aybay 4 Kasım 1990 Pazar I "Çağdaş Alman Edebiyatı" Vera Tuly.ikova ı n v x\e s ö y l e ş i S e z e r D u r u Stef) N a d o 5 Kasım 1990 Pazartesi "Çağdaş Yugoslav Şiiri" İzet Sarayliç ile söyleşi Ccı giz Bektaş • 6 Kasım 1990 Salı Bu yılki onur yazarımız: Aziz Nesin ile söyleşi Müjdat.Gezen O r d . Prof. Dr. Petra Kappcrt 7 Kasım 1990 Ç a r j a m b a "Çağdaş Arap Şiiri" Abdellatif Laabi ile söyleşi Özdemir İnce 8 Kasım 1990 Perjembe "Çağdaş Sovyet Şiiri" Bulat Okucava ile söyleşi Mehmet Özgül 9 Kasım 1990 Ç u m a "Altın Kitap Ödülleri" Altın Kitaplar Yayınevi'nin ödül dağıtım töreni 10 Kasım 1990 C u m a r t e s i "Bugün 10 Kasım!" Atatürk ve Laisizm Prof. Dr. Bülent Tanör 11 Kasım 1990 P a z a r Açık O t u r u m : "Şiir Kitabı Yayıncılığının S o r u n l a n " Yöneten: Atilla Birkiye Konusmacılar: Filiz Nayır Deniztekin (Varlık) Prof. £>r. Cevat Çapan (Adam) Mehmet Ali Uğur (Cem) . bir oyun yazmayı planlıyorsunuz. Bu ilgi nereden kaynaklanıyor? Türk edebiyatında roman yok dedikleri doğru değil. Türk edebiyatında mesnevi olarak, manzum, koşuk romanlar var. Çok yazılmış. İncelemeler var. Agâh Sırrı Levend'in güzel bir incelemesi var, Azerbaycan'da da var bu gibi incelemeler... Belki görmediklerim vardır, ama çoğunu okudum. Bunlar içinde en çok tutulanı, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun"u. Neden Fuzuli'ninki tutmuş diye düşünüyorum. Çok yorumlar var... Bunlardan biri, Fahri Çelal'in tezi. Onu bulamıyorum. Çok önemli benim için, Fahri Celal ruh doktoru, ben de ruhsal açıdan yaklaşıyprum. Çok ilginç olan şu: Bakıyoruz ki son dönemde Mecnun'un Leyla'ya aşkı, empotan (cinsel iktidarsız) bir aşk. Güçsüz bir aşk. Çünkü Leyla kendisini verdiği zaman, aşk cinsel birleşmeye varamıyor, platonik bir hale geliyor. Oysa gelmemesi gerekiyor, çünkü Mecnun genç bir adam. Kısa açıklamalardan korkuyorum hep, yanlış anlaşılabilir diye... Bana öyle geliyor ki, Fuzuli burada kendisini anlatıyor. Zaten her insan yazdığı yazıda kendisini anlatır ister istemez, ama burada Fuzuli çok anlatıyor, kendisini Mecnun'un yerine koyuyor. Benim yorumum bu. O zaman çok önemli tabii... Fahri Celal'in tezini bulsam, ondan yararlanacağım. Azerbaycanlı (Hamit) Araslı, Leyla'yı dünyada kadın haklarını ilk arayan, koruyan kadın olarak görüyor ki olacak şey değil... On üç yaşlarında bir kızdır... O, toplumcu gerçekçiliğin etkisinde kalarak bu yonımu yapmış. Tabii benim yorumum Fuzuli empotandı anlamına gelmez, çünkü çocukları var,Fuzuli'nin. Ama yaşlılık CUMHURİYETKİTAPSAr//»7 Aziz Nashi: "8en!m için bundan sonra yazacaklanm unemli.' S A Y F A 4