05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. ErdalAtabekyeni kitabı 'GençlikDuvarlan Yıkıyor'u anlattı 'Gençleri bezdiriyoruz' Dr. Erdal Atabek, yeni kitabıyla bir kez daha gençlik sorunlarına eğiliyor. Atabek, "Son iki yılım hep gençlerin arasında geçti" diyor ve ekliyor: "Gençlik sorunları aslında bir yanardağ gibi, biz sadece krateri görüyoruz." • rdal Atabek kısa bir süre önce 7. baskısına ulaşan "Kuşatılmış Gençlik" adlı kitabından sonra yeni yayımlanan "Gençlik Duvarlan Yıkıyor" adlı kitabıyla bir kez daha "gençliğe", "gençlik sorunlarına" dönüyor. Atabek yine "toplumsal ikiyüzlülüklerle, güvensizlikle, sevgisizlikle ve umutsuzlukla kuşatılmış" gençleri, onların çok yönlü sorunlarını, toplumsal kurumlarla ilışkı ve ilişkisızliklerini ele alıyor. Kitap büyük ölçüde gençlerin Erdal Atabek'e yolladikları mektuplardan, Atabek'in yorum ve değerlendjrmelerinden ve katıldığı çeşitli toplantılarda karşılaştığı sorunlardan oluşuyor. "Kuşatılmış Gençlik"ten sonra "kendini cesaretle arayan kadınlara" ithaf ettiğiniz, kadın sorunlarını ele alan "Kışkııtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık" kitabı, ardından yeniden gençliğe dönüş ve "Gençlik Duvarlan Yıkıyor"... Kitap bir anlamda, gençlik sorunlarının hiç gündeminizden inmediğinin bir göstergesi olabilir mi? Aslında gençlerden de, gençlik sorunlarından da hiç ayrılmadım. Son iki yılım hep gençlerin arasında, onların sorunlarının içinde geçti. Toplantılar, söyleşıler, konuşmalarla... Bana gelen mektuplarla, kimisi başka kentlerden gelen telefonlarla... Gençlik sorunları aslın E ANNA TURAY da bir yanardağ gibi, biz sadece krateri görüyoruz. Sorunlar hep var, şiderek de artıyor. Artıyor, çünkü toplumsal bir değişım yaşıyoruz. Bu değişımin sancılarını en çok gençler yaşıyor. Gelecekle geçmiş çatışıyor. Baskıyla özgürlük çatışıyor. Duvarlarla ufuklar çatışıyor. Onun için "Kuşatılmış Gençlik" tek başına kalamazdı. Arkadan "Gençlik Duvarlan Yıkıyor" geldi. Bu, kaçınılmazdı. "Kuşatılan" gençliğin aslında "duvarlan yıkmakta olduğunu" ifade edıyorsunuz. Bu inancın, gençlerden yana bu tutumunuzun kaynağı nedir? Bu inancımın, bu tutumumun kaynağı gençlerin kendileridir. Bu kitaba kendi duygularımdan, düşüncelerimden çok "genç insan"ın duygularını, düşüncelerinı koydum. Bana söylenenlerın, bana yazılanlann aslında bana değil "topluma söylendigini, topluma yazıldığım" gördüm. Oktıyunca göreceksiniz ki genç ınsanlar duygularını, düşüncelerini, nasıl içten, nasıl açık, nasıl dürüstçe ortaya koyuyorla'r. Onlara sorulduğu zaman, onlara kulak veritdiği zaman, onlara yürek verildiği zaman yalnız kendi sorunlarına değil, ülkenin sorunlarına da dünyanın sorunlarına da nasıl yetkinlikle, açıkyüreklilikle baktığını anlayacaksınız. Bütün toplum onların sesini duysun istedim. Bu kitap, aslında bir "ortak yapıt"tır. Gençlerle yaptığım bir "ortak yapıt"... Size yazılan mektupların oluşturduğu tablo pek karanlık. Gençliğin çok fazla sorunu var ve çatışmaların kaynağında hep eğitim kurumları ve aileyle karşılaşıyoruz. Bu bir rastlantı olamaz öyle değil mi? Geleneksel aile yapımız, toplumsal kurumların işleyişi neden hep gençlerin önüne "bir engel" gibi dikiliyor? Aile kurumumuz da, eğitim kurumlarımız da kültür ortamımız da hâlâ geleneksel toplum yapısının bütün etkilerini taşıyor. Hepsinde de baskıyı, susturmayı, itaat ettirme isteğini, otokratik tutumu yaşıyoruz. Dr. Atabek, "Gençlik Duvarlan Yıkıyor" adlı yapıtı için "Bu kitap aslında bir ortak yapıttır" diyor (Fotoflraf: Ujjur Saner) CUMHURİYET K İ T A P SAYI I 37 Bu yapı, genç insanın kendi değerlerini kurma istemiyle, özgürlük isteğiyle, sevgi özlemiylc, bağımsızlık duygusuyla, kendi kararlarını verme hakkıyla çatışıyor. Bu çatışmanın hepimizin geleceği için sağlıklı olduğu kanısındayım. Bu çatışmayı anlaşmaya ^evirmek hepimızin görevidır. Annelerin, babalaı ın, öğretmenlerin, yöneticilerin, politikacıların, bütün toplumun gençliğe yepyeni bir açıdan bakmayı öğrenmesi gerekiyor. Bu yepyeni bakış açısı, anlayış, sevgi, saygı, katılım, değişim, karar verme hakkını gerektırıyor. Gençlere ve gençliğe toplumun bakışı değişmelidir. Toplum gençliğe güvenmeyı öğrenmelıdır. Toplum gençliğe söz hakkı, kararlara katılım hakkı vermeyi öğrenmelidir. Gençler aile içinde de her düzeyde eğitim kurumlarında da (ilkokullarda, ortaöğretimde, yükseköğretimde), yerel yönetimlerde de derneklerde de poliıik kurumlarda da soz hakkına, kararlara katılma hakkına kavuşturulmalıdır. Bütün bunlara kavuşmaları için gençlerin yaşlanmalarım beklemek büyük bir haksızlıktır. Gençler toplum içerisinde emeği en çok sömürülen kesimin başında geliyor. Gençliğin hem okııyan hem de çalışan kesimi "eşit" bir biçimde çeşitli sorunların pençesinde. Ancak kendi sorunlarını duyurmada ve sağlıklı çözümlere yönelmcde aynı "eşitliğin" sürdüğü söylenebilir mi? "Çalışan gençliğin sorunları", "Kuşatılmış Gençlik"te yer almamıştı. Gerek yaptığım söyleştlerde, gerek aldığım mektuplarda bu konuda eleştiriler aldım. Eleştiriler çok haklıydı. Bu kitabımda konuya önemle yer verdim. Çalışan gençlik, hem emeği en çok sömürülen hem de toplumda unutulan büyük bir gençlik kesimi. Toplumda "gençlik sorunları" dendiğinde en çok' "öğrenci gençlik" üzerinde duruluyor. Bu tutumda, toplu olarak bir arada bulunan öğrenci kesiminin sorunlarını bir ölçüde daha fazla dile getirmesinin etkisi var. Ayrıca öğrenci gençliğin çevresi de bu sorunları dile getırmede daha duyarlı. Çalışan gençlerin çok yönlü sorunları su yüzüne çıkamıyor. Yeni kitabımda bu konuyu işlemeye çalıştım. Ben de okurkcn çalışan bir gençtim. Bu sorunlann bir bölümünü kendim de yaşadım. Bu hayat bölümümden kesitler de verdim. Ama toplumun bugünkünden çok daha fazla eğilmesi gereken bir sorundur bu. Kitabınızın daha ilk satırlarında birtakım sorıılar var, kcndinize ve tüm topluma yönelttiğiniz. "Nasıl oluyordu da gençlerimizi düşüncelerinden, duygularından, atılımlarından bezdiriyorduk? Neden gençlerimizin düşünmesinden korkuyorduk? Onların haksızlıklara karşı çıkmasından korkuyorduk? Neden 'disiplin' diye sadece insanların boyun eğmesini anlıyorduk?..." Bu soruların yanıtlarını verebiliyor musunuz? Gençlerimizi gerçekten de bezdiriyoruz. Özellikle düşünen, düşündüklerini söyleyen, tartışan, kendilerine her söylenenı kabul etmeyen gençlerimizi bezdiriyoruz. M.Ç. olayını unutmadık, unutmamamız gerekiyor. Unutmamız da olanaksız, yeni M.Ç. olayları yaşanıyor. "Savaşa hayır" dediği için yenilerde tutuklanan N.A. da bu olayların bir yenisi. Gençlerin duygularını, düşüncelerini açıklamalarına hiçbır alanda izin vermiyoruz. Düşünün, dünya 2000'e 10 kalayı yaşıyor. Bütün dünya 2000 yılına büyük bir heyecanla hazırlanıyor. Bi/. de sürekli gelecekten söz ediyoruz, "gençlik gelecektir" diyoruz. Sonra da bu olup bııenler. Ne böyle demokrasi olur, ne böyle uygarlık olur... Geleceğe hazırlanmakmış, Avrupa Topluluğu'na girmekmiş, insan haklarına saygılı olmakmış... Ben bütün bunjarın büyük bir yalan olduğunu düşünüyorum. Bütün bunlar yalanlardır, ıkiyüzlülüklerdir, yüze gülüp arkadan sopayı ındirmektir. Bütün bunlara karşı çıkmak gerekiyor. Sözcüklerden korkmadan karşı çıkmak gerekiyor. İnsana gerçekten saygı duyuyorsak başka yolu yok... D S A YFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle