Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9. İSTANBUL KÎTAP FUARI K O N U K O A JV B Faslı şair Abdellatif Laabi, çagımızın vicdanlarından biri Faslı şair Abdellatif Laabi, İstanbul Kitap Fuarı'nın bu yılki yabancı konukları arasında. Ülkesinde 8 yıl hapis yatan 48 yaşındaki Laabi'nin şiirleri "Acı ve Gülümseme" adıyla Türkçeleştirildi. Kitabı fuarda okurlara sunulacak şair, bir de söyleşiye katılacak. ÖZDEMİR İNCE Acı ve gülümseme Şairlerin dünyaları arasında, dizeleri arasında, sözcükleri arasında açıklanması olanaksız, yoruma gelmez bir gizli ilişki, büyüsel bir çekim alanı komşuluğu var galrba. Son yirmi yılda, şiirlerini okurken bir gönül akımı duyumsadığım, şiirsel zihnimin onlarınkiyle buluştuğunu düşündüğüm, şiir ya da yazı yazarken gözlerini sağ omuzumun üzerinde farzettiğim, aynı aileden kardeş saydığım üç şair var: Lübnanlı Adonis, Faslı Abdellatif Laabi ve Macar György Somlyo. İlk önce üçü, daha sonra da ben, dördümüz birkaç yıl arayla "Mallarme Akademisi"ne üye seçildik. Yıl 1986... Adonis, savaşın yakıp yıktığı Beyrut'tan ayrılmak zorunda kalmış ve bir iki yıl önce Paris'e gelmiş; Abdellatif Laabi, 1972 yılında girdiği Fas zindanlanndan 1980'de kurtulmuş, 1985 yılında yurtdışına çıkabilmiş, karısı ve üç çocuğuyla Paris'e yerleşmiş; György Somlyo ve ben Fransız hükümetinin burslusu olarak Paris'te bulunuyoruz. 17 Mart 1986... Pont Royal otelinin bir salonunda Max Jacob Şiir ödülü için tören yapılıyor ve dördümüz de oradayız. Kimse tanıştırmıyor beni onlarla, ama birbirimizi buluyoruz. Abdellatifle kucaklaşırkgn "Ne kadar gençsin!" diyorum. O sırada yaşı 44 (şimde 48), sekiz yıl işkencelerden geçmiş, sekiz yıl Fas zindanlannda yatmış, duruşmalarda idamı istenmiş bir insan, ama ancak otuzlarında gösteriyor ne sakalında ne de saçlarında ak var. "Hapishaneden girdiğim yaşta çıktım", diyor, "Sekiz yıl zaman durdu." Zamanın durması, durduğunun sanılması, belki de zamanın kendisi görece bir kavram, olgu ya da süreç. İnsan zamanı öznelleştirdiği zaman L A A B İ ' D E N B İ R Ş İ İ R Şiir gün ortasında çınlayan kanlı sözle insanı dünya hamalı düriisdüğünde özetleyen sözle acının kefenini yırtan özgürlük için ayağa kalkan boğulmuş kentlerin sesiyle kaîe burçlarına depremi taşıyan öfketop ateiinin suç ortağı kırmızı gökyüzüyle KIVANÇ BUYURUYORUM SANA Çevlren. özdamiı lnc« ona egemen olabiliyor belki. Belki de "Zamanı kendime dönüştürdüm" demek istiyordu Laabi. Ne demek istediğini sormadım o karşılaşmamızda ve daha sonra birlikte yediğimiz akşam yemeği sırasında. Ne de daha sonraki günlerde sordum. Ama 4 yıl 9 ay 26 ya da 27 gün sonra, burada, İstanbul'da soracağım: "Hapishaneden nasıl girdiğin yaşta çıkarsın ve nasıl sekiz yıl duru'r zaman?" Abdellatif Laabi 1942'de Fas'ın Fas kentinde doğdu. Bir zanaatkâr ailenin çocuğu. İlk ve ortaöğretimini bu kentte, yüksek öğrenimini Rabat'ta tamamladı. Tutuklandığı 1972 yılına kadar Rabat Lisesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Bir insan Fas gibi bir ülkede 1820 yaşında insana yönelik şiirler yazmaya başlar, şiirlerinde özgürlüğün, insanlığın, insan sevgisinin, gerçek sevginin anlamını araştırır ve "kadın"ı kendi dengi, kendi eşiti bir yol arkadaşı olarak tanımlarsa; Fas üniversitelerinde ilk tiyatro topluluğunun kurulmasına katılır ve bu topluluk Brecht'ten Arrabal'a uzanan bir yelpazede oyunlar sergilerse, daha sora arkadaşlarıyla birlikte Souffles adlı bir dergi kurar ve bu derginin yönetimini yüklenirse ve bu dergi de başlangıçta ilgi alanı yalnızca şiirken yayımlandığı 22 sayı boyunca, giderek kültürel ve politik sorunlara doğru eksen kaydırır, folklorculuk ve yeni sömürgecilik karşısında ulusal kültürü savunmaya başlarsa; dergi bir süre sonra Magrip'te (Fas, Cezayir, Tunus) yeni bir kuşağın kürsüsü haline gelirse ve saflarına yalnızca Faslı değil, Cezayirli ve Tunuslu yazar ve şairler de katıhrsa elbette başı iktidar ve polisle derde girer. Belanın kaynağı "Düşünce Suçları"na ilişkin 18611 sayılı Fas Yasası. Yani Fas'ın 141 ve 142'si. Bu iki maddeyle iç içe, karşı karşıya yaşayan Türkiye aydınları, şairleri, yazarları ve sanatçıları için hiç de yabancı olmayan bir durum. Laabi'nin "içeri"den, yaşayan Nâzım Hikmet'e şiirmektup yazması, ona "Tertemiz kartal alnından öperim. Bizi yenemeyecekler, değil mi?" diye sorması, bu durumu açıklayan bir ipucu. 1967 yılında, Souffles dergisinin uzantısı olarak Atalantes yayınları kuruldu. Atalantes yayınları, yazın ve düşüneyı Fransa'nın yörüngesinden kurtarmayı amaçlamaktadır. 1968 yılından itibaren dergide ideoİojik tartışmalar öne geçmeye başladı. Arap ülkelerinın ilerici yazarları dergiye katıldılar ve kültür alanında emperyalist egemenliğine karşı savaşan ve halk kültürünü savunan "Kültür Araştırmaları Derneği"ni kurdular. Artık sonun başlangıcının ya da başlangıcın sonunun geldiğini anlamak için "ârif * olmanın gereği yok: Abdellatif Laabi 1972 yılının ocak ayında, birçok öğretmen ve öğrenciyle birlikte ilk kez tutuklandı. Hey gidi binlerce yıllık tanıdık: Sen "tşkence" kardeş! Nedeni: "Dağılmış bir derneği yeniden kurmak", "Kamu düzenini bozmak". Aynı yılın şubat ayında kısa bir süre serbest bırakıldıktan sonra mart ayında tekrar tutuklandı. Suç: "Devletin iç güvenliğini tehlikeye atmak". Duruşmalar Humphrey Bogart'ın (doğru mu yazdım acaba?) Kazablankası'nda. İki yıl süren duruşmalardan sonra 10 yıl hapse mahkum oldu. 1975 yılında, polis tarafından hapishaneden alınıp tekrar suçlandı. Bu kez suçun maddesi "devletin güvenliğini tehlikeye sokmak" ve cezası da "ölüm"dür. Ve 1980 yılına kadar ölümle burun buruna yaşayacaktır. 1979 yılında Rotterdam Sanatlar Ulusal Kurumu'nun Laabfye göre şair ne bir buyucu ne de bır "ruhlar muhendısı"dır "Uluslararası Şiir Ödülü" Laabi'ye verildi. Bu arada şairin sağlığı iyice bozulmuştu. Bu durum, Laabi'nin özgürlüğüne kavuşması için ayrı ayrı yapılan çalışmaları birleşmeye götürdü ve bir uluslararası komitc kuruldu. Komitenin çalışmalarını Amnesty International, İnsan Hakları Birliği (İsviçre), Pen Club, Fransızca Yazan Yazarlar Sendikası, Barbare, Change, Oigraphe, La Quinzaine Litteraire, vb., dergiler desteklediler. Laabi bozulan sağlığına ciddi bakım sağlanması amacıyla (tıpkı Nâzım gibi) sınırsız açlık grevine başladı; on gün sonra hastaneye kaldınldı. Bu sırada, yaşamı ve sanatı özgürlük ödülüne (Fransa) değer görüldü. Uluslararası baskı giderek yoğunlaştı ve 18 Temmuz 1980 günü amacına ulaştı. Laabi, sekiz buçuk yıl sonra o gün, 89 siyasal tutukluyla birlikte, kısmi aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuştu. Bu olay, kral ve siyasal iktidarın, bizimkiler kadar kararlı (!), dayanıklı (!) ve uluslararası kamuoyunu umursamaz (!) olmadıklarını gösteriyor. Yazımın başında da belirttiğim gibi Abdellatif Laabi şu anda, Paris'in bir banliyösü olan Creteil'de yaşıyor, Fransızca yazıyor, şiir, roman, tiyatro, deneme türlerinde ürün veriyor ve başta Filistinli şairler olmak üzere Arapça yazan şair ve yazarları Fransızcaya çeviriyor. Laabi nasıl bir şair? Bu yazının amacı bu soruyu yanıtlamak değil. Ama uluslararası genel kanıyı yazmam gerek: Laabi, gerçek ve önemli bir şairdir, çagımızın vicdanlarından bıridir. Laabi'ye göre şair ne bir önder ne bir büyücü, ne de bir "ruhlar mühendisi"dir; şair herkesle birlikte yürüyen herkesin paylaştığı acı ve umutları tanımlamaya çalışan ve bunların kendi içlerinde taşıdıkları sözcükleri ve müziği bir şarkı olarak dile getiren herhangi bir insandır. Ve şaire göre tecimsel mal olmamak için direnmek şiirin en büyük onurudur. Abdellatif Laabi etiyle kemiğiyle ve şiirlerinden derlenen "Acı ve Gülümseme"siyle 3 kasım günü aramızda olacak. D S A Y F A 1 C U M H U R I Y E T K İ T A P SAYI I 3 7