26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Tarih CBT 1485/4 Eylül 2015 Olimpiyat kürsüsünde bir Köy Enstitülü Kemal Ateş kemalates77@gmail.com A hmet Bilek’in bir fotoğrafı… Eskişehir’de bir köy okulunun önünde çekilmiş. Okul köyün dışında, önü kocaman boşluk, bozkır. Etraf ağaçsız, kupkuru. Öğretmen Ahmet Bilek mesleğinin ilk yıllarında… Farklı bir köy öğretmeni, eşofmanlı. Sırtındaki eşofmanın göğsünde ay yıldız var. Köyde, uluslararası dereceleri olan milli bir sporcu. Yıl 1952 ya da 53 olmalı. Küçük minderleri yan yana getirerek uydurma bir minder yapmış, köy çocuklarına güreş öğretiyor. Yanındaki fötr şapkalı adam kim, bilemiyoruz? Belki köyün muhtarı, belki müfettiş ya da eğitmen, minderdeki çocukları seyrediyor. Fotoğraf biraz daha net olsaydı Neşter ve Madalya (Destek Y. 2015) adını verdiğim romanımın kapağına koyacaktım. Bu fotoğrafı neden önemsiyorum? Mütareke yıllarında edebiyatımızda “gençler Anadolu’ya” sözü önemli bir ülkünün parolasıydı. Bu ülkü uzun sürdü, Ahmet Bilek’in yetiştiği köy enstitüleriyle büyük bir ivme kazandı, unutulmak üzereyken 27 Mayıs’tan sonra yeniden canlandı, 1960’lı yılların çocuk romanlarında “çocuklar Anadolu”ya parolasına döndü. Köy enstitüleri Anadolu’ya bilimin ışığını, aydınlanmayı götürecek kurumların başında geliyordu. Köy çocuklarına herkes bir şeyler verme sevdasındaydı bir zamanlar, Yaşar Doğu ve Nuri Hoca Ahmet Bilek de modern güreşi götürmek istiyordu köylere. Bugün öğretmen yetiştiren kurumlarda bilimin, bilginin yanı sıra, mezunlarımıza bir türlü veremediğimiz “idealizmin” fotoğrafıdır Ahmet Bilek’in fotoğrafı. Bir cümleyle anlatmak gerekirse, şu söylenebilir Ahmet Bilek için: Köy enstitülerinin yetiştirdiği ilk ve tek olimpiyat şampiyonu… İlk ve tek… Ahmet Bilek’in başarısını anlatmak için bir cümle daha ekleyeyim: Spor tarihimizde hâlâ aşılamamış bir başarı olan 1960 Roma Olimpiyatlarından altınla dönen yedi şampiyondan biri. Elimdeki diplomasında köy enstitüsünden mezun olduğu yazıyor, ama bu okulun adı yıllarca onun özgeçmişine yazılmaya çekinildi. Köy enstitülü onlarca dostum var, çoğu yazar; toplantılarında, söyleşilerinde, etkinliklerinde bir kez olsun Ahmet Bilek adını duymadım. Ahmet Bilek’in öğrenciliği köy enstitülerinin en kritik günlerine rastlar, DP’nin iktidara geçtiği 1950 yılında, yüzlerce genç “cinsiyet sürgünleri” arasında o da vardır; çünkü erkektir, kızlarla okumaması gerekir; bu yüzden Kızılçullu’dan, İzmir’deki kulübünden uzaklaşır, uzaklaştırılır, spor yaşamında sıkıntılar yaşar. Yalnız onun bu dönemi, eğitimde “cinsiyet sürgünlüğü”nün yaşandığı bu dönem bile ayrı bir roman konusudur. Dört yıldan beri A. Bilek’le ilgili gazetelerde bir şeyler yazıyorum, topladığım bilgileri öğretmen örgütlerine, spor adamlarına anlatıyorum. Bu çalışmalarım Neşter ve Madalya (Destek Y. 2015) adını verdiğim bir romanla sonuçlandı. Şimdilik köy enstitüleriyle ilgili iki örgütün ilgisini çekebildim. Bir de bir süre dersler verdiğim Ankara Üniversitesi’nin Spor Bilimleri Fakültesi’nde Köy Enstitülerinde sporun önemini ve Ahmet Bilek’i anlattım. Ölümü yazık ki erken oldu, erken ve acı… 45 yıl geçti aradan. Onun gurbet yolculuğu, benim adına “bilek göçü” dediğim, şampiyonların göçü içinde hazin bir sonla biter. Araştırmalarım sırasında TRT ya da başka bir kurumdan paramla tek bir görüntü alamadım. 1960 Roma Olimpiyatlarındaki maçlarından birinin görüntüsünü, bir Fransız güreş severin yardımıyla buldum, sözünü ettiğim Ankara’daki anma toplantılarında gösterdim. Ahmet Bilek bir maçıyla capcanlı karşımızdaydı. İzleyenler arasında Ahmet Ayık, Tevfik Kış, Gürbüz Lu gibi onu tanıyan şampiyonlar da vardı. Yaşar Doğu’nun Türk güreşinde ayrı bir yeri vardır. 1952’de güreşi bıraktıktan sonra, Türkiye’yi karış karış dolaşarak güçlü pehlivanları Ankara’ya getirdi, onları ulusal takıma kazandırdı, çoğunu uluslararası şöhret yaptı. 2010 yılında 1960 Roma Olimpiyatları’nın yedi altın adamından (Ahmet Bilek dışında) altısı hayattaydı. Bu şampiyonların yetiştiği yerlerden biri de Kızılçullu Köy Enstitüsü idi… 1948 Ağustosunda, Kızılçullu’da 20 enstitüden gelen 450’nin üstünde gencin katıldığı yarışmalar 10 gün sürer. 28 Ağustos 1948 günü bu yarışmaları izlemek için Yaşar Doğu ve arkadaşlarının gelmesi Kızılçullu’da ayrı bir heyecan yaratır. 450’nin üstünde genç İzmir’de, su sporları da dahil, hemen her alanda yarışır. Şampiyonlar, akşam saatlerinde gündüz gibi aydınlatılan minderde yapılan güreşleri izlerler, hakemlik yaparlar, Londra anılarını anlatırlar. Onları dinleyenler arasında Ahmet Bilek de vardır, henüz güreş yapıp yapmadığını bilemediğimiz Ahmet’te şampiyon olma düşleri okulunda bu büyük şampiyonları dinlerken başlar. Yaşar Doğu Kızılçullu’dan ayrılmadan önce, seyrettiği birkaç gencin adını verir, onların üç dört yıl içinde milli takımda yer alacaklarını söyler. Nitekim 1950’li yılların başında enstitülerden iki üç Türkiye şampiyonu güreşçi, bir de atlet çıkar. Ahmet Bilek’in köy enstitülerinden yetişmesinin bir rastlantı olmadığı o yılların Spor Genel Müdürü Mehmet Arkan’ın şu sözlerinden de anlaşılıyor: “Her sene köy enstitüleri arasında yapılan müsabakalarda 450’yi aşkın öğrencinin birbiriyle kardeşçe yarışmaları, spor hayatımızda övünülecek bir harekettir... Yarın birçok spor kollarında ve bilhassa güreşte Türkiye’yi temsil edecek sporcularımızın bu kaynaklardan yetişeceğine hiç şüphe etmemek gerektir.” (1) Atatürk’ün spor eğitimi için Avrupa’ya gönderdiği bu değerli spor adamı, enstitülerden büyük şampiyonlar çıkacağını 1948 yılında dile getiriyor. Tabii sporu geniş kitlelere yayacak olan bu okullar kapatılınca, Türk sporu için yaratılan bu önemli kaynak da yok oldu. Ekimin ilk haftası Ahmet Bilek’in ölümünün 45. yılı. Eskişehir’de, Manisa’da, İzmir Şirinyer’de onun adını bir sokağa, bir spor salonuna vermek çok mu zor acaba? Vaktiyle Kızılçullu Köy Enstitüsüyken, şimdi Nato Karargâhı içinde bulunan, güreşi öğrendiği spor salonuna onun adı verilemez mi? (1) 1948 Köy Enstitüleri Spor Yarışmaları (Hazırlayan: Sıtkı Şanoğlu), Ankara 1949? British Council, “Herkes İçin Bilim” konuşmalarıyla popüler bilim alanında merak edilen konularda İngiltere’nin önde gelen bilim insanlarını Türkiye’ye getiriyor. “Herkes için Bilim” konuşmalarının Eylül ayı konuğu, Londra Imperial College kıdemli bilim Prof. Dr. David Phillips temsilcisi ve Royal Society of Chemistry (Kraliyet Kimya Cemiyeti) eski başkanı Prof. Dr. David Phillips. İzmir Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde 8 Eylül Salı saat 20.00’de gerçekleşecek konuşmada kimyanın sağlığa etkileri tartışılacak. İsteyen herkesin takip edebileceği konuşmada konuklar merak ettikleri konuları Prof. Dr. David Phillips’e sorma imkânına sahip olacak. Prof. Dr. David Phillips kimyager olarak ışık üzerine yaptığı sağlık çalışmalarını anlatırken, ışığın tınısal kullanımı ve tedavi edici özelliklerinin yanı sıra cilt üzerindeki etkilerine değinecek. Phillips’in uzmanlık alanları arasında tıbbın çeşitli dallarında çığır açan lazer teknolojisinin kızıl ötesi ve ultraviyole lazer cerrahisi gibi uygulamaları da yer alıyor. BRİTİSH COUNCİL “HERKES İÇİN BİLİM” BULUŞMASI İZMİR’DE 36. BİLİM AKADEMİSİ KONFERANSI   19 Eylül 2015 tarihinde Salon IKSV’de gerçekleşecek olan 36. Bilim Akademisi Konferansı’nun konusu “Charles Darwin, Atatürk ve Türkiye’de Seküler Bilim Anlayışının Doğuşu” olacak. Konuşmacımız ise Zafer Toprak.  Ayrıntılı bilgi için: www. bilimakademisi.org ÖZÜR VE DÜZELTME CBT’nin 1480. sayfasındaki yazımda ve de onun sonunda değiniğim 820. sayıdaki yazımda Prof. O. Sinanoğlu’nun “hiç Türkçe yayını” ve de “moleküler biyolojiye katkısı” olmadığı hususlarındaki sözlerimi düzeltmem gerektiğini öğrendim. “Örüt (network) kuramı üzerine bir Türkçe makalesi ve moleküler biyoloji üzerine ciddi yapıtları olduğunu bana bildiren meslektaşım Dr. Azmi Barut’a teşekkür ederim.   R. Ömür Akyüz (akyuzo@boun.edu.tr)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle