Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Müfit Akyos mufıta@ttmail.com 8 Tıp CBT 1480/31 Temmuz 2015 En azla en çoğu: Yalın yenilik Yalın yenilik özellikle hem dışa bağımlı hem de harcamaları giderek artan sosyal alanlarda tartışılmayı hak ediyor. Gelişmekte olan ülkelerde kaynak kısıtının radikal yenilikçi süreç, ürün ve iş modellerinin geliştirilmesinde potansiyel bir katalizör işlevi olabileceği konusunda örnekler ve yayınlar artmaktadır. Bu yayınların kaynağını genellikle Hindistan’da yeniliğin özgün bir yorumu olan yalın yeniliğin (frugal innovation) yorumlanması ve uygulamaları oluşturmaktadır. “En azla en çoğu” yapabilmek olarak tanımlanabilecek bu yenilik yorumunun (felsefesinin de denilebilir) Hindistan’da ortaya çıkması bir rastlantı olmasa gerek. Gelir piramidinin en yaygın tabanını oluşturan dünyada dört milyarlık, Hindistan’da altı yüz milyondan fazla bir topluluğun (Base of PyramidBoP; günlük 2 $ ve altında yaşayanlar) tüketici karakteristiklerini karşılanmamış talepler, güvenilir olmayan gelir, küçük miktarlarda ve satın alınabilir ürün ve hizmetler oluşturmaktadır. Bu grubun barınma, sağlık, eğitim, aydınlanma, ısınma, iletişim gibi temel gereksinimlerini karşılamak için ucuz ve yenilikçi çözümlere gerek vardır. Hindistan’da yenilikçi ve yalın ürünlerin geliştirilmesi yalnızca girişimcilik olarak değil toplumsal bir sorumlulukla ele alınmaktadır. Görünen o ki Hintliler yenilik dünyasında kendilerine çok uygun (nüfusları, kültürleri, yoksul nüfusu, coğrafi yapısı gibi) “niş” bir alan oluşturarak yeni bir yenilik kavramına imza atmışlar. Bu kavramın en parlak örneğini Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu’nun Mars yörüngesine yerleştirdiği uydu oluşturmaktadır. Hem de ABD’nin Mars Maverick Programı’nın maliyetinin %10’undan daha azına. Bu örnek yalın yenilikle uç noktada yenilikler yapılabileceğinin de kanıtıdır. Yalın yeniliğin standart dışı, kalitesiz anlamına gelmediğinin, var olan ürünlerle aynı işleve sahip, fazlalıklarından arındırılmış ürünler olduğunun altı çizilmelidir. Küresel firmalar da kısa sürede BoP’un çekici bir pazar (?) olduğunu keşfetmekle kalmamışlar yalın yeniliğin gelişmiş ülkelerin fiyatduyarlı orta sınıfı için de bir potansiyel oluşturduğunu görmüşlerdir. RenaultNissan’ın geliştirdiği ucuz binek ve elektrikli otomobilleri, Siemens’in SMART başlığı ile üst düzey ürünlerinden % 4060 daha ucuza geliştirdiği sağlık ürünleri örnek verilebilir. Yalın yenilik, stratejik düşünce değişikliği ile ARGE’ye atiklik, basitlik, ucuzluk, esneklik, pazar yönelimli ve çevreye duyarlı olma özellikleri kazandıran yeni bir kavram. Bu özellikleriyle hem dışa bağımlı hem de harcamaları giderek artan sosyal alanlarda tartışılmayı hak ediyor. Ülkemiz özelinde çoğunlukla sosyal boyutundan soyutlanarak girişimcilik gölgesinde ve Internet etrafında algılanan yeniliğin yalın yenilik kavramı ile ele alınması olası mıdır bilmem ama piyasa koşullarına bırakıldığı için faturası giderek kabaran iki alanda, sağlık ve enerji alanında yapılacaklar olsa gerek. Kişi başına sağlık harcaması OECD üyeleri içinde son sırada yer alsa da son on yılda 2,5 kat artmış ülkemizin sağlık harcamaları. Oysaki fizik, elektronik ve bilişimin (mobil cihazların, ağyapıların, sürekli gelişen bant genişliğinin, bulut teknolojisinin, süper bilgisayarların ve İnternetin sağladığı olanaklar) katkılarıyla ve yalın yenilik yaklaşımıyla tıbbi cihazlar minyatürleşmekte ve ucuzlamaktadır. Ülkemizin “en büyüğü, en karmaşığı, en yenisi” yönünde oluşmuş tüketici alışkanlıklarına pek uygun olmasa da yalın yenilik kavramını yeni kuşak tasarımcılarımıza, yenilikçilerimize ve girişimcilerimize anlatmak ve benimsetmek olası mıdır? Ülkemizin özgün gereksinimlerinden hareketle yalın yeniliğe sosyal bir içerik de kazandırılarak fırsata çevrilebilir mi sorusuna yanıt aramakla başlamak daha doğru görünüyor. “Sosyal”i öldüren bir girişimcilik ne işe yarar? Hintliler daha mı sosyal sorumluluk sahibi? Bizler bu sorumluluğu duymayacak kadar zengin ya da ”piyasacı mıyız?”. E Çocuklarda DEHB, Sigara Dumanıyla İlintili vlerinde sigara dumanına maruz kalan çocukların dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) yakalanma olasılıkları, dumansız ortamda yaşayanlara kıyasla üç kat daha yüksek. Tobacco Control dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, evde sigara dumanına maruz kalınması ile ruhsal sorunların küresel bağlamda yaşanma sıklığı arasında hiç de azımsanmayacak belirgin bir doztepki ilişkisi söz konusu. A.B.D Hastalıkları Denetleme ve Önleme Merkezi’nin verilerine göre, bu ülkede yaşayan her beş çocuktan ikisi düzenli olarak sigara dumanına maruz kalıyor. Miami Miller Tıp Okulu uzmanlarından Alicia Padron ve İspanyol meslektaşları 20112012 yılları arasında 412 yaşlarındaki 2357 çocuğun anababalarıyla yapılan söyleşiler sonucunda maruz kaldıkları günlük sigara dumanı miktarının değerlendirildiği İspanya Ulusal Sağlık Araştırması kapsamında elde edilen verileri gözden geçirdiler. Araştırmada anababalar çocuklarının ruhsal durumlarını değerlendirmek üzere tasarlanmış bir soru çizelgesini de yanıtladı. Araştırmaya katılan çocukların yaklaşık yüzde yedisi günde bir saatten az bir süre sigara dumanına maruz kalırlarken, yüzde dört buçuğunda bu süre bir saat ya da daha uzundu. Anababaların ruhsal sağlık durumları, aile yapılarının ve sosyoekonomik durumlarının hesaba katılması durumunda da, günde bir saatten az sigara dumanına maruz kalan çocuklarda bir ruhsal rahatsızlığa rastlama olasılığı, sigara dumanından yoksun bir ortamda yetişen çocuklara kıyasla %50 daha yüksek. Düzenli olarak günde bir saat ya da daha uzun bir süre sigara dumanına maruz kalan çocuklarda ruhsal rahatsızlıkların görülme olasılığı da üç kat daha yüksekti. Ayrıca, günde bir saatten daha kısa bir süre sigara dumanına maruz kalan çocuklarda DEHB belirtilerinin görülme olasılığı, sigara dumanına hiç maruz kalmayanlara kıyasla iki kat daha yüksekti. Günde bir saat ya da daha uzun süre sigara dumanıyla karşı karşıya kalan çocuklarda bu olasılık üç katına çıkmaktaydı. Pasif sigara içiciliği ile küresel çapta yaşanan ruhsal sorunlar arasındaki bu bağlantı, büyük ölçüde sigara dumanına maruz kalmanın dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu üzerinde yarattığı etkiden kaynaklanmaktaydı. Kaliforniya Üniversitesi Tütün Denetimi Araştırma ve Eğitim Merkezi uzmanlarından Lucy Popova, pasif sigara içiciliğinin fiziksel sağlığa verdiği zararlarla ilgili bir yığın kanıt olduğuna parmak basıyor ve, “Ne var ki, sigara dumanına maruz kalmanın kişinin ruhsal sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar yeni yeni yapılmaya başlandı ve bu çalışma da pasif içiciliğin çocuklarda bir olasılıkla bilişsel ve davranışsal sorunlara yol açtığı yönündeki sayıları giderek artan kanıtlara gerçek anlamda bir katkıda bulunuyor,” diye ekliyor. Rita Urgan, Reuters/ 3 Nisan 2015 A Düzenli, yürüyüş depresyonu yatıştırabilir vustralya’da yapılan geniş kapsamlı bir araştırmaya göre, çok zorlayıcı olmayan beden alıştırmalarının, dahası salt yürümenin bile depresyonlu orta yaş grubu kadınların daha nitelikli bir yaşam sürdürmelerine katkıda bulunabiliyor. Araştırmada haftada ortalama 150 dakikalık ılımlı bedensel etkinliğin (golf, tenis, aerobik, yüzme, ya da dans), ya da 200 dakikalık yürüyüşün üç yıl boyunca izlenen deneklerin daha enerji dolu olmalarına, daha çok sosyalleşmelerine, duygusal açıdan kendilerini daha iyi hissetmelerine ve depresyonun yarattığı kısıtlamalardan daha az etkilenmelerine olanak sağladığı görüldü. Ayrıca, ruhsal yararlar daha ağır basmakla birlikte, deneklerin daha az acı çektiklerine ve bedensel açıdan çok daha sağlıklı olduklarına da tanık olundu. Queensland Teknoloji Üniversite=si uzmanlarından Kristiann Heesch ve ekibsi günümüzde son derece yaygın bir sorun olan depresyonun ivedilikle çözüme kavuşturulması ve insanlara tıbbi seçenekler dışında da birtakım çözümler sunulması gerektiğini belirtiyor. The American Journal of Preventive Medicine dergisinde yayımlanan araştırmada Heesch, depresyonun 2030 yılına gelindiğinde küresel çapta hastalıkların ikinci önde gelen nedeni ve gelir düzeyi yüksek ülkelerde de en önde gelen nedeni olması beklendiğine dikkat çekiyor. A.B.D Hastalıkları Denetleme ve Önleme Merkezi’nin verilerine göre, ülkedeki her 10 erişkinden biri depresyondan yakınıyor. A.B.D Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’ne göre de, kadınların yaşamlarının belli bir evresinde depresyona yakalanma olasılıkları erkeklere kıyasla %70 daha yüksek. Heesch daha önceki araştırmasında beden alıştırmaları ve yürüyüşün depresyonda olmayan kadınların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını geliştirici bir etki yaratabileceğini ortaya koydu. 50’li ve 60’lı yaşlardaki depresyonlu kadınların ruhsal sağlıkla ilişkili yaşam niteliğinin arttırılmasında fiziksel etkinliğin çok daha etkili olduğuna dikkat çekiyordu. Heesch ve arkadaşları 19461951 yılları arasında doğan ve 2001, 2004, 2007 ve 2010 yıllarında egzersiz yapma alışkanlıkları, fiziksel ve ruhsal sağlıklarıyla ilgili soruları yanıtlayan 1904 kadından topladıkları verileri incelediler. 2001’de yapılan sorgulamada araştırmaya katılan tüm kadınlar hafif ve orta derecede en az 10 depresyon belirtisi dile getirdiler. Ancak zamanla haftada ortalama 150 dakika hafif beden alıştırması, ya da 200 dakika yürüyüş deneklerin fiziksel ve ruhsal sağlıkları, canlılıkları ve toplumsal işlevlerinde bir gelişme olduğu görüldü. Bedenin daha çok çalıştırılması gelişme düzeyini daha çok arttırmakla birlikte, az miktarda egzersiz bile gelişmeye yararlı oluyordu. Asıl iyi haber, çok daha az bir bedensel etkinliğin bile kişinin esenliğini arttırabileceğiydi.